Beklenen netice İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP adaylığını temin etmekti.
Haliyle Mansur Yavaş itiraz ederek, ön seçime katılmayacağını ifade etti.
Bu gelişmeler ülke kamuoyunda Mansur Yavaş’ın devre dışı bırakılmaya çalışıldığı şeklinde algılanır.
Bu amaca ulaşılsa bile aday seçimini değersizleştirir.
Mansur Bey, ülkücü gelenekten gelen bir isim.
CHP ile yolları Ankara'nın demografik yapısına uygun bir profil olması sebebiyle kesişmişti.
Proje 2 dönemdir başarıyla işledi.
Bu esnada partinin başında Kemal Kılıçdaroğlu vardı.
İlk aday tercihi Ekmeleddin İhsanoğlu idi.
AK Parti'nin prestijinin yukarılarda olduğu süreçlerdi...
O sebeple CHP iddiasız bir adayla seçime girdi ve beklendiği gibi kaybetti.
Kemal Kılıçdaroğlu kendisini riske etmemişti.
İkinci Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu defa Muharrem İnce tercih edildi.
Kazanılma ümidi yine düşüktü.
Önce altın kuralı hatırlayalım.
“Altını olan kuralı koyar.”
Teknolojinin patronları belli.
Musk, Bezos, Zuckenberg...
ABD Başkanı Donald Trump’ın çevresini sarmış durumdalar. Trump’ın seçilmesinde de hiç şüphesiz rol oynadılar.
Her türlü “veri” bu kişilerin tekelinde.
Kitleleri kolaylıkla manipüle edebildikleri zaten bilinen bir gerçek.
Derken tekrarlamaya niyetlenirsiniz.
Tam bu noktada “kare”yi dondurun.
Acaba hayalini kurduğunuz lezzet şöleni yine aynı keyifle mi gerçekleşecektir?
Zihninizde iz bırakan o muhteşem tat, yine damağınızda bir lezzet infilakı yaratacak mıdır?
Bir yemek keyfinin geçmişte yaşadığınız aynı mutluluğu vermesinin birçok koşulu vardır.
Her şeyden önce size o unutulmaz keyfi veren bütünlük korunuyor mu?
Doğru zaman, doğru ruh hali, kepçesinden lezzet taşan aşçısı, huzur veren garsonu, mekanın ambiyansı…
Meğer ki nitelikli ve ulaşılabilir olsun.
Ülkemiz muhteşem bir gastronomik desene sahip.
Hemen her yöreye özgü otantik lezzet defineleri keşfedilmeyi bekliyor.
Sonrasında kapsamlı bir tanıtım gerekiyor.
Sosyal medya bu hususlarda çok etkin.
Ancak vitrine çıkartılan yerler, “sıradan” olmamalı.
Bu sebeple hayal kırıklıklarını önleyecek yol göstericilere ihtiyaç duyuluyor.
Kentimizde İzmir Gurme Guide (İGG) bu işin öncüsü olmuştu.
Doğrudan Abdullah Öcalan üzerinden bir çözüm arayışının başlangıç vuruşunun onun tarafından yapılması manidar.
Bu açılımın kişisel değil, bir devlet projesi olduğu söyleniyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sonradan yaptığı açıklamalar, biraz mesafeli olsa da bu hususu teyit etmiştir.
Bu kronikleşmiş sorunun çözümü çok çetrefil ve zordur.
Tam manasıyla uzun, ince, mayınlı, dikenli bir süreçtir.
Siyasi partilerin mutabakat zorluğu yanında, karşı tarafta da DEM Parti, İmralı, Kandil, Selahattin Demirtaş ve çok sayıda Kürt dernekleri, her biri ayrı bir odaktır.
Ancak, sağ duyulu kesimlerin ittifak ettiği üzere, bu sorun artık çözülmeli ve ülke bütünlüğünde huzur temin edilmelidir.
Her şeyden önce bir deniz memleketi.
Böyle olunca deniz mahsulleri restoranları da çok sayıda.
Kent merkezinde, özellikle de Kordon'da sıra sıra restoranların büyük çoğunluğu balık ve türevleri üzerinden servis veriyorlar.
Yanı sıra tatil beldelerinde de aynı yaklaşım geçerli.
Bahse konu mekânlar, nedense birbirlerinin karbon kopyası gibi.
Tabiatın getirdiği imkânlarla taze deniz ürünleri, Ege otları ve rakıya çerçevelenmiş bir menü anlayışı hâkim.
Çok az restoran rutini zorluyor.
Tabii bu, dünya ölçeğinde bile muazzam bir rakam.
Türkiye, ekonomisiyle de büyük bir ülke.
Kaldı ki bu vergi tutarları OECD ülkeleri arasında oransal olarak milli gelirine göre hala düşük.
Maliye vergiyi kaynağından toplama konusunda yeterince başarılı değil.
O yüzden işin kolayına kaçıyor.
Toplanan vergilerin 2/3’ü harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergiler.