Kim kaybetti kim kazandı

Eskiler “Savaşta ilk hakikat yaralanır” buyurmuş.

Haberin Devamı

Doğru söze ne hacet.

Dünkü ateşkes kararıyla bir faz kapandı başka bir faz açıldı. Çatışmaların bittiğini söylemek mümkün olmasa da önümüzde zaferini ilan eden üç aktör var.

Ama gelin biz 12 günlük yeni Ortadoğu denkleminin karnesini çıkaralım.

Kendi cephesinden bakınca İran ne kazandı:

* İsrail kentlerini ve Amerikan üslerini balistik füzelerle vurabileceğini kanıtladı.

* İyi-kötü saldırı kapasitesini Ortadoğu’daki diğer aktörlere göstermiş oldu.

Kim kaybetti kim kazandı

* Ambargolar ve baskılarla sıkışan rejim, İsrail ve ABD sayesinde biraz nefes aldı.

* “Nükleer tesislerimizi vurabilirsiniz, bilim insanlarımızı öldürebilirsiniz ama bilgi-birikimimizi alamazsınız” demiş oldu.

Haberin Devamı

Kendi cephesinden bakınca İran ne kaybetti:

* Füze kapasitesine rağmen kırılgan olduğu anlaşıldı.

* Hava sahasının kendi kontrolünde olmadığı ispatlandı.

* Saldırı kabiliyetine rağmen savunmasının modern koşullara uygun olmadığı görüldü.

* En güvendiği müttefikleri Rusya ve Çin’den koşulsuz destek alamayacağı ortaya çıktı.

Kendi cephesinden bakınca İsrail ne kazandı:

* Hâlâ istediği zaman ABD’yi yanına alıp bir savaşa sokabileceğini kanıtladı.

* Netanyahu yıllardır hayallerini süsleyen İran’ı vurma amacına kısmen ulaştı.

* Uzun zamandır unuttuğu Batı desteğini arkasına aldı.

* Gazze’de yaptığı katliamı bir süreliğine unutturmuş oldu. 

Kendi cephesinden bakınca İsrail ne kaybetti:

* Hedef olarak seçtiği İran rejimi yıkılmadı, ayakta.

* “Bitireceğiz” dediği nükleer programın akıbeti hâlâ soru işareti.

* En gelişmiş savunma sistemlerinin bile kendisini dokunulmaz kılmadığını gördü. Hesapladığından çok daha fazla yıkım yaşadı.

*  ABD olmadan bölgede bir savaş kazanmasının kolay olmadığını gördü.

Kendi cephesinden bakınca ABD ne kazandı:

* Hollywoodvari bir senaryoyla Amerikan silah sanayisinin muazzam bir reklamını yapmış oldu.

* Hiçbir Batılı müttefikine ihtiyaç duymadan Atlantik’in diğer ucundan bir hava operasyonu düzenleyip vuruş kapasitesine sahip olduğunu ispatladı.

Haberin Devamı

Kendi cephesinden bakınca ABD ne kaybetti:

* “Koşulsuz teslimiyet” dedi, olmadı.

* Trump yönetiminin Batılı müttefikleri için bile ne kadar anlaşılmaz, dolayısıyla güvenilmez olduğu tekrar ispatlandı.

* İsrail’in Ortadoğu’da ABD’yi istediği gibi bir savaşa sokabileceğini gösterdi.

* Nükleer tesisleri vursa da İran’ın nükleer programının geleceği hakkında kendini bile ikna edemedi.

İNGİLİZLER WASHİNGTON HEYKELİNE NEDEN KARŞI

Londra’da yüzyıldır olduğu yerde duran bir heykel, bugünlerde bir öfke imgesine dönmüş vaziyette.

ABD’nin kurucu başkanı George Washington’a ait heykel Britanya-ABD dostluğunun bir simgesi olarak 100 yılı aşkın süredir Trafalgar Meydanı’nda durmaktaydı.

Haberin Devamı

Bir süre önce üzerindeki yüz yıllık kirden arındırılmak üzere bakıma alındı ve yeniden bulunduğu yere dikildi.

Kim kaybetti kim kazandı

Ama dikilmez olaydı!

Kaldırılırken kimsenin ses çıkarmadığı heykel yeniden dikildiğinde mahalleliyi acayip rahatsız etti.

“Bunun burada ne işi var” diye soran yerli turist mi ararsınız, “Hemen kaldırılsın” kampanyası başlatan eylemci mi, hepsi olay yerinde...

Bazısı “En azından Trump heykeli değil” diye teselli buluyor. Ama Trafalgar Meydanı’nda büyük bir rahatsızlık yaşanıyor.

Washington heykeli yüz küsur yıl önce dikilirken, “Bize karşı savaşan adamın heykelini niye dikiyoruz” tartışması çıkmış. Ama bu tartışma zamanla İngiliz-Amerikan dostluğu pekiştikçe unutulup gitmiş.

Haberin Devamı

Bugün heykele itiraz edenlerin yüksek bir tarih bilinciyle hareket ettiğini sanmayın. Pek çoğu için Washington sadece bir “Amerikalı.”

Onların asıl öfkesi Trump yönetimine.

Özetle bu günlerde ABD yönetiminin Avrupa’daki imajını anlamak için Trafalgar Meydanı’ndaki bir heykele bile bakmak yeterli.

DÜNYA MUTFAĞININ YÜKSELEN YILDIZI: ÇILBIR

Çılbır bizim mutfağımızda unutulmaya yüz tutmuş nostaljik bir yemek.

Eskiden tıpkı menemen gibi evde günü kurtaran bir Türk fast food’uydu.

Kim kaybetti kim kazandı

Artık sofralarımızda pek yer bulamaz oldu.

Ve fakat bizim pek yüz vermediğimiz çılbır bir süredir sessiz bir şekilde dünya mutfaklarını fethediyor.

Bugünlerde Londra’nın en afili restoranlarında, New York’un en seçkin otellerinin mönüsünde çılbır var.

Haberin Devamı

İngilizcede telaffuzu zor olduğu için kimi mönülerde “Turkish eggs” diye geçiyor.

Peki nasıl oldu da çılbır, Londra’dan dünyaya yayıldı?

Hürriyet Daily News’un gastronomi yazarı Aylin Öney Tan’ın aktardığına göre bu hikâyenin ardında Londra’nın ünlü restoranı Providores’un şefi Peter Gordon var.

Gordon, İstanbul’daki Changa’nın kuruluşunda danışmanlık yapmak için bir süre Türkiye’de yaşadı.

Changa’nın sahipleri Tarık Beyazıt ve Savaş Ertunç bir gün Gordon’a çılbır yaptı ve şef bayıldığı bu yemeği Londra’daki restoranın mönüsüne taşıdı.

Daha sonra Jamie Oliver’dan Nigella Lawson’a birçok yıldız şef bu lezzeti kendi tarifleriyle paylaştı. Ve çılbırın önlenemez yükselişi başladı.

İsterseniz sosyal medyada “Turkish eggs” yazıp aratın. Yüzlerce yabancı şefin en güzel çılbırı yapmak için yarıştığını göreceksiniz.

Kaderin bir cilvesi olarak bugün ne İstanbul’da Changa ne de Londra’da Providores çalışır durumda.

Ama çılbır, Londra’dan başlayan şöhretini Britanya’nın ardından Avrupa’ya oradan ABD’ye kadar ulaştırmış vaziyette.

YAHUDİ KARŞITI KARPUZ

Gazze katliamıyla birlikte Batı cephesinde büyük bir semboller savaşı yaşanıyor.

Malumunuz, Gazze halkına destek amacıyla pek çok Avrupa kentinde pencerelere Filistin bayrağı asıldı.

Fakat dayanışma için birkaç yıldır camlarda duran Ukrayna bayraklarının aksine Filistin bayrakları bir kesimi rahatsız etti.

Bazı ülkelerde Filistin bayrağı siyasi sembol olarak yasaklanmaya başladığında destekçiler yeni bir yöntem buldu.

Kim kaybetti kim kazandı

Filistin bayrağıyla aynı renklere sahip karpuz resimleri dayanışmanın yeni sembolü oluverdi.

Ama gelin görün ki karpuzun da siyasi ömrü uzun sürmedi.

Geçenlerde İngiltere’deki bir devlet hastanesinde çalışan Filistin asıllı bir hemşire, video görüşmeleri sırasında arka fonda karpuz tabağı deseni kullandığı için bir soruşturmaya konu oldu.

Hemşire Ahmad Baker, hastane yönetiminin kendisine karpuzun anti-semitik yani Yahudilik karşıtı bir sembol olduğunu bildirdiğini söylüyor.

Baker’in telefonundan karpuzlar silinmiş ama sorun bitmemiş. Şimdi hemşire hastane yönetimini dava ediyor.

Bu dava Batı’da karpuzun sembolik kaderini tayin edebilir.

O zamana kadar tatil için filan yurtdışına çıkarsanız karpuz yerken dikkatli olun derim. 

Yazarın Tüm Yazıları