Memet Eser

Kız çocuklarının sağlık yardımları

23 Şubat 2009
"Sosyal güvenlik reformu" ile genel sağlık sigortalılarının "Bakmakla yükümlü oldukları kimselerin" kapsamında önemli değişiklikler oldu. Bu durum, özellikle kız çocukları açısından, bazı hak kayıplarını getirmektedir. Hak kayıpları için yumuşak bir geçiş süreci öngörüldü. Bu süreçteki uygulamaları SGK, zaman zaman hak sahibi kız çocukları aleyhine yorumlamaktadır. Yazımızda bu konulara açıklık getirmeye çalıştık... Her genel sağlık sigortalısının eşi ve çocukları sağlık hak sahibi değil

Yeni dönemde de genel sağlık sigortalısının eşi, çocukları, anne ve babası bakmakla yükümlü olduğu kimselerdir. Ancak, her GSS’linin eşi, çocukları sağlık hak sahibi olamıyor. Türkiye’de oturan, ailedeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olanlarla vatansız ve sığınmacılar kendileri zorunlu GSS’li olurken, eş ve çocukları bakmakla yükümlü olanlar kapsamına alınmadı. Bunların eş ve çocukları, GSS’li olacak ve adlarına prim ödenerek sağlık yardımı alabilecekler.

Şimdi kimler sağlık hak sahibidir

Ayrıca GSS’linin sosyal sigortalı sayılmayan veya isteğe bağlı sigortalı olmayan, gelir veya aylık bağlanmamış olan; a)Eşi, b)18 yaşını, lise ve dengi öğrenim veya aday çıraklık ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde mesleki eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocuklarıyla yaşına bakılmaksızın malul, evli olmayan çocukları, c) Geçimini sigortalının sağladığı kurumca belirlenen kriterlere göre tespit edilen ana ve babası,bakmakla yükümlü olunan kimse sağlık hak sahibidir.

Tedavi yardımları reform öncesi kanunlara göre sağlananların durumu

İlgili kanunları gereği tedavi yardımları karşılanan kişiler, Ekim 2008 itibariyle işlem gerekmeden GSS’li veya bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılmıştır. Belirtelim ki, "sosyal güvenlik reformu" yürürlüğe girdiği tarihte (Ekim/2008) ilgili kanunlar gereği bakmakla yükümlü olunan kız çocukları da durumlarını koruyor.

Ekim / 2008’den önce sigortalılığı sona erenler ve bakmakla yükümlü oldukları sağlık yardımı alabilecek mi

Yeni dönemde sağlık yardımı alabilmek için genel kural, sağlık tesisine başvurulan tarihten önceki bir yıllık sürede GSS’linin 30 gününün bulunmasıdır. Sigortalılığı Ekim / 2008’den önce bitenler sağlık yardımı alamayacak mı? Bunların prim gün sayısına göre kazanılmış hakları Ekim/2008 ve sonrasında da sürecek. Örneğin; bu durumdaki eski SSK sigortalısının 120 günü varsa, daha 25 Şubat 2009 tarihine ve eski Bağ-Kur sigortalısının da diyelim 240 günü varsa 90 gün sağlık yardımı almaya devam edecekler.

Çalıştığı için kendi üzerinden sağlık yardımı alan ve işten ayrılan, yine de anne ve babası üzerinde sağlık hak sahibi olur mu

Kız çocuk işçi olarak ya da bağımsız olarak kendi işinde çalışmasından dolayı Ekim/2008’den önce anne ve babası üzerinden sağlık hak sahipliği sona ermiş olabilir. Ekim/2008’den önce SSK ya da Bağ-Kur sigortalılığına son vermişse bu tarihten sonra SSK’lı ise daha 6 ay ve Bağ-Kur’lu ise de daha 90 gün kendi üzerinden sağlık hizmeti alabilecek.Bununla birlikte, Ekim/2008’den önce sigortalılık niteliği sona eren kız çocuk, belirtilen sürelerde de kendi üzerinden sağlık yardımı aldıktan sonra/bu sürelerin bitiminde; zorunlu ve isteğe bağlı sigortalı olmayıp evli de değilse, yaşı kaç olursa olsun bakmakla yükümlü olunan kişi olarak anne ve babasından dolayı sağlık hizmeti alabilecek.

Ekim 2008 itibariyle 18 yaşını dolduran kız çocukları yine de sağlık yardımı alacak mı

Ekim 2008 öncesi ilgili kanunlar gereği anne ya da babası üzerinden sağlık yardımı alan kız çocukları bu tarihten itibaren de sağlık yardımı alabilecek. Ancak, bu durumdaki kız çocukların durumlarında değişiklik olduğunda, yani evlendiğinde, boşandığında, işe girdiğinde ya da eşin vefatıyla dul kaldığında, sağlık hizmetlerinden yararlanma koşulları yeni kanuna göre belirlenecek. Örneğin, 30 Eylül 2008’den önce 18 yaşından küçük olan kız çocukları, 1 Ekim 2008’den sonra 18 yaşını, lisede okuyorsa 20 ve üniversitede okuyorsa 25 yaşını doldursalar bile, durumlarında değişiklik olmadığı sürece sağlık yardımı almaya devam edecektir.

Kız çocuğun değil de anne ya da babasının durumunda değişiklik olması sonucu etkiler mi

Ekim 2008’den önce sigortalılığı sona eren bir kimsenin(anne ya da baba), bu tarihten sonra yeniden sigortalı çalışması durumunda, Ekim 2008’den önce yaşı diyelim 30 da olsa, bakmakla yükümlü kız çocuğunun durumunda değişiklik olmaması şartıyla hak sahipliği devam edecektir. Belirtelim ki, burada sigortalının değil, bakmakla yükümlü olunan kız çocuğunun durumunda değişiklik olup olmadığına bakılacaktır. Örneğin, 17 Ocak 2008’de sigortalılığı sona ermiş birisinin, bakmakla yükümlü olduğu 28 yaşındaki kız çocuğunun, sigortalı tekrar 27 Ekim 2008 tarihinde çalışmaya başlaması halinde, sağlık hak sahipliği devam edecektir.

Ekim 2008’den önce sağlık hak sahibi olduğu halde sağlık yardımı almayan kız çocuk 2008 / Ekim’den itibaren sağlık yardımı alabilecek mi

Ekim 2008’den önceki sosyal sigorta kanunlarına göre, bakmakla yükümlü kişi olup da sağlık hak sahipliği oluşturulmamış ve dolayısıyla sağlık hizmetini anne ya da babası üzerinden almamış olan kız çocukları, durumlarında değişiklik olmaması şartıyla(evlenmemek, işe girmemek gibi) Ekim 2008’den sonra da SGK’ye başvurup sağlık hak sahipliklerini oluşturabilir. Örneğin, 25 Mayıs 2008’de boşanmış olan kız çocuk, 1 Ekim 2008’den sonra herhangi bir tarihte müracaat ettiğinde, bu tarihten sonra da durumunda değişiklik yoksa, babası ya da annesi üzerinden sağlık yardımı alabilecektir.

Ekim 2008’den sonra durumları değişen kız çocukları

Bu durumda olanlar, yani daha önce annesi ya da babası üzerinden sağlık yardımı alan kız çocuklar, Ekim 2008’den sonra çalışmaya başlar ya da evlenirlerse, yani durumlarında değişiklik olursa, yeni kanun hükümlerine göre sağlık yardımı alabilecek. Örneğin, anne ya da babası üzerinden sağlık yardımı alan ve 9 Ocak 2009’da çalışmaya başlayan 32 yaşındaki kız çocuğun aynı tarih itibariyle sağlık hak sahipliği sona erecektir. Bu kız çocuk, 23 Şubat 2008’de işten ayrıldığında tekrardan bakmakla yükümlü olunan kimse sayılmayacak ve 5510 Sayılı Kanun uyarınca sağlık primini kendisi ödemesi halinde sağlık yardımı alabilecek.
Yazının Devamını Oku

Doğum parası üzerine

16 Şubat 2009
Ekonomik kriz, işten çıkarmalar, ücretsiz izin vs. derken geçim derdi ücretli çalışanları yeni arayışlara yöneltiyor. Daha doğrusu varolan haklarını daha iyi öğrenme ve alma taleplerinde artışlar oluyor.

Bize de bu kapsamda birçok soru geliyor. Bunlardan özellikle analık/doğum parası ile ilgili olanlarına açıklık getirmeye çalışalım.

Doğum parasını kimler alabiliyor

Ekim 2008’den sonra, doğum parasını teknik adıyla "analık ödeneğini" hem eski SSK’lılar hem de şirket ortağı olanları hariç eski Bağ-Kur’lular alabilecek. Zaten, işyerlerinde hizmet sözleşmesi ile çalışan yani yeni kanun ile "4/b" statüsünde (eski SSK sigortalıları) sayılanlar bundan yararlanıyorlardı ve yararlanmaya devam edecekler. Yenilik, bağımsız olarak çalışan ve yani kanun ile "4/b" statüsünde sigortalı sayılanlarda bundan yararlanabilecek. Bir başka söyleyişle eski Bağ-Kur sigortalıları. Ancak, bunlardan şirket ortağı olmaları sebebiyle sigortalı sayılanlar, doğum yaptıklarında analık parası alamayacaklar. Yani, serbest meslek kazancı sebebiyle gelir vergisi mükellefi eczacı veya mali müşavir sigortalı Ayşe T. Hanım, doğum parası alabilecektir. Ama, şirket ortaklığı sebebiyle sigortalı olan Ayşe K. Hanım doğum parası alamayacaktır.

Doğum parası için aranan temel şart

Belirtilen kapsamdaki sigortalı kadınların analık parası alabilmeleri için arana temel şart, doğumdan önceki bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş/ödenmiş olmasıdır. Anlaşılacağı üzere doğumdan önceki bir yılda 90 gün gerekmektedir. Belirtelim ki bu süre "bir takvim yılı" değildir.Bağımsız çalışanlar için ek bir şartın daha yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda olanlara, analık halinde geçici iş göremezlik ödeneği, genel sağlık sigortası dahil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şartıyla ödenir.

Sigortalılık sona

erdiğinde doğum parası verilir mi?

Şüphesiz analık parası kadın işçilere/sigortalılara verilecektir. Yani, sigortalılık niteliği devam edenlere. Ancak, burada aranılan, doğum yapılan tarihte sigortalılık niteliğinin devam etmesi değildir!

Analık hali, kadın işçinin gebelik halini de kapsamaktadır. Dolayısıyla, önemli olan doğum öncesi 8 ya da 10 haftalık sürede yani gebelik istirahatinin başladığı tarihte sigortalılık niteliğinin devam etmesidir. Yoksa, doğum öncesi istirahat süresi içinde hizmet akdinin sona ermiş olması analık parası ödenmesine engel değildir. Başka bir söyleyişle, kadın işçinin doğum öncesi 8 ya da 10 haftalık istirahat süresi içinde herhangi bir sebeple hizmet akdi sona ermiş olsa dahi kendisine doğum öncesi ve doğum sonrası istirahatlara ait geçici iş göremezlik ödeneği/analık parası eksiksiz ödenmek durumundadır.

Doğum parasının verileceği süre

Doğum parası, doğumdan önceki ve sonraki 8’er haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye iki haftalık süre ilave edilerek sigortalıların çalışmadığı her gün için verilmektedir. Belirtelim ki, bu süre hiçbir biçimde düşürülemeyecektir. Bazen, işverenler doğum yapan işçisine rızaen/işyeri geleneği olarak çalışmadığı sürelerin ücretini yine de ödemektedir. Belirtelim ki, işçiye bu şekilde ücretinin ödenmiş olması, onun çalıştığı anlamına gelmez ve SGK analık parasını yine de ödemek zorundadır.
Yazının Devamını Oku

Şubat ayı sigorta gün sayısı hesabı

9 Şubat 2009
ŞUBAT ayının 28 gün ve 29 gün çektiği hepimizin malumu. Bu yıl 28 çekiyor. Şubat ayının 30 günün altında gün çekmesi iş ve sosyal güvenlik hukuku açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle günlük ücretle ya da günlük asgari ücretle çalışanların ücretlerinin hesaplanması ve sigortalı bildirimlerinde bu ay için sorunlar yaşanmakta. Uygulayıcılar tereddütler yaşamakta. Hele bu ay içinde işe girilmiş ya da bu ay içinde istirahat raporu veya ücretsiz izin kullanılmış ise konu büsbütün karışmaktadır.

Şubat ayında işçinin ücreti

Günlük ücretle çalışan işçilere şubat ayında fiilen kaç gün çalışmış

iseler o kadar gün üzerinden ücret tahakkuk ettirilip ödenecek. Diyelim, 2009/Şubat ayında günlük asgari ücretle eksiksiz çalışmış işçinin ücreti (22.20x28=621.6 TL) ödenecektir. Denilebilir ki, asgari ücret halihazırda aylık 666 TL ve biz bunun altında ödeme yapıyoruz, yasaya aykırı olmayacak mı? Hayır, bir sorun yok. Şöyle, bu noktada karışıklığa neden olan asgari ücretin aylık olarak belirlendiğinin zannedilmesidir. Oysa öyle değil; asgari ücret günlük belirlenir ve Resmi Gazetede de günlük tutar olarak yayınlanır. Dolayısıyla, 3 gün çalışan birisi "3 günlük asgari ücret" hak eder, 30 gün çalışanlar da "30 günlük asgari ücret" hak eder.

Sigorta bildirimi nasıl olacak

Aynı işçinin 2009/Şubat ayındaki SGK’ya bildirimi ise 30 gün üzerinden yapılacak. Bunun sebebi, sosyal sigorta hukukunda bir ayın 30 gün sayılmasından kaynaklanıyor. Şubat ayında işçi fiilen 28 gün çalışsa bile 30 gün üzerinden SGK’ya bildirilecek. Ancak, bu nokta da şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: Sigorta bildirimin günlük kazanç alt sınırı günlük asgari ücret olup, şubat ayı 28 gün çekince bu tutar aylık 621.6 TL olmayacak. Kanun gereği sigorta uygulamasında aylık gün sayısı 30 olacağı için (30x22.20=666 TL) üzerinden prim hesaplanarak Kuruma ödenecek. Şu halde, şubat ayında işveren işçisine gerçekte 621.6 TL ödediği halde, bu işçinin sigorta primini 666 TL üzerinden ödeyecek. İki günlük farkın primi de işverenden tahsil edilmiş olacak.

İşçi şubat ayı içinde işe başlar ya da rapor alırsa

Şubat ayı içinde işçi işe başladığında sigorta gününün kaç gün olacağı diğer bir sorun olarak uygulamada karşımıza çıkmakta. Diyelim, işçi 15 Şubat 2009’da işe başladı. Şu halde bunun sigorta günü kaç olacak. Böylesi bir durumda yapılması gereken, parmak hesabı ile ay sonuna kadar kaç gün çalışmış olduğunun tespitidir. Buna göre, bu işçi şubat ayında (28-14=14) kıst gün üzerinden sigortalı bildirilecektir. Öte yandan, öteden beri işyerinin çalışanı olan işçi, şubat ayı içinde ücretsiz izin kullanırsa ya da istirahat raporu alırsa sigorta günü kaç olacaktır. Bunun hesabında ise farklı bir yöntem uygulanacaktır. Diyelim, 2009/Şubat ayında işçi 10 gün rapor aldı ise, SGK’ya yapılacak olan sigorta bildirim gün sayısı (28-10=18) şeklinde yapılacaktır. Burada yer verdiğimiz örnek günlük ücretle (günlük asgari ücretle) çalışan işçi için yapılmıştır. İşçinin yevmiyeli değil de aylık ücretle (maktu aylık ücretle) çalışması durumunda hesap farklı olacaktır. Şöyle; 2009/Şubat ayı içinde 10 gün rapor alan aylık ücretli işçinin gün sayısı ise (30-10=20) gün olacaktır.
Yazının Devamını Oku

İsteğe bağlı sigorta için gün şartı yok

2 Şubat 2009
EKİM 2008’den itibaren isteğe bağlı sigorta şartları tamamıyla değişmiş bulunmaktadır. Eskiden, ancak zorunlu sigortalı olarak çalışmayanlar isteğe bağlı sigortaya girebilirken, yeni uygulamada bu zorunluluk kaldırılmıştır. Yani zorunlu sigortalılar da isteğe bağlı prim ödeyebiliyor. Dahası, eskiden SSK isteğe bağlı sigortaya girerken aranan en az 1080 gün prim ödenmiş olması şartı yeni dönemde aranmıyor.

İsteğe bağlı sigortanın şartları neler olacak

1. Temel şart, isteğe bağlı sigortaya girecek kişinin Türkiye’de ikamet ediyor olması. Türk vatandaşı olması da şart değil. Türkiye’de ikamet eden yabancılar da isteğe bağlı sigortaya girebilir.

2. Zorunlu sigortaya tabi olacak şekilde çalışmıyor olması gerekmektedir.

3. Dahası, zorunlu sigortalı olarak çalışmalarına rağmen, ay içerisinde 30 günden az çalışan (kısmi süreli çalışanlar) ya da tam gün çalışmayanlar da isteğe bağlı sigortalı olabilecek. Böylece, kısmi süreli olarak çalıştıklarından aylık sigorta günleri, diyelim 10 gün, 15 gün olanlar isteğe bağlı sigorta primi ödeyerek sigorta günlerini 30’a tamamlayabilecekler.

4. 18 yaşını doldurmuş olmaları gerekiyor.

5. Kendi sigortalılığı nedeniyle emekli aylığı bağlanmamış olması gerekiyor. Şu halde, uğradığı iş kazasından ötürü "gelir bağlanmış" olan kimseler isteğe bağlı sigortaya girebilecekler.

6. İsteğe bağlı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma başvuruda bulunmak gerekmektedir.

İsteğe bağlı sigortalılar hangi primleri ödeyecek

Hem emeklilik primi hem de genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. Prim oranı ise, kendilerinin seçeceği matrahın %32’si olacaktır. Bunun %20’si malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, %12’si de genel sağlık sigortası primidir. Şüphesiz seçilecek olan matrah prime esas kazancın aylık alt ve üst sınırları arasında kalacaktır.

İsteğe bağlı sigortalılar sağlık yardımı alabiliyor

Genel sağlık sigortası primi de ödeyecekleri için kendileri üzerinden sağlık yardımı alabilecekler. Belirtelim ki, bugün için eşi ya da çocukları üzerinden sağlık yardımı alan ve isteğe bağlı sigorta primi ödeyenlere, 1 Ekim 2008 itibariyle seçim hakkı da tanınmamıştır. Zorunlu olarak genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir.

GELİR VERGİSİNDEN MUAF OLAN KADINLAR

5510 sayılı Kanunun geçici 16. maddesi ile 01/10/2008 tarihinden önce 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen vergiden muaf işleri hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yaptıklarını ve 01/10/2008 tarihinden sonra da yapmaya devam ettiklerini vergi dairelerinden alacakları yazı ile belgeleyen kadınlar prime esas günlük kazanç alt sınırının on beş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan arttırılmak suretiyle otuz katını geçmemek üzere malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. Ancak sigorta gün sayıları 30 olacaktır.

Gelir vergisinden muaf olması nedeniyle prim ödeyecek kadın sigortalılar, 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesine göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının on beş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan arttırılmak suretiyle otuz katını geçmemek üzere malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. 2009 yılında gün sayısı 16, 2010 yılında 17 olarak alınacak her yıl birer puan artırılacak 2023 ve sonraki yıllarda 30 olarak alınacaktır.

Gelir vergisinden muaf olmaları nedeniyle asgari kazanç üzerinden prim ödemek isteyen kadın sigortalıların vergi dairelerinden alacakları yazılarda 193 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (6) ncı fıkrası kapsamında sayılan işleri 01/10/2008 tarihinden önce yapmaya başladıklarının ve 01/10/2008 tarihinden sonra da yapmaya devam ettiklerinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

İsteğe bağlı sigortanın emekliliğe etkisi

Kanundaki düzenlemeye göre; isteğe bağlı sigorta primi ödenmiş süreler, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulamasında dikkate alınacak ve bu süreler 5510 sayılı Kanunun 4. maddesi birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilecektir.

Bu hüküm birçok isteğe bağlı sigortalının emeklilik planlarını etkileyecektir. Çoğunlukla da olumsuz yönde!

Şöyle; isteğe bağlı sigorta primlerinin Kanunun 4. maddesi birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmesinden kasıt, eski deyimiyle Bağ-Kur kanununa tabi sigortalılık süresi demektir. Evvelden beri Bağ-Kur’lu sayılanların emeklilik haklarını düzenleyen ve 5510 sayılı Kanun ile de yürürlükten kaldırılmayan, yani daha yıllarca uygulanacak olan 1479 sayılı Bağ-Kur kanununun geçici 10. maddesine göre ise kadın sigortalılar 20 tam yıl, erkek sigortalılar ise 25 tam yıl ile emekli olabileceklerdir.

İşte, evvelden beri SSK isteğe bağlı sigortasına girmiş ve eski SSK kanununa göre diyelim, 5500 gün ile emekli olacağını hesap eden bir isteğe bağlı sigortalı, 1 Ekim 2008’den itibaren ödeyeceği primleri eski Bağ-Kur kanunu kapsamında sayılacağından, bu tarihten itibaren 3,5 yıldan daha fazla süre sigortada kalır ise 7200 ya da 9000 gün sayısı ile emekli olma zorunluluğu olacak.

Dolayısıyla, 1 Ekim 2008’den sonra da isteğe bağlı sigortalılıklarını devam ettirecek olanların, herhangi bir sürprizle karşılaşmamaları için durumlarını gözden geçirmeleri ve ona göre hareket etmekleri yararlarına olacaktır.

Emekli sandığı isteğe bağlı iştirakçiliği de devam ediyor

Buna göre, 5434 sayılı Kanunun mülga 12. maddesine göre isteğe bağlı sigorta primi ödenerek Emekli Sandığı Mevzuatına göre emekli olunabilecektir. Şöyle; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak en az 10 yıl çalıştıktan sonra, memurluktan çıkarılmış olanlar ile herhangi bir nedenle memurluktan ayrılmış olanlar, memurluktan ayrıldıkları tarihten itibaren altı ay içinde yazılı olarak sandığa başvurmaları ve emeklilik keseneği ve kurum karşılıklarını ait olduğu ay içinde sandık hesabına yatırmaları şartıyla başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren sandıkla ilgilendirilirler.

Bu kapsamda olanlar, illerdeki sosyal güvenlik il müdürlüklerine değil de; 5434 sayılı Kanunun mülga 12 nci maddesi uyarınca isteğe bağlı iştirakçilik başvuruları, "Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı Milli Müdafaa Cad. No: 24 Bakanlıklar/ANKARA" adresine yapılacaktır.
Yazının Devamını Oku

Krize çözüm(!): Kısa çalışma ödeneği

26 Ocak 2009
KONU daha önce İş Kanunu’nda düzenlenmişti. Ancak, 2007 ortalarında İş Kanunu’nun ilgili hükmü (md.62) iptal edildi ve İşsizlik Sigortası Kanunu’nda (ek 2.md) düzenlendi. Bu değişikliğin amacı ise, kısa çalışma ödeneğinden sadece İş Kanunu kapsamındaki "işçiler" değil, hizmet akdi ile çalışan bütün "sigortalıların" yararlanabilmesini sağlamak olarak açıklanmıştı.

Öyle mi oldu, hayır. Kanuna rağmen çıkarılan yönetmelik yine sadece işçiler için düzenleni. Aşağıda açıklayacağız.. Ama ynetmeliği hazırlayanlar sanırım "sigortalı" ile "işçi" kavramlarını aynı zannediyor! Ancak değil! Dolayısıyla bir düzeltme daha gerekecek gibi...

Kısa çalışmanın kapsamı

Kısa çalışmayla kastedilen şu: En fazla üç ay; işyerinde uygulanan çalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir azaltılması veya en az dört hafta işyerindeki faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulmasıdır...

İşyerinde kısa çalışma uygulayacak işverenin bu durumu önceden ilgili makamlara bildirmesi gerekmektedir. Buna göre, genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerinde kısa çalışmayı talep eden işveren, ilgili İŞKUR Müdürlüğü’ne, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya yazılı bildirimde bulunur.

Talebin değerlendirilmesi

İşverence yapılan başvuruyu önce İŞKUR inceler. Ancak İŞKUR, konuyu sadece sebep ve şekil şartlarına uygunluk açısından değerlendirir.

Belirtelim ki, esas olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin incelemesidir. Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle yapılan başvuruların uygunluk tespitini iş müfettişleri ivedilikle yapar. Talebin uygun bulunması halinde kısa çalışmanın başlama ve bitiş tarihleriyle diğer hususlar iş müfettişince düzenlenen rapor ekinde yazılı olarak İŞKUR’a gönderilir.

İnceleme sonucu İŞKUR işverene, işveren de varsa toplu iş sözleşmesine taraf işçi sendikasına ve işyerinde yazılı ilan işçilere bildirir.

Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşulları

Hizmet sözleşmesi ile çalışan sigortalılarla banka çalışanları sandıkları üyelerinin (506 geçici 20. kapsamında olanlar) kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmesi için;

a) İşverenin kısa çalışma talebinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca uygun bulunması,

b) Sigortalının kısa çalışmanın başladığı tarihte, İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre çalışma süreleri ve işsizlik sigortası primi ödeme gün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanmış olması,

c) Kısa çalışma ödeneği talebinde bulunması.

Anlaşılacağı üzere talep ve uygunluktan başka, sigortalıların da son üç yılda en az 600 günlerinin bulunması gerekmektedir.

Kısa çalışma ödeneğinin miktarı

Sigortalıya verilecek, günlük kısa çalışma ödeneğinin miktarı, işsizlik ödeneği kadardır. Yani, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde 40’ıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80’ini geçemez.

Ödeneğin verilmesi

Ödeneğin süresi üç ayı aşmamak kaydıyla kısa çalışma süresi kadardır. Ödeneğin süresi; herhalde hak edilen işsizlik ödeneği süresini aşamaz. Kısa çalışma ödeneği, işyerinde uygulanan haftalık çalışma süresini tamamlayacak şekilde çalışılmayan süreler için verilir. İŞKUR, sigortalıların başvurusunu, izleyen ayın sonuna kadar sonuçlandırır. Kısa çalışma ödeneği, sigortalının kendisine, aylık olarak her ayın sonunda ödenir. Kısa çalışma ödeneği nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir veya temlik edilemez.

Kısa çalışma sırasındaki primleri işveren ödemez

Diğer bir olanaksa sigorta primleriyle ilgilidir. Sigortalının kısa çalışma ödeneği aldığı süre için, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereği ödenecek sigorta primi, İşsizlik Sigortası Fonu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na aktarılacaktır.

Kısa çalışma ödeneğinin kesilmesi

Kısa çalışma ödeneği alanların işe girmesi, yaşlılık aylığı almaya başlaması, herhangi bir sebeple silah altına alınması, herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi nedeniyle işinden ayrılması veya geçici iş göremezlik ödeneğinin başlaması halinde kısa çalışma ödeneği kesilir.
Yazının Devamını Oku

Bağ-Kur prim borcu olanlara af!

19 Ocak 2009
BAŞTAN belirtelim, burada sözü edilen Bağ-Kur kaydı olup da bir kısım borçlarını ödemeyen sigortalılardır. Yoksa istisnasız tüm Bağ-Kur sigortalıları değil... Konu, 5510 sayılı "sosyal güvenlik reform yasasının" geçici 17. maddesinde düzenlenmiştir...

Kimler kapsamda

Kapsamdaki sigortalılar hem tarım Bağ-Kur sigortalıları hem de esnaf Bağ-Kur sigortalılarıdır. Yani, 1479 sayılı Kanun ve 2926 sayılı Kanunlara göre bağımsız çalışan sigortalılardan olup Bağ-Kur kaydı/tescili olanlar açıklayacağımız "af" kapsamındalar. Dilerlerse bundan yararlanabilecekler. Belirtelim ki, kapsamdaki sigortalılar ölmüş ise hak sahipleri de varolan borçların silinmesini isteyebilecektir.

Aranan temel şart

Bu şekilde Bağ-Kur kaydı/tescili olan sigortalıların 30 Nisan 2008 tarihi itibariyle beş (5) yılı aşan süreye ilişkin prim borçları silinebilecektir. Diyelim, 5 yıldan daha az süreye ilişkin prim borçları için böyle bir olanaktan yararlanılamayacaktır.

Başvuru süresi var mı?

5510 sayılı Kanunda, belirtilen kişilerin prim borçlarının ödenmesine ilişkin SGK tarafından çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılıklarının durdurulacağı hüküm altına alınmıştır.

Sözü edilen tebliğ, 14 Ocak 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış bulunmaktadır. Şu halde, kapsamdaki borçların 1 Şubat 2009-31 Temmuz 2009 döneminde ödenmemesi halinde sigortalılıkları durdurulacaktır.

Belirtelim ki, bu altı aylık süre beklenmeden de SGK’ya yazılı olarak başvurulup, sigortalılık süresinin durdurulması istenebilecektir.

Borcunu sildirenlerin kaybı olacak mı

Şüphesiz olacak! Prim borcu ödenmeyen süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyecek ve bu sürelere ilişkin prim alacakları SGK tarafından da takip edilmeyecektir.

Sildirilen borcun sonradan ödenmesi mümkün mü

Bu şekilde prim borçlarını ödemeyerek sildirenlerin, prim borcu ödenmeyen süreleri sigortalılık süresinden sayılmayacaktır. Ancak, sigortalı ya da hak sahiplerinin daha sonra müracaatları halinde hesaplanacak borç tutarının tamamının, borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödenmesi durumunda, bu süreler yine de sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir. Dahası, önceki döneme ilişkin 1479 sayılı Kanunun mülga ek 19’uncu maddesine göre talepte bulunarak sigortalılıkları durdurulan sigortalılar ve bunların hak sahiplerinden durdurulan sürelere ait borçlarını ödemek isteyenler de bu olanaktan yararlanabilecektir.

Eksik ödeme geçersiz

Borcunu sildirmekle birlikte sonradan ödemek isteyenlerin, hesaplanan borç tutarının tamamını ödemeleri zorunludur. Prim borcunun tamamının ödenmemesi halinde durdurulan sigortalılık süresi ihya edilmeyecektir. Yapılan kısmi ödenme ise müracaat sahibine iade edilecektir. Ancak, bu durumdaki müracaat sahipleri yeniden SGK’ya müracaat edebileceklerdir.

Borcun silinmesi sonraki sigortalılığa etkili mi

Yukarıdaki gibi, 30 Nisan 2008 itibariyle 5 yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanlar, borçlarını ödemeyip sigortalılıklarını durdurmakla birlikte, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara tabi çalışmaları 30.4.2008 tarihinden sonra da kesintisiz devam ediyor ise sigortalılıkları 1.5.2008 tarihinden itibaren yeniden başlatılacaktır.
Yazının Devamını Oku

SGK olmayan yönetmeliğe göre bilgi isteyecek!

12 Ocak 2009
YENİ sosyal güvenlik uygulamaları oldukça dikkat çekiyor. Kayıtdışı çalışanları tespit etmek adına bir takım idari düzenlemeler yapılıyor. İyiniyetle ve amaca uygun olan bu çalışmalardaki "hatalar" ise şaşırtıyor. Bunlardan birisi de kamu kurumlarını SGK’ya bilgi ve belge vermeye zorunlu kılan tebliğde yapılmış bulunuyor. Dahası, aşağıda açıklayacağımız gibi yürürlükte olmayan yönetmelikten dolayı bilgi isteyen SGK’ya bu bilgi gönderilmez ise, SGK ceza dahi salabilecek. Aziz Nesin’lik bir mevzu...

Kamu kurumları sigortalı bilgilerini SGK’ya göndercek

Bankalar dahil olmak üzere kamu idareleri, SGK tarafından sağlanacak elektronik altyapıdan yararlanmak suretiyle, yine SGK’ce belirlenecek işlemlerde, işlem yaptığı kişilerin sigortalılık bakımından tescilli olup olmadığını kontrol etmek ve sigortasız olduğunu tespit ettiği kişileri, SGK’ya bildirmekle yükümlü kılınmışlardır. Bu yükümlülük yerine getirilmez ise bildirilmeyen her bir kimseden ötürü SGK ilgili kamu idaresine asgari ücretin 1/10’i tutarında para cezası uygulayacaktır.

Bildirme zorunluluğu olan kamu idareleri

SGK, hangi kamu idarelerinin belirtilen bildirme yükümlülüğünü yerine getireceğini ve süreleri bir tebliğ ile belirlemiş bulunmaktadır. Buna göre; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve PTT Genel Müdürlüğü tebliğde sözü edilen mevzuatı uyarınca kendisine başvurup işlem yapan kimselerin sigortalılık durumlarını SGK’ya bildirmek zorundadır.

SGK müdürü ne yapsın sağlık müdürü ne yapsın!

Konu ile ilgili olarak 28 Eylül 2008’de Resmi Gazetede yayımlanan SGK Tebliğinde, Sağlık Bakanlığı’nın yapmakla zorunlu tutulduğu işlemlerden birisi de; 12/5/2003 tarihli ve 25106 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik" gereğince, sağlık il müdürlüklerince verilen işletme ruhsatlarına "işyeri unvanı ve adresi" ile bu merkezlerin denetimleri esnasında buralarda ücretle çalışanlara ait kimlik bilgilerinin de alınarak SGK’ya bildirilmesidir. Şüphesiz bu yapılmadığı vakit aynı şekilde ceza da uygulanacaktır!

SGK müdürlükleri bu belgeleri bekleyip isteyecek de Sağlık Müdürlükleri bu belgeleri gönderebilecek mi! Gönderemez...

Neden mi, çünkü artık ne böyle bir yönetmelik, ne de sözü edilen belgeler Sağlık Müdürlüğü’nde yok...

Şaşırtıcı değil mi!

Şöyle; 15 Şubat 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve aynı tarih itibariyle yürürlüğe giren Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin 39/b. maddesi ile "Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik" yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak varolan güzellik merkezleri 1.1.2010 yılına kadar faaliyette bulunmaya devam edecekler, sonra ya kapanacak ya da kendilerini tıp merkezine dönüştürecekler.

Netice itibariyle "Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik" 15 Şubat 2008’den beri yoktur.

Dahası, SGK Tebliği de Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe de atıfta bulunulmamıştır. Yani, sağlık müdürlükleri açılan ya da ruhsatlandırılan tıp merkezi ve poliklinikler ile ilgili bilgileri SGK’ya göndermek zorunda değildir...

Bu bildirim ne işe yarayacak?

Örneğin; MEB bağlı okullara önemli bir yükümlülük gelmekte. Buna göre; 1.10.2008’den sonra okullara kayıt yaptıran öğrenci velilerinin meslek bilgisi, işyeri ünvanı ve işyeri adres bilgileri okul müdürlüklerince alınarak SGK il müdürlüklerine takip eden ayın 5. iş gününün mesai saati sonuna kadar bildirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, SGK kayıt yaptırıp da bildirilmeyen her bir öğrenci velisi için ayrı ayrı okul müdürlüklerine asgari ücretin 1/10’i oranında idari para cezası uygulayacaktır. SGK ise, bildirilen bu kimseleri kendi kayıtları ile karşılaştıracak sigortasız olanları kapsama alacaktır.

Doğum borçlanmasının doğrusu

Uzun zamandır doğum yapıp da çalışmadan geçirilen sürelerin borçlanılması ile ilgili çok yazıldı çizildi. Öyle ki, doğum yapan kadın sigortalının bu süresini borçlanmasının "aynı" askerlik borçlanması gibi olduğu söylendi. Yurttaşlarımız yersiz beklentiye sokuldu. Kanun, tebliğ derken konu ile ilgili SGK Genelgesi yayımlandı ve konuya açıklık getirildi. Şimdi ya da geçmişte, doğum yapan kadın işçi sigortalının, doğum sonrasında çalışmadığı iki yıla kadar süreyi ve en çok iki çocuk için olmak üzere borçlanabileceği belirtildi. Yani, doğum yapmış sonra da işçi olarak çalışmış olanlar bu haktan yararlanamayacak.
Yazının Devamını Oku

Memurlar da Genel Sağlık Sigortalı oldu

5 Ocak 2009
2008 Ekim ayı başı itibariyle "Sosyal Güvenlik Reformu" devreye girdi. Başımız göğe erdi! Beklenti çok yüksekti. Her şey çok güzel olacaktı. Değil mi ki, 2007 Temmuz ayından itibaren sağlık karnesini alan özel hastanelere bile gitti. Aynen öyle olacaktı! Olmadı... Olmayacak...

Özellikle sağlık alanında "sürprizler" ortaya çıktıkça bu durum daha iyi anlaşılacak.

Süreç nasıl işliyor

"Sosyal Güvenlik Reformunda" memurlar, yeşil kartlılar, geçici köy korucuları, 2022 sayılı Kanuna göre "65 yaş aylığı alanlar" ile "özürlü aylığı" alanlar Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamı dışında bırakıldılar. Bu durum en geç 2010 yılı Ekim ayına kadar sürecek. Bu tarihe kadar kapsama alınmış olacaklar. Başka bir söyleyişle bunlar da külliyen "Genel Sağlık Sigortalısı" olacaklar.

Boşluk dolduruluyor

2010 yılına kadar 5510 sayılı

"Sosyal Güvenlik Reform Kanunu" kapsamında GSS’li sayılmayan memurlar ve diğerleri için bir ara formül bulundu. Öyle ya, işçiler, emekliler katkı payı öderken, memur ve yeşil kartlıların da bunu ödemeleri gerekirdi. O çok sözü edilen "norm ve standart birliğinin" bu noktada da sağlanması lazımdı.

2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu’nun 28. maddesi ile çözüm yolu bulundu. Yukarıda saydığımız grupların da tedavilerde katılım payı ödemesinin yasal dayanağı oluşturuldu ve Maliye Bakanlığı’na bu noktada yetki verildi.

MB yetkisini kullanıyor

Maliye Bakanlığı verilen bu kanuni yetkisini kullanarak konu ile ilgili olarak 3 tebliğ yayımladı. Tebliğler 31 Aralık 2008 tarihli ve 7. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlandı. 1 Ocak 2009’a yetişti yani.

Katılım payı alınacak sağlık hizmetleri

Buna göre, memurlar ve bakmakla yükümlü olduğu kimseler ile sağlık hizmetlerinden yeşil kart ile yararlananlardan;

Hekim ve diş hekimi muayenelerinde,

Protez, ortez ve tıbbi malzeme kullanımlarında,

Yardımcı üreme yöntemi tedavilerinde, katılım payı alınacaktır.

Æ Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesinde katılım payı tutarları

Kapsama dahil kişilerin sağlık kurumlarındaki ayakta tedavilerinde, hekim ve diş hekimi muayenelerinden alınacak katılım payı tutarları şu şekilde olacaktır. Görüleceği üzere işçiler, bağımsız çalışanlar ve emekliler ile aynı tutarların ödenmesi kararlaştırılmıştır.

İkinci basamak resmi sağlık kurumlarında3 TL,

Eğitim ve araştırma hastanelerinde4 TL,

Üniversite hastanelerinde6 TL,

Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında 10 TL,

Birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarında yapılan muayene ile aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde aile hekimi muayenelerinden katılım payı alınmaz.

Muayene katılım paylarının tahsili

Memurların ve bakmakla yükümlü oldukları kimseler muayene katılım payı, çalıştıkları devlet kurumları tarafından çalışanların aylık ve ücretlerinden kesilmek suretiyle tahsil edilir. Yeşil kart verilerek tedavisi sağlanan kişilerin muayene katılım payı ise, reçete ile eczaneye müracaat esnasında kurumla anlaşması olan eczane tarafından hak sahibinden tahsil edilir. Yeşil kart verilen kişilerden eczane tarafından katılım payı olarak tahsil edilen tutar, kurum tarafından eczanenin alacağından mahsup edilir.

Aile hekimi sevk zorunluluğu ertelendi

Aile hekimliğine geçilen tüm illerde aile hekimi sevki olmadan bir üst sağlık kuruluşuna başvurulması halinde SGK sağlık masraflarını karşılamayacaktı. Uygulama 1 Ocak 2009’da başlayacaktı. Ancak, 31 Aralık 2008’de yapılan düzenleme ile uygulama 1 Temmuz 2009’a ertelenmiş bulunuyor. Öte yandan, 1 Kasım 2008’de Isparta, Denizli, Bayburt ve Gümüşhane illerinde başlayan aile hekiminden sevk uygulaması devam edecek. Dahası bu 4 ilde, işçiler, bağımsız çalışanlar ve emeklilerin yanı sıra artık yeşil kartlılar ile devlet memurları da sevk zincirine uyacak.

Tüp Bebek tedavisi katılım payı

Yardımcı üreme yöntemleri için; birinci denemede % 30, ikinci denemede % 25 oranında katılım payı alınacaktır. Yardımcı üreme yöntemi için alınacak katılım payı, yardımcı üreme yöntemi tedavisinin yapıldığı sağlık kurum ve kuruluşu tarafından ilgililerden tahsil edilir, ilgilinin kurumu tarafından sağlık kurum ve kuruluşuna katılım payının tutarı kadar eksik ödeme yapılır.

Tıbbi malzeme katılım payı

Protez, ortez ve tıbbi malzemeler için; memurlar ile hak sahiplerinden % 20 oranında, yeşil kartlılardan ise % 10 oranında katılım payı alınacaktır. Tıbbi malzeme için alınacak katılım payının tutarı tıbbi malzemenin alındığı tarihteki brüt asgari ücretin % 75’ini geçemez. Dahası, % 75’lik üst sınırın hesaplanmasında her bir protez, ortez veya tıbbi malzeme bağımsız olarak/ayrı ayrı değerlendirilecektir. Belirtelim ki, yeşil kartlılar bile bu katılım payını ödeyecekler. Ancak, ödemiş oldukları katılım paylarını, 2009 yılında, talepleri halinde 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümlerine göre kendilerine geri ödenecek.
Yazının Devamını Oku