Fotoğraflarına yaptığı aşırı filtrelerle tanınan Sevim Emre, bu konuda Ece Erken ile girdiği polemiğin ardından yine aşırı filtre eşliğinde bir açıklama yaptı:
“Bütün boş konuşanlara cevabım: Meyve veren ağaç taşlanır. Çünkü biz kötülükle beslenenlerin, olmak isteyip de başaramadıkları, sevgi dolu gönüllerdeyiz...”
Sevim Hanım ne zaman meyve vermiş, onu kaçırmışım.
Bana sorsanız “Değil meyve vermek, yıllardır manavın önünden bile geçmemiş” derdim.
Şimdi bir albüm hazırlığında olduğundan bahsediyor, herhalde onu kastediyor.
Menajer Ayşe Barım hakkında önce tekelleşme, sonra Gezi iddialarıyla yürüyen süreç, ister istemez birlikte çalıştığı-çalışmadığı ünlülerin de gündeminde.
Televizyondan, dizilerden tanıdığımız, bildiğimiz kim varsa “kırık kalp” emojisi paylaşıyor Barım’la ilgili.
Bunlar genellikle Ayşe Barım’la çalışıp, ona destek olanlar. Yakında “kırık kalp”e zam gelirse şaşırmayın.
Ama konuyla ilgili-ilgisiz herkes bir yerinden sürece dahil oluyor. Mesela oyunculuğu bırakıp Amerika’da TIR şoförlüğüne başlayan Tolga Karel.
“Geç kalınmış bir operasyon” diyor Karel:
Mikrofonun illa kablosu olacak, onu eliyle kavrayacakmış.
Bu kısmı, sanatçının üslup, duruş, edasıyla alakalı olmalı.
Peki şuna ne dersiniz:
Restorana gittiğinde yuvarlak masaya oturamıyormuş.
Halbuki Teoman için iyi. Yuvarlak olduğunda hiç fire vermez, masadaki bütün kadınlarla flört edebilir böylece.
Bir sebebi vardır herhalde.
Ece Seçkin
Bolu-Kartalkaya’daki yangının ardından ölenlerin yakınlarını arayarak dalga geçen üç kişi yakalandı.
Biri Aksaray’dan, 21 yaşında. Diğeri Nevşehir’den, 20 yaşında. Üçüncü Bitlis’ten, 19 yaşında.
Üçü de neredeyse yeni reşit olmuşlar, biri de kız. Aralarından biri yakalanmadan önce “Hızlı olan yakalasın bizi” diye paylaşım yapmıştı. Ölenlerin yakınlarına “Panel” denilen bir veri bankası üzerinden ulaşmışlar. Bu bilgiler, veri hırsızlığı sırasında ele geçirilip, internette paylaşılan bilgilerimiz. TC numaramıza kadar her şeyimize ulaşabiliyorlar.
İşledikleri suçun cezası nedir, bilmiyorum. Ama acılı anne-baba olduğunuzu düşünün, yavrunuza mı yanacaksınız yoksa bu manyaklarla mı uğraşacaksınız?
Peki bu üçünün kabahati var da bizim hiç yok mu?
Bu gencecik beyinlere nasıl olup da empati becerisi kazandıramamışız?
Niçin vicdanlı birer insan olarak yetiştirememişiz?
Milyonlarca takipçisi olan ünlü bir isim olsaydınız ve Kartalkaya’da yaşanan korkunç faciayla ilgili paylaşım yapmaya kalksanız nelere dikkat ederdiniz?
Her şeyden önce kuyumcu titizliğiyle hazırlanmış olması gerekir.
Hassasiyetleri dikkate alarak kimseyi gücendirmemesi lazım. Asla ajitasyon içermemeli. Ölenler kadar, hastanede yaralı halde olanlar da anılmalı.
Felaket karşısında toplumu bütünleştirici mesajlar vermeli. En önemlisi de içten, samimi olmalı.
Bunun gibi daha birçok kıstas sıralanabilir.
Serenay Sarıkaya’nın yaptığı paylaşımı gelin bu kıstaslar ölçüsünde inceleyelim:
“Bu nasıl bir karanlık, nasıl bir çaresizliktir? Yüreklerimiz yandı. Canlarımız gitti. Bu tedbirsizliğe, bu kadar can kaybına inanmak istemiyorum. Buna alışmak, hayata kaldığı yerden devam etmek mümkün değil. Hiçbir şey normal değil. Çok acı, çok yazık... Yangında hayatını kaybeden herkese Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve sabır diliyorum. Dualarımız sizinle...”
Yangın üzerine kadının biri TikTok’ta yayın açmış, “Ben zenginlere ağlamıyorum. 38 bin lira otele para ver, havanı at, sonra da... Herkes kaderini yaşar!”
Başına felaket gelen bir insan zengin olunca yaşadığı müstehak görülüyor. İlk kez ortaya çıkmıyor bu kafa.
Titanik’in batığını göreceğiz derken oğluyla birlikte denizaltıda ölen Hintli milyarder için de takınanlar olmuştu aynı tavrı. Bu nasıl bir öfke, insan ne diyeceğini bilemiyor.
Zerre sınıf bilinci olmayan biri, sıra felakete gelince fakir olduğunu hatırlıyor birdenbire.
Ölenler zenginmiş!
Celal Hoca’ya kızan da var, durumu normal karşılayan da.
Elbette bir bilim insanı olarak, kültür-sanat alanındaki popüler bir halk müziği ustasını bilmeyebilir. Kişi, öncelikle kendi alanındaki önemli figürleri bilmekten sorumludur.
Bana kalırsa Neşet Ertaş da Celal Şengör’ü bilmeyebilir, en azından bunu bilmediği için kendi alanında yetkinlik kuşkusu doğurmaz.
Ama Celal Şengör sadece bir bilim insanı değil, konuşmalarıyla, TV programlarıyla, sosyal medyasıyla insanlara etki eden bir fenomen.
E böyle bir kişide de en azından genel kültürün Gİ ve K’si olsun beklenir.
Demem o ki, Şengör’ün Ertaş’ı hiç duymamış olması büyük bir eksikliktir.
Hangi konular ilginizi çekiyor
Önce Metin Akpınar’ın kızlarıyla başladık, ardından Uğur Dündar hakkında iddialar gündeme geldi. “Habersiz babalık” ateşinin düştüğü son hane ise Sabancıların evi.
Nazlı Sabancı’yla evli ve bir çocuk babası olan Hacı Sabancı’nın, başka bir kadından 4 yaşında, Uzay adında bir oğlu ortaya çıktı.
Aile öyle büyük bir şaşkınlık içinde ki, ne mesaj vereceklerini şaşırmış haldeler.
Aile büyükleri, soyadlarının böyle bir skandala karışmış olmasından rahatsız.
Hacı Sabancı’nın eşi Nazlı Sabancı, hiçbir şey yokmuş gibi mutluluk pozu paylaştı. Ardından anne Arzu Sabancı da bir paylaşım yaptı: “Bugün babaanne oluşumun yıldönümü...”