Paylaş
Yani hala çok büyük…
Ama Çin de dünya ekonomisinin beşte birine gelerek dev adımlarla mesafeyi azaltıyor.
Çin, bahse konu başarısını ‘otokratik kapitalizm’ denilen siyasi ve ekonomik modeli ile elde ediyor.
Trump, öteden beri ABD ekonomisinin Çin tehdidinden rahatsızlığını ifade eden bir başkandı.
İkinci kez göreve gelir gelmez, Çin başta olmak üzere, dış ticaret açığı verdiği ülkelere karşı gümrük vergilerini yükseltme kararı aldı.
Korumacı politikaların başlaması işaret fişeği gibidir.
Hemen sonrasında dünya pratiğinde devletlerin içe kapandığı, dar ittifak arayışlarına geçildiği ve giderek demokrasilerin kalitesinin bozulduğu gözlenmiştir.
Trump, liberal ekonomiye darbe vururken, beraberinde otokratizm değirmenine su taşıyor.
Trump, neden bu yola girdi?
80 yıldır dünya ekonomisi ülkesinin bastığı dolarlar üzerinden yürüyor, ‘senyoraj’ hakkının nimetlerinden istifade ediliyordu.
Aynı zamanda, dünyaya nizam veren bir ‘yeryüzü jandarması’ konumuyla ağır masraflar üstleniliyordu.
Bu politik tutumlar zamanla ABD’yi diğer ülkeler nezdinde ‘verici’ konumuna sürüklemiştir.
Örneğin; ABD’nin Çin’e ihracatı 199 milyar dolar iken, Çin’in ABD’ye ihracatı 575 milyar dolardır.
Aynı şekilde ABD’nin Çin’de bulunan şirketlerin cirosu 1.167 trilyon dolara gelmişken, bu rakam ABD’deki Çin şirketlerinde sadece 73 milyar dolardır.
ABD’nin ‘aldığının-verdiğinin’ hesabını yapamaz hale gelişi ‘sürdürülemez’ bir tablo ortaya çıkarmıştır.
Ekonomileri çift açıkla, yani hem dış ticaret hem de bütçe açıklarıyla dolar senyorajının konforunda kan kaybediyor.
Güçlü dolar zamanla ABD halkının girişimci ruhunu köreltiyor ve tembelliğe sevk ediyor.
Devletlerin güç eğrisi bir noktadan sonra kaçınılmaz olarak aşağıya doğru döner.
Muhtemelen bu kader ABD için de geçerli.
Çin bile bir süre sonra Hindistan’ı arkasında hissedecek.
Neyse, başa dönersek:
Çin ‘otokratik kapitalizm’den memnundu.
Ama Trump otokratik ve korumacı bir arayışa yöneldi.
Dünya tuhaf.
Kim derdi ki kapitalizmi savunmak Çin’e düşecek?
Özgüven azalınca ülkeler Trump gibileri seçiyorlar, onlar da saldırganlaşıyor.
Bu anlamıyla Türkiye’nin ‘ABD Treni’ne çok da fazla angaje olmamasında yarar vardır.
Paylaş