Savaş Özbey

Menajer meselesinde tarafsız duruş

16 Ocak 2025
“Sahte ilişki-iş insanı-5 milyon dolar” derken iş sulanıyor. Takip etmemiz gereken asıl mesele şu: TV’de, ekranda gördüğümüz ünlüler aynı zamanda bir klanın mı üyesi? Bu klanların dışında kalan yeteneklerin elendiği doğru mu?

Menajer meselesi ülkenin en popüler simalarının dahil olmasıyla büyümeye devam ediyor.

Ve söz konusu olan, milyar dolarların döndüğü söylenen bir sektör.

Önce Farah Zeynep Abdullah, Onur Tuna, Elçin Sangu, Ezgi Mola, Nedim Saban, Devrim Özkan, Burcu Biricik, Hazal Kaya, Gani Müjde, Işın Karaca, Nihal Yalçın gibi isimler girdi tartışmaya...

Dün itibariyle de Hülya Avşar, Nadide Sultan, Seray Sever, Halit Ergenç...

Devamı gelecek, çünkü ülkenin en büyük “ünlü anketi” yapılıyor sanki.

Sokakta kim görülse mikrofon uzatılıp bu konudaki görüşü alınıyor.

Fikri eksik kalan da video çekip yayınlıyor. Bazısı yine ciddi ama konuyla alakasız:

Mesela oyuncu

Yazının Devamını Oku

Menajer meselesinde anlık durum

15 Ocak 2025
Menajerlik dünyasındaki tekelleşme tartışmaları bir kakofoni halinde devam ediyor.

Serenay Sarıkaya ve Mert Demir için ifadelerinin alınması kararının ardından, menajer Ayşe Barım’a da yurtdışına çıkış yasağı getirildi.

Ünlüler dünyası da birbirine girmiş durumda.

Mesela Işın Karaca kendi sektörüne de el atılmasını talep etti: “Bildiklerimi seve seve anlatırım...”

Buna karşın tiyatrocu Nedim Saban bu yapının tiyatroya da bulaşmasından korkuyor:

“Beni asıl kaygılandıran, Ayşe Barım taifesinin son yıllarda ağzının tiyatroya da sulanması...”

Sadece sanatçılar değil, bu işin mağduru olduğunu söyleyenlerle gazeteciler de kapışmış halde.

Magazin yazarı Birsen Altuntaş önce Farah Zeynep Abdullah ve Onur Tuna ile, sonra da Elçin Sangu ile sert polemik içine girdi. Rasim Ozan Kütahyalı, Elçin Sangu’ya destek verirken Sangu, Kütahyalı’ya “Lütfen siz bana arka çıkmayın” dedi.

Mevzuyla ilgili-ilgisiz herkes konuşuyor.

Yazının Devamını Oku

Astral Yusuf’un yolu

14 Ocak 2025
Uzaylı şarkıcı Yusuf Güney’in son röportajını izlerken insan üzülmeden edemiyor. Varını yoğunu kaybetmiş bu yüzden. Çünkü işin yıkıcı kısmında. Oysa bunun üretken bir kapısı, yolu da var.

Yusuf Güney’in “Magazin D”ye yaptığı açıklamalara dalıp gitmişim...
Bildiğimiz şeyler: Astral seyahatleri, uzaylı istilası, yeraltında yaşayan yaratık aşiretleri... Böyle televizyonda izlemesi eğlenceli tabii. Spielberg filmi izler gibi, sıkıldığınızda zaplayabiliyorsunuz.
Ama evde olsa yani ev halkından biri olsa insanın ciddi ciddi sinirini bozar.
Devamlı uzaylılar falan, lafa karışıyor, olmaz yani. Mesela kardeşim, kuzenim falan olsa bir süre sonra yalnız kalmaya da korkarım ben. Bir tedavi görmesi en makul çözümmüş gibi gelmeye başlar.
İnsan, hakikaten kendini kaptırıp bu tür bir şeye inanabilir.
Adımını bile astrolojiye göre atandan tutun, birini kendine rehber belleyip dediğinden çıkmayan falan çok. Yusuf Güney’in patladığı nokta şu: Bu konu ne zaman açılsa alıyor sazı eline. Kendi inandığı yetmiyor, bizleri de ikna etmeye kalkıyor.
Halbuki hiç zorunda değil:

Yazının Devamını Oku

82 Kos, 83 Leros, 84 Mikonos...

10 Ocak 2025
Gurme yazarımız Vedat Milor, ünlü “fiyat-kalite” kırbacını bu kez Yunanistan için şaklattı: “Yunanistan’ı da kendimize benzettik. Pahalılaştı, kalite düştü. Türkler orayı da şımarttı. 60 Euro gelen hesaba 50 Euro bahşiş veriyor. Çok bahşiş vermek de kültürsüzlük göstergesi...”

Vedat Milor’un Yunanistan hakkındaki bu son tespitini görünce, insan gülümsemeden, “Şimdi Yunanlar düşünsün” demeden geçemiyor tabii.
Vedat Bey notu kıt bir hoca. Yıllar yılı Türkiye’deki gastronomi dünyasını “fiyat-kalite” diye inletti.
Anlaşılan o ki bu kırbaçtan şimdi “suyun öte yanı” da nasibini alacak.
Döviz kurlarında bizim paramız kıymetliyken Yunanistan’da yemek yemek “dönüp de anlatılacak” bir meseleydi:
“Abi şu kadar kişi gittik, şu kadar yedik içtik, ödediğimiz para şu...”



Yazının Devamını Oku

Cem Yılmaz’ın sihirli lambası

9 Ocak 2025
İnternetten 43 bin liraya satın aldığı lamba kırık gelip de ürün değişimini bir türlü sağlayamayan Cem Yılmaz, çareyi bir paylaşımla markayı faş etmekte buldu. Sorunun çözülmesiyle paylaşımını kaldıran Yılmaz, kimsenin ekmeğine mâni olmak istemediğini anlatan yeni bir paylaşım yaptı. Fakat dikkatimi çeken bir çelişki var bu işte...

Çalışma masası için internetten bir lamba beğenen Cem Yılmaz, hayli yüklü bir miktar (43 bin lira) ödeyerek sipariş verdi. Fakat geldiğinde kırık olan lambayı değiştirmek istemesine rağmen 20 gün boyunca sonuç alamadı. Çareyi en sonunda bir paylaşım yaparak markayı ifşa etmekte buldu:

“Neredeyse 20 gün önce bu kırık lamba eve geldi. Fiziken geri gönderdim, ‘Yok’ dedi, ‘Online’dan kayıt oluşturun’... Ok dedik. App’inden kayıt oluşturdum, arayan soran yok. Dedim ya sabır.

Mail attım, dediler ‘Yok, biz kontrol edip kutuya koyuyoruz’. Yani diyor ki, ‘Cem Efendi, lambayı kırmışsın, bırak şimdi iade ayaklarını’. Ben de huzurunuzda 43 bin liralık lamba için markasına 43 milyonluk zarar veren bu arkadaşları kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Markalar bedavacı hashtag’çilere o kadar alışmış ki parasıyla ürün alana hizmeti unutmuş...”

Söz konusu markalar; tedarikçi Bakara Collection ile satıcı Beymen.

Alkışlanacak bir hareket.

Çünkü Cem Yılmaz gibi bir isim, asistanına aratıp, bu lambayı beğendiğini söyletse, zaten alay-ı vala ile evine kadar gelir.

Artık karşı taraftaki nasıl bir şuursuzluksa Cem Yılmaz’ı sallamışlar resmen.

Belki de “

Yazının Devamını Oku

Ünlülerin Instagram dellenmeleri

8 Ocak 2025
Seda Sayan’ın, kankası Safiye Soyman dahil birçok kişiyi takipten çıktığı gibi vakalar çok. Bunların kimi profesyonel amaçlarla, kimi de Seda Üren gibi pür çileden çıkma.

Seda Üren yeni yıl temizliği yapmış, kim var, kim yok; bir sürü insanı takipten çıkmış. Söz konusu sosyal medya, özellikle de Instagram olunca, ünlülerin durup durup böyle dellenmeleri oluyor.



Uraz Kaygılaroğlu’nun bir kalemde Engin Öztürk, Aras Bulut İynemli, Kaan Yıldırım, Demet Özdemir gibi arkadaşlarını...
Seda Sayan’ın, kankası Safiye Soyman dahil birçok kişiyi takipten çıktığı gibi vakalar çok.
Bir ünlü, artık bir noktadan sonra sosyal medya hesabını “mahalledeki abla” gibi kullanmaktan vazgeçebilir.
Ona buna laf yetiştiren, “amcamın kızı”, “komşumun gelini” gibi lüzumsuz takipler yapan, ota kuşa like atan amatör gibi kullanmayı bırakabilir.

Yazının Devamını Oku

Yarımada’nın yarısı kime?

7 Ocak 2025
Ferdi Tayfur’un cenazesinde “S...tir” diye bağıran kızı Tuğçe, annesi Necla Nazır ve damadı Muhammet Aydın ısrarla Ferdi Baba’yla küs olmadıklarını söylüyor. Evet canım, küs değiller, sadece mahkemelikler!

Ferdi Baba kızının Tayfur soyadını bile kullanmasını istemiyordu. Defaatle yazdım, “Bu adam zaten hasta, bunlar yüzünden bir şey olacak” diye. Ömrü bu kadarmış.

Fakat “küs olmadıkları” halde hastaneye bile gitmeyen bu insanlar şimdi açıklama üzerine açıklama yapıyor. Yok efendim, hastaneye gitselermiş, hayranları orada da kendilerine kötü davranırlarmış. Yahu ölünün arkasından atmayın bari! Baştan aşağı bahane. Ferdi Baba sizinle barışsa hangi hayranı onu çiğneyip de size fiske vurabilirdi?

Marmaris Manşet gazetesinin haberine göre Ferdi Tayfur’un Adana, İstanbul ve Marmaris’te onlarca evi, villası hatta yarımadası varmış.

Anladınız mı şimdi o cenaze başında küfürleşmenin asıl nedenini?

Çıkın deyin ki:

Mirastan zerre kadar pay istemiyoruz, hiçbir zaman da istemeyeceğiz.

O zaman inanalım samimiyetinize, kaybedilmiş baba üzüntünüze.

Yazının Devamını Oku

Ferdi Baba’dan 7 hayat dersi

4 Ocak 2025
İlk romanı “Paraşütteki Çocuk”u çıkardığı 2017’de tanıştık Ferdi Tayfur’la. Emekli bir arabeskçinin edebiyata merak salması ilginç gelmişti. İşin biraz da mavrasını yaparım niyetiyle atlayıp yanına, Adana’ya gittim. Müdavimi olduğu, çok hürmet gördüğü bir ocakbaşında buluştuk. Daha ilk sorudan anladım, fena yanılmıştım: “Bir de romanım olsun” fantezisi değildi karşımdaki. Hayattan 72 yılda süzüp biriktirdiklerini, mahir bir usta sükunetiyle yavaş yavaş önüme serdi. O heybesindekileri döktükçe ben kendime gelip edebimi topladım. Ve artık köşesine çekilmiş bir bilgeden... “Kardeş” hitabı eşliğinde... Dünyaya, insanlara, şöhrete, paraya, aşka ve vatana dair hayat dersleri dinledim. Aşağıda okuyacaksınız, üzerinde çalıştığını söylediği son bir kitabı daha vardı: “Ve Bitti...” Ömrü vefa etmedi, yayınlayamadı. Okuyamayan biziz tabii. Yoksa o, satırı satırına hepsini yaşamıştı.

KARAKTER

Büyüklük taslamayacaksın

Her zaman şükrederim. Bazıları en ufak bir rahatsızlık yaşayınca isyan eder Tanrı’ya. Bende isyan yok. Olacak olur, onun önüne geçemezsin. İyiyim ben, iyiyim. Asla ummayacağım güzel şeyler geldi başıma. Mutlu oldum ben bu hayatta. Açık konuşmak lazımsa bu kadarını ben de beklemiyordum. Çünkü huyum güzel. Büyüklük taslamadım... Bir de çok çalıştım ben, çok. Albüm, sinema, çok eser verdim. Hep amatör ruhla. Kilyos yolunda çöl sahneleri çektiğimiz bir kumsal vardı. Albümler, filmler rekorlar kırıyor... İnanır mısın, aküleri taşırdım. E bir de o zamanlar yakışıklı gençtim tabii. Demem o ki farkına varılıyorsun güzel insan doğunca...

REKABET

Örnek alacaksın

Müzik değil, sinemaydı benim asıl hayat amacım. Ama tanıdık yok, bildik yok, torpil lazım. Nereden bulacağım, fakir çocuğusun... Zeki Müren’in filmini gördüm: “Beklenen Şarkı”. Baktım hem şarkı söylüyor hem sinemada oynuyor. Zeki Müren! Haa demek ben de yapabilirim bu işi... Örnek aldım. Öyle girdim sinemaya. Sinemanın dört yapraklı yoncası gibi arabeskte de bak, dört: Orhan Abi (Gencebay), Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses ve Ferdi Tayfur... Bu kadar! Çünkü arkadan yenisi gelmiyor. Ama rekabete zamanım yoktu. Yani rakip seçip rekabet etmeye. Bir de dikkat ettiysen bu dört kişi de ayrı ayrı şeylerdi. Sesler, tavırlar farklı... Birbirimize benzemezdik.


Yazının Devamını Oku