23 Eylül 2004
<B>PİYASALARIN</B> gözü kulağı bugün Brüksel’de yapılacak temaslarda... Piyasaların krize hálá ‘Nasıl olsa iş düzelir’ diye baktığı biliniyor, AKP’nin inat etmesi halinde AB üyeliğinin tehlikeye gireceği açık ama buna rağmen Hükümet’in ne yapacağı henüz bilinmiyor.
Mevcut tabloya bakan her sağduyu sahibi insanın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kendini bağlamış olsa da, yaptığı hatadan bir kılıfını bulup geri döneceğini düşünür. Ancak partideki durum böyle değil. Dün Başbakan’ın zina konusundaki ısrarından vaçgeçmeyeceğini söyleyen AKP’lerin sayısı hayli fazlaydı.
‘Ben dedim bir kere, geri dönmem’ anlayışıyla olaya bakıldığını sanmayın. Zina krizi gördüğümüz kadarıyla hem iç politikada, hem de parti içinde öyle dallanıp budaklanmış ki, işin içinden çıkılması giderek zorlaşmış.
Açıkcası; parti içinde sıkıntı olmayacağını bilse, Erdoğan gördüğümüz kadarıyla çark edecek ama parti içi dengeler sanıldığı gibi sakin gözükmüyor.
AKP’ye yakın bazı yazarlar bile, partililerin şu soruyu kendilerine sorması gerektiğini söylüyor: ‘Bu krizin sonunda Türkiye’nin AB üyeliğinin önü kesilirse, ardından gelecek siyasi çalkantıda ayakta durabilir miyiz?’
Aynı yazar AKP’nin ‘Zina mı, AB’mi?’ ikilemiyle tarihe geçeceğini hatırlatıp, Brüksel’de konuşulacakların da önceden belli olduğunu söylüyor.
Ancak Erdoğan’a yakın bazı kaynaklar, bu yazarın içinde bulunduğu partideki etkin grubun bunları gündeme getirmesine ön yargılı yaklaşıp, ‘Acaba arkadaşlar bu krizden yararlanıp, bir şeyler mi elde etmek istiyor’ diye bakıyor.
TEPKİSEL KARARLAR
Başbakan’ın ‘tepkisel’ kararları verdiğini, ‘Ben aslında kazanın ilk günü Demiryolları Genel Müdürü’nü görevden alacaktım ama basın istedi diye aldılar derler diye bekledim’ demeciyle artık açıkca görebiliyoruz. İşte böyle bir tepki nedeniyle, Başbakan’a yakın kişiler, Erdoğan’ın zina konusunda çark etmesinin çok zor olduğu görüşündeler.
Aslında bugün Brüksel’de konuşulacaklar belli. AB’nin ilerlemeden sorumlu Komiseri Verheuegen de, diğer AB yetkilileri de Türk Ceza Yasası’nın, zinasız çıkarılmasının şart olduğunu Tayyip Erdoğan’ın yüzüne karşı tekrarlayacaklar. AB’den gelen açıklamalar o kadar sertti ki, bunun tersini beklemenin mümkün olmadığı ortada.
Buna karşılık AKP’liler, Başbakan’ın ‘Ben ikna ederim’ dediğini söylüyor ve bu konuda gelişme olacağını sanıyor. Halbuki dış politika ile ilgili olanları, okun çoktan yaydan çıktığının dolayısıyla AB’nin bu konuda yumuşamayacağının farkında.
Yani Erdoğan ‘Olur da biraz ortayı bulursam’ diye gidiyor ama AB’nin tavrında değişiklik beklenmiyor.
Pozisyonlar belli ise Erdoğan’ın Brüksel dönüşü TBMM’yi toplama girişimini hemen başlatması gerekmez mi? Gerekir ama şimdilik, hava hiç de öyle değil...
Bu arada hafta sonunda Kızılcahamam’da yapılacak parti toplantılarında, parti içindeki grupların ilk kez sert biçimde karşı karşıya gelebileceği de söyleniyor.
Ankara’daki AB Komisyonu Temsilciliği’nde ilerleme raporunun zina olmadığı takdirde nasıl değiştirilmesi gerektiği konusunda çalışmaların başladığını biliyoruz. Bu arada aynı kaynaktan gelen haberler ‘Tren raydan bir kez çıktı’ görüşünün hakim olduğunu, yani zina konusunda Hükümetin geri adım atması halinde bile, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin eskisi gibi olmayacağını gösteriyor. Yani güven kaybolmuş durumda.
Umarız, eskisi gibi olmasa da, AB ile ilişkilerin sürmesi ve belli bir tarih alınması için, Başbakan Tayyip Erdoğan gerekli adımları atmaya razı olur.
Böyle yapmaz, işi yine inada bindirip, oyunu AKP içindeki hesaplara göre oynama eğiliminde olursa, bundan AKP’nin çok zarar göreceği kesin. Ancak ondan da önemlisi, Türkiye ekonomisi çok büyük zarar görecek...
Yazının Devamını Oku 
21 Eylül 2004
<B>DÜN </B>piyasalarda, sabah saatlerinde başlayan hareketin en önemli özelliklerinden biri, yabancıların döviz alıp vatandaşların döviz satması idi. Yabancıların döviz alması demek ise, getirdikleri parayı geri götürmeye hazırlandıklarını gösteriyordu.
İşin daha önemli yanı, sadece overnight’da bekleyen yabancıların veya hazine bonosuna yatırım yapmış yabancıların değil, hisse senedi almış yabancıların da hisselerini satıp döviz almaya çalışmalarıydı. Yabancılar borsada, hem girişte hem de çıkışta yerlilere kıyasla daha çabuk hareket etmesiyle bilinir. Yani, hisse senetlerindeki geri çekilmeyi, yabancı sermayenin bu eğilimi devam ettiği takdirde, yerlilerin izlemesi kaçınılmaz olur.
Halbuki, daha geçen hafta Avrupa ve ABD’de yatırımcılarla görüşmeler yapan bankacılar, aracı kurum uzmanları, ‘Dışarıda, AB’den olumlu rapor çıkması halinde önemli miktarlarda giriş için şimdiden hazırlıklar yapılıyor’ demişlerdi. Yani 6 Ekim’den itibaren, hatta o tarihi beklemeden, yani bugünlerde yabancı sermaye girişleri bekleniyordu. Dolayısıyla yabancıların döviz bozdurması, bu nedenle doların daha da gerileyip, faizlerin daha aşağı gelmesi bekleniyordu.
Halbuki tam tersi oldu ve yabancı döviz alıp çıkmaya hazırlanırken, vatandaşlar da ‘bir daha bu fiyatı bulamayız’ diye döviz satıyor ama yine de dolar kuru yükseliyor. Faizlerin yüzde 28’lere kadar çıkması da bu nedenle doğal olarak görülüyor.
Hazine ‘zina krizi’ne, öyle kritik bir noktada yakalandı ki; 6.8 katrilyonluk geri ödeme yapacak ve bunun önemli bir bölümü için yeniden borçlanmak zorunda. Yani son günlerdeki hareket nedeniyle Hazine’nin uğrayacağı zarar 100 trilyonları bulacak...
İşlerin neden tersine döndüğü ise açık...
AKP’nin bu gidişatı tersine çevirecek bir adım atmayacağı ise bilinmiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisini sert sözlerle bağlaması, şimdi çark etmek için manevra alanını daraltmış durumda. AKP’ye yakın yazarların son günlerdeki yazılarına baktığımızda, önce bu işi savunmaya çalışmak için gayret gösteren bazı yazarların, ‘İşin niye bu hale geldiğini’ işleri buraya getirenler yani AKP yöneticilerinin de anlamadığını söylüyorlar. AKP’ye yakın, Tayyip Erdoğan dahil AKP yönetiminin feyz aldığı belli olan, bazı yazarlar ise hálá, ‘Bu işe halkın seçtiği kişilerin özgür iradesi ile karar verilmesi ve Tayyip Erdoğan’ın başkalarının telkinlerine uymaması gerektiği’ konusundaki tavsiyelerine devam ediyorlar.
AKP Hükümeti şimdiye kadar gerek IMF politikaları gerekse de diğer ekonomiyi ilgili alanlarda, piyasanın hareketlerine göre karar değişikliğine gittiğini çok gördük. O nedenle piyasa oyuncaları hálá ‘Nasıl olsa işleri düzeltirler’ diye bir beklenti içinde. Yani dün piyasalarda yaşanan gelişmeler henüz bu işin bittiğine göre girişilen hareketler değil.
Peki AKP bu kez piyasadan gelen sinyallere kulak verecek mi?
Bu henüz bilinmiyor. Düzeltmeye kalkışsa bunu becerebilecek mi, o da belli değil. TBMM 1 Ekim’de normal takvimle toplanırsa, başkan seçimi nedeniyle en azından 10 gün Türk Ceza Yasasını görüşemeyecek. Yani 6 Ekim’deki AB Raporu geçmiş olacak. Eğer Erdoğan, TBMM’yi tekrar olağanüstü toplantıya çağırma kararı verirse, o zaman da bu hafta sonuna kadar harekete geçmesi gerekecek.
İşte bu olağanüstü çağrıyı beklediği için, piyasalar hálá perşembe günü Erdoğan’ın Brüksel’de yapacağı temaslara bel bağlamış durumda. Piyasa, Hükümetin her zaman kendinden gelen sinyallere göre hareket ettiğini, yine aynı tavrı beklediğini dünkü kısmen temkinli tutumuyla göstermiş oluyor.
Peki, piyasa oyuncuları yanılıyorsa, Hükümet bu tavrından geri dönmeyecek olursa, sonuçları ne olur? Elbette ‘kötü olur’.
Başka bir soru da AKP’nin çark etmesi halinde, yani zinasız Ceza Yasası’nı 6 Ekim’e kadar TBMM’den geçirmesi halinde herşeyin düzelip düzelmeyeceği... Bunun yanıtı ise ‘Artık AKP’nin işi eskisi kadar kolay olmayacak, güven zedelendi’ olabilir...
Yazının Devamını Oku 
20 Eylül 2004
<B>IMF </B>Heyeti bu kez beraberlerinde kendi hukukçularını da getirdi. Bankacılık konusunda uzman olan IMF hukukçularının BDDK’nın hazırladığı yeni bankacılık yasa taslağı üzerinde çalışacakları öğrenildi. Geçtiğimiz hafta içerisinde IMF Heyetinin Bankalar Birliği’ne yaptığı ziyarette, ekonomik gelişmelerin yanısıra bankacılık yasası da gündeme geldi. IMF Heyeti taslağın ingilizce çevirisi üzerinde bir süredir kendilerinin de çalıştığını belirterek, banka genel müdürlerinden taslak hakkındaki görüşlerini sordular. Bankacılar taslak hakkındaki genel görüşlerini iletirken, IMF Türkiye Masası Şefi Rıza Moghadam, ‘İsterseniz sizin hukukçularla, bizle birlikte gelen iki uzman hukukçumuz yeni taslağı birlikte tartışsınlar’ teklifinde bulundu. Bankalar Birliği Yönetim Kurulu üyesi bankacılar, bu teklifi kabul etti.
Bugün Bankalar Birliği’nin konuyla ilgili uzmanları ve hukukçuları, IMF’in iki hukukçusu ile İstanbul’da biraraya gelerek taslağı, taslak hakkındaki görüşlerini birlikte tartışacaklar. Bu iki hukukçunun daha sonra Ankara’da BDDK ile konuyu tartışacakları öğrenildi.
Uzun zamandır taslak üzerinde çalışan Bankalar Birliği ise IMF Heyetinin ziyaretinin ertesi günü, Cuma öğleden sonra biraya gelerek, taslak hakkındaki Birlik görüşüne son şeklini verdiler. Oluşturulan bu son görüşler üzerinden,bugün IMF’le tartışacaklar.
Bankalar Birliği önümüzdeki hafta taslak hakkındaki görüşlerini BDDK’ya da iletecek. BDDK’nın yapılacak son tartışmalar ve IMF görüşünü aldıktan sonra Ekim ayı ortasında taslağa son şeklini verip TBMM’ye sunması bekleniyor.
Bankaların taslak hakkındaki görüşleri aslında bir süredir oluşmuş durumda. Bankacılar genel olarak, taslakta yeralan yönetim kurullarına atanacak 2 bağımsız üyenin nasıl ve kimin tarafından seçileceği, nasıl onay verileceği gibi unsurların şimdiden belli olmasını istiyorlar. Bunun yanısıra Uzlaşma Kurulu, Enstitü gibi maliyet ve bürokrasiyi artırıcı unsurların taslaktan çıkarılmasını istiyorlar. Bankaların taslakta en şiddetle karşı çıktıkları madde ise ‘fon bankaları alacaklarının tüm alacakların önüne geçmesi’ne ilişkin madde. Daha önce çıkan yasada benzer madde vardı ancak geçici maddelerle bu şart yumuşatılmıştı. Yeni taslakta kesin bir dille bu şartın yeralması, özel bankaların alacakları konusunda bile bu maddenin işletilmesi, bankaların büyük tepkisini çekiyor.
IMF bankalara yüzde 25 KKDF’yi sordu
BANKACILAR IMF Heyetiyle yaptıkları görüşmeden çok da memnun ayrılmadılar. IMF Heyetinin gelip görüştüğünü ama bir şey söylemediğini kaydeden bir bankacı, ‘Sadece bize görüş soruyorlar, kendileri hiçbir şey söylemiyor’ diye yakındı.
Bankacıların yüzde 6.5’luk faiz dışı fazlanın düşürülmesinin düşünülüp düşünülmediğini sorduğu ancak bir yanıt alamadığı öğrenilirken, bankacıların cari işlemler açığının finansmanına dikkat edilmesi gereği üzerinde durdukları, bu açığın finansmanı için IMF’le yapılacak yeni stand-by anlaşmasında daha fazla kredi imkanı bulunması gerektiğini de Heyete ilettiler.
Bu arada IMF Heyetinin bankacılara, ‘Tüketici kredilerindeki kaynak kullanım destekleme fonu (KKDF) kesintisinin yüzde 25’e çıkarılması düşüncesine ne dedikleri?’ni sorduğunu öğrendik. Banka genel müdürlerinin bu girişime kesinlikle karşı çıktıkları öğrenilirken, bankacıların KKDF artırımının tüketici kredilerinin sadece maliyetini yükselteceğini tüketimin frenlenmesine katkıda bulunmayacağını, beyaz eşya ve otomobil üreticilerinin dışarıdan kendi kredilerini alarak., taksitle aynı imkanı tüketiciye sağlayacağını söylediler. Dolayısıyla KKDF’nin artmasının sadece aracılık maliyetlerini artıracağı belirtildi.
IMF Heyetinin Perşembe öğleden sonra bankacılara bu soruyu sorarken, aynı sabah TÜSİAD ile yaptığı görüşmede ise bu konudaki soru üzerine, ‘Tüketici kredilerindeki KKDF’nin yüzde 25’e çıkarılması düşüncesini kendilerinin de gazetelerden okuduğunu’ söylediklerini öğrendik. Yani Heyet, sabah TÜSİAD toplantısında yeni haberdar olduğu gelişmeyi, sanki olacakmış gibi öğleden sonra banka genel müdürlerine iletip, görüş sordu.
AB’nin olmaması IMF’yi de zora sokacak
BİR yandan da, şimdiden AB ‘den müzakere süreci alınmaması üzerine senaryolar hazırlanmaya, tartışılmaya başlandı. Bu ihtimalin kesinleşmesi durumunda ‘sadece IMF çıpasının ekonomiye yetip yetmeyeceği’ sorusuna yanıt aranacak.
Piyasalar gibi IMF de Türkiye’nin AB’den müzakere süreci almasına kesin gözüyle bakıyordu. IMF, AB’den gün alınmasının ekonomiyi olumlu etkileyeceğini, özellikle cari açığın sorun olmasını engelleyeceğini düşünüyordu. Bu kapsamda doğrudan yabancı sermaye girişlerinin önümüzdeki yıl artmasını, özelleştirmenin hızlanmasını bekliyor, bu gelişmelerin de önümüzdeki yıl cari açığın finansmanını kolaylaştıracağını düşünüyordu.
Türkiye’nin AB’den müzakere süreci alamaması halinde ise cari açığın daha fazla sorun haline geleceğine kesin gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla ekonominin kaynak ihtiyacı daha da artarken, 3 yıllık stand-by karşılığında IMF’in vermesi gereken kredi miktarının da artması gerekecek. Bu nedenle IMF de, zina gelişmelerini yakından izleyecek. 2005 yılında faiz dışı fazla hedefinin önemi daha da artacak. Erdoğan geçen hafta yüzde 6.5 FDF için, ‘IMF’le pazarlık yapıp düşürmeye çalışacağız’ demişti ama şimdi bu ihtimal tümüyle ortadan kalkıyor. Zaten bürokratların yaptıkları çalışmalarda 2005 yılı için FDF hedefi yüzde 6.5 olarak alınmıştı. Bürokratlar, ‘2005’de FDF’nin 6.5 olması kesin de, 2006 ve 2007 için bu oranın biraz düşürülmesine çalışılacak ama şimdiden bu belli değil’ diyorlar. Kısacası; AB hedefinin suya düşmesi, bir anlamda ‘AB çıpasının kalkması’, bundan sonraki ekonomik politikaları da değiştirebilecek. Ekonomiye ‘Sadece IMF çıpasının yetip yetmeyeceği’ sorusunun yanıtına ise çok fazla olumlu yanıt vermek mümkün gözükmüyor. Çünkü AB çıpası olmaması halinde meydana gelebilecek siyasi gelişmeler, IMF çıpası olsa bile ekonomik gidişatı daha hassas hale getirecek.
Piyasalar zinanın ciddiyetini henüz kavramadı
‘PAZARTESİ günü piyasalar nasıl açılacak?’ Herkesin yanıtını merak ettiği soru bu... Başbakan Tayyip Erdoğan’dan ekonomiyle ilgili olsun olmasın tüm bakanlar, bürokratlar ve tabi ki piyasa oyuncuları, bugün piyasaların nasıl açılacağını merakla bekliyor. Dün bu soruyu yönelttiğimiz bir banka genel müdürü ‘Bizim dealarlar dahil, piyasadaki oyuncular henüz işin vahametini kavramadı’ diyerek, konuyu özetledi. Bu bankacının verdiği bilgiye göre herkes, ‘Nasıl olur da böylesine üfürük bir şeyden AB ile kriz çıkarılır?’ diye sorduğunu ve sonunda ‘Olmaz canım, nasıl olsa işleri düzeltirler’ yanıtını vererek, herkesin kendini rahatlattığını söyledi. Dolayısıyla piyasaların büyük bir panik ile haftaya başlaması beklenmiyor. Ancak aynı bankacı, ‘Herhalde 6 Ekim’de çıkacak raporun kötü olmasının AB ile ilişkileri bozacağını anlamaya başladıklarında piyasalar asıl harekete başlayacak’ dedi.
Piyasaların Çarşamba günü Erdoğan’ın Brüksel ziyaretini satın almaya çalışacağı, bu nedenle fazla kıpırdamayacağı tahmin edilirken, gün içerisinde gelecek haberlerin hareket yaratabileceği ama bu hareketin fazla olmayacağı tahmin ediliyor.
Zina’dan vazgeçmemesi halinde Hükümetin gerçekten AB’den müzakere süreci alınmasını engelleyeceğinin iyice anlaşılması halinde ise piyasalarda asıl hareketin başlaması bekleniyor. Daha doğrusu, bu hareketin başlamasından korkuluyor.
Yazının Devamını Oku 
18 Eylül 2004
<B>SON </B>iki gündür devam eden ‘<B>zina krizi</B>’ni bankacılar çok yakından izledi. Her aşamasında çok sayıda bankacı arayıp, ‘<B>neler olduğunu</B>’ sordu. Ve konuştuğumuz bütün bankacıları, siyasi görüşleri ne olursa olsun ‘şaşkınlık’ içinde gördük.
Bankacılar daha önce çıkan bütün siyasi ve ekonomik krizler sonucunda ‘Hükümetin gerekeni sonunda yapacağı’ önyargısı içindeydi. Zina krizi en hafifiyle, bu önyargıyı kırmış oldu.
Hükümet oluşan bu önyargının, şimdiye kadar çok faydasını görmüştü. Bundan sonra bu avantajının kalmadığını umarız görüyordur. Yani bu güveni kaybettirdi.
Bundan sonra uç gösteren küçük krizlere bankacılar, diğer piyasa oyuncuları hatta büyük patronlar, ‘Nasıl olsa Hükümet gerekeni yapar’ mantığı ile yaklaşmayacak. Bu da küçük çalkantılarda artık piyasaların sakin olmayacağı anlamına geliyor.
Piyasalar bu haftanın son günlerini ‘zina mağduru’ olarak geçirdi. Önümüzdeki günlerde mağduriyetlerinin ne hal alacağını göreceğiz.
Dün günün sonunda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki; AKP Hükümeti Türk Ceza Kanunu’nu geri çekti ve konu Ekim başında TBMM açıldıktan sonra gündeme gelecek. Peki nasıl gelecek, o belli değilÖ
Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamada, ‘AB Sözcüsü bizim işlerimize karışamaz’ yanıtı vermesi, bizce olaya yaklaşımın mantığını göstermesi açısından, bundan sonra işlerin daha da karışacağının göstermesi açısından çarpıcı sözlerdi.
Eğer Türkiye AB’ye üye olacaksa yapması gerekenleri bilmiyor mu? Müzakere süreci aldıktan sonra bunları nasıl yapacaktı? Böyle bir mantıkla AB’ye tam üye olma niyeti samimi olarak örtüşüyor mu? Yoksa AB’ye üye olunduğunda içerdeki mevzuatın yüzde 70, belki 80 oranında AB mevzuatına uyum sağlaması gerektiğini Hükümet bilmiyor muydu?
Bunları eğer biliyorsa, nasıl olur da ‘AB içişlerimize karışamaz’ açıklaması yapılır?.
Bizce İl başkanları toplantısında yapılan bu konuşmaya gösterilen coşkulu alkışlar, AKP’nin AB’ye yaklaşımını da açığa çıkaran bir sahne oldu.
Tayyip Erdoğan’ın ardından AB’nin ilerlemeden sorumlu Komiseri Verheugen’in yaptığı ‘Türkiye’de kaygı verici gelişmeyer oluyor’ açıklaması ise 6 Ekim’de açıklanacak İlerleme Raporu’ndan artık kaygı duyulmasına da yol açacak.
Tayyip Erdoğan dünkü konuşmasına ‘Önceliğimiz ekonomi’ diye başladı ama sonradan yaptığı zina ile ilgili açıklamalar önceliğin ekonomi olmadığını da ortaya koydu.
Piyasalar hala ‘iyiyi satın almaya teşne’ bir durumda. Yani şimdiden ilerleme raporunun olumlu çıkacağı, 2005 Haziran ayında tam üyelik müzakerelerinin başlayacağını düşünüyordu, bunu satın almıştı. Piyasa oyuncuları ilerleme raporunda küçük bazı şartlar olabileceğini ama ‘Kötüyü satın almak kimsenin işine gelmediği’ için bunların da tolere edilebileceğini düşünüyordu.
Ancak Perşembe gecesi TBMM’den Türk ceza kanunun geri çekilmesine bile, ‘nasıl olsa düzeltirler’ diye olaya bakan piyasalar, dün akşam itibariyle bu işin olmayacağını görmeye başladı. AB’den gelen mesajlar da artık 6 Ekim’in tehlikeye girdiğini gösterdi.
Piyasaların bundan sonra tepkisinin ne olacağını, hala iyiyi satın almaya kendini zorlayıp zorlamayacağını Pazartesi göreceğiz. Kimsenin kaygısı olmasın ki; hafta sonunda işadamları, parti içindeki bazı kesimler, AB ile Hükümet arasında karşılıklı görüşmeler olacak.
Bu gelişmeler piyasalara AKP’nin artık kendi içinde birlik olmadığını da gösterdi. Başbakan dışarıda iken Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün yaptığı uzlaşma açıklamaları Başbakanın gelişiyle bozulmuş oldu. Yani eğer parti tabanı zina maddesini istiyorsa, bu hamle ile Gül tabanı ile çelişmiş, daha doğrusu ‘çeliştirilmiş’ oldu. Bütün bu unsarlar ‘kapalı kutu’ olan AKP’nin içinden bile önümüzdeki günlerde çatlak seslerin gelme ihtimalini artırıyor.
Kısacası;bu çalkantılardan birileri para kazandı, AKP’ye güvenen piyasa oyuncuları mağdur oldu. Bakalım bundan sonra piyasa oyuncuları nasıl davranacak?
Yazının Devamını Oku 
16 Eylül 2004
<B>RIZA Moghadam</B> Başkanlığındaki IMF Türkiye Masası uzmanları, bugün İstanbul’da temaslarına başlıyor. Heyet TÜSİAD, Bankalar Birliği, YASED, TİM, MÜSİAD gibi sivil toplum kuruluşlarına her zaman yaptığı ziyaretleri tekrarlayacak. Hafta sonu Ankara’ya geçecek olan Heyet, resmi temaslarına ise pazartesi günü Hazine’de başlayacak.
Sivil toplum kuruluşlarının aslında IMF’den isteyecekleri belli. TİM büyük ihtimalle kurların düşük seyrinden yakınıp, düzeltilmesi için formül bulunmasını isteyecek. MÜSİAD’ın faiz dışı fazla hedefinin düşürülüp, büyümenin sürmesini istemesini bekliyoruz. YASED’in yatırım ortamının iyileştirilmesine ağırlık vermesini, TÜSİAD’ın ise geçenlerde Hükümete de ilettikleri gibi, yapısal tedbirlere ağırlık verilmesi gerektiğinin altını çizmesi bekleniyor.
Bankalar Birliği ile yapılacak görüşmelerde ve kısmen TÜSİAD’da Moghadam’ın duyacağı ilk sözün ise ‘Daha fazla kaynak’ olacağını tahmin ediyoruz.
IMF’nin sivil toplum kuruluşlarıyla yapacağı temasların, daha öncekilerden farkı, yeni yapılacak stand-by anlaşmasına ilişkin daha uzun vadeli görüş alışverişinin yapılacak olması. Bankacılar, önümüzdeki 3 yıl içinde piyasaların rahatça döndürülmesi için, IMF’yle imzalanacak stand-by anlaşması karşılığında en azından 10-12 milyar dolarlık taze kredinin gelip, geri ödemelerin buradan yapılmasını, bu kaynağın büyük bölümünün de ilk yıl verilmesini istiyorlar. Piyasaların güven duyup, istikrarın devam ettirilmesi için talep ettikleri en az kaynak bu olurken, bankacıların cari işlemler açığındaki büyümeyi de bahane ederek, bu açığın finansmanının da dikkate alınıp, 15 milyar dolar civarında bir taze kaynağın gelmesi gerektiğini, IMF yetkililerine söylemelerini bekliyoruz.
IMF’nin kaynak talebine karşılık bir şey söyleyeceğini zannetmiyoruz.
Aslında IMF açısından da zor bir süreç başlıyor. Cari işlemlerdeki büyük açığın IMF’yi de korkuttuğunu, önlenmesi için kura dayalı bir formülün gündeme gelememesinin herkesin elini kolunu bağladığı ortada. Çözümü için ne yapılacağı konusunda IMF’nin de kafasının karışık olduğunu sanıyoruz. IMF Heyeti’nin sivil toplum kuruluşlarıyla yapacağı temaslarda, cari işlemler açığındaki gelişmeleri nasıl gördüklerin sorup, görüş almalarını bekliyoruz.
ANKARA’DAKİ HAVA
Umarız her sivil toplum kuruluşu sadece kendi açısından meseleye yaklaşmaz, IMF’ye makro ekonomik dengeler açısından sağlıklı değerlendirmelerde bulunurlar.
Bu arada Ankara’da IMF gelecek diye öyle çok fazla bir heyecan görülmüyor. Sanki bütün işler bitmiş gibi bir rahatlık var. Öyle rahatlar ki, pazartesi günü resmi temaslar başlıyor ama henüz hazırlık toplantısı yapılmadı. Zaten 4 kişinin yaptığı ekonomik programın iki mimarı da geçtiğimiz pazartesi günü yurtdışına gitti, bugün Ankara’ya geri gelecekler.
Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, programın mimarlarından DPT Müsteşar Yardımcısı Biroy Aydemir’i de yanına alıp Tahran’de yapılan İslam Kalkınma Bankası’nın toplantısına gitti. Yani, yeni ekonomik program hazırlıkları öyle pek de hızlı gitmiyor. Bu kadar rahat olmaları karşısında insanın aklına şu sorular geliyor: Ya program tamamlandı, artık üzerinde çalışmaya ihtiyaç yok. Ya IMF programı hazırlıyor gelip verecek, bizimkiler ‘işte bizim program’ diye açıklayacak. Ya da şimdilik ekonomik program pek çalışılmıyor, gözden geçirme yapılacak, ekimde Washington’da bu iş çözümlenecek.
Aslında Ali Babacan’ın demeçleri de bu işin ekim ayına kaldığını gösteriyor ki; bu toplantıların ağırlıklı bölümü Washington’da yapılabilir.
Son dönemde başka bir iddia daha var. Deniliyor ki; Hükümet piyasaları rahatlatmak için yeni stand-by yapılacağını açıkladı ama 6 Ekim’de AB’den çıkacak ilerleme raporuna göre programın dozunu belirleyecek. Yani iyi rapor çıkarsa Babacan’ın Washington’da bekleyip, ‘İyi rapor çıktı, programın sosyal tarafı fazla olsun’ diye bastıracağı söyleniyor.
Umarız Hükümetin böyle bir niyeti yoktur, aksi takdirde yine ‘anlayış farkı’ ortaya çıkar.
Yazının Devamını Oku 
14 Eylül 2004
<B>DÜN</B> sabah saatlerinden itibaren, bankacılarla yaptığımız telefon sohbetlerinin konusu birdenbire değişti. Bankacılar, artık <B>‘zina maddesi ne olacak, Hükümet ne yapacak?</B>’ diye sormaya başladılar. Çünkü 10 gündür devam etmesine karşılık, AB’den gelen tepkiler artıp, Hükümetten gelen mesajlar karmaşıklaştıkça, zina tartışması piyasaları etkilemeye başladı. Yani zina maddesinin Türk Ceza Kanunu’na girip girmeyeceği, piyasaların baktığı en önemli gelişme haline geldi.
İç piyasada zina konusunun bu kadar büyük tepki çekmesinde, New York Times, Financial Times gibi saygın gazeteler de konuyla ilgili çıkan yazılar etkili oldu.
Bunun da dışında piyasalar, geçen hafta zina konusunda ‘Nasıl olsa Hükümet çark eder’ diye bakıyorlardı ama gelen ısrarlı demeçler piyasaları, ‘Acaba geri dönmeyecekler mi, neden böyle yapıyorlar’ diye endişelere sevk etti.
New York Times, ardından da Financial Times Gazetelerinde Türkiye haberleri bu kez, ‘zina’ odaklı yer aldı. New York Times’da yer alan yorum çok sert. Şöyle: ‘Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine kuşkuyla bakanlara, aralıkta hayır demeleri için önemli bir sebep verilmiş olacak. Böyle talihsiz bir sonuç çıkarsa, Erdoğan kendisi dışında suçlayacak birini aramasın.’
AB bürokratlarının zinayı suç sayan tasarıdan duydukları rahatsızlığı dile getiren Financial Times ise ‘Eğer Hükümet geri adım atmazsa 6 Ekim’de yayımlanacak olan ilerleme raporunda, Ankara’nın aradığı kendisine yeşil ışık yakan açık ifadeler yer almayabilecek’ diyor. Bunun müzakerelerin gecikmesine, hatta AB liderlerinin müzakereler konusundaki kararlarını ertelemesine yol açabileceğini savunan gazete, bir AB yetkilisine dayandırarak, ‘Türkler zinayla ilgili tasarıda açıkca taktik hatası yaptı. Avrupa Komisyonu’nun tavsiye niteliğindeki raporundan birkaç hafta önce böyle bir karar alınırsa, bu işleri daha karmaşık hale getirebilir’ yorumunu yazdı. Financial Times, Türkiye’yi destekleyen bazı çevrelerin zina yasası tartışmalarının sürmesi halinde AB ye üye ülkelerin aralık ayında kesin bir karar almaktan kaçınmalarından ve bunu yerine yeni bazı şartlar ileri sürmelerinden endişe ettiklerini kaydetti.
NEDEN ANİDEN ORTAYA ÇIKTI
Piyasaların kafasını karıştıran, bu işin altında ‘başka bir şey aramaları’na sevkeden gelişme ise ‘ne olup da zina meselesinin birdenbire ortaya çıktığı’ konusu. Piyasa yetkilileri, işin altında ‘Hükümetin bilerek çıkardığı bir sorun olup olmadığını’ araştırıyor. Bazı bankacılar, ‘Acaba 6 Ekim’deki raporun kötü çıkacağı sinyali alındı da, zina meselesi ortaya atılıp bir pazarlık mı yapılıyor’ sorunun yanıtını arıyorlar.
Ankara’da bu senaryoyu daha da geliştirip, ‘AB’den gelecek kötü karar karşılığında AKP’nin tabanını tatmin çabası’ diye görenler var. Bunun dışında, AKP’nin yine tabanını tatmin için bu konuyu ortaya attığı ve yine ‘Getirdik ama yapamadık’ diyerek, tabanının hassasiyetleri ile oynamaya devam ettiğini söyleyenler var.
Şahsen, bunun bu kadar karmaşık bir komplo teorisiyle açıklanabileceğini sanmıyoruz. Ne kadar aniden ortaya çıkmasında şüphe duyulacak bir yön olsa da, zina konusunun AKP’nin YÖK, 2-B ve imam-hatip gibi tabana dayalı siyasi argümanlardan geri duramadığını gösterdiğini sanıyoruz. Yani başına gelecekleri göremediler gibi geliyor, bize...
Peki şimdi ne olacak?
Bizce de geri adım atılacak ama bu geri adım daha öncekilerle birleşip daha fazla birikim yaratacak. Yani AKP içinde işler artık eskisi kadar kolay olmayacak.
Siyasi liberalizm ile ekonomik liberalizmin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu, AKP henüz kabul etmiş değil. Ettiğinde ise kendisi ve ülke için çok mu geç olacak, bilmiyoruz.
Bildiğimiz bir şey var ki; öyle ya da böyle, siyasi açıdan gergin günlere girdiğimiz... IMF’yle anlaşma ve AB’den müzakere süreci kararı çıkması halinde bile, işler zorlaşıyor.
Yazının Devamını Oku 
13 Eylül 2004
<B>AB </B>ile şimdi de, <B>‘bozuk para krizi’</B> çıktı. AB Komisyonu geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanlığı’na bir yazı göndererek, <B>‘Türkiye’nin Yeni Türk lirası projesi kapsamında basmayı planladığı bozuk paraların Euro’ya benzediğinin anlaşıldığını’ </B>belirterek, Hükümetten bozuk paraların değiştirilmesini istedi. Geçtiğimiz hafta AB Komisyonu Genişlemeden sorumlu Komiseri Gunther Verheugen’in Türkiye ziyareti sırasında da gündeme gelen bu kriz, ‘şimdilik’ yumuşatıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın AB Komisyonu’na gönderdiği yanıtta, ‘Bozuk paraların basılmasına başlandığı, bu nedenle bozuk paraların değiştirilmesinin söz konusu olamayacağı’ yanıtı verildi. Bu yanıt üzerine AB Komisyonu’nun tatmin olmadığı öğrenilirken, kriz şimdilik ‘Hazine ve Darphane yetkililerinin önümüzdeki günlerde AB Komisyonu’na giderek, yeni basılacak para ve euro ile farkları konusunda bilgi vermesi’ şartıyla donduruldu.
AB Komisyonu’nun geçen hafta gönderdiği ‘paranızı değiştirin’ mektubunda, Türkiye’nin yeni bozuk paralar konusunda ilgili uluslar arası kuruluşlara bilgi vermesi gerekirken vermediği, Komisyonun paraların şeklinden son dakikada haberdar olduğu belirtildi.
Basılacak bozuk para ile ilgili olarak önceden bilgi vermek zorunluluğu bulunduğu ancak Hazine’ye bağlı Darphane Genel Müdürlüğü’nün bu prosedürü yerine getirmediği tahmin ediliyor. Bozuk paraların ‘pul’ kısmını basmak için ihaleyi kazanan firmalardan birinin, prosedürü yerine getirmek için ilgili birimlere başvuru yapması üzerine olayın ortaya çıktığı ve AB Komisyonu’nun konudan haberdar edildiği, bunun üzerine Komisyonun Dışişleri Bakanlığı’na ‘paranızı değiştirin’ talebinde bulunduğu belirtiliyor.
Bilgi veren Dışişleri kaynakları AB Komisyonu’na ‘Bizim paramız sizinkine benzemiyor’ denildiğini, gramajın ve bazı teknik özelliklerinin Euro’dan farklı olduğunun belirtildiğini ancak AB komisyonunun bu beyan üzerine tatmin olmadığını söylediler. Dışişleri yetkilileri, Hazine’den önümüzdeki günlerde Brüksel’e gidecek bir heyetin AB komisyonunu ,bozuk paramızın Euro’dan farklı olduğu ve karıştırılamayacağı konusunda ikna etmeye çalışacağını ancak sonucun şimdiden kesin olmadığını söylediler.
YTL GECİKEBİLİR
AB Komisyonu bozuk paralar konusunda ikna edilemezse, Yeni Türk lirası (YTL) projesinin yılbaşında uygulamaya girmesi tehlikeye girecek. Yeni TL uygulaması için gereken banknot basımında Merkez Bankası epeyce yolaldı ve çok önceden kağıt paralar basılmaya başladı. Hazine’ye bağlı Darphane Genel Müdürlüğü insiyatifinde yürüyen bozuk para’da ise zaten şimdiye kadar büyük aksamalar gerçekleşti. Darphane‘deki görev değişikliğinin işleri aksatmasının yanısıra, ihale açılmasında gecikilmesi, açılan ihalelerin iki kez ertelenmesi, bozuk parada normal takvimin ötesinde gecikmelere yolaçtı. Bozuk para basımının ucu ucuna yetişmesine çalışılırken, AB’den gelen bu itiraz takvimin iyice sıkışmasına neden oldu. AB’nin Türkiye’nin savunmasını kabul etmemesi halinde, Yeni TL projesinin en az üç ay geciktirilmesi gerekeceği, bunun için de yeni yasa çıkmasının şart olduğu belirtiliyor.
Mevcut Türk lirasından 6 sıfırın atılacağı Yeni TL projesiyle birlikte, ‘Kuruş dönemi’ yeniden başlıyor ve bu nedenle bozuk para basımı yeni geçilecek para sisteminde çok ağırlıklı bir yer tutuyor. Bu kapsamda basımına henüz başlanan kuruşların Euro’daki bozuk para olan cent’lere benzediği belirtiliyor.
Yeni TL sisteminde en küçük kağıt para olacak 1 YTL, aynı zamanda 100 Yeni Kuruş olarak, madeni olarak da basılacak. Bunun yanısıra 50 yeni kuruş, 25 yeni kuruş, 10 yeni kuruş, 5 yeni kuruş ve 1 yeni kuruş da madeni olarak basılacak.
Basılacak bozuk paraların değerinin 550 trilyon lira civarında olacağı, miktar olarak ise 1.2 milyar adet bozuk paranın basılması planlanıyor. İleride bozuk para miktarının daha da artabileceği tahmin ediliyor.
Babacan: Yeni programı ABD’de bağlarız
ÖMER Sabancı Başkanlığındaki TÜSİAD Heyeti’nin, geçen hafta Ankara’da yaptığı görüşmelerin genel olarak olumlu geçtiği söyleniyor. Bir anlamda ‘Ömer Sabancı’nın Başkanlıktaki ısınma turu’ niteliğinde geçen görüşmelerde, Sabancı’nın performansının da oldukça iyi olduğu, Başkanlığa alıştığı kaydediliyor.
TÜSİAD Heyetinin AB için gerçekleştirilen reformları överken, özellikle yapısal tedbirler konusunda gecikmeyi hatırlattığı ve bu tedbirlerin biran önce alınmasını istediğini öğrendik. TÜSİAD Heyetinin ayrıca Başbakanla yaptığı görüşmede Vakıflarla ilgili yasa değişikliğinin önemi üzerinde durduğu ve kendilerine bununla ilgili yasa hazırlıklarının tamam olduğu, yasanın zamanında çıkarılacağının söylendiği kaydedildi.
TÜSİAD Heyetinin memnun olarak ayrıldığı bir görüşme de Devlet Bakanı Ali Babacan ile yedikleri öğle yemeği olmuş. Babacan, Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde birlikte olduğu TÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleriyle ayrıca bir yemekte birlikte oldu. TÜSİAD üyeleri Babacan’ın ekonomik sorunlarla ve yapılacaklarla ilgili çizdiği tablonun ve söylediklerinin kendilerini memnun ettiğini, Babacan’ın yapısallar konusundaki aciliyetin de farkında olduğunu gördüklerini söylediler.
Babacan, TÜSİAD üyelerinin ‘IMF’le yeni stand-by anlaşmasının biran önce açıklanması’ isteğine karşılık ise, hazırlıkların büyük ölçüde tamamlandığını, bu konuda bir pürüz olmadığını söylemiş. Babacan, 20 Eylül’de gelecek IMF Heyetiyle yaklaşık 10 gün Ankara’da görüşeceklerini, ardından IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları için, Heyetle birlikte ABD’ye gideceklerini kaydetmiş. Babacan büyük ihtimalle yeni stand-by anlaşmasının ABD’de yapılacak son temaslarda kesinleştirileceğini belirterek, Ekim ayının ortası gibi yeni anlaşma konusunda kesin mutabakatın ortaya çıkacağını söylemiş.
Babacan, ABD’de son şeklini alacak ekonomik programın, biran önce kamuoyuna açıklanmasına çalışacaklarını, piyasaların bu konudaki hassasiyetlerini bildiklerini kaydetmiş.
Piyasaların gözü ‘zina’da olacak
TBMM Genel Kurulu yarın çalışmalarına başlıyor. Erken toplanmasının nedeni ise Türk Ceza Kanunu (TCK)’nda yapılacak değişiklikler. 348 maddelik tasarı yasalaştırılmaya çalışılırken, piyasaların gözü meşhur ‘zina’ tartışmalarında olacak. Zina maddesinin Genel Kurul’da görüşülürken yasaya eklenip eklenmeyeceği merakla bekleniyor.
Zina maddesinin yasaya eklenmesi konusunda AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan, kesin tavır koymuş durumda. İçerden ve dışarıdan gelen tepkilere rağmen, bu maddeyi yasaya eklemekte kararlı gözüküyor...
Daha doğrusu, ‘Son iki güne kadar kararlı gözüküyordu’ demek daha doğru olacak. Gerçekten de bu konuda kararlı tutum izleyen, konuyu yanlış aksettirdiği iddiasıyla yine basına kızan Erdoğan’ın, son iki-üç gündür yumuşamaya başladığı gözleniyor. Ancak Erdoğan’ın Parti yönetimiyle de görüştükten sonra ne karar vereceği henüz netlik kazanmadı.
Piyasaların da gözü bu kararda olacak çünkü ‘zina’ konusunda, özellikle dışarıdan gelen tepkiler çok ciddi gözüküyor. İçerden gelen tepkilere Erdoğan’ın kızdığı görülürken, AB’den ve Avrupa üyesi ülkelerden gelen net mesajlar, AB süreci için AKP ve Başbakan Erdoğan’ı korkutmuş durumda. Piyasalar bu tepkilere rağmen ‘zina’ maddesinin AKP’nin öngördüğü biçimde yasaya eklenmesi halinde, çıkacak sıkıntılar nedeniyle tedirgin olacaklar.
Piyasalarda AKP’nin, aynen daha önceki sıkıntılı konularda olduğu gibi, bu konuda da geri adım atacağı görüşü hakim. Bazı yetkililer ‘Örneğin, bu konuyu medeni kanunla düzeltelim’ diye zina maddesinin TCK’ya konmasından vazgeçilebileceğini, böyle bir formülün piyasaları rahatlatacağını söylüyorlar.
Yazının Devamını Oku 
13 Eylül 2004
AB ile şimdi de, ‘bozuk para krizi’ çıktı. AB Komisyonu geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanlığı’na bir yazı göndererek, ‘Türkiye’nin Yeni Türk lirası projesi kapsamında basmayı planladığı bozuk paraların Euro’ya benzediğinin anlaşıldığını’ belirterek, Hükümetten bozuk paraların değiştirilmesini istedi.Geçtiğimiz hafta AB Komisyonu Genişlemeden sorumlu Komiseri Gunther Verheugen’in Türkiye ziyareti sırasında da gündeme gelen bu kriz, ‘şimdilik’ yumuşatıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın AB Komisyonu’na gönderdiği yanıtta, ‘Bozuk paraların basılmasına başlandığı, bu nedenle bozuk paraların değiştirilmesinin söz konusu olamayacağı’ yanıtı verildi. Bu yanıt üzerine AB Komisyonu’nun tatmin olmadığı öğrenilirken, kriz şimdilik ‘Hazine ve Darphane yetkililerinin önümüzdeki günlerde AB Komisyonu’na giderek, yeni basılacak para ve euro ile farkları konusunda bilgi vermesi’ şartıyla donduruldu.AB Komisyonu’nun geçen hafta gönderdiği ‘paranızı değiştirin’ mektubunda, Türkiye’nin yeni bozuk paralar konusunda ilgili uluslar arası kuruluşlara bilgi vermesi gerekirken vermediği, Komisyonun paraların şeklinden son dakikada haberdar olduğu belirtildi. Basılacak bozuk para ile ilgili olarak önceden bilgi vermek zorunluluğu bulunduğu ancak Hazine’ye bağlı Darphane Genel Müdürlüğü’nün bu prosedürü yerine getirmediği tahmin ediliyor. Bozuk paraların ‘pul’ kısmını basmak için ihaleyi kazanan firmalardan birinin, prosedürü yerine getirmek için ilgili birimlere başvuru yapması üzerine olayın ortaya çıktığı ve AB Komisyonu’nun konudan haberdar edildiği, bunun üzerine Komisyonun Dışişleri Bakanlığı’na ‘paranızı değiştirin’ talebinde bulunduğu belirtiliyor.Bilgi veren Dışişleri kaynakları AB Komisyonu’na ‘Bizim paramız sizinkine benzemiyor’ denildiğini, gramajın ve bazı teknik özelliklerinin Euro’dan farklı olduğunun belirtildiğini ancak AB komisyonunun bu beyan üzerine tatmin olmadığını söylediler. Dışişleri yetkilileri, Hazine’den önümüzdeki günlerde Brüksel’e gidecek bir heyetin AB komisyonunu ,bozuk paramızın Euro’dan farklı olduğu ve karıştırılamayacağı konusunda ikna etmeye çalışacağını ancak sonucun şimdiden kesin olmadığını söylediler.YTL GECİKEBİLİRAB Komisyonu bozuk paralar konusunda ikna edilemezse, Yeni Türk lirası (YTL) projesinin yılbaşında uygulamaya girmesi tehlikeye girecek. Yeni TL uygulaması için gereken banknot basımında Merkez Bankası epeyce yolaldı ve çok önceden kağıt paralar basılmaya başladı. Hazine’ye bağlı Darphane Genel Müdürlüğü insiyatifinde yürüyen bozuk para’da ise zaten şimdiye kadar büyük aksamalar gerçekleşti. Darphane‘deki görev değişikliğinin işleri aksatmasının yanısıra, ihale açılmasında gecikilmesi, açılan ihalelerin iki kez ertelenmesi, bozuk parada normal takvimin ötesinde gecikmelere yolaçtı. Bozuk para basımının ucu ucuna yetişmesine çalışılırken, AB’den gelen bu itiraz takvimin iyice sıkışmasına neden oldu. AB’nin Türkiye’nin savunmasını kabul etmemesi halinde, Yeni TL projesinin en az üç ay geciktirilmesi gerekeceği, bunun için de yeni yasa çıkmasının şart olduğu belirtiliyor.Mevcut Türk lirasından 6 sıfırın atılacağı Yeni TL projesiyle birlikte, ‘Kuruş dönemi’ yeniden başlıyor ve bu nedenle bozuk para basımı yeni geçilecek para sisteminde çok ağırlıklı bir yer tutuyor. Bu kapsamda basımına henüz başlanan kuruşların Euro’daki bozuk para olan cent’lere benzediği belirtiliyor. Yeni TL sisteminde en küçük kağıt para olacak 1 YTL, aynı zamanda 100 Yeni Kuruş olarak, madeni olarak da basılacak. Bunun yanısıra 50 yeni kuruş, 25 yeni kuruş, 10 yeni kuruş, 5 yeni kuruş ve 1 yeni kuruş da madeni olarak basılacak.Basılacak bozuk paraların değerinin 550 trilyon lira civarında olacağı, miktar olarak ise 1.2 milyar adet bozuk paranın basılması planlanıyor. İleride bozuk para miktarının daha da artabileceği tahmin ediliyor.Babacan: Yeni programı ABD’de bağlarız ÖMER Sabancı Başkanlığındaki TÜSİAD Heyeti’nin, geçen hafta Ankara’da yaptığı görüşmelerin genel olarak olumlu geçtiği söyleniyor. Bir anlamda ‘Ömer Sabancı’nın Başkanlıktaki ısınma turu’ niteliğinde geçen görüşmelerde, Sabancı’nın performansının da oldukça iyi olduğu, Başkanlığa alıştığı kaydediliyor.TÜSİAD Heyetinin AB için gerçekleştirilen reformları överken, özellikle yapısal tedbirler konusunda gecikmeyi hatırlattığı ve bu tedbirlerin biran önce alınmasını istediğini öğrendik. TÜSİAD Heyetinin ayrıca Başbakanla yaptığı görüşmede Vakıflarla ilgili yasa değişikliğinin önemi üzerinde durduğu ve kendilerine bununla ilgili yasa hazırlıklarının tamam olduğu, yasanın zamanında çıkarılacağının söylendiği kaydedildi.TÜSİAD Heyetinin memnun olarak ayrıldığı bir görüşme de Devlet Bakanı Ali Babacan ile yedikleri öğle yemeği olmuş. Babacan, Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde birlikte olduğu TÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleriyle ayrıca bir yemekte birlikte oldu. TÜSİAD üyeleri Babacan’ın ekonomik sorunlarla ve yapılacaklarla ilgili çizdiği tablonun ve söylediklerinin kendilerini memnun ettiğini, Babacan’ın yapısallar konusundaki aciliyetin de farkında olduğunu gördüklerini söylediler.Babacan, TÜSİAD üyelerinin ‘IMF’le yeni stand-by anlaşmasının biran önce açıklanması’ isteğine karşılık ise, hazırlıkların büyük ölçüde tamamlandığını, bu konuda bir pürüz olmadığını söylemiş. Babacan, 20 Eylül’de gelecek IMF Heyetiyle yaklaşık 10 gün Ankara’da görüşeceklerini, ardından IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları için, Heyetle birlikte ABD’ye gideceklerini kaydetmiş. Babacan büyük ihtimalle yeni stand-by anlaşmasının ABD’de yapılacak son temaslarda kesinleştirileceğini belirterek, Ekim ayının ortası gibi yeni anlaşma konusunda kesin mutabakatın ortaya çıkacağını söylemiş.Babacan, ABD’de son şeklini alacak ekonomik programın, biran önce kamuoyuna açıklanmasına çalışacaklarını, piyasaların bu konudaki hassasiyetlerini bildiklerini kaydetmiş.Piyasaların gözü ‘zina’da olacakTBMM Genel Kurulu yarın çalışmalarına başlıyor. Erken toplanmasının nedeni ise Türk Ceza Kanunu (TCK)’nda yapılacak değişiklikler. 348 maddelik tasarı yasalaştırılmaya çalışılırken, piyasaların gözü meşhur ‘zina’ tartışmalarında olacak. Zina maddesinin Genel Kurul’da görüşülürken yasaya eklenip eklenmeyeceği merakla bekleniyor.Zina maddesinin yasaya eklenmesi konusunda AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan, kesin tavır koymuş durumda. İçerden ve dışarıdan gelen tepkilere rağmen, bu maddeyi yasaya eklemekte kararlı gözüküyor...Daha doğrusu, ‘Son iki güne kadar kararlı gözüküyordu’ demek daha doğru olacak. Gerçekten de bu konuda kararlı tutum izleyen, konuyu yanlış aksettirdiği iddiasıyla yine basına kızan Erdoğan’ın, son iki-üç gündür yumuşamaya başladığı gözleniyor. Ancak Erdoğan’ın Parti yönetimiyle de görüştükten sonra ne karar vereceği henüz netlik kazanmadı.Piyasaların da gözü bu kararda olacak çünkü ‘zina’ konusunda, özellikle dışarıdan gelen tepkiler çok ciddi gözüküyor. İçerden gelen tepkilere Erdoğan’ın kızdığı görülürken, AB’den ve Avrupa üyesi ülkelerden gelen net mesajlar, AB süreci için AKP ve Başbakan Erdoğan’ı korkutmuş durumda. Piyasalar bu tepkilere rağmen ‘zina’ maddesinin AKP’nin öngördüğü biçimde yasaya eklenmesi halinde, çıkacak sıkıntılar nedeniyle tedirgin olacaklar.Piyasalarda AKP’nin, aynen daha önceki sıkıntılı konularda olduğu gibi, bu konuda da geri adım atacağı görüşü hakim. Bazı yetkililer ‘Örneğin, bu konuyu medeni kanunla düzeltelim’ diye zina maddesinin TCK’ya konmasından vazgeçilebileceğini, böyle bir formülün piyasaları rahatlatacağını söylüyorlar.
button
Yazının Devamını Oku 