Futbol asla yalnızca futbol değildir

“Futbol asla sadece futbol değildir.”

Bizde bu cümleyi hep transfer piyasasının entrikalarına, yöneticilerin kurnazlıklarına ya da taraftarın tutkularına bağlarız.

Ama işin gerçeği daha büyük.

Futbol, bir şehrin vitrinidir.

Kent kimliğinin küresel bir markaya dönüşme aracıdır.

Sporun itici gücüyle ilgili harika bir araştırma okudum.

Bizde ‘spor’ denince akla ilk ‘futbol’ geliyor.

Futbolun popülerliğini elbette biliyorum.

Ama benim futbola endeksli bir hayatım yok.

İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nda bu konu tartışıldı.

İzmir Spor Kulüpleri Birliği Vakfı (İZVAK)-İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) iş birliği yapılan bu çalışmada ilginç veriler de var.

İEÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burak Doğu araştırmada liderlik yapmış.

İZVAK Başkanı Ali Erten de verilerin toplanmasında, projenin sağlıklı ilerlemesinde katkı koymuş.

Erten diyor ki:

“Kulüplerin başarıları, tesisleşme yatırımları ve uluslararası rekabet düzeyi, kentlerin küresel ölçekte bilinirliğini ve cazibesini artırıyor. Futbol yalnızca bir spor dalı olmanın çok ötesinde, siyasetten kültüre, kent kimliklerinden ekonomik kalkınmaya kadar birçok alanda derin toplumsal etkiler yaratır. Bir toplumun tutkularını, kültürünü, mücadele gücünü ve karakterini yansıtma potansiyeli taşır.”

Evet, futbolun daha başka şeyler de söylediğini artık biliyoruz.

Şehrin futbol kulübü o kentin markasıdır

FUTBOLUN şehir ekonomisini nasıl dönüştürdüğüne dair dünyadan rakamlar gerçekten çarpıcı, bir bakalım:

Birleşik Krallık’ta futbol turistleri normal turistlerden yüzde 38 daha fazla para harcıyor.

Barselona Futbol Kulübü tek başına kentin GSYİH’sının yüzde 1.46’sını sağlıyor.

1.2 milyar euroluk bir büyüklükten söz ediyoruz.

19 bin 500 kişiye istihdam yaratıyor.

366 milyon euro vergi geliri üretiyor.

Real Madrid’in 2023-24 gelirleri (transfer hariç) 1 milyar 73 milyon euro.

Kulübün 8 bin 100’den fazla çalışanı var.

Bir şehrin futbol kulübü o kentin markasıdır.

Dortmund’un nüfusu 587 bin.

55 bin sezonluk bileti satışa çıkar çıkmaz satıyor.

50 bin kişi daha sırada bekliyor.

Napoli’nin yıllık geliri 359 milyon euro.

Kulüp şehrin tanıtımına, turizmine büyük katkı sağlıyor.

Maradona bugün bile kültürel bir ikon.

Futbol yalnızca 90 dakikalık bir oyun değil.

Bir şehrin ruhunu, gururunu, kendini anlatma biçimini dönüştüren bir sektör.

Göztepeliler övünmekte haklılar

ELDE rakamlar var; somut, net.

Göztepeliler övünmekte haksız değiller, iyi örneklerden biri.

Göztepe Stadyumu’nun bulunduğu bölgedeki işletmelere sorulmuş:

“Yeni stat gelirlerinizi etkiledi mi?”

Yüzde 62.4’ü ‘Pozitif etkiledi’ demiş.

Alsancak’ta bu oran 44.7.

Maç günleri bölge esnafının cirosu artıyor.

Hafta içi normal güne göre yüzde 36’sı bir kat, 15’i iki-üç kat, 8’i üç kattan fazla artış yaşıyor.

Bu, maçın 90 dakikadan ibaret olmadığını kanıtlıyor.

Göztepe’nin Süper Lig’e yükselmesi sadece sahada değil, muhasebe tablolarında da devrim yarattı.

Futbol gelirleri 9, ticari gelirler 3 kat arttı.

Bu başarı sadece iyi top oynamakla açıklanamaz.

Arkasında bütçe disiplini ve akıllı bir yönetim stratejisi var.

Süper Lig seviyesindeki bir kulübün kente katkısı, orta ölçekli bir organize sanayi fabrikasıyla yarışır.

Bakın rakamlar ne diyor:

190 kişilik doğrudan istihdam, 6.5 milyon euroluk yerel tedarik ilişkisi, yıllık 17-18 milyon euroluk doğrudan piyasaya para girişi.

Bunlar elle tutulur faydalar.

Bir de soyut katkılar var.

Süper Lig’de oynamak demek; ulusal yayınlar, sosyal medya erişimi, sponsorluk cazibesi, taraftar sadakati yaratıyor.

Hepsi kulübün marka değerini artırıyor.

Bir Süper Lig kulübünün İzmir ekonomisine katkısı çarpan etkisiyle 80-85 milyon euro.

Marka değeri eklendiğinde toplamda 100 milyon euroyu aşıyor.

Kent kültürüne, ticaretine, turizmine, imajına yatırım.

Göztepe örneği bize bir kez daha bunu bize hatırlatıyor.

Göztepe iyi bir rol model

KARŞIYAKA, Altay ve Altınordu’nun Süper Lig’e çıkması durumunda Karşıyaka ve Altay’ın Göztepe’nin sağladığı gelir artışının yaklaşık yüzde 80-85’i kadar bir gelir artışına ulaşması, Altınordu’nun ise Göztepe’nin sağladığı gelir artışının 45-50’i oranında bir artış sağlaması bekleniyor.

O yüzden Göztepe’nin başarısı diğer kulüplere de örnek olsun.

Ama şunu unutmamak gerek:

Göztepe doğru yönetiliyor.

Mehmet Sepil sadece İzmir’e değil, Türkiye’ye örnek olabilecek bir başkanlık yapıyor.

Talat Papatya, Kerem Ertan gibi sektörü çok iyi tanıyan yöneticiler kulübü yönetiyor.

Üstelik spora yatırım yapan bir yabancı grup da artık kulübün çoğunluk hissesine sahip.

Yani Göztepe için her şey yolunda gidiyor.