Seçimler bilindiği üzere 2028 yılında.
Alınmış bir erken seçim kararı yok.
Bu böyleyken 2025 Mart’ta kampanyaya başlamak ne ölçüde sürdürülebilir bir karardır, anlamak zor.
Esasında bu hareket Ekrem İmamoğlu’nun fiilen CHP Genel Başkanlığı’na el koyması hükmündedir.
Bir belediye başkanının CHP gibi kurumsal bir partinin hiyerarşisini “de facto” kenara koyarak “lider” tutumuna bürünmesi, “parti kıblesinin” tamamen kendisine yönelmesi sonucunu doğurur.
Genel başkan değişiminin yaşandığı parti kurultayında, zaten mücadele Kılıçdaroğlu-İmamoğlu arasındaydı.
Özgür Özel, bu anlamıyla “görevlendirilmiş” genel başkan olmuştu.
Devlet, bahse konu silahlı mücadelenin muhatabını “terör örgütü, ayrılıkçı terör” ve benzeri tanımlamalarla ifade ediyor.
Ancak başta ABD olmak üzere, batılı devletlerin resmi söylemleri ile fiili tutumları örtüşmüyor.
Neticede Kürt meselesi Türkiye'ye enerji kaybettiriyor.
Çözüm için uzun zamandır bir irade oluşturulmasına ihtiyaç duyuluyordu.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin İmralı üzerinden bir görüşme zemini oluşturulması başlangıç oldu.
Gelinen noktada PKK'nın kendini tasfiye etme konusunda mutabakat temin edildi.
Sürecin hukuki çerçevesinin de planlandığı anlaşılıyor.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu, “Erken seçim için erkenden aday belirlemek gerekir” tezi üzerinden bu seçimi gerekçelendiriyorlar.
Ancak bu gerekçenin samimi olmadığını herkes biliyor.
Tek adaylı seçim için esasında bu denli tantanaya gerek yok.
Anlaşılan bu etkinlik vesilesi ile bir heyecan oluşturulmak isteniyor.
Ancak, “Zaten tek aday var” diye katılım düşük olursa, bu İmamoğlu’nu tartışılır kılar.
Amaç aslında iki sebebe dayanıyor.
Beklenen netice İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP adaylığını temin etmekti.
Haliyle Mansur Yavaş itiraz ederek, ön seçime katılmayacağını ifade etti.
Bu gelişmeler ülke kamuoyunda Mansur Yavaş’ın devre dışı bırakılmaya çalışıldığı şeklinde algılanır.
Bu amaca ulaşılsa bile aday seçimini değersizleştirir.
Mansur Bey, ülkücü gelenekten gelen bir isim.
CHP ile yolları Ankara'nın demografik yapısına uygun bir profil olması sebebiyle kesişmişti.
Proje 2 dönemdir başarıyla işledi.
Bu esnada partinin başında Kemal Kılıçdaroğlu vardı.
İlk aday tercihi Ekmeleddin İhsanoğlu idi.
AK Parti'nin prestijinin yukarılarda olduğu süreçlerdi...
O sebeple CHP iddiasız bir adayla seçime girdi ve beklendiği gibi kaybetti.
Kemal Kılıçdaroğlu kendisini riske etmemişti.
İkinci Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu defa Muharrem İnce tercih edildi.
Kazanılma ümidi yine düşüktü.
Önce altın kuralı hatırlayalım.
“Altını olan kuralı koyar.”
Teknolojinin patronları belli.
Musk, Bezos, Zuckenberg...
ABD Başkanı Donald Trump’ın çevresini sarmış durumdalar. Trump’ın seçilmesinde de hiç şüphesiz rol oynadılar.
Her türlü “veri” bu kişilerin tekelinde.
Kitleleri kolaylıkla manipüle edebildikleri zaten bilinen bir gerçek.
Derken tekrarlamaya niyetlenirsiniz.
Tam bu noktada “kare”yi dondurun.
Acaba hayalini kurduğunuz lezzet şöleni yine aynı keyifle mi gerçekleşecektir?
Zihninizde iz bırakan o muhteşem tat, yine damağınızda bir lezzet infilakı yaratacak mıdır?
Bir yemek keyfinin geçmişte yaşadığınız aynı mutluluğu vermesinin birçok koşulu vardır.
Her şeyden önce size o unutulmaz keyfi veren bütünlük korunuyor mu?
Doğru zaman, doğru ruh hali, kepçesinden lezzet taşan aşçısı, huzur veren garsonu, mekanın ambiyansı…
Meğer ki nitelikli ve ulaşılabilir olsun.
Ülkemiz muhteşem bir gastronomik desene sahip.
Hemen her yöreye özgü otantik lezzet defineleri keşfedilmeyi bekliyor.
Sonrasında kapsamlı bir tanıtım gerekiyor.
Sosyal medya bu hususlarda çok etkin.
Ancak vitrine çıkartılan yerler, “sıradan” olmamalı.
Bu sebeple hayal kırıklıklarını önleyecek yol göstericilere ihtiyaç duyuluyor.
Kentimizde İzmir Gurme Guide (İGG) bu işin öncüsü olmuştu.