Erdal Sağlam

2007 bütçesi ve enflasyon haberi

23 Ekim 2006
PARA Politikası Kurulu geçen hafta faizi değiştirmediği toplantı sonrası yaptığı açıklamada, son bir ayda enflasyon görünümünde, bir önceki aya kıyasla değişiklik olmadığını söyledi. Enflasyon beklentilerinde gözlenen iyileşmenin devam ettiği belirtilerek, "Ancak orta vadeli enflasyon beklentilerinin henüz hedeflerle uyumlu olmaması, hizmet fiyatlarına ilişkin yeni risklerin ortaya çıkmış olması ve küresel ekonomideki belirsizliklerin devam etmesi, orta vadeli perspektifte ihtiyatlı olma gereğini de beraberinde getirmektedir" denildi.

Kurul, bu görüşlere bağlı olarak "2007 yılı sonunda hedefe yakınsanabilmesi için temkinli duruşun devam etmesinin gerektiği" değerlendirmesi yaptı ve faizleri değiştirmedi.

5 işgünü içinde kapsamlı rapor yayımlanacak ve sayılan unsurların detay değerlendirmelerini alacağız ama bu raporda yer alacak ve almayacak detayları, tahmine çalışalım.

Her şeyden önce orta vadeli enflasyon beklentilerinin henüz hedeflere uyumlu hale gelmemesi hususuna değinelim. Kapsamlı raporda elbette bu şekliyle yer almayacaktır ama, bunun gerçek deşifresi şu ki; orta vadede, özellikle siyasi riskler nedeniyle kimse enflasyonun hedeflere yakın hale geleceğini düşünmüyor. Bunu düşünmemek için çok haklı bir gerekçeleri var, o da Cumhurbaşkanlığı seçimi ve ardından gelecek genel seçimler.

Hizmet fiyatlarına ilişkin yeni risklerin ortaya çıkmış olması konusu ise piyasaların deşifresini en fazla merak ettiği hususların başında geliyor. Bunun raporda daha kapsamlı yer almasını bekliyoruz ama bizce asıl gerekçe başta elektrik olmak üzere yapılmayan KİT zamları ve bunların biriktirilmesi sonucu doğacak fatura. Belki de seçim nedeniyle Merkez Bankası yönetimi gereken bu zamların yapılmayabileceğini düşünüyor ama biriken zamların sonunda fazlasıyla patlayıp, enflasyon hedefini nasıl tehlikeye atacağı da malumları.

Küresel ekonomideki belirsizliklerin devam etmesi ise uzun zamandır zaten beklentileri etkileyen çok önemli bir gelişme. Düşen petrol fiyatları nedeniyle arzın kısılması kararı ve bu kapsamda yeniden fiyatlarda yükselmesinin beklentisinin yanısıra, ABD başta olmak üzere durgunluğun konuşulur alması, doğal olarak Merkez Bankası’nı yakından ilgilendiriyor.

Bizce Para Politikası Kurulu doğru bir karar vererek faizleri değiştirmedi ve bizim tahminimiz o ki; kısa olmayan bir süre daha faizler değiştirilmeyebilir.

ENFLASYON İÇİN RİSKLER

Merkez Bankası açıklamasında ayrıca "Gelirler politikasındaki ayarlamaların ve kamu kesimi faiz dışı harcamalarındaki gelişmelerin 2007 enflasyonu üzerindeki olası yansımaları da dikkatle izlenmektedir" deniliyor.

Dikkatli değil çok dikkatli izlenmesi gerekiyor çünkü 2007 yılı bütçesi, seçim nedeniyle, enflasyonist kalemlerle dolu. Her şeyden önce vergi artışları milli gelire oranla çok yüksek tutulmuş, yeni vergi artışları bekleniyor. Vergi artışı nedeniyle enflasyonist baskı söz konusu.

Belki bundan da önemlisi bütçede personel harcamaları ve tarım kesimine verilecek paraların büyüme ve enflasyonun çok üzerinde artırılmış olması. İşte Merkez Bankası’nın yakından izleyeceğini söylediği gelirler politikasındaki ayarlamalar bu. Bu ayarlamaların içtalebi yeniden canlandırıp, enflasyonist etki yapmasından, haklı olarak çekiniliyor.

Yine izleneceği söylenen faiz dışı harcamalardaki yüksek artış da bütçede açıkça gözüküyor.

Bunun dışında piyasa iktisatçıları bir yandan "IMF’yle sorun olacağını sanmıyoruz" diyorlar ama öte yandan da 2007 yılı için faiz dışı fazla hedefinin tutturulacağını sanmadıklarını açıkça söylüyorlar. Yani FDF’nin tutmayacağı şimdiden belli gibi.

Özetle; mali disiplinin gevşeyeceği anlaşılıyor ve 2007 yılı bütçesi o nedenle anti-enflasyonist bir bütçe değil. Halbuki enflasyon hedefi 2007 sonunda yüzde 4 olarak programlandı ve Merkez bankası bu oranı hedefledi. Kısacası; bu enflasyon hedefi, bu bütçe ile çok zor.

Merkez Bankası temkinli tutumunu sürdürürse, bu bütçeyle faiz indirimlerini epeyce bekleriz.

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Umarım bu bayram ve bu nedenle verdiğiniz ara, içinizi ısıtır, gözlerinizi ışıldatacak coşkuyu, heyecanı ve diriliği yeniden bulmanıza zemin hazırlar.
Yazının Devamını Oku

Sırada Oyakbank’ın satışı var

21 Ekim 2006
OYAK Holding Genel Müdürü Coşkun Ulusoy ile birlikte önceki gün İskenderun Demir Çelik tesislerini gezdik. Tesislerde bir yandan üretim devam ederken öte yandan yenileme ve kapasite artırma çalışmaları devam ediyor. 2 milyar dolarlık yeni yatırım başlamış ve bu yatırımlar sonucu 2.2 milyon tonluk sıvı çelik üretimi 5.2 milyon tona çıkacak. Burada ağırlık Türkiye’de açığı bulunan yassı ürüne veriliyor. Fabrika yetkilileri "Yeni bir entegre demir-çelik tesisi silbaştan kuruluyor" diyorlar. Bu arada konuyla ilgili çok yüksek teknik kapasiteye sahip, sektöre damgalarını vurmuş, yetkin bir ekibin varlığı hemen göze çarpıyor.

Aynı gün akşam Adana Çimento Fabrikasında hem yeni girdikleri çelik endüstrisi hem de Grubun diğer şirketleri ve planları konusunda Ulusoy’la uzun uzun sohbet imkanı bulduk.

Bizce en çarpıcı planlardan biri Oyakbank’ın satışıyla ilgili yürüyen plan. Ulusoy, zaten Sümerbank’ı satın almaları nedeniyle koyulan şart nedeniyle, 2006 Ağustos’a kadar bankayı satmalarının mümkün olmadığını belirtirken, Morgan Stanley’e danışman olarak görev verdiklerin, bundan sonra pazarlık yapılabileceğini söyledi.Bu ayın sonunda Morgan Stanley’uin kendilerine alıcılar ve koşulları konusunda bir rapor sunacağını kaydeden Ulusoy, "Kasım ayı sonuna kadar Banka’yı satıp satmayacağımıza, satarsak hangi şartlarda olacağına karar vereceğiz" dedi. Ulusoy çok talep olduğunu, şu anda Banka satmak için uygun koşullar bulunduğunu kaydederken, "şimdi uygun fiyatla satılmayıp ileride bankanın değeri düştüğü takdirde üyelerin kendilerinden hesap sorabileceğini" söyledi. Bu arada yine örnek olarak verildi ama Banka’ya 2 milyar dolar değer biçen alıcılar bulunduğu izlenimi de edindik.

Ulusoy soru üzerine Oyak isminin kendilerine ait olduğunu belirtirken, başkasına tümüyle satmaları halinde Oyak ismini vermeyeceklerini söyledi. Zaten satışa karar verilirse yüzde 50-50’nın altında bir hisse payını kabul etmeyeceklerini, yani azınlığa razı olmayacaklarını ama teklifilere göre tümüyle satış yapabileceklerini kaydetti.

Erdemir’i satn aldıklarında 1,6 milyarı, yeni kurulan Ataer şirketi kanalıyla, 1 milyarı Oyak kanalıyla toplam 2.6 milyar dolarlık kredi kullandıklarını kaydeden Ulusoy, sorumuz üzerine Erdemir’in borcu ile Banka satışı arasında direk ilişki kurmanın doğru olmayacağını söyledi. Ulusoy buna karşılık Banka’yı satmaları halinde kredilerde erken ödeme yapabileceklerini belirtirken, buna karşılık daha uygun koşulla değerlendirip, 3 yılı geri ödemesiz 10 yıllık kullandıkları kredilere bozmadan da devam edebileceklerini de kaydetti.

BANKA DEĞERİNİ YÜKSELTEN BÜROKRATLAR CEZA YİYOR

Ulusoy kesin bir şey söylemiyor ama oldukça cazip teklifler olduğu, satışa yakın durduğu izlenimi ediniyoruz. Oyakbank 11 şubeli banka iken 6 bankadan oluşan Sümerbank’ı 50 milyar liraya satın almış ve şimdiki değeri 2 milyar doları buluyor, düşünsenize..

Elbette Oyakbank yönetiminin bunda payı vardır ama herkes biliyor ki asıl pay, bankacılık sektöründe yapılan rehabilitasyon, çürüklerin temizlenip, yapıların sağlamlaştırılması ve ekonomik programla birlikte mevcut bankaların değerlenmesinden geçiyor.

Yani krizden sonra büyük bir iş yapıldı ve sektör bugünkü "cazip" duruma geldi.

Peki bu süreci yöneten, çürükleri temizleyip, zamanında kaynağa ihtiyacı olanlara yardım ederek yüzdürüp, koyduğu kurallarla sektörü bu günkü sağlam ve değerli yapısına getirmekte en büyük rolü oynayan bürokratlara şimdi ne oldu, biliyor musunuz?

Önceki gün bu bürokratlar "İmar Bankası’ndaki yolsuzluklara göz yummak" gibi suçlardan, 1 ve 2 yıl hüküm giydiler. Bir daha bu suçu işlerlerse hapis yatacaklar.

İmar Bankası’yla ilgili bu bürokratların bir kusuru varsa bile, kendilerinden önceki dönemlere kıyasla çok daha az olduğunu, sektörü kurtarırken yani yangını söndürüp tüm ekonomiyi kurtarırken bu tür eşi benzeri görülmedik yolsuzlukların, denetim sisteminin de eksikliğiyle kolaylıkla gözden kaçabileceğini herkes biliyor ama bunlar "günah keçisi" ilan ediliyorlar.

Bu bürokratlar şimdi temyize gidiyorlar ama olan oldu, bu ayıp bence herkese yeterÖ

Bundan sonra, bu tür cesaretli kararları alan bürokratları da bir daha zor bulurlar.
Yazının Devamını Oku

IMF’nin bütçe müdahaleleri devam ediyor

19 Ekim 2006
ANKARA’da bulunan IMF Heyetinin, önceki gece 2007 yılı bütçe ve program rakamları TBMM’ye verildikten sonra gitmesini bekliyorduk. Daha önce de IMF’nin Ankara’dan ayrılış tarihi 20 Ekim olarak belirtilmişti.

Öğrendiğimize göre IMF Heyetinin üyeleri, "ne zaman ayrılıyorsunuz?" sorularına net yanıt veremiyorlarmış. Bu soruyu yöneltenlere , büyük ihtimalle bayram öncesi ayrılabileceklerini söylüyorlarmış ama arkasından da, "Aslında tam netleşmedi. Bakarsınız bayramda da buruda çalışmak zorunda kalabiliriz. İşlerin bitmesine bağlı" diyorlarmış.

Bunun anlamı şu ki; IMF’nin bütçe ve programa müdahalesi hálá devam ediyor ve ekonomi yönetimiyle üzerinde anlaşamadıkları konular var.

Bir şey bildiğimiz için değil ama IMF, örneğin başta elektrik olmak üzere KİT zamlarını görmeden Ankara’dan ayrılmak istemiyor olabilir. Belki de kendilerine "elektrik zammını şu oranda yapacağız" dendi ama güvenemedikleri için ilan edilmesini bekliyorlar, kimbilir...

Kısacası; IMF Heyeti yarın ya da bir sonraki gün de ABD’ye dönebilir ama yeni müdahale gerektiği takdirde bayramı da burada geçirirlerse çok fazla sürpriz olmamalı.

Zaten belli ki her an tetikteler ve müdahalelere devam ediyorlar. Bizce bunun en büyük kanıtı önceki gün Maliye Bakanı’nın açıkladığı bütçe rakamları ile aynı gece TBMM’ye verilen rakamların aynı olmadığının anlaşılması oldu.

Daha önce Maliye’nin 185 katrilyon gibi ortalığa yaydığı bütçe büyüklüğü, sonradan 207 katrilyon liraya çıktı. Daha sonra IMF yeniden müdahale etti ve büyüklüğün 204 katrilyona çekileceği söylendi. Ama Maliye Bakanlığı önceki gün bu rakamı 204.9 katrilyon olarak açıkladı. Bu da yetmedi, TBMM’ye verilen bütçe büyüklüğü rakamını dün gördüğümüzde büyüklüğün 205.7 katrilyona çıktığını gördük. Maliye Müsteşarı niye, bir günde bu kadar fark olduğunu "sadeleştirmeler nedeniyle biz 204.9 söyledik" diye açıklamış.

Önceden söyleyelim ki; bu bütçe komediye dönüştü. İşte bu nedenle IMF Heyeti de ne zaman ayrılacağını söyleyemiyor. Çünkü tahminlerimize göre IMF’e "Tamam 204’e indireceğiz" dediler ama daha sonra Başbakan’dan "şunlara da para verin" dendi ve 204.9 gibi bir rakama çıkıldı. Deneyimlerimizin bize söylediği ise; Başbakan’ın "ödenek koyun" dediği kalemlerle bu rakam aslında 205 katrilyonu aşmıştı ama 205’e çıkmasın diye başka yerlerden kesip 204.9’da tutmak istediler. Daha sonra da itirazlar gelip bunları ayıklamayacaklarını görünce de TBMM’ye mecburen 205.7’lik rakamı verdiler.

BU BÜTÇENİN 6.5’U TUTMAZ

"Böyle gayrı ciddi mi hazırlanır bu bütçe" demeyin, aynen böyle oluyor. Hele ki bu dönemde bütçeyi incelemeye kalkışmak, işin içinden iyice çıkılmaz bir hal alıyor. Çünkü Maliye bürokrasisi bile bazen nereden ne harcama gelip, nereden ne kesildiğini bilemiyor. 3-5 kişi oturup oradan kesip buraya ekliyorlar ve sonunda bir rakam çıkıyor, herkes bunu görüyor.

İşin tuhafı "sadeleştirme dahil-hariç" gibi çeşitli teknik terimlerle, bu çelişkileri açıklamaya çalışıyorlar. Maliye bürokratlarının iki yıldır arkalarına gizlendikleri başka bir gerekçe de "bazın farklı olması". Bütün rakamlar birbirinin içine girmiş durumda, anormal farklar için "geçen yıl farklıydı" deniyor ve zorlamadıktan sonra aynı bazdaki rakamlar açıklanmıyor

Bu arada Maliye Bakanı ne kadar "vergi yok" dese de bütçe rakamları bunu göstermiyor. 2007 yılında bu yıla kıyasla yüzde 15’lik vergi artışı olmasının başka türlü bir izahı olamaz. Ya vergiye zam gelecek veya yeni vergi gelecek, ya da bütçeye gerçekleşmeyecek bir rakam koydular. Bu deflatör ve büyüme hedefiyle bu vergi rakamı başka türlü bulunamaz.

Bu arada bütçede, vergi dışı gelirler de doğal olarak azalıyor.

Faiz dışı harcamalarda milli gelire kıyasla yaklaşık yarım puan artış var ve bu sosyal güvenlik ile tarım harcamalarından kaynaklanıyor. Bizce seçim için konulan bu artışın üzerinde özellikle bekletilen sağlık harcamaları nedeniyle çok daha fazla artış olacaktır.

Kısacası; bu bütçeyle yüzde 6.5’un tutmayacağını, herkes baştan kabul ediyor.
Yazının Devamını Oku

Cumhurbaşkanlığı seçimi piyasayı germeye başladı

17 Ekim 2006
ABD ekonomisi kaynaklı olan, daha birkaç ay öncesine kadar yaşanan küresel kriz beklentisi artık geçmiş gözükse de piyasaların tedirginliği geçmiş değil. Artık dış ekonomik tehditin yerini Türkiye’nin iç ve dış siyasi gelişmelerinden kaynaklanacak tehditler aldı.

Bu arada ekonomi için de tehdit unsuru olacak siyasi gelişmeler de artık netlik kazanmaya başladı. Her şeyden önce piyasaların en korktuğu iç gelişmenin Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu artık su götürmez bir gerçek olarak ortaya çıkıyor. Hem piyasalardaki gözlemimiz hem de sokaktaki gözlemimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda büyük bir kutuplaşma ve gerginliğin başladığı yolunda.

Piyasa oyuncuları bir yandan ettikleri kára bakıyorlar ama bir yandan da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na çıkmasıyla birlikte oluşacak "tek taraflı yönetim"den ve buna karşı gelecek sert tepkilerden çekinir oldular. Bunu artık açık açık konuşuyorlar ve herkesin üzerinde mutabık kaldığı konu, "Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimine girmeyeceğini, AKP’den birini Cumhurbaşkanı yapmayıp uzlaşmayla seçileceğini açıklasa gerginlikler önemli ölçüde yumuşayacağı gibi, ekonomi de coşar" şeklinde özetlenebilir.

Daha önce "Bu açıklamanın ardından faizler en az 5 puan aşağı iner" dediğimizde, arayan birçok bankacı, "daha da fazla iner" diye desteklerini ilettiler.

Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan ve çevresinin bundan vazgeçmesi de pek beklenmiyor. İşin kötüsü bazı AKP’liler "Bu saatten sonra Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na çıkamazsa, hem kendi otoritesi sıkıntıya girer, hem de daha sonra yapılacak genel seçimlerde AKP’nin oyu olumsuz etkilenir" demeye başladılar. Yani bu işten dönüş olmayacağı görüşündeler.

Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle yaşanacak gerginliği, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyip özür dilemesinde olduğu gibi, mümkün olduğunca yumuşatmaya çalışacağı anlaşılıyor. Bizce önümüzdeki süreçte böyle bir yöntem izlenecek ama bazı devlet organları ve geniş halk kesimlerinde bu tavır gerginliğin azaltılmasına önemli etki yapmayacaktır.

Çünkü çok geniş bir kesim artık simge haline gelen "türban" konusu başta olmak üzere AKP’nin hayata geçirmeye çalıştığı uygulamaları Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na çıkmasıyla gerçekleştireceğini düşünüyor. İşte kimisi bundan çok korkarken, kimisi ise bu kararların hayata geçirilmesini istiyor.

ABD’NİN BAKIŞI İLGİNÇ

Yani Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle sert bir kutuplaşmaya doğru yol alıyoruz.

Aslında bu gerginliğin sadece içeride değil dışarıda da ciddi biçimde algılanıp değerlendirilmeye başladığı anlaşılıyor. ABD yönetimiyle ilgili en sağlıklı haber ve yorumları aldığımız gazetecilerden Yasemin Çongar, ABD yönetiminin bir yandan "28 Şubatvari" bir hareket desteklemediğini ama bir yandan da bu kutuplaşmada taraf görünmemek için askerle diyaloğu artırmaya özen gösterdiğini söylüyor. Dolayısıyla ABD yönetimi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkışına destek veremiyor.

Çongar, Ankara-Washington ilişkilerini zedeleyecek diğer temel konuları ise Kuzey Irak’ta giderek yakınlaşan parçalanma ve ayrı Kürt devleti kurulması konusundaki gelişmeler ile İran olarak özetliyor. Özellikle ABD yönetiminin İran’ın nükleer tehlike olmaması konusunda çok ısrarlı olduğunu, Türk askerinin bu konudaki tavrını görmek istediğini söylüyor. Bizce önümüzdeki dönem çok tartışılacak noktalardan biri de hálá İran olmaya aday.

Aslında Çongar’ın deyimiyle, iki ülke arasındaki ilişkileri "zorlamaya aday" bu hususlar aynı zamanda piyasaları da etkileyecek, piyasa oyuncularının sürekli gelişmeleri izlemek zorunda kalacağı siyasi konular olarak öne çıkıyor.

Bu sorunlu konuların "topyekûn bir seçim" yaşayacağımız 2007 yılına denk gelmesi, doğal olarak tehditleri büyütecek bir ortamın varolacağını da bize gösteriyor. Umarız bu gerginliği daha fazla büyütmeden kesmenin bir yolu bulunur. Aksi takdirde çok zor günler gelecek.
Yazının Devamını Oku

Bütçe bozulmazsa disiplin sürer ama...

16 Ekim 2006
MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan, IMF’le bütçe ve program hedefleri konusunda bazı sıkıntılar yaşadıklarını ama sonuç olarak anlaşacaklarını söylemiş. 2007 yılı bütçe rakamları konusundaki haberler, nihayet son günlerde artmaya başladı. Bizce geç kalındı ve çıkan haberler hala yeterli değil. Halbuki bütçe ve program dengeleri, hem ekonomik hem siyasi olarak çok önemli metinlerdir ve daha detay işlenmesi gerekir.

Çünkü bütçe ve program rakamları, siyasi iktidarların nereden ne kadar kaynak toplayıp, hangi kesime ne kadarlık kaynak aktarımı yapacaklarını gösteren belgelerdir.

Bir seçim yılında bu kaynak aktarım mekanizmasının nasıl çalıştığı daha da önem kazanır. Çünkü bu aktarıma göre, etkilenen kesimlerin oy tercihleri belli olmaya başlar.

İşte böyle bir dönemde bütçe ve program hedeflerine, dengelerin nasıl çatıldığına ilişkin daha fazla haber ve yorum çıkması gerekirken, bu şimdiye kadar olmadı. Bunun bir sebebi, AKP’nin "gizlilik" esasına verdiği önem ve bürokratların partili gibi davranıp, teknisyenliğin gerektirdiği rasyonelliği gözden kaçırmaları ise bir nedeni de piyasadan bu yönde daha önce yoğun olan taleplerin azalmasıdır. Piyasalar bu kadar önemli bir metni, daha iyi analiz etme gereğini şimdilik duymuyorlar. Çünkü ne olursa olsun işlerin gideceğini, "IMF’in nasıl olsa zorlayıp sağlıklı bir dengeye çekeceğini " düşünüyorlar.

Maliye Bakanının da dediği gibi; gerçekten de IMF ekonomi yönetimiyle kıyasıya bir müzakere yapıyor ve eninde sonunda teknik olarak doğru bir metin ortaya çıkacak.

Ancak IMF zoruyla çatılan dengelerin yürütülmesi, ayrıca kritik hale geliyor. Biliyoruz ki Başbakan Tayyip Erdoğan, IMF’in ikna edilip harcamaların mümkün olduğunca artırılmasını istiyor. Buna karşılık IMF ise ipin ucunu bırakmıyor.

Bu arada başka bir gözlemimiz de IMF’le işlerin daha çok Maliye Bakanı’na kalmış olması. Devlet Bakanı Ali Babacan "çift şapka"nın da etkisiyle, son dönemde IMF’le ilişkileri biraz gevşetmiş durumda. Daha çok yurt dışında olduğu için, son dönemde daha çok Maliye Bakanı Unakıtan devrede oluyor. Unakıtan’ın ise harcamaları artırabilmek için faiz dışı fazla hedefini 5.8’e indirme niyeti olduğunu ancak bunu IMF’in kabul etmediğini de biliyoruz

Devlet Bakanı Babacan ise uzaktan bakıp, FDF’nin 6.5’n altına inmeyeceğini söyledi durdu.

KİT ZAMLARI HÁLÁ BELLİ DEĞİL

Sonuç olarak IMF’in zorlamasıyla oluşan yeni dengeler için bugün Bakanlar Kurulu’nda son kararlar verilecek. Büyük ihtimalle sağlık ve eğitim başta olmak üzere, seçim yılında kurdele kesilecek bazı yatırımlara daha karar verilip devreye sokulacak, bu harcamalar ise başka yerlerden kesilecek. Sonuçta hazırlanan bütçe yarın TBMM’ye verilecek.

Bu arada hala KİT’lerde gereken zam için siyasi otoritenin karar vermediğini öğreniyoruz. Yani elektrik zammının ne olacağı bile belli olmadı. Seçim yılı nedeniyle KİT zamlarında eski sisteme dönülüp, başlayan sübvansiyon döneminin yoğunlaşması beklenebilir.

Öyle olunca 6.5’luk FDF için KİT’lerin desteği giderek azalmış oluyor. Dolayısıyla yapılmayan KİT zamları için bütçeden daha fazla kısıntı yapmak zorunda kalacaklar.

Ama daha önce de değindiğimiz gibi bunlar sonuç olarak kağıt üzerinde kurulan denklemler.

Ne kadar zorlayarak bütçe yaparsanız, onun bozulma riski de o kadar büyük olur.

Bu nedenle seçim yılında şimdi kurulacak dengelerin değişmesi sözkonusu olabilir. Yani IMF’in gözden geçirmeleri 2007’de bir süre aksayabilir.

IMF’in bunun önüne geçmek için şimdiden bir önlem hazırlığı var mı bilemiyoruz ama özellikle şeffaflıktan uzaklaşılıp, bütçe kalemleri arasında yapılacak kaydırmaların üzerinde mutlaka özenle durulması gerektiğine inanıyoruz.

Bu arada piyasaların da yarın TBMM’ye verilecek bütçe ve program dengeleri üzerinde daha fazla kafa yormaları gerektiğine inanıyoruz. Bütçenin gerçekci olup olmadığı, bozulma riski, ne zaman bozulmaya başlayacağı piyasalar açısından da önemli. Çünkü bütün bu faktörler aynı zamanda kur ve faiz trendlerini de etkileyecek.
Yazının Devamını Oku

Zorlamayla yapılan bütçenin tutması çok zor

14 Ekim 2006
HER yılın bütçesi zor çatılır ama 2007 yılı bütçesinin dengelerini kurmak, epeyce zor oluyor. İşin en tuhaf taraflarından biri de, bu kez ekonomik kurumlar ve bürokratlar arasında, neredeyse son güne kadar büyük görüş ayrılıklarının devam etmesi oldu. Maliye Bakanlığı biraz da 2007 yılının bütçe yılı olmasını düşünüp, harcamaları artırmak istediği için, faiz dışı fazla (FDF) hedefini düşürmeye çalıştı. Ancak IMF Heyeti, bunu kabul etmeyince oturdular yeniden çalışmalara başladılar.

Bu arada Hazine’nin faiz için koymayı istediği ödenek de epey sorun oldu. Anladığımız kadarıyla Hazine çalkantılı olacağı anlaşılan 2007 yılına temkinli girmek istiyor, bu nedenle faiz harcamasını ihtiyatlı belirlemeye çalışıyor. Ancak yine öğrendiğimiz kadarıyla, bütçe içine sığmak için Hazine’nin istediği rakamlarda biraz indirim yapıldı. Yani 54-55 katrilyon lira yerine 52 katrilyon lira faiz ödeneği yazıldığını duyuyoruz.

Sadece faiz harcaması değil, sosyal güvenlik harcamaları, KİT transferleri, hepsinin, olması gereken rakamlardan daha düşük belirlendiği söyleniyor.

Bu arada 2007 yılı için belirlenen kamu çalışanları zamlarının, 2007 yılında gerçekleşecek olan enflasyonun altında kalacağını, şimdiden herkes biliyor.

Buna rağmen anlaşılıyor ki; hálá bütçede istenen dengeler içine oturabilmiş değiller.

İşte bu nedenle bürokratlara görev verilmiş, hafta sonu da çalışmaya devam edecekler. AKP hükümetinde bakanların yanı sıra bürokratların da çalışma saatlerini iftar ve sahura göre ayarladıklarını, o nedenle sabah 04.00’a kadar çalıştıklarını da, bu arada hatırlatalım.

Çalışmaların 2007 yılı bütçe yasa tasarısının 17 Ekim Salı gecesine kadar TBMM’ye verilmesi gerekiyor, o nedenle artık sona gelinmiş durumda.

Bürokratlar hafta sonunda çalışıp 6 katrilyon liralık daha, ya yeni gelir ya da yeni kısıntı yolları arayacaklar. Yapılacak çalışmalar sonucunda, istenildiği biçimde 207 milyar YTL yani 207 katrilyonluk bütçe büyüklüğü ve 17 milyar YTL’lik bütçe açığı içine sığılmış olacak. Kısacası itiş kakış, zorlamayla, önceden dikilen dar elbise içine girilmeye çalışılıyor.

IMF 2007’DE BİRAZ BEKLEYEBİLİR

Zaten dar olan elbise, yıl içinde rejimin bırakılıp, seçim harcamalarının artması sonucu dikiş atar mı derseniz, bence bu kaçınılmaz olacak.

Zaten normal yıllarda bile bu kadar zorlamayla çatılan dengelerin yıl sonunda tuttuğunu pek görmedik. Bir de seçim yılı ve popülist harcamaları düşünsenize.

Şimdiden bir sürü harcama ötelenip gelecek yıla yığılmış durumda. Maliye Bakanlığı bürokratları bu konuda epeyce mahir çıktılar. Kalem oyunları, indir-bindir sık sık rastladığımız yöntemler oldu. Bir sürü harcama böyle saklanmaya çalışıldı. Normal bir yıl olan 2005 ve 2006 yıllarında bile bunlar yapıldıysa, 2007’de bu anlayışla kimbilir neler gelir?

Biliyorsunuz, geçen yıl 3 yıllık bütçe yapıldı, belirli projeksiyonlar konuldu.

Peki 2007 yılı bütçe dengeleri ile bu 3 yıllık projeksiyonların ilgisi kaldı mı derseniz, hiç yok.

Yani IMF’yle program uygulamaya devam ettiğimiz bir dönemde bile, önceden belirlenen dengeler içinde kalmamız mümkün olmadı. Peki, IMF buna ne dedi derseniz, ortada değil mi?

"İstikrarı bozan biz olmayalım", "Zaten uluslar arası likiditede istikrarsızlık var" denilerek, biraz da Kuzey Irak konusundaki ABD isteklerinin oynadığı rolün de etkisiyle, IMF’nin esnek davranmaya devam ettiği ortada.

Dememiz o ki; böyle zorla çatılan dengelerin tutması çok zor. Hatta daha yılın ilk aylarında dengeler bozulmaya başlayıp, IMF’in gözden geçirmeleri ötelenmeye başlanırsa, bu bizim için artık sürpriz olmayacak.

Yani IMF şimdi çattığı dengelerin bozulması nedeniyle, 2007 yılında hükümet tarafından biraz istirahate çekilebilir. Bu piyasada ne etki yapar, onu da yaşayıp göreceğiz
Yazının Devamını Oku

IMF, Merkez Bankası atamalarına el atmalı

12 Ekim 2006
MERKEZ Bankası bağımsızlığı, uygulanan ekonomik istikrar programının çok önemli bir parçası. IMF de çeşitli defalar, bunu "en büyük reformlardan biri" olarak duyurdu. Çok açık söylüyoruz ki; Merkez Bankası bağımsızlığı şu anda büyük tehdit altında.

Bu nedenle diyoruz ki; IMF Türkiye Heyeti’nin önümüzdeki dönem istikrarın korunması için mutlaka bu konuya el atması gerekiyor. AKP Hükümeti ve ekonomiyle ilgili bakanlar Merkez Bankası bağımsızlığını uluslararası standartlar kapsamında yorumlamıyor, işlerine geldiğinde "Merkez Bankası’nın suçu" demek için kabul etmiş görünüyorlar. İşte bu nedenle Merkez Bankası bağımsızlığından ne anlaşılması gerektiğini, IMF heyeti ekonomiyle ilgili bakanlara ve Hükümete anlatmalı, gereken biçimde algılanmasını zorlamalı.

Evet, yine, ekonomi yönetimini, Hükümeti IMF’ye şikayet ediyoruz.

Çünkü bu Hükümet, ekonomik programı da, ilkelerini de benimseyerek uygulamıyor ve bu anlayışa rağmen istikrarın sürmesi için, maalesef, IMF’nin işe el atması gerekiyor.

Devlet Bakanı Ali Babacan, uzun zamandır boş olan Merkez Bankası’ndaki iki koltuk için atamanın gecikmesi konusundaki soruları yanıtlamış, Babacan aynen şunları söylüyor:

"Durmuş Yılmaz’ın görüşlerine önem veriyoruz. Başkanın süzgecinden geçtikten sonra adaylar önümüze geliyor. Durmuş Bey’in evet dediği üç dört isim şu anda elimizde. Merkez Bankası’nda doğru isimleri buluncaya kadar çalışacağız. İki pozisyona atama ile ilgili henüz Cumhurbaşkanına bir isim götürmüş değiliz."

İşte Hükümetin Merkez Bankası bağımsızlığına bakışı bu. Hadi bırakalım Para Politikası Kurulu üyeliğine Hükümet adına yapılacak atamayı, Merkez Bankası’na atanacak Başkan Yardımcı için Durmuş Bey’in "evet" dediği isimler aranıyormuş. Bağımsız bir Merkez Bankası’nın Başkanı, kendine atayacağı Yardımcısını kendisi seçer, onay için Hükümete gönderir. Para Politikası Kurulu üyeliğine Hükümet adına yapılacak atama için bile Hükümetin Durmuş Bey’i arayıp, hangi adayı istediğini sorması, O’nun istediği kişiyi de, Merkez Bankası’nın sağlıklı karar alabilmesi adına, ataması gerekir.

Halbuki böyle olmuyor. Devlet Bakanı Ali Babacan, büyük ihtimalle de parti yönetimine ve Başbakan’a sorup, Durmuş Bey’e kendi saptadığı isimleri kabul ettirmeye çalışıyor. Durmuş Bey de, büyük ihtimalle, partili isimleri kabul etmediği için, atamalar yapılamıyor.

ELEKTRİK ZAMMI YAPILIRMIŞ

Düşünsenize bu sıralarda Para Politikası Kurulu 5 kişi ile, yani karar alabilmek için gerekli olan sayıyla çalışıyor ve iki koltuk boş bekliyor. Mevcut üyelerden birinin başına kötü bir şey gelse, Para Politikası Kurulu toplantısının yapılacağı gün, bir Kurul üyesinin acil, hayati bir işi çıksa, Kurul toplanamayacak. Belki o toplantının olduğu sırada, küresel bir dalga gelmiş, acil faiz kararı ya da başka önemli kararlar alınması gerekiyor. Ya da olağanüstü toplanması gerekecek. Düşünsenize; yeterli sayı olmadığı için Kurul toplanıp karar alamayacak...

Buna karşılık Devlet Bakanı Ali Babacan, "Uygun ismi bulunca atarız" rahatlığı içinde...

Kendisi piyasadan nabız yokladı, piyasa oyuncuları özellikle Başkan Yardımcılığı için "piyasanın iyi bildiği partili olmayan birileri"nin gerektiğini söylediler. Büyük ihtimalle Başkan Durmuş Yılmaz da, Banka içinden veya dışından, bu işi piyasanın standartlarında yapacak bir ya da birkaç kişiyi önerdi ama Babacan bu atamayı kabul etmedi. Öyle ya, kabul etse hiç olmazsa içlerinden birini onay için Cumhurbaşkanına gönderirdi. Ki; Cumhurbaşkanı da Başkan Yılmaz’ın istediği, piyasalarda itibarı olan bir uzmanı mutlaka onaylar.

Başkan Yılmaz’ın Para Politikası Kurulu üyeliği için de piyasada itibarı olan isimleri önerdiğini biliyoruz ama yine Babacan, bu atamayı da bekletiyor.

Tekrar ediyorum; IMF’nin atamalar konusunda uyarı yapıp, Merkez Bankası bağımsızlığının ne demek olduğunu, önemini ekonomi yönetimine bir kez daha anlatması gerekiyor.

Babacan "Gerekirse elektrik zammı yapılır" da demiş 1 yıldır gerekiyor ama yine Başbakan önler diye korkuyorlar, herhalde. Ülkeye bakın, zamma, atamaya IMF karar verir hale geldi.
Yazının Devamını Oku

IMF ile KİT görüşmeleri zorlu geçecek

10 Ekim 2006
2007 yılı bütçe ve program hedeflerini belirlemek için yoğun bir maraton daha izleyeceğiz. Yüksek Planlama Kurulu (YPK) bugün toplanacak, yarın konuyla ilgili özel Bakanlar Kurulu toplantısı yapılacak, ardından belki perşembe günü bir YPK toplantısı daha gerçekleşecek. Dün CNN Türk’te "Referans Noktası" programına konuk aldığımız Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, yoğun bir hafta olacağını, salı günkü YPK toplantısını iftardan sonra ucu açık olarak devam ettirip, perşembe günkü YPK toplantısını yapmayabileceklerini söyledi.

Bizce YPK ve Bakanlar Kurulu toplantılarıyla da iş bitmeyecek. Çünkü IMF Türkiye Heyeti yarın Ankara’ya gelecek ve oluşturulan dengeler üzerinden yeniden tartışma başlayacak. Bizce IMF ile yapılacak görüşmeler sonrasında özellikle bazı alt kalemlerde değişiklikler yapılacaktır. Yani 17 Ekim’de 2007 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı TBMM’ye verilmeden önce IMF’nin de denetimi söz konusu olacaktır.

Hatta bir adım daha öte gidelim; eğer alt kalemlerde TBMM’ye verildikten sonra da bazı sakıncalar görülürse, o zaman Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken yapılacak değişiklikler de, yine IMF ile birlikte belirlenecek, daha sonra bu değişiklikler TBMM görüşme sürecinde gerçekleştirilecektir.

IMF’yle yapılacak görüşmelerin özellikle KİT dengesi açısından epeyce zorlu geçmesini bekliyoruz. Dün Abdüllatif Şener, elektrik zammı, enerji KİT’lerinin açıkları, KİT FDF’sinin hedefin altında kalması konusunda, dün bu köşede ilettiğimiz görüşlere yakın şeyler söyledi. Çok açık olmasa da, elektrik zammının yapılacak bu toplantılarda artık belli olması gerektiğini, KİT açıklarının arttığını dolayısıyla FDF için belirlenen rakamlara ulaşılamayabileceğini kaydetti. Bu arada özelleştirme nedeniyle, özellikle de kárlı KİT’lerin özelleştirilmeleri nedeniyle, zorunlu olarak KİT dengesinde değişiklikler olduğunu söyledi.

Her şeyden önce IMF’yle birlikte 2006 yılı rakamlarının revize edilmesi gerekecek. Gerçi internet kanalıyla bazı maddeler üzerinden geçildiğini zannediyoruz ama başta KİT açıkları, sağlık harcamaları, bazı vergi kalemlerindeki düşüşler olmak üzere, revize rakamların yine de tartışılması gerekecek. Tartışılıp revize rakamlara son şekli verilmeli ki 2007 yılı dengeleri bu rakamların üzerine kurulabilsin. İşte bu kapsamda da KİT dengesi büyük önem taşıyor.

BÜTÇE 200-210 MİLYAR YTL

IMF’nin bu kez elektrik zamları konusuna da ağırlıkla girmesi gerekecek. Hükümetteki eğilimin yüzde 12-13 olan zam gereği yerine yüzde 5-6 arasında bir zamla yetinme yönünde olduğunu biliyoruz. Bunun yeterli olması mümkün değil. O nedenle IMF’ye zam gereğinin geriye kalanının ne zaman yapılacağını da, bizce söylenmesi gerekecek.

Elektrik zammı ne zaman yapılacak belli olmalı ki enerji KİT’lerinin, dolayısıyla KİT dengesinin ne olabileceği hesaplansın. Yani bu toplantılardan sadece yapılacak zam değil, geriye kalan zammın ne zaman yapılacağını da çıkarabileceğiz, herhalde.

Bu arada sosyal güvenlik açıklarının, bu açıklar için bütçeden yapılacak transferler konusunda Abdüllatif Şener özellikle rakam vermedi ama yöntem değişikliği nedeniyle, daha öncekilerle kıyaslamanın zor olacağını söyledi.

Bu yöntem değişikliği tartışmasını geçen yıl da yaşamıştık. Zorunlu olarak Maliye bazı kalemleri eski ve yeni yöntemle açıklamak zorunda kalmıştı. Umarız bu kez baştan açıklarlar da, analistlerin, karar alıcıların kafasını iyice karıştırmazlar. Zaten rakamlara olan güven giderek azalıyor, umarız güvensizliğe bir de bu yolla katkı yapmazlar.

Abdüllatif Şener, bütçe büyüklüğünün 200 milyar YTL’nin üzerinde olacağını söyledi. Duyumlarımıza göre 200-210 milyar YTL’lik bir bütçe hazırlanmak zorunda kalınacak. Halbuki şimdiye kadar 185-187 milyar YTL gibi rakamlar telafuz edilmişti. Bütçedeki büyümenin faiz harcamasındaki 10 milyar YTL’ye yakın artıştan kaynaklandığı belirtiliyor. Açığın ise 20 milyar YTL civarında olması bekleniyor.

İç ve dış tehlikeler artarken, bakalım bu bütçe ve program dengeleri bize nereye götürecek?
Yazının Devamını Oku