Cumhurbaşkanlığı seçimi piyasayı germeye başladı

ABD ekonomisi kaynaklı olan, daha birkaç ay öncesine kadar yaşanan küresel kriz beklentisi artık geçmiş gözükse de piyasaların tedirginliği geçmiş değil.

Artık dış ekonomik tehditin yerini Türkiye’nin iç ve dış siyasi gelişmelerinden kaynaklanacak tehditler aldı.

Bu arada ekonomi için de tehdit unsuru olacak siyasi gelişmeler de artık netlik kazanmaya başladı. Her şeyden önce piyasaların en korktuğu iç gelişmenin Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu artık su götürmez bir gerçek olarak ortaya çıkıyor. Hem piyasalardaki gözlemimiz hem de sokaktaki gözlemimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda büyük bir kutuplaşma ve gerginliğin başladığı yolunda.

Piyasa oyuncuları bir yandan ettikleri kára bakıyorlar ama bir yandan da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na çıkmasıyla birlikte oluşacak "tek taraflı yönetim"den ve buna karşı gelecek sert tepkilerden çekinir oldular. Bunu artık açık açık konuşuyorlar ve herkesin üzerinde mutabık kaldığı konu, "Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimine girmeyeceğini, AKP’den birini Cumhurbaşkanı yapmayıp uzlaşmayla seçileceğini açıklasa gerginlikler önemli ölçüde yumuşayacağı gibi, ekonomi de coşar" şeklinde özetlenebilir.

Daha önce "Bu açıklamanın ardından faizler en az 5 puan aşağı iner" dediğimizde, arayan birçok bankacı, "daha da fazla iner" diye desteklerini ilettiler.

Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan ve çevresinin bundan vazgeçmesi de pek beklenmiyor. İşin kötüsü bazı AKP’liler "Bu saatten sonra Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na çıkamazsa, hem kendi otoritesi sıkıntıya girer, hem de daha sonra yapılacak genel seçimlerde AKP’nin oyu olumsuz etkilenir" demeye başladılar. Yani bu işten dönüş olmayacağı görüşündeler.

Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle yaşanacak gerginliği, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyip özür dilemesinde olduğu gibi, mümkün olduğunca yumuşatmaya çalışacağı anlaşılıyor. Bizce önümüzdeki süreçte böyle bir yöntem izlenecek ama bazı devlet organları ve geniş halk kesimlerinde bu tavır gerginliğin azaltılmasına önemli etki yapmayacaktır.

Çünkü çok geniş bir kesim artık simge haline gelen "türban" konusu başta olmak üzere AKP’nin hayata geçirmeye çalıştığı uygulamaları Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na çıkmasıyla gerçekleştireceğini düşünüyor. İşte kimisi bundan çok korkarken, kimisi ise bu kararların hayata geçirilmesini istiyor.

ABD’NİN BAKIŞI İLGİNÇ

Yani Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle sert bir kutuplaşmaya doğru yol alıyoruz.

Aslında bu gerginliğin sadece içeride değil dışarıda da ciddi biçimde algılanıp değerlendirilmeye başladığı anlaşılıyor. ABD yönetimiyle ilgili en sağlıklı haber ve yorumları aldığımız gazetecilerden Yasemin Çongar, ABD yönetiminin bir yandan "28 Şubatvari" bir hareket desteklemediğini ama bir yandan da bu kutuplaşmada taraf görünmemek için askerle diyaloğu artırmaya özen gösterdiğini söylüyor. Dolayısıyla ABD yönetimi Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkışına destek veremiyor.

Çongar, Ankara-Washington ilişkilerini zedeleyecek diğer temel konuları ise Kuzey Irak’ta giderek yakınlaşan parçalanma ve ayrı Kürt devleti kurulması konusundaki gelişmeler ile İran olarak özetliyor. Özellikle ABD yönetiminin İran’ın nükleer tehlike olmaması konusunda çok ısrarlı olduğunu, Türk askerinin bu konudaki tavrını görmek istediğini söylüyor. Bizce önümüzdeki dönem çok tartışılacak noktalardan biri de hálá İran olmaya aday.

Aslında Çongar’ın deyimiyle, iki ülke arasındaki ilişkileri "zorlamaya aday" bu hususlar aynı zamanda piyasaları da etkileyecek, piyasa oyuncularının sürekli gelişmeleri izlemek zorunda kalacağı siyasi konular olarak öne çıkıyor.

Bu sorunlu konuların "topyekûn bir seçim" yaşayacağımız 2007 yılına denk gelmesi, doğal olarak tehditleri büyütecek bir ortamın varolacağını da bize gösteriyor. Umarız bu gerginliği daha fazla büyütmeden kesmenin bir yolu bulunur. Aksi takdirde çok zor günler gelecek.
Yazarın Tüm Yazıları