Savaş Özbey

Karaböcek kardeşler ve ikinci kuşak

2 Mayıs 2025
Kardeşini affetmezse, ki öyle söylüyor Neşe Karaböcek, anlarım. Burada çok netim. Peki yeğeni? İşte orada kalakaldım.

Neşe Karaböcek ile kardeşi Gülden Karaböcek arasındaki asırlık “enişte” kavgası, Neşe Hanım’ın hayatını yazdığı “İşte Benim Masalım” kitabıyla tekrar su yüzüne çıktı.
Biliyorsunuz, ablasının eşiyle evlenen Gülden Hanım, kamuoyunun gözünde uzun yıllardır mahkûm edilmiş vaziyette.
Hatta vasat bir mekânda sahne aldığı haberler üzerine Demet Akalın bile “Bütün eniştecilerin sonu böyle olsun” demişti. Öyle lanetli/mühürlü bir konu bu.
Neşe Karaböcek’in kitabı üzerine, çok ağır yorumlar aldıklarını anlatan yeğeni, yani Gülden Karaböcek’in kızı Nur Düzgit hem teyzesini yalanladı hem de bir çağrıda bulundu:
“Kötü yorumlar alıyoruz günlerdir. Gülden Hanım kesinlikle açıklama yapmak istemiyor. İki tarafın da yaşamış olduğu üzüntüler, sıkıntılar ve acılar vardır, eminim. Ama iki tarafın da çocukları var ve artık kimse zarar görsün istemiyorum.
Hepimiz yaşını başını almış insanlarız. Neşe Hanım’ın çocukları da öyle.
Umarım bu kitap bir başlangıç olur. Belki iki tarafın da barışma sebebi olur.

Yazının Devamını Oku

Depremi bilen astrolog: Bir sonraki 2030’da

1 Mayıs 2025
Sismoloji bilimi henüz depremin yeri, zamanı ve şiddeti konusunda kesin bilgiler vermekten uzak. Anlı şanlı profesörler bile birbirleriyle anlaşamıyor. Şenerciler (Üşümezsoy), Naciciler (Görür), Celalciler (Şengör) diye bölündük, kime inanacağımızı şaşırdık resmen. Tam da bu sırada “Depremi bilen astrolog” diye haberler okumaya başladım. Bir baktım ki tanıyorum: Can Aydoğmuş. Açtım telefon, sordum...

◊ Tam olarak neyi bildin Can? Ne öngörüp ne söyledin?
- Türkiye’nin astroloji haritasında toprağı temsil eden Satürn çok belirgin konumda. O yüzden Satürn her sıfır dereceye geldiğinde, yani burç değiştirirken deprem oluyor. Bütün depremlerde bu böyle. Satürn 30 Mart’ta ev değiştiriyordu.
Bir de 29 Mart’ta tutulma olacaktı. Türkiye’nin toprak evini ilgilendiren bir tutulma. O yüzden 29 Mart itibarıyla “25 gün içinde deprem olacak” dedim.



◊ Yüzlerce astrolog var. Her biri bir hafta seçip söylese, birinden biri mutlaka tutacak...
- Şimdiye kadar sayısız öngörüm gerçekleşti. Hatta sizin gazetenizde “Her şeyi bilen adam Can Aydoğmuş” başlığıyla haberim bile çıktı.

Yazının Devamını Oku

Hayvanseverliğin sınırı nerede başlar?

30 Nisan 2025
Survivor ünlüsü Aleyna Kalaycıoğlu köpeği yüzünden taksiciyle karakolluk olmuş. Hem hayvansever hem de sürekli taksi mağduriyeti yaşayan bir İstanbullu olarak habere iki kez dikkat kesildim haliyle:

Aleyna Hanım köpeğiyle taksiye biniyor.

Tahminim, küçük cins bir süs köpeği olduğu.

Şoför, “Köpeğini alamam, in” diyor.

Aleyna inmiyor. Karakola çekmesini söylüyor. Adam da onu o şekilde karakola götürüyor...

Aleyna da durumu sosyal medyadan herkese duyuruyor.

İyi de...

Burada taksici haklı.

Bakın, İstanbul’da bu çok nadir rastlanan bir durum, es geçmeyip tadını çıkaralım.

Yazının Devamını Oku

Tarafını seç: Çağla mı, Alişan mı?

29 Nisan 2025
Çağla Şıkel’in birkaç kuruyemiş ve birkaç haptan oluşan kahvaltısı öyle gündem olmuştu ki en sonunda açıklama yapmak zorunda kalmıştı: “Sanki kurbağa bacağı yedim. Bir önceki gece geç yedim, ertesi gün kahvaltıyı geçiştirdim...”

Yakın arkadaşı Alişan, sabah saatlerinde bir kavurmacıya gidip, Çağla’ya mesaj paylaştı:
“Geçen gün bir kahvaltı paylaşmıştın. Sakarya, Adapazarı’ndayım. Saat 9 şu anda. Kahvaltımı kavurmayla yapıyorum. Ne dersin; sağlıklı mı?”



Sosyal medyayı da aldı bir tartışma: “Kahvaltı hafif ve hızlı olur” diyen de var, “Hızlı kahvaltı eden boşuna yaşıyor” diyen de var.
Bir tarafta da benim gibi üç öğün kahvaltı etse asla sıkılmayacaklar... Türkiye gibi bir kahvaltı cennetinde doğduğu için çok şanslı olanlar.
İsraf falan tamam ama serpmeye, açık büfeye karşı çıkıyorlar ya...

Yazının Devamını Oku

Nerede, ne yaparken yakalandınız?

25 Nisan 2025
İnsanların anlatmayı en sevdiği şey bu: “Tam mutfakta tepsiyi koyuyordum... Çocuğu kaptığım gibi fırlamışım!” Nerede, nasıl yakalandığını anlatmak, bir çeşit terapi gibi. Depremin şiddeti, hissedilen şiddeti gibi bilgileri karşı tarafa daha kolay aktarıyor.

O zaman ben de nasıl yakalandığımdan başlayayım: Evde, bir görüntülü konuşma sırasında. Önce karşılıklı bir teyitleşme zorunluluğu hissediyorsunuz: “Deprem oluyor!” “Evet, deprem oluyor...”
Sonra karşınızdakinden utandığınız için sakin ve bilinçli görünmeye çalışıyorsunuz. Sonra da kendimi Fransız balkonun tutamacında buldum. Bir bacağım içeride. Bir bacağım dışarıda. Bizim bina yıkılırsa yan binaya atlayacağım, o yıkılırsa bizim katta kalacağım...
O anda aklıma geldi bu balkon çözümü. Daha önce hiç düşünmemiştim. Çünkü bir kez daha kanıtlandı ki deprem sırasında telefon kap, anahtar kap, kendini merdivenlere at, o panikte, kalabalıkta çarpa çarpa katları in, binadan uzaklaş... Ohoo o enkaz altındasın.
O sırada sokakta...
Deprem gündüz gözüyle olduğu için genel olarak ikiye ayrılıyoruz: Bina içinde yakalananlar ve sokakta yakalananlar. Sokaktakiler daha az hissetmiş, daha az travmalı. Asıl sarsılanlar benim gibi bina içinde olanlar. Vapurdakiler hiç duymamış.
Tek iyi yanı: Küsler barıştı.

Yazının Devamını Oku

Hepimiz korkuyoruz

24 Nisan 2025
Herkesi derinden sarsan iki küçük çocuk cinayeti yaşadık: Narin Güran ile Mattia Ahmet Minguzzi. Sarsıldık çünkü çocukların ölümüne üzüldüğümüz kadar, yaşadığımız dünyanın korkutuculuğunu da yüzümüze vuruyorlar.

14 yaşında, kuzu gibi bir çocuktu Mattia Ahmet Minguzzi. Hatta bir gözünde kuzu gibi bir karası vardı. Hayat doluydu. Kadıköy salı pazarına kaykay malzemesi almaya gitmişti. Durduk yere, hiç tanımadığı başka çocuklar tarafından bıçaklanıp tekmelenerek, korkunç şekilde öldürüldü.
Daha da korkuncu şu: Birileri katilleri koruyordu. Cinayeti kınayan bir başka genç darp edildi. Anne-babaya olayın peşini bırakması için tehditler geldi.
Duruşma günü Mattia Ahmet’in mezarı tahrip edildi. Aileyi televizyona çıkarmak isteyen gazetecilere tehditler gitti.
Anne Türk, baba İtalyan. Onların yerine kendimi koyuyorum da...
Nasıl büyük bir çaresizlik!
Hem evladınız katlediliyor hem de hakkını aramamanız için çeşitli tehditlerle karşılaşıyorsunuz.
Neyse ki kamuoyu duyarlılık gösterdi. Destek için duruşmaya katılan sanatçılar oldu.

Yazının Devamını Oku

Özgüven mi, şov çabası mı?

23 Nisan 2025
Hadise’nin, eski sevgilisi Kaan Yıldırım’ın eşi Pınar Deniz’le ilgili çıkışı sosyal medyanın gündeminde. Kimine göre bu bir özgüven göstergesi. Ama madalyonun bir de öbür yüzü var...

Hadise, jüri üyeliği yaptığı “O Ses Türkiye”de yarışmacılardan birini eski sevgilisi Kaan Yıldırım’ın eşi Pınar Deniz’e benzetti:

“Çok güzelsin. Ayrıca kime benziyorsun biliyor musun? Kendisini de çok beğenirim, Pınar Deniz’i andırıyorsun...

Hadise ve Kaan Yıldırım 2020’de 10 ay süren bir aşk yaşayıp ayrılmışlardı.

Çiftin bu ayrılığı, Hadise’nin Reza Zarrab ile yasak aşk iddialarının ardından gelmişti.

Hadise’nin bu çıkışı, kimine göre Pınar&Kaan çiftine komplekssiz bir şekilde zeytin dalı uzatmak anlamına geliyor. Bir nevi, “Geçmiş bitmiş bu ilişkiyle ilgili benim bir derdim, problemim yok” mesajı...

Kimine göreyse yarışmacı hiçbir şekilde Pınar Deniz’e benzememesine rağmen durduk yere yapılan bir özgüven şovu.

Bana kalırsa da yarışmacı Pınar Deniz’i andırıyor. Benzer gözler, benzer gülüş, benzer yuvarlak yüz hatları...

Hadise’ye hakikaten de Pınar Deniz’i çağrıştırmış olabilir.

Yazının Devamını Oku

Takma kafana tokadan başka

22 Nisan 2025
Ünlüler manyak mıknatısı gibi. Televizyondan, şuradan buradan görüp kafayı onlara takıyorlar. Peki kendileri sütten çıkmış ak kaşık mı? Ne zırvalıklar, ne manyaklıklar! Son örnekler Sibel Can’a gönderilen bıçak ve Ümit Güneş’in durdurulamayan hırsızlık takıntısı.

Ünlüler ve takıntılı hayranları

Bu işin dünyadaki zirvesi, takıntılı bir hayranı tarafından sokak ortasında öldürülen John Lennon’dı. Beatles grubunun kurucusu öldürülmeden birkaç saat önce bu hayranına bilmeden imza da vermişti.
Takıntılı hayran meselesi bizde de çok. Serenay Sarıkaya’nın arabasını tekmeleyen mi ararsın, Teoman’ın soyadını bile alıp “Cumartesi evde ol, geleceğim” diye mesaj atan mı... En son Sibel Can’a bıçak gönderen biri ortaya çıktı. Can’ın evine gönderilen bıçaklı kolide kendisi için paçalı don, kızı için elbise ve lokum bile varmış. Düşünsenize, takıntılı bir adam var ve kızınızın lokum sevdiğine kadar biliyor. Mektubunda “Lütfen çocuklarıma iyi bak karıcığım. Az kaldı, geleceğim. Melisa lokumu çok seviyor diye ona lokum aldım” falan diyor.
Verebileceği huzursuzluğu düşünsenize.
Bir başka örnek de 6 yıldır takıntılı hayranıyla uğraşan Tan Taşçı. En son yine bir ay uzaklaştırma kararı aldırmak zorunda kaldı.
Teoman haklı, bunlara “takıntılı hayran” dememek lazım. Bildiğimiz “sapık” işte. Zaten ruhsal sorunları var, TV’de birini görüyor, kafayı ona takıyor. Ünlüler bu anlamda “manyak mıknatısı” gibi çalışıyor.

Ünlüler ve kendi takıntıları

Hayranları takıntılı da, ünlüler sütten çıkmış ak kaşık mı?

Yazının Devamını Oku