Türkiye’de dansöz olmak

Bırakın dansözlüğü, kadın olmanın bile zor olduğu bir ülkede...

Önce “Survivor” olacaksın, kolay değil. Hayatta kalacaksın.

Mafyasından, hırbosundan yırtacak, kendini kurtaracaksın.

Paran ödenmeyecek ya da yevmiyene el konulacak, sesini çıkartamazsın. Zaten kimi, kime şikâyet edeceksin...

Hemşire, öğretmen değilsin ki sen. Toplumun burun kıvırdığı bir işi yapıyorsun: Dansözsün.

İki dünyaya da tam ait değilsin çünkü sanatçısı bile “tam sanatçı” saymaz seni. “Oryantalsin” işte.

Kendi seçmedi, doğduğu yer kaderiydi: Yakın akraba evliliği.

Ailesi daha 2 yaşındayken dağılmış, Çocuk Esirgeme’de büyümüştü.

14’ünde ilk evlilik, 15’inde ana: Dansöz Ünzile...

Tırnaklarıyla yapıştı hayata, hem burada hem uzak ellerde.

ABD’ye gitti, üniversite okudu, İngilizce öğrendi. Köfte-ekmek sattı Orlando’da.

Elinden her iş geliyordu; organizasyon da yaptı, catering de: Brezilya’da da tutundu, yerleşip tekrar evlendiği Avusturalya’da da.

Amansız hastalığı fark ettiğinde dördüncü evredeydi.

Üzülmesinler diye başta oğulları, herkese “İkinci evre” dedi. İki buçuk sene mücadele etti.

Bize dışarıdan ümit verdi mücadelesi. “Tanyeli o halde direniyorsa, biz haydi haydi” diye kendimize de ümit kestik ucundan.

Tabii bir de içinde yaşayana sormak lazım o uzun gün ve geceleri.

“En büyük pişmanlığım” diyordu “İçime atmak... Ama insanları kırıp geçseydim belki bu dostları da biriktiremezdim...”

Vefalı çıktı insanları.

Arayıp sordular, yardım konseri yapıp sevenlerini buluşturdular. Ağırlaşmıştı artık, kendisi katılamadı geceye.

Türkiye’de zordur kadın olmak. Hele “dansöz kadın” olmak. Ama 100 üzerinden 100’le bitirdin sen bu işi Tanyeli.
Allah sevenlerine sabır versin.

Umarım ağrıların, acıların dinmiştir.

Hiç yakıştı mı Sadettin Bey

Sadettin Saran’ı sevip saymamak, hayran olmamak zor. “Bu hayatı başaranlar”dan bir kere.

ABD’de kafes dövüşçülüğünden başlayıp sosyal piramidin en tepesine, “holding patronları” seviyesine yükselmiş.

Üstüne yakışıklı. Üstüne sportif. Üstüne hayırsever...

Elon Musk’ın Anadolu’dan çıkmış, efendi, iyi yürekli küçük kardeşi gibi.

Zaman zaman da öne çıkarmayı seviyor “bu doğayla mücadele eden yakışıklı zengin” hallerini.

İşte bozulan tekneyi yüzerek halatla çekmeler falan... Vay artiz, karelere gel! Ama yakışıyor, belli ki alıcısı falan da bol. Gıptayla izliyoruz.

Fakat en son tuhaf bir şey yaptı Saran. Teknenin üstünde elinde müren balığıyla poz verdi. Zıpkınla kendisi vurmuş müreni. Yahu oldu mu şimdi!

Bir kere başarı falan değil. Müren yüzen, kaçan bir hayvan değil. Kapısından bakıp, yuvasını savunur.

Marifet değil yani müren öldürmek.

Ayrıca çok nadide, özel bir hayvan. Niçin öldürüp bu güzelliği yok edersin? Kesmedi mi dipte seyretmek?

Ne eksikti, avlayınca ne ekledin o muhteşemliğe?

Kazayla mazayla eyvallah, bir de poz vermek nedir? Hiç yakıştı mı Sadettin Bey gibi birine? Ayrıca o dalgıç kıyafeti de iyice “a la Elon Musk” olmuş.

Bu gidiş... Allah huylarını benzetmesin.  

Presidınt Trump pek de kartlaşmış

Diplomasi magazini diye bir şey varsa Trump’ın ikinci başkanlığıyla ona da renk geldi.
Fransız vekil Gluksman, vaktiyle ABD’ye hediye ettikleri Özgürlük Anıtı’nı geri istemiş, Amerikan sözcüsü de “Sizi işgalden kurtardık, bugün Almanca konuşmuyorsanız sayemizde” şeklinde cevap vermiş.
Tam “o kurnadan bu kurnaya çirkef sıçramış” halleri. 80 yaşında da Presidınt Trump pek de kartlaşmış...

İşler pisleşiyor

Özcan Deniz’in önce eski eşi Feyza Aktan, ardından abisi ve ailesiyle kavgasında yeni bir aşamaya geldik.
Artık taraflar birbirini yasa dışı işler yapmakla suçlamaya başladı.
Ercan Deniz, kardeşi Özcan Deniz için ağzına “kara para aklamak” lafını aldı.
Anlaşılan o ki bundan sonrası sadece alacak-verecek işleri olmayacak.