Yabancılar daha fazla yatırıma hazırlanıyordu

DÜN piyasalarda, sabah saatlerinde başlayan hareketin en önemli özelliklerinden biri, yabancıların döviz alıp vatandaşların döviz satması idi.

Yabancıların döviz alması demek ise, getirdikleri parayı geri götürmeye hazırlandıklarını gösteriyordu.

İşin daha önemli yanı, sadece overnight’da bekleyen yabancıların veya hazine bonosuna yatırım yapmış yabancıların değil, hisse senedi almış yabancıların da hisselerini satıp döviz almaya çalışmalarıydı. Yabancılar borsada, hem girişte hem de çıkışta yerlilere kıyasla daha çabuk hareket etmesiyle bilinir. Yani, hisse senetlerindeki geri çekilmeyi, yabancı sermayenin bu eğilimi devam ettiği takdirde, yerlilerin izlemesi kaçınılmaz olur.

Halbuki, daha geçen hafta Avrupa ve ABD’de yatırımcılarla görüşmeler yapan bankacılar, aracı kurum uzmanları, ‘Dışarıda, AB’den olumlu rapor çıkması halinde önemli miktarlarda giriş için şimdiden hazırlıklar yapılıyor’ demişlerdi. Yani 6 Ekim’den itibaren, hatta o tarihi beklemeden, yani bugünlerde yabancı sermaye girişleri bekleniyordu. Dolayısıyla yabancıların döviz bozdurması, bu nedenle doların daha da gerileyip, faizlerin daha aşağı gelmesi bekleniyordu.

Halbuki tam tersi oldu ve yabancı döviz alıp çıkmaya hazırlanırken, vatandaşlar da ‘bir daha bu fiyatı bulamayız’ diye döviz satıyor ama yine de dolar kuru yükseliyor. Faizlerin yüzde 28’lere kadar çıkması da bu nedenle doğal olarak görülüyor.

Hazine ‘zina krizi’ne, öyle kritik bir noktada yakalandı ki; 6.8 katrilyonluk geri ödeme yapacak ve bunun önemli bir bölümü için yeniden borçlanmak zorunda. Yani son günlerdeki hareket nedeniyle Hazine’nin uğrayacağı zarar 100 trilyonları bulacak...

İşlerin neden tersine döndüğü ise açık...

AKP’nin bu gidişatı tersine çevirecek bir adım atmayacağı ise bilinmiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisini sert sözlerle bağlaması, şimdi çark etmek için manevra alanını daraltmış durumda. AKP’ye yakın yazarların son günlerdeki yazılarına baktığımızda, önce bu işi savunmaya çalışmak için gayret gösteren bazı yazarların, ‘İşin niye bu hale geldiğini’ işleri buraya getirenler yani AKP yöneticilerinin de anlamadığını söylüyorlar. AKP’ye yakın, Tayyip Erdoğan dahil AKP yönetiminin feyz aldığı belli olan, bazı yazarlar ise hálá, ‘Bu işe halkın seçtiği kişilerin özgür iradesi ile karar verilmesi ve Tayyip Erdoğan’ın başkalarının telkinlerine uymaması gerektiği’ konusundaki tavsiyelerine devam ediyorlar.

AKP Hükümeti şimdiye kadar gerek IMF politikaları gerekse de diğer ekonomiyi ilgili alanlarda, piyasanın hareketlerine göre karar değişikliğine gittiğini çok gördük. O nedenle piyasa oyuncaları hálá ‘Nasıl olsa işleri düzeltirler’ diye bir beklenti içinde. Yani dün piyasalarda yaşanan gelişmeler henüz bu işin bittiğine göre girişilen hareketler değil.

Peki AKP bu kez piyasadan gelen sinyallere kulak verecek mi?

Bu henüz bilinmiyor. Düzeltmeye kalkışsa bunu becerebilecek mi, o da belli değil. TBMM 1 Ekim’de normal takvimle toplanırsa, başkan seçimi nedeniyle en azından 10 gün Türk Ceza Yasasını görüşemeyecek. Yani 6 Ekim’deki AB Raporu geçmiş olacak. Eğer Erdoğan, TBMM’yi tekrar olağanüstü toplantıya çağırma kararı verirse, o zaman da bu hafta sonuna kadar harekete geçmesi gerekecek.

İşte bu olağanüstü çağrıyı beklediği için, piyasalar hálá perşembe günü Erdoğan’ın Brüksel’de yapacağı temaslara bel bağlamış durumda. Piyasa, Hükümetin her zaman kendinden gelen sinyallere göre hareket ettiğini, yine aynı tavrı beklediğini dünkü kısmen temkinli tutumuyla göstermiş oluyor.

Peki, piyasa oyuncuları yanılıyorsa, Hükümet bu tavrından geri dönmeyecek olursa, sonuçları ne olur? Elbette ‘kötü olur’.

Başka bir soru da AKP’nin çark etmesi halinde, yani zinasız Ceza Yasası’nı 6 Ekim’e kadar TBMM’den geçirmesi halinde herşeyin düzelip düzelmeyeceği... Bunun yanıtı ise ‘Artık AKP’nin işi eskisi kadar kolay olmayacak, güven zedelendi’ olabilir...
Yazarın Tüm Yazıları