İbrahim Tatlıses’in kızı Dilan Çıtak, uçakta kedisi nedeniyle hostesle birbirine girdi, karakolluk oldu.
Havalimanı karakolu Dilan’ın yabancı olduğu bir yer değil zaten. Bundan 1 sene kadar önce de limanın CIP salonunda telefonda yüksek sesle konuştuğu için birbirinden bağımsız dört ayrı kişiyle karakolluk olmuştu.
Hiç birbirini tanımayan insanlar durduk yere bir olup Dilan’ın üstüne yürümüşmüşler...
Bu son olaydaysa kafeste yolculuk etmesi gereken kedisini kucağına aldığı için hostes tarafından uyarıldığını ve sonra işin fiziksel saldırıya, “Seni döverim, lenslerini oyarım” gibisinden hakaret ve tehditlere vardığı anlaşılıyor.
Gerçi Dilan bir açıklama yaptı.
Dolaşımdaki videonun olayın sadece sonunu gösterdiğini, o aşamaya nasıl gelindiğinin bilinmediğini söyledi. Konuyu hayvan haklarına falan bağlamaya çalıştı ama nafile.
Miss Turkey 2024 güzeli İdil Bilgen, seçildiği andan itibaren Türkiye’nin gündeminde.
Beğenenler, Bülent Ersoy gibi beğenmeyenler, beğenmeyenlere karşı İdil’i savunmaya geçen Fazıl Say, Nebahat Çehre, Çağla Şıkel, Tuba Ünsal gibi ünlüler...
Ben bu konudaki görüşlerimi İdil kardeşimiz seçilir seçilmez yazmıştım: Böyle bir yarışmada iddia ortaya koyup arzı endam etmek bile peşin peşin her türlü olumlu ve olumsuz eleştiriye açık olmayı gerektiriyor.
Fakat Sağlık Bakanlığı’nın 118. Dönem Devlet Hizmet Yükümlülüğü Kurası’yla beraber işin rengi tamamen değişti, bambaşka bir boyut kazandı.
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan İdil’in tayini Bingöl’e çıktı.
Yani böylece ne olmuş oldu?
Kısaca özetleyelim...
Hatta rivayet o ki, dönemin sinema yıldızı Cahide Sonku da stilettolarına kadeh muamelesi yapılacak kadar revaçta bir isimdi.
Bu tuhaf “eğlence”nin 1980’li yıllara kadar Beyoğlu’nda devam ettiği aktarılıyor çeşitli kaynaklarda.
Daha yakın örnek yine ABD’den: Sene 2010. New York’taki Friars Kulüp’te yönetmen Quentin Tarantino’ya saygı gecesi var...
Yönetmenin yakın arkadaşı oyuncu Uma Thurman, sahneye çıkıp Tarantino’yu uzun uzun övdükten sonra, kendisinin bir kadının ayakkabısından içki içme hayali olduğunu söylüyor.
Ve bütün davetlilerin gözü önünde Christian Louboutin marka siyah kadife ayakkabısını çıkardığı gibi şampanya doldurup ünlü yönetmene ikram ediyor.
İnsanların dış görünüşleriyle ilgili yorum yapılmasını ayıp buluyorum.
Ancak bunun bazı istisnaları var. İlki, ünlüler ve fenomenler.
Çünkü böyle bir işe soyunmak demek, birçok avantajının yanında, sıradan insanların sahip olduğu bazı özgürlüklerden de vazgeçmek demek aynı zamanda.
Kilo alsan haber olursun, kilo versen haber olursun, galaya/açılışa katılırsın kıyafetin eleştirilir.
İmaj değiştirirsin, beğenen kadar beğenmeyen de çıkar.
“Survivor”, “MasterChef”, “O Ses Türkiye” gibi uzun soluklu yarışmalar, “social climbing” yani toplumsal tırmanış için insanlara inanılmaz fırsatlar sunan organizasyonlar.
Bir yarışma sezonu içinde yıllarını bu işin eğitimine, zorluklarına göğüs germiş sanatçıların ulaşamadıkları popülerliklere ulaşabiliyor katılımcılar.
Nitekim aralarından da zincirler kuran şefler, milyonlar kazanan fenomenler, oyuncular, şarkıcılar, türkücüler, sunucular çıkıyor.
Fakat çoğu genç denilecek yaştaki bu yarışmacıların bazen bu şöhret yükünü taşıyamadığı, altında ezildiği de oluyor.
Bunun ilk kötü örneklerinden biri sanırım “Gelinim Olur musun?” yarışmasıyla sadece kendisi değil annesi Semra Hanım da ünlenen Ata’ydı.
Adana’da bir otel odasında henüz 24 yaşındayken aşırı dozda uyuşturucudan ölü bulunmuştu.
Şöhret yükünün altında kalmasaydı bugün 43 yaşında olacaktı.
◊ OMERTA:
Mafyasıyla ünlü Sicilya’da sessizlik yemini etmek anlamına geliyor. Yani mafyanın işlediği bir suçun asla anlatılmaması, eğer anlatılırsa ölümle cezalandırılmasını anlatıyor.
Narin’in katli sonrasında yaşadığı köyde kimsenin konuşmaması “omerta” sessizliğine benzetildi.
Narin’in öldürüldüğü Tavşantepe köyünün nüfusu 445 kişi. Yani İstanbul’daki büyükçe bir apartmanın nüfusu kadar. Üstelik bunların çoğu birbirlerini tanıyan akrabalar. İtirafçının konuşmasına kadar geçen 19 günlük bu sessizlik, “bilip de söylenmeyen” şeklindeki bu mafya terminolojisiyle tanıştırdı bizi.
◊ HTS VERİLERİ:
İngilizce’de Historical Traffic Sources terimin kısaltması. Türkçeye, “geçmişe dönük kaynak akışı” olarak çevrilebilir. Kişinin kimle, nerede, ne zaman iletişime geçtiğine dair kayıtlar anlamına geliyor. WhatsApp yazışmaları gibi bu veriler katil ya da işbirlikçilerine ulaşmada çok değerli ipuçları içeriyor olabilir. Narin cinayetindeki önemi, başta amcası olmak üzere aile üyelerinden bazılarının yazışmalarını sildikleri, hatta köyün ortak WhatsApp grubundan da bazı paylaşımların kaldırılmış olması.
Siz ne derdiniz?
19 gündür Narin diye yatıp Narin diye kalkıyorduk. Evlerde, sokaklarda, kaldırıma atılmış esnaf sandalyelerinde hep o konuşuluyordu.
İyi ki de yapmışız, iyi ki de gündemimizden düşürmemişiz.
Çünkü katil ya da katilleri, zamanla unutulacağına, tozlu bir dosya olarak diğerlerinin arasına kaldırılacağına güveniyordu belki de.
Tıpkı Leyla gibi.
Kabul edelim aklımız ve kalbimiz farklı farklı şeyler söylemiyor muydu bize:
Bir tarafımız, bu kadar zaman geçtikten sonra artık Narin’i bulsak bile, sınıfta arkadaşlarıyla çekilmiş videosundaki gibi gülemeyeceğini, dans edemeyeceğini kabullendirmeye çalışıyordu mantıklı, soğuk bir sesle.
Ama bir tarafımız, bir mucize olacağına, kaçırılmış falan olabileceğine, bir şekilde ortaya çıkacağını söylüyordu içten içe bize.
Sosyal medyada “Oturmadığım eve 18 bin lira su parası gelmiş. Hayaletler geziyor herhalde evde” diye yazdı.
Ünlü şarkıcının bu paylaşımı üzerine Muğla Su ve Kanalizasyon İşleri (MUSKİ) yetkilileri derhal harekete geçmiş, Akalın’ın yazlığında sayaç kontrolü ve herhangi bir tuhaf artış var mı diye geçmişe dönük tarama yapmışlar.
Sonuç: Sayaçta bir bozukluk yok ve kullanılan su miktarı önceki dönemlerle paralel.
MUSKİ, otomatik bahçe sulama ve havuzun devir daim sistemlerini kontrol ettirmesini tavsiye etmiş Demet Akalın’a. Yine sosyal medyadan...
Akalın, “yazlık” dediği evini bir magazin programında gezdirmişti.
Yalıkavak’ta kocaman havuzlu, geniş bahçeli, saray yavrusu gibi bir villa.