Medya ve sosyal medya da bunu kullanmayı seviyor, çünkü söz konusu Gülşen Bubikoğlu olunca çok tıklanıp, çok okunuyor.
Gülşen Bubikoğlu’nu zaman zaman Türkan Şoray’la kıyaslayanlar da var, o zaman iki tarafın fan’ları birbirine giriyor.
Ben Gülşen Bubikoğlu’nun en çok “Gırgıriye” serisindeki halini severim. Kenar mahallenin güzel dilberi, hayatta kurnaz ama aşta saf, yamuk yamuk gülüp ne kadar erkek varsa kendine âşık eden hallerini...
Hele o kalın kalın kollarını havaya kaldırıp oynaması... Film gereği sahnede şarkı söylerken öyle cilvelidir ki gazinoyu kapatmışsınız da sadece size özel konser veriyor hissi yaratır insanda. Öyle bir göz teması var kamerayla.
Türk sinemasının sultanı elbette Türkan Şoray. Bunda bizzat Gülşen Bubikoğlu’nun da hemfikir olduğunu düşünüyorum.
Ama Güneş başka, Ay başka. İkisinin de ayrı ayrı güzelliği var. Yeşilçam’ın Güneş’i Türkan’sa, Ay’ı da Gülşen işte.
“Kız dur, acele etme. Daha kesin değil, sadece yüzde 99.99 ihtimal” diyecektik ki...
Bir baktık tekrar almış soyadını.
Zeynep Nazlı Sabancı bunu, iddialar ilk ortaya atıldığında da yapmıştı.
Yani soyadını silip sonra geri yazmıştı.
Belli ki delleniyor delleniyor, sonra yukarıdan bir müdahale geliyor, yalıda herkes tekrar kol hizasında sıraya giriyor...
Bu gelgitler de sosyal medyanın diline düşüyor tabii: “Ben size söylemiştim, Nazlı tıpış tıpış geri yazacak soyadını” diyen çok.
Zor bir durum.
Sabancı Ailesi’nin gelini psikolog Pınar Sabancı, Özlem Gürses’in programında para ve mutluluk üzerine açıklamalarda bulundu:
“Çok zengin insanlar Türkiye’de çok mu mutlu? İnanın, mutsuz insanlar görüyorum ben. Neden o zaman diye soruyorum. Hedefsiz bir hayat, sadece tüketim üzerine kurulu... Bu sefer ne oluyor, uyuşturucu çok yaygınlaşıyor. Sürekli haz odaklı, sürekli tüketme odaklı... Tüketmeyi, ‘satın alma’ anlamında demiyorum sadece. İçerik tüketme, dizi tüketme, şarkı tüketme, her şeyi tüketme üzerine kuruluyuz. Eskiden bir müzisyen şarkı çıkaracak olurdu, onu beklerdik...”
Pınar Hanım ilginç bir portre.
Ailenin başka fertleri gibi aşkları, tutkuları, evlilik dışı çocuklarıyla falan değil, mesleğiyle ön planda.
“Pınar Sabancı ile Yaşadım Demek İçin Ne Yapmalı?” adlı programında Zülfü Livaneli, Hasan Can Kaya, Yasemin Sakallıoğlu gibi ünlüleri ağırlayıp, mutluluk, insan ilişkileri gibi konularda ilginç sohbetler yaptı.
Karakter olarak da mütevazı bir kadın. Gittiği yerler, giydiği şeyler genellikle orta sınıf insanların da ulaşabileceği türden. Kendine has merakları var, mesela sık sık üçüncü nesil kafe paylaşımları falan yapıyor.
Heyhat, “para ve insan” konusunda ne kadar aklı başında sözler edersen et, soyadı ön plana çıkıyor. Ne kadar doğru olursa olsun, bu sözleri bir zenginin ağzından duyduğumuzda ilk tepkimiz önyargı ve burun kıvırmak oluyor. Bunu söyleyen bir Sabancı olunca sanki anlamı kalmıyor, insanlar cümleyi şöyle tamamlıyor:
İki nedenden: Birincisi, boşandığı Icardi’den istediği tazminat. Wanda, Icardi’den çocukların velayetinin yanı sıra aylık 500 bin Euro, Milano’da panoramik daireyi ve Como Gölü kıyısındaki villayı istiyor.
Bu, aldatmış hali ha... Demek aldatmadan ayrılsa Kuruçeşme’deki Galatasaray Adası’nı da isteyecekti.
Wanda’nın bu kadar gündemde olmasının ikinci nedeniyse derbi gecesi alacağı ödül.
Futbolcular Seyrantepe’de gol için mücadele ederken, Wanda Nara Çırağan Sarayı’nda ‘yılın kadını’ ödülü alacak. Düşünsenize: Yan yana iki saray.
Icardi’nin yeni sevgilisi Suarez Dolmabahçe’yi gezerken, hemen iki ilerde Çırağan’da eski karısı Wanda’ya ödül veriliyor.
Ödülü veren Tuğçe Sarıkaya Events’in koordinatörü Güven Dağıstan, seçimin yapay zekâ yardımıyla yapıldığını, Wanda Nara’nın geçen yıl çok etkileşim aldığını, ödül töreninin derbiyle aynı gece olmasının tamamen tesadüf olduğunu açıkladı.
Wanda Nara’ya bu ödül Icardi’nin menajeri olarak 2022’de GS ile kulüp görüşmeleri yaparken verilse anlarım.
Hande Erçel’in Barış Arduç’la çevirdiği seksi filmin Hakan Sabancı’yla ilişkisinde kriz çıkardığı düşünülüyordu, öyle değilmiş.
Önce Hakan Sabancı ilişkide bir sorun olmadığını açıkladı, sonra ikili İspanya seyahatinde ortaya çıktı birlikte. Belli ki bir sıkıntı olduysa da aşılmış.
Halbuki uğraşan çok oldu. Başta da Hakan’ın eski yanığı Aygün Aydın. Çok tehlikeli bir yerden girdi Aygün:
Hande’nin Barış’la filmdeki en şehvetli sahnesini seçip paylaştı, altına “namus abidesi” yorumunu yazdı.
Bu sözün bir erkekte ve onun ailesinde neleri tetikleyeceğini bile bile...
Sarkan metal zincirler, yüzün yanan yerlerini saklıyor.
Tabii yorumlar, geçmiş olsunlar, şunlar, bunlar...
İlle abartacağız, sündüreceğiz, sakız gibi uzatacağız meseleyi.
Gören görmeyen de yüzüne kezzap attılar sanacak.
Altı üstü kendi boyasını kendi yapmış, boyanın da adisini seçmiş.
Günün hangi saati eve boyacı çağırsan, üç kuruş fazla koşa koşa gelir. Hele Yıldız Tilbe’ye.
Mısralardaki müstehcen ve kadın düşmanı ifadeler karşısında dehşete düşen ünlü YouTuber, “Bu adam neden bahsediyor! Nereden, Türkiye’den mi” diye tepki verdi.
Türk sosyal medya kullanıcılarının Turabi’yi Yunan göstererek, Yunanistan’a ihale çalışmaları da tam gaz devam ediyor. Fakat görüldüğü üzere pek de başarılı oldukları söylenemez, Turabi’yi iteleyemediler hiçbir ülkeye.
Gündemi belirlemeye devam eden şarkılardan biri de Lvbel CV5’in meşhur “Havhavhav” şarkısı.
Biliyorsunuz, bu şarkı yüzünden İrem Derici müziği bırakacağını falan açıklamıştı. O kadar fena bir şey. Şarkıya bir tepki de İsmail Türüt’ten geldi ama bana kalırsa davalık bir açıklama:
“Ulan senin hav havına da sülalene de. Hav hav demiş, 80 milyon kişi izlemiş. Lan böyle soysuzları niye dinliyorsunuz?”
Hoppala!
Sonra Yıldız Tilbe girdi hayatımıza. Kendisinden bağımsız takılan kol ve bacaklarıyla.
Şimdilerdeyse bir Küçük Ceylan’ın bir de Kalben’in dansları var bu kadar “sold out” beklenen.
Ceylan, rock şarkıcıları gibi headbang (saçları savurarak kafa sallama) yapıyor. Fakat üstü Axl Rose, altı çayda çıra.
Kalben ise tanımlar, kategoriler üstü.
Sanki ayak tabanlarından nefret ediyor da onları yere vura vura hıncını çıkarıyor...
Zavallı alt komşu!