Damağın güçlü hafızası susmayan bir ezgi gibi

OPERAYA olan sevgim küçük yaşlarda başladı.

Haberin Devamı

Pavarotti de benim en çok sevdiklerim arasında oldu hep.

Ama sadece sesiyle etkilemedi beni Pavarotti.

Ezber bozan insanlar bana hep ilham verdi, hayal kurmamı sağladı.

Modena’da Pavarotti’nin evine gittiğimde de çok etkilendim.

Bu ev Pavarotti’nin konserler dışında vakit geçirdiği yerdi.

Arkadaşlarını, dostlarını ağırladığı bu evde kendi eliyle yemek yapar, sonra da piyanonun başına geçip saatlerce şarkı söylerdi.

Tabii evdeki arkadaşları da bu şarkılara eşlik ederdi.

Bazı akşamlarda yediğiniz yemek, dinlediğiniz müzikten ayrılmaz.

Çünkü ikisi de aynı yerden gelir; kalpten!

Pavarotti’yi sahnede izleyemedim ama sesiyle yaşadım.

Çünkü Pavarotti yalnızca bir tenor değildi.

O, Verdi’nin ‘La donna è mobile’sini söyleyen bir sanatçıdan öte bir kültür elçisi, bir yaşam felsefecisiydi.

Haberin Devamı

Modena’da evine gittiğimde hissettiğim buydu.

O ev bir sanatçının yalnızca sahnede değil, mutfakta da bir sanatçı olabileceğini fısıldıyordu.

Mutfakta geçirdiği saatler, piyanonun başındaki doğaçlamalarla birleşiyordu.

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ta biraz Pavarotti’yi biraz müziği biraz da yemeği konuştuk.

Kimle mi?

Elexus Hotel’de, Executive Şef Veli Bayraktar ve Türkiye’nin güçlü tenorlarından Hakan Aysev’le birlikte…

Mutfakla sahne arasında görünmeyen bir geçiş vardır.

Birinde pişen emek, diğerinde söylenen ruh olur.

Bayraktar ve Aysev’in ‘Şeflerin Düeti’ etkinliği bu geçişin sahici bir örneğiydi.

Bayraktar’ın Kıbrıs mutfağını Akdeniz’in özgün formlarıyla yeniden yorumladığı tabaklara Aysev sesini kattı.

Ama ikisi de bir hikâye anlatıcısıydı.

Her yemeğin bir melodisi her melodinin bir tadı vardı.

Bayraktar, “Bu toprakların damak hafızası yüzyıllardır susmayan bir ezgidir” dedi.

Damağın hafızasını bilenlerdenim.

‘Susmayan ezgi’ sözünü de çok sevdim.

Aysev ise, “Yemeği tanımak bir kültürü tanımaktır” diye ekledi.

Öyle değil mi?

Bugün milyonlar gastronomi yolculuğuna çıkıyor.

Ve turizmde bu alan giderek genişliyor.

Kıbrıs’ta bir şarkı bitiyor, bir tat başlıyordu.

Gastronomi ile müzik arasındaki ilişki sadece biçimsel değil, her ikisi de belleğe çalışan sanat dalları…

Haberin Devamı

Zihin değil, ruh kaydeder onları.

Damağın güçlü hafızası susmayan bir ezgi gibi

 

Kıbrıs’ta şunları hissettim

MODENA’da Pavarotti’nin evine gittiğimde fark ettiğim şey şuydu.

O bir yıldız değildi, ışık arayan bir adamdı.

Yıldızlar zaten kendi ışıklarını taşırlar.

Ama Pavarotti, evinde loş ışığı tercih etmişti.

Mutfağı sarıydı, sıcaktı.

Pencereler büyük, perdeler açıktı.

Evinde misafir ağırlarken büyük yemek masasında değil, küçük mutfak masasındaydı.

Dostlarına sadece sesiyle değil, elleriyle de temas ederdi.

Makarnasını kendisi pişirir, sonra piyanosunun başına geçip Bellini söylerdi.

Dostluk ve şefkat sanattan ayrı düşünülmemelidir.

Çünkü iyi sanat sadece güzelliği değil, insanın kırılganlığını da anlatır.

Kıbrıs’ta da bunu hissettim.

Haberin Devamı

Bir yaşam tarzının, bir felsefenin somut karşılığını gördüm.

Yemek ve sanat, yaşama biçimini özetler.

Bir çağın ruhunu anlamak istiyorsanız onun mutfağına ve müziğine bakın.

Pavarotti’nin evinden ayrıldığımda masanın üzerinde bir not gördüm.

Karajan yazmıştı:

“Doğduğunda Tanrı onun ses tellerini öptü.”

O gece Kıbrıs’ta düşündüm:

Belki Bayraktar’ın kepçesine, Aysev’in sesine de birileri dokunmuştur.

Hayatın içindeki güzellikler küçük anların içine sığdığında anlam kazanıyor.

Çünkü gerçek sanat sadeliğin içinden çıkar.

 

Hakan Aysev artık Urla’da yaşıyor.

2000’LERİN başında İzmir Opera ve Bale’nin müdürlüğünü yapmıştı, o yıllardan tanışırız.

Biraz o günleri andık, sonra da dedi ki:

Haberin Devamı

“Yemek her zaman hayatımda önemli bir yer tuttu. 38 yıllık sahne hayatımda gittiğim her ülkede önce o ülkenin sofralarına oturmayı tercih ettim. Çünkü bir coğrafyayı tanımanın en doğru yolu o bölgenin yemeğini tatmaktır. Şef Veli Bayraktar gibi dünya çapında bir ustayla aynı mutfağı paylaşmak benim için büyük bir mutluluktu. Pavarotti’den öğrendiğim özel bir spagetti sosunu Kıbrıs’ın eşsiz ürünleriyle harmanladık.”

Bu spagettiye bir de isim bulmuşlar:

‘Hakanotti’.

Damağın güçlü hafızası susmayan bir ezgi gibi

 

10 yıla kalmaz trafik Kıbrıs’ta kaos olur

KIBRIS’a arada gidiyorum.

Ve her seferinde daha fazla trafiğin içinde buluyorum kendimi.

Ada nüfusu artıyor, araç sayısı artıyor.

Toplu taşıma az olduğu için 18 yaşına giren herkes ehliyet ve araba alıyor.

Her ehliyet yeni araba demek!

Haberin Devamı

Üstelik adanın iki tarafına da bir ilgi var.

Ruslar, İranlılar, Ukraynalılar, İsrailliler, İngilizler en fazla ev alanlar arasında.

Çok sayıda yeni site yapılıyor.

Bu da trafiği artıyor.

Çok geç değil, 10 yıla bu trafik bir felç olur.

O yüzden mutlaka alternatif yollara ihtiyaç var.

Aslında bütün şehirler büyüyor, göç hissetmeden devam ediyor.

Kıbrıs da sarmalın içine giren yerlerden biri.

Yazarın Tüm Yazıları