20 Nisan 2009
Maaştan kesinti olur mu olmaz mı "5510 Sayılı Kanun gereği emekli aylığından kesinti yapılan birinin 1 Ekim 2008’den sahip olduğu çiçekçi dükkanını emekli olan eşine devrettiği takdirde emekli eşinin maaşından kesinti yapılıp yapılmayacağıdır. Emekli Sandığı’na bağlı emekli öğretmen eş çiçekçiyi 20.04.2009’de devralırsa devralanın maaşından kesinti yapılacak mıdır?" ÆE. EROL
Dükkanın devri sürecinde devreden ve devralanın evli olması sonucu etkilememektedir. Eşiniz çiçekçi dükkanını sizden devralınca vergi mükellefi olmaktadır. Vergi mükellefi olunca da 5510 Sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında sigortalı çalışan olarak değerlendirilmektedir. Böyle olunca, nereden emekli aylığı alıyor olursa olsun vergi mükellefi olarak bağımsız çalışmasından ötürü, SGK emekli aylığından destek primi kesmeye başlayacaktır. Kesinti tutarı 2009 yılı için emekli aylığının %13’ü olarak uygulanacaktır.
Sözleşmeye istinaden
bordro düzenlenir mi
"Şirketimiz pazarlama departmanında bir kişi istihdam etmek istiyoruz, fakat bunun devam eden Bağ-Kur sigortası var. Bu nedenle SSK’lı giriş yapamıyoruz, aramızda bir iş sözleşmesi yapsak ve bu sözleşmeye istinaden kendisine bordro düzenlesek, fakat bordro gelir vergisi ve damga vergisi yönünden olsa olur mu, eğer varsa bununla ilgili kanun maddesi belirtebilir misiniz." Æ S. UYKUR
Belirttiğiniz çalışma ilişkisinin kurulmasına herhangi bir yasal engel yok. Bir kimse, vergi mükellefiyeti ya da şirket ortaklığı sebebiyle 5510 Sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında sigortalıyken (eski adıyla Bağ-Kur’lu), bir başka işyerinde hizmet sözleşmesi ile bir fiil çalışıyor olabilir. Bu ikinci durumda da 5510 Sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamında sigortalı sayılır. Bir kimse aynı anda birden fazla sigortalılık statüsünde bulunamayacağına göre bunlardan sadece bir statüde sigortalı sayılacaktır. Buna da sosyal sigortacılıkta "teklik ilkesi" denilmektedir. İşte bu şekilde, bir kimsede aynı anda birden fazla sigortalılık hali söz konusu olur ise, evvela 5510 Sayılı Kanunun 4/c kapsamında sigortalı olup olmadığına bakılır. Yani, çalışan devlet memuru ise evvela bu kapsamda sigortalı sayılır. Diğer statülere itibar edilmez. Sigortalılık halleri birleşen kişi devlet memuru değil ise, hangi sigortalılık ilişkisi daha önce başlamış ise bu sefer de ona öncelik tanınır. Şu halde, bahis konusu kişi Bağ-Kur sigortalısı ise, aynı anda başka bir işyerinde hizmet sözleşmesi ile çalışabilir. Bu durumda Bağ-Kur sigortalılığı devam edecek, hizmet sözleşmesi ile çalışmasından ötürü aldığı ücretinden ise, bordrosunda sadece vergi kesintisi yapılacak sigorta prim kesintisi yapılmayacaktır. Konu 5510 Sayılı Kanunun 45. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Annem, ölüm aylığı
maaşını alabilir mi
"1940 doğumlu babamın zorunlu sigortalı olarak göründüğü süre 297 gündür. 1400 gün de isteğe bağlı ödedi. Toplam olarak 1647 gün sigortası var. 2001’de babam isteğe bağlı olarak ödediği parasını SSK Genel Müdürlüğü’nden 1.000 TL (eski türk parası ile bir milyar olarak) ödendi. Parasını dilekçe ile başvurarak geri talep etti. 20.04.2009 tarihinde ise kanserden vefat etti. Şimdi, annem babamdan ölüm aylığı başvurusunda bulunup yasal hakkı olan ÖLÜM AYLIĞI emekli maaşından faydalanmak istiyor. Ayrıca annem 3 ayda bir yaşlılık maaşı da almaktadır. İzmir SSK Müdürlüğü’ne başvurup görüş aldığım memurlar; çektiğiniz parayı yasal faizi olan %5 ile verip ondan sonra ölüm aylığı bağlanacağını kimi memurlar da çekilen paranın geri ödenmesinin mümkün olmadığını sadece askerlik borçlanmasını yatırıp öyle ölüm aylığı başvurusunda bulunabileceğimizi söylüyorlar" ÆK. KORKMAZ
Mevcut bilgilere göre, SGK’ya başvurarak, babanızın toptan ödeme olarak geri aldığı primlerini tekrar SGK’ya öderseniz yani ihya ederseniz annenize ölüm aylığı bağlanabilir. Zira, ihya ile birlikte (SSK’lılar için) aranan 900 gün şartı gerçekleşmiş oluyor. Borçlanma yapmak ise sizin durumunuz için söz konusu değil. Zira 01.10.2008’den sonra ölümlerde, 900 gün için yapılan askerlik borçlanmaları vb. dikkate alınmaz. Bu arada, annenize babanızdan ölüm aylığı bağlandığında, üç ayda bir aldığı "65 yaş aylığı" kesilecektir. Yapmanız gereken, SGK’ya başvurup 5510 Sayılı Kanunun 36. maddesi son fıkrasına göre işlem yapılmasını talep etmenizdir.
Yazının Devamını Oku 
13 Nisan 2009
ÇALIŞANLARIN yılın belli zamanlarında dinlenmelerinin sağlanması anayasal bir haktır. İş Kanunu kapsamında çalışanlar bu haklarını kullanırken, yani izindeyken çalışmadıkları günlerin ücretini de hak ederler. İş Kanuna göre, yıllık ücretli izin hakkından yararlanılabilmesi için işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olmak gerekmektedir. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez.
İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi;
Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden,
Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden,
Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden, az olamaz. Ancak bu süreler iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleriyle artırılabilir.
Diğer taraftan 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle, 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi 20 günden az olamaz.
Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren toplam 4 güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadır. İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ile hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez. Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez ve işveren tarafından sürekli bir şekilde verilmesi zorunludur. Ancak, yıllık ücretli izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü 10 günden aşağı olmamak üzere en çok 3’e bölünebilir.
İşçi hak kazandığı izni kullanmadığı vakit onun parasını isteyemez. Ancak, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar.
SGK hastalık parasını geri alabilir mi
Sigortalıların hastalıkları halinde aldıkları istirahat süreleri boyunca dinlenmeleri asıldır. İstirahat sürelerinde dinlenip çalışmayacakları için de sigortalılara SGK hastalık parası (geçici iş göremezlik ödeneği) adı altında bir ödeme yapar. Sigortalının bu haktan yararlanabilmesi için, hastalığın başladığı tarihten geriye doğru bir yıl içinde en az 90 sigorta gününün olması gerekmektedir. Hastalık sigortası kapsamında verilecek olan ödeneğin süresi ise istirahat raporunun üçüncü gününden başlamakta, ilk iki gün için ödenek verilmemektedir.
SGK ödenek verirken, bir de işverenden sigortalının işyerinde istirahat süresince "çalışmadığına" dair taahhüt belgesi alır.
Bununla birlikte, işveren istirahatli işçisi işyerinde çalışmasa bile ona ücretini yine de tam olarak öder. İyiniyet kabilinden yapılan ücret ödemesi bazen karışıklığa sebep olmakta; işveren istirahatli işçisine çalışmadığı halde ücret ödeyince sigortasını da tam göstermekte, bu durumda da SGK, işçiden verdiği hastalık parasını geri istemektedir. SGK, sigortalı istirahat döneminde yine tam sigortalı görününce onun "çalıştığını" düşünerek bu yola gitmektedir. Oysa sigortalı "çalışmadan" ücretini almıştır. İşveren de işçisine iyiniyet kabilinden istirahat süresince ücretini ödemiştir. Ücret ödeyince de doğal olarak sigortasını göstermiştir.
Netice itibariyle, istirahatli işçi bu sürenin hastalık parasını SGK’dan alacağı gibi, işvereni de ona "çalışmadığı halde" ücretini tam olarak ödeyebilir. Uygulamanın bu şekilde sürdürülmesine kanuni bir engel bulunmamaktadır.
Yazının Devamını Oku 
6 Nisan 2009
DAHA önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi, ülkemizde emekliler genel olarak hayat şartlarının zorluğu ve emekli aylıklarının düşük olması gibi sebeplerle çalışmalarını sürdürürler. Ancak, anayasal bir hak olarak çalışma hakkı kanunla yasaklanamayacağından, tercih edilen iktisadi ve sosyal politikalara uygun olarak kanunlarla "zorlaştırılabilir".
Bu yollardan birisi de emekli aylığı alanların yeniden çalışmaları için bunlardan sosyal güvenlik destek primi adı altında prim alınmasıdır. Böylece, yurttaşın emekli aylığının kesilmemesi için çalışmaktan vazgeçmesi beklenir.
Örneğin, SGK, emekli olup da işyeri açıp vergi mükellefi olanlar ya da şirket ortağı olarak çalışmaya devam edenlerin, emekli aylıklarından destek primi kesmektedir.
Kesinti ne kadardır
Bu şekilde çalışanların emekli aylıklarından kesilen destek primi oranı genel olarak %15’tir. Ancak, bu orana kademeli bir geçiş sürecinde ulaşılacaktır. Şöyle ki; 2009 yılında bu oran %13, 2010 yılında %14 ve 2011 yılı ve sonrasında da hep %15 olarak uygulanacaktır. Şu halde, diyelim 700 TL emekli aylığı alan bir yurttaşımız, bir şirkete ortak olursa ya da işyeri açıp vergi mükellefi olur ise, 2009 yılında emekli aylığından (700x%13=91 TL) sosyal güvenlik destek primi kesilecektir. Bu kesintiyi SGK kendisi yapacaktır. Emekli aylığı arttıkça kesilecek destek primi ise artacaktır.
Kesintinin üst sınırı yok mu
Örneğin, Emekli Sandığı emeklisi olup 3000 TL emekli aylığı alan bir yurttaşımız şirket ortağı olarak çalışıyor ise, 2009 yılında aylığından kesilecek destek primi tutarı (3000x%13=390 TL) mi olacaktır!
Hayır diyebiliriz.
Çünkü; destek primi olarak emekli aylığından kesilecek tutarın bir üst sınırı vardır. O da; kesilecek destek primi tutarı Bağ-Kur emeklilerine ilgili yılın ocak ayında ödenen en yüksek yaşlılık aylığından alınabilecek sosyal güvenlik destek priminden fazla olamayacağıdır. O da 2009 yılında aylıklardan kesilecek destek primi miktarı 253,43 TL’den fazla olmayacaktır.
Emekli çalışan faaliyetine
ara verirse ne olacak?
Soruyu daha uzun soralım: Emekli olup açtığı işyerinden dolayı vergi mükellefi olan bir yurttaşımız, yılın bütün aylarında faaliyet yürütmüyor ise SGK yine de emekli aylığından kesinti yapmaya devam edecek mi?
Bu durumda, vergi mükellefiyeti sona ermediği müddetçe SGK kesintiye devam edecek. Uygulama adaletsiz görünüyor şüphesiz. Ancak, bu durumda olanların kesintiden kurtulma imkanları da var!...
Örneğin, emekli yurttaşımız Çeşme’de bir işyeri açmış ve tatil döneminde faaliyet yürütüyor, yılın döneminde ise faaliyetine ara verip İzmir’e dönüyor ise, bu dönemde emekli aylığından kesinti yapılmaması için yapması gereken şu: İlgili vergi dairesinden alacağı belge ile faaliyette bulunmadığı / bulunmayacağı süreleri SGK’ya ispat eder ise bu sürelerde kesinti yapılmaz.
Bazı emekli avukat ve noterler
destek primi de ödemiyor!
SGK’nın genelgesi (2009/37) uyarınca Emekli Sandığı veya Bağ-Kur’dan emekli aylığı alan sigortalılar 2008 yılı ekim ayı başından önce serbest avukatlık ve noterlik mesleğini yapıyorlar ise bunlardan 2008/Ekim ayından itibaren sosyal güvenlik destek primi kesilmeyecektir.
2008/Ekim’den sonra niye destek primi kesilmiyor
Emekli Sandığı ve Bağ-Kur Kanunlarına göre emekli olup serbest avukatlık ve noterlik yapanlardan, 2008/Ekim’den sonra da destek primi kesilmiyor. Bunun sebebi ise, 5510 sayılı Kanunun geçici 14.maddesi. Buna göre; "...1 Ekim 2008’de sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edenler hakkında sosyal güvenlik destek primine tabi olma bakımından bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilir..." deniliyor. SGK’da bunu tersinden yorumlayınca, yani "1 Ekim 2008’den önce destek primi ödemeyenler ise şimdi de ödemez" yaklaşımı adaletsiz ve ikili bir yapı ortaya çıkarıyor.
Böylece, "norm ve standart birliği sağlamayı" hedefleyen "sosyal güvenlik reformları" bu hedeflerinden uzaklaşıyor gibi...
Yeni çifte standart yaratılıyor...
Yazının Devamını Oku 
30 Mart 2009
EMEKLİ aylığı alanların büyük bir bölümü, başta geçim şartları olmak üzere zorunlu olarak çalışmaya devam ediyor. Emekli aylığı kesilmeksizin çalışılabilmesi ise SGK’ya sosyal güvenlik destek priminin ödenmesini gerektiriyor. Sosyal güvenlik destek primi ile çalışma, özelde ve kamu sektöründe çalışanlar açısından da farklılık arzetmekte. Bu kapsamda olanların bir kısmı ise destek primi ödemeden çalışabiliyor. Kanunda olmamasına rağmen!
Özel sektörde emekli çalışması
Hangi sosyal güvenlik kuruluşundan emekli olursa olsun, kişi özel sektörde işçi olarak çalışıyorsa işverenden aldığı ücreti üzerinden destek primi ödeniyor. Emekli aylığını da alıyor. Aynı şekilde emekli olan kişi, kendi adına ve hesabına işyeri açar vergi mükellefi ya da şirket ortağı olursa da destek primi ödenir. Ancak bu sefer destek primi bağımsız çalışan emeklinin "emekli aylığından" SGK tarafından kesilir.
Emeklinin kamuda çalışması
Emekli aylığı alanların kamuda hem aylıklarını alıp, memur ya da işçi olarak çalışması birkaç istisna dışında neredeyse yasaklanmış durumda. Buna göre, diyelim belediyede işçi olarak ya da memur olarak çalışarak emekli aylığı alan bir kişi, ya sadece emekli aylığını alıp ücret almayacak ya da emekli aylığı kesilip sadece ücret alacak. Bu ikinci durumda da tüm sigorta kollarına tabi olacak. Destek primi ödemek söz konusu olmayacak.
Emekli avukat ve noter destek primi ödemeyecek!...
Kanunda herhangi bir ayrım yapılmamış olmakla birlikte SGK genelgesi uyarınca Emekli Sandığı Kanununa göre emekli aylığı almaktayken 2008 yılı Ekim ayı başından önce serbest avukatlık ile noterlik mesleğini yapanlardan sosyal güvenlik destek primi kesilmeyecektir.
Oysa; 506 sayılı Kanuna göre emekli aylığı bağlanmış bir avukat, 2008/Ekim öncesinde de bağımsız olarak avukatlık yapmaya devam ediyorsa, bu durumda olanlardan destek primi alınmaya devam edilmektedir.
Anlaşılacağı üzere, Emekli Sandığı’ndan aylık alan hakim, savcı ya da diğer kimselerden 2008/Ekim öncesinde avukatlık yapmaya başlayanların emekli aylıklarından destek primi kesilmeyecektir!...
SGK’nın 2009/37 sayılı genelgesi ile ortaya koyduğu bu yaklaşım, kanuni dayanaktan yoksun olduğu gibi, aynı koşullar altında bulunanlar arasında bir grup çalışan lehine bir düzenleme olup hiç de adil değildir.
Sağlık güvencesi olmayan eş, isteğe bağlı sigorta primi ödeyen eşi üzerinden sağlık yardımı alabilir mi?
2008/Ekim ayından itibaren isteğe bağlı sigorta uygulamasında önemli değişikliğe gidildi. Artık isteğe bağlı sigorta sistemine girenler sadece emeklilik primlerini değil sağlık primi de ödemek zorundalar. Böyle olunca, zorunlu genel sağlık sigortalısı da sayılıyorlar.
İşte bu durumda, isteğe bağlı sigortalı olan kişinin sağlık sigortası açısından bakmakla yükümlü olduğu eşi ile çocukları da bunun üzerinden sağlık yardımlarından yararlanabilecekler.
Yazının Devamını Oku 
23 Mart 2009
Yaş koşulunu doldurmamakla birlikte kıdem tazminatını almak için işten ayrılan işçi emekli aylığı bağlanıncaya kadar sağlık hizmeti alabilir mi? 1999’da yapılan "1. Sosyal Güvenlik Reformu" ile emeklilik yaşının kadınlarda 58, erkeklerde 60’a yükseltildiğini, öteden beri çalışanlar için de kademeli bir geçiş süreci getirildiği herkesin malumu. 2008 Ekim başı itibariyle yürürlüğe giren "2. Sosyal Güvenlik Reformu" ile de yaş yükseltmeye devam: 2048’de kadınlar da erkekler de 65 yaşında emekli olabilecek... "3. Sosyal Güvenlik Reformu" olur mu, olur ise emeklilik yaşı ne olur bilmiyoruz. Kısmetse bizler, olmadı çocuklarımız, daha da olmadı torunlarımız görür herhalde.
Tekrar başa dönersek, işte birinci reform ile kıdem tazminatı ödenme koşullarında da değişiklik yapıldı. Emeklilik yaşının yükseltilmesine bağlı yeni bir hüküm daha geldi.
Kıdem tazminatı eski 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesinde düzenlenmiş bulunmakta ve halen yürürlükte. Ödenme koşullarından sadece emeklilik nedeniyle ödemeye yazımızda değineceğiz.
Emeklilik sebebiyle kıdem tazminatı
1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesine göre, iş sözleşmesinin "malüllük ya da yaşlılık aylığı" bağlanması amacıyla sona erdirilmesi durumunda işveren işçisine kıdem tazminatı ödemek zorundadır.
Yenilik, yaşlılık aylığı bağlanma şartlarından "sigortalılık süresi" ile "sigorta gün sayısı" şartlarını doldurmuş olmakla birlikte, yaş koşulunu bekleyenlerin de işten ayrılmaları halinde kıdem tazminatlarının ödenmesi gerekmektedir.
SGK tarafından düzenlenecek yazı
İşte sözü edilen durumlarda, işverenin işçisine kıdem tazminatı verebilmesi için SGK’dan, o işçiye "yaşlılık aylığını" hak ettiği ya da diğer koşulları tamamlamış olmakla birlikte sadece "yaş koşulunu" beklediğine dair verilmiş yazıyı istemektedir.
SGK kanunda herhangi bir sınırlama bulunmamakla birlikte, bugüne kadar kıdem tazminatına ilişkin belgeyi, sadece 15 yıllık sigortalılık süresi ile 3600 günlük prim gün sayısını tamamlayan sigortalılara/işçilere vermekteydi.
SGK uygulamayı değiştirdi ve mağduriyeti giderdi. Sadece yukarıda sayılan koşulu yerine getirenlerde değil, 08.09.1999 tarihinden sonra işe başlayan emekliliği haketmek için "prim gün sayısı" ile "sigortalılık süresini tamamlamış" sadece yaşının dolmasını bekleyen işçilerden işten ayrılarak kıdem tazminatını almak isteyenlere de emeklilik yaşlarına bağlı olmaksızın kıdem tazminatına esas belgeleri verilecek.
Çok sorulan bir soru. Ancak genel sağlık sigortası uygulaması ile daha da anlamlı oldu.
Gerçekten de emekli aylığı bağlanması şartlarından sigortalılık süresi ile sigorta gün sayısı şartlarını yerine getirmiş olmakla birlikte, yaş koşulunu yerine getirmemiş olanlar, işlerinden ayrılıp kıdem tazminatlarını alabilmektedirler. İşten ayrıldıkları ve yeniden çalışmadıkları bu sürede emekli aylığı bağlanıncaya kadar da sağlık güvencesinden yoksun kalmaktadırlar.
Bu sürede çalışmayan kişi, eşi genel sağlık sigortalısı ise onun üzerinden bakmakla yükümlü olunan kişi olarak sağlık hizmeti alabilecek. Ya da dilerse isteğe bağlı sigorta primi de ödeyebilir ve sağlık yardımı alır. Eşi de çalışmıyor ise, kendisi işten ayrıldığı tarihten 10 gün sonra zorunlu genel sağlık sigortalısı sayılacak.
Gerçi işten ayrıldığı tarihten itibaren 10 gün ve devamla geçmiş bir yılda 90 GSS günü var ise 90 gün daha sağlık yardımı alabilecek. Ama, 10. günden itibaren GSS primleri tahakkuk etmeye başlayacak.
Kişi bu durumda iki seçenekle karşı karşıya: Ya gelir testi yapılması için SGK’ya başvurucak ya da gelir testi talep etmeden genel sağlık sigortalısı olacak.
1) Eğer gelir testi talep etmez ise; her ay için asgari ücretin 2 katı üzerinden %12 genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda olacak ve ancak bu durumda sağlık hizmeti alabilecek. Örneğin; bu durumda olan birinin 2009/Mart ayında ödeyeceği GSS primi, (666x2x%12=159,84 TL) olacaktır.
2) Eğer gelir testi talep eder ise; yapılacak araştırmaya göre kişinin aile içindeki aylık geliri asgari ücretin 1/3’inin altında ise (2009’un ilk altı aylık döneminde 222 TL’nin) ona iki yıllık süre için yeşil kart verilecek ve bu şekilde sağlık yardımı alacak. Yok eğer, yapılan araştırmada, aile içindeki kişi başına aylık gelir tutarı 222 TL’nin üzerinde ise bu sefer genel sağlık sigorta primlerini her ay yine kendisi ödemek suretiyle sağlık yardımı alacak. Ancak, bu durumda da kademeli bir ödeme sistemi geçerli olacaktır. 2009 yılının ilk altı aylık döneminde örneğin;
a- aylık geliri asgari ücretin 1/3’i ile asgari ücret arasında olanlar, (222x%12=26,64 TL),
b- aylık geliri asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında olanlar, (666x%12=79,92 TL)
c- aylık geliri asgari ücretin iki katının üzerinde olanlar ise, (666x2x%12=159,84 TL) ödeyeceklerdir.
Belirtelim ki, bu durumda olanlar genel sağlık sigortası primlerini her ay için 30 tam gün üzerinden yatıracaklar ve 60 günden fazla da genel sağlık sigortası prim borçları bulunmayacak. Aksi halde sağlık yardımı alamazlar.
Yazının Devamını Oku 
16 Mart 2009
ÇALIŞANLARI sıkıntıya sokan, SGK ile ihtilafa düşmesine sebep olan sorunlardan birisi de malüllük aylığı bağlanması sürecidir. Sigortalılar, doğrudan hekimden ya da hastaneden alınan raporla malüllük aylığı bağlanabileceğini sanmaktadır. Hatta tanıdık hekimlere bile başvurulmaktadır. Oysa malüllük aylığı bağlanmasında, çalışamaz durumda olduğunu düşünen sigortalının yapması gereken evvela doğrudan SGK’ya başvurmasıdır. Süreci SGK yönlendirecektir.
Malüllük aylığı için SGK’ya başvuru
Meslekte kazanma ya da çalışma gücünü kaybettiğini düşünen sigortalı evvela ilgili SGK müdürlüğüne başvuracak. Dolduracağı matbu dilekçesinde "malüllük aylığı" talep edecek. SGK ise şunu yapacak: Birincisi, başvuru sahibinin malüllük aylığı için yeterli sigorta gün sayısı olup olmadığını araştıracak. Buna göre, başvuru sahibinin en az 10 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malül olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olup olmadığına bakacak.
Yetkili hastaneye sevk
Yeterli gün sayısının olması halinde, ikinci aşamada, başvuru sahibini SGK tarafından yetkilendirilmiş bir hastaneye sevk edecek. Sigortalının bu hastaneden sağlık kurulu raporu alması gerekecek. İşte bu hastaneden alınan raporda çalışma ya da meslekte kazanma gücünün en az %60’nın kaybedildiğine dair teşhis ve bulgular var ise kişi "malül sayılacak" ve aylığı hak edecek.
Şunu da belirtelim ki; hastanenin raporunda sadece bulgulara yer verilecek. Malüllük oranı yazılmayacak. Bu rapor ve başvuru sahibinin sigortalılık dosyası Ankara’ya SGK Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı’na gönderilecektir. Burada sigortalının malül sayılıp sayılmayacağına karar verilecek. Malül sayılması halinde dosya tekrar ilgili SGK müdürlüğüne gönderilecek ve o müdürlük malüllük aylığını bağlayacaktır.
Bir uyarı
Benzer durumda olan sigortalılar için uyarı. Malüllük aylığı bağlanma süreci yukarıdaki şekilde gelişmektedir. Bunun dışındaki yollar SGK tarafından kabul edilmez. Yani, birileri sizi yönlendirmeye çalışıp, tanıdıkları olduğunu, size "malüllük raporu" alacağını söylerse itibar etmeyiniz. Bu şekilde yol göstereceğini söyleyip sizden ücret talep edenlere ise hiç aldırış etmeyin. Başvurularınızı evvela SGK müdürlüklerine yapınız.
Bağ-Kur borcu olan esnaf sonradan işçi olarak çalışırsa sağlık yardımı alabilir mi?
Gelir vergisi mükellefi olarak 4/b statüsünde sigortalı olanların (eski Bağ-Kur’lular) sağlık yardımı alabilmeleri; sağlık hizmeti sunucusuna başvurdukları tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması ve bu şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının bulunmaması gerekmektedir. Diyelim a/b’li sigortalının borcu var ve işyerini kapatıp vergi mükellefiyetini de sona erdirdikten sonra, başka bir işyerinde 4/a statüsünde çalışmaya başlar ise sağlık yardımı alabilecek midir? Bize göre sağlık yardımı alabilir. 4/b statüsünde sigortalılığından ötürü varolan borcunun takip ve tahsili başka bir süreçtir ve SGK bu yönlü işlemlerini yapabilir. O da zaten 4/b statüsünden dolayı sağlık yardımı borcu olduğu için alamaz. Ama, 4/a statüsünde işçi olarak çalışmaya başlamış ve 3 genel sağlık sigortası günü de var ise artık sağlık yardımı alabilir. Bu sefer sağlık tesisine başvururken 4/a statüsünde sigortalı olarak başvuracaktır. Dolayısıyla bir kimse aynı anda iki statüde birden GSS’li sayılmadığından iki halin birbirine karıştırılmaması gerekmektedir.
Yazının Devamını Oku 
9 Mart 2009
SON günlerde çok konuşulan ve ekonomik krizle mücadele "tedbirleri" içerdiği söylenen 5838 sayılı "torba" yasa 18/02/2009 günü TBMM’nde kabul edildi ve 28 Şubat 2009 tarihli mükerrer Resmi Gazete’de yayımlandı. Kanun ile yaşanan krizin çalışanlar üzerindeki olumsuz etkisini azaltmaya dönük düzenlemeler yapıldığı gibi, bazı olumlu düzenlemeler de yapıldı.
Kısa çalışma ödeneğinin miktarı artırıldı, süresi Uzatıldı
İşsizlik sigortası Kanununa göre, işverenlerin; genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerini geçici olarak önemli ölçüde azaltması veya işyerinde faaliyeti tamamen veya kısmen geçici olarak durdurması halinde, durumu derhal gerekçeleriyle İŞKUR’a, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya bir yazı ile bildirmesi gerekir. Bu talebin uygunluğuna ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı karar verir.
İşte, belirtilen nedenlerle işyerinde geçici olarak en az dört hafta işin durması veya kısa çalışma hallerinde işçilere çalıştırılmadıkları süre için işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği ödenir. Kısa çalışma süresi, zorlayıcı sebebin devamı süresini ve her durumda üç ayı aşamaz. İşçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, çalışma süreleri ve işsizlik sigortası primi ödeme gün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanma şartlarını yerine getirmesi gerekir.
Ancak, 2008 ve 2009’da kısa çalışma için yapılan başvurulara münhasır olmak üzere, kanundaki kısa çalışma için öngörülen azami üç aylık süre, 6 ay olarak uygulanır; kısa çalışma ödeneği miktarı normal zamanlarda işsizlik ödeneği miktarı kadarken, 2009’da kısa çalışma ödeneği miktarı % 50 oranında artırılarak ödenir ve kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler, başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği süresinden de düşülmez.
Şu halde, 2009 için verilecek kısa çalışma ödeneğinin alt sınırı 399.60 TL, üst sınırı da 799.20 TL olacaktır.
Mali müşavirler belge vermekten kurtuluyor
5510 sayılı Kanuna ilave edilen ek 1. madde ile artık, işverenler tarafından 8’inci, 9’uncu ve 11’inci maddelere göre SGK’ya yapılan sigortalı ve işyerlerine ilişkin bildirimler; 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 3’üncü maddesi, 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 62’nci maddesi, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 48’inci maddesi ve 4857 sayılı İş Kanununun 3’üncü maddesi hükümleri uyarınca Bakanlık ile ilgili bölge müdürlüklerine ve Türkiye İş Kurumuna yapılması gereken bildirimlerin yerine geçecek. Konu bir yönetmelikle ayrıca düzenlenecek.
Buna göre; SGK’ya verilen işe giriş bildirgesi, işten ayrılış bildirgesi ve işyeri bildirgesi diğer kanunlar gereği Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verilemesi gereken EK 1 ve EK 2, Bölge Çalışma Müdürlüğüne verilmesi gereken işyeri bildirgesi, İŞKUR’a verilmesi gereken İşten Ayrılış Bildirimi yerine geçecek.
Belirtelim ki, bu uygulama 1 Ağustos 2009’da yürürlüğe girecek. O tarihe kadar eski bildirimler devam edecek.
SGK işten ayrılış bildirgesine ceza geldi!
5510 sayılı Kanunun 102. maddesi birinci fıkrasına eklenen (j) bendi ile de 5510 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre sigortalılığı sona erenlere (4/a’lılar) ilişkin bildirimi süresi içinde ya da Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun olarak yapmayanlar veya Kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında, her bir sigortalı için asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacak. Önceden 4/a sigortalılarının işten ayrılıştan itibaren 10 gün içinde verilmesi gereken işten ayrılış bildirgesinin süresinde verilmemesi halinde idari para cezası yok iken, artık buna da bir asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacak. Bu hüküm de, 1 Ağustos 2009 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanacak.
Emekli aylıkları haczedilemeyecek
Esasen, SGK tarafından verilen gelir, aylık ve ödenekler; SGK’nın kendi prim alacakları ile nafaka borçları dışında haczedilememektedir. Ancak, kanundaki bu hükme rağmen uygulamada, SGK emeklilerinin aylıkları alacaklıları tarafından haczedilebilmektedir. İşte bunun önüne geçmek için artık, haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun(Emeklinin) muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürleri tarafından reddedilecek.
Tarım işçi emeklilerinin çalışması halinde aylıkları kesilmeyecek
Tarımda süreksiz işlerde çalışıp kendi istekleri ile prim ödemek suretiyle emekli olan Tarım SSK’lıları, emekli aylığı bağlandıktan sonra çalışmaları halinde emekli aylıkları kesilmekteydi. Bunların destek primi ödemek suretiyle çalışmaları da mümkün değildi. Artık mümkün. Buna göre, 1 Ekim 2008’den geçerli olmak üzere tarım SSK emeklileri de destek primi ödeyerek çalışabilecekler. Bu tarihten itibaren kesilmiş emekli aylıkları ise destek primine tabi tutulmak suretiyle geri kalan tutarları adı geçenlere iade edilecek.
Yazının Devamını Oku 
2 Mart 2009
SOSYAL Güvenlik Reformu ile genel sağlık sigortalılarının sağlık yardımı almalarında önemli değişikliklere gidildi. Artık sigortalılar "hastalık sigortası", "iş kazası ve meslek hastalığı sigortası" ve "analık sigortası" kapsamında sağlık yardımı almıyorlar. Bundan böyle ülkemizde neredeyse herkes zorunlu olarak genel sağlık sigortalısı sayılıyor ve sağlık hizmetleri buna uygun olarak düzenleniyor.
Birkaç istisnai durumda olanlar bu zorunluluk dışında kalıyorlar. Ülkemizde yerleşik olup da, tutuklu ve hükümlü olmadığınız, ölmediğiniz müddetçe zorunlu genel sağlık sigortalısı sayılıyorsunuz.
İkide bir "zorunlu" olarak genel sağlık sigortalısı olunacağından bahsediyoruz. Bu beraberinde prim ödeme yükümlülüğü de getiriyor. Dahası, kapsamdakilerin işsiz olmasının, işten çıkarılmış olmasının da bir önemi yok.
Genel sağlık sigortası uygulamasında kısmi süreli (part-time) çalışanları ise zorlu bir süreç bekliyor.
Kısmi süreli çalışanların sigorta gün sayıları
İşyerlerinde çağrı üzerine ya da kısmi süreli çalışan sigortalıların prim gün sayıları her ay için 30 günün altında olmaktadır. Bu şekilde çalışmada ayın belli günleri çalışılabildiği gibi, haftada birkaç gün ya da bu günler de belli saatler üzerinden çalışılmaktadır. Netice itibariyle bu şekilde çalışanların aylık prim gün sayıları, aylık çalışma saatlerinin günlük çalışma süresi olan 7,5 saate bölünmesiyle bulunmaktadır. Belirtelim ki, gazeteci iş sözleşmesi ile çalışanlar için günlük 8 saate bölünmektedir.
Kısmi süreli çalışanın sağlık yardımı almak için ne kadar sigorta gününe ihtiyacı var
Diğer tüm genel sağlık sigortalıları için olduğu gibi kısmi süreli çalışanlar için de aynı kural geçerli: SGK ile sözleşmeli kamu ya da özel sağlık kurum ve kuruluşuna başvurulduğu tarihten geriye doğru bir yıl içinde en az 30 genel sağlık sigortası prim gün sayısının olması gerekmektedir.
Genel kural bu olmakla birlikte, kısmi süreli çalışanların sağlık yardımı almasına 30 günlerinin bulunması yetmemektedir. Bunların genel sağlık sigortası gün sayılarının her ay için 30 tam gün olması gerekmektedir!...
Başka bir söyleyişle, kısmi süreli çalışan bir işçinin ay içerisinde diyelim 20 sigorta günü var ise, 10 günlük genel sağlık sigortası primi de ödeyerek bunu 30 güne tamamlamak zorundadır. Bu işlemi de her ay için yapmak durumundadır. Yapmaz ise, sağlık tesisine başvurduğu tarihten önceki bir yılda değil 30 günü, 130 günü olsa bile sağlık hizmetleri SGK tarafından karşılanmayacaktır.
Kısmi süreli çalışanlar ne yapacak
Kısmi süreli çalışan genel sağlık sigortalıları, eksik günlerine ilişkin genel sağlık sigortası primlerini, ya 5510 sayılı Kanunun 60. maddesi birinci fıkrasının (c/1) alt bendi ya da (g) bendi kapsamında ödeyeceklerdir. Bu noktada kendilerine bir tercih yapma olanağı getirilmiştir.
1- Tercihlerini 5510 sayılı Kanunun 60. maddesi (c/1) alt bendi kapsamında kullananlar
Ancak, bu bent 01.10.2010 yılına kadar uygulanmayacak. Onun yerine, bu sürede 3816 sayılı "yeşil kart kanunu" uygulanacak. Yani, kısmi süreli çalışanlar aylık gelirlerinin düşük olduğunu iddia ediyorlar ise yeşil kart almak için Kaymakamlıklara başvuracaklar ya da SGK oraya yönlendirecek. "Yeşil Kart Kanununun" 2. maddesine göre sosyal güvenlik kurumu güvencesi kapsamında olmakla birlikte kısmi süreli çalışanlar yeşil kart için başvurabilecek.
Bu seçeneğin tercih edilmesi haklarında bir gelir testi yapılmasını kabul ettikleri anlamına gelmektedir. Buna göre, 3816 sayılı Kanun hükümlerine göre tespit edilen aile içindeki kişi başına düşen gelir payının aylık tutarı;
1- Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduğu tespit edilen kişiler için 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının üçte biri,
2- Asgari ücretten asgari ücretin iki katına kadar olduğu tespit edilen kişiler için 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutar,
3- Asgari ücretin iki katından fazla olduğu tespit edilen kişiler için 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarının iki katı, prime esas asgari kazanç tutarı olarak esas alınarak eksik günleri için GSS primi ödeyeceklerdir.
2- Tercihlerini 5510 sayılı Kanunun 60. maddesi (g) alt bendi kapsamında kullananlar
Kısmi süreli çalışan sigortalı bu seçeneği tercih eder ise (gelir testi istemez ise), 5510 sayılı Kanunun 80. maddesi dördüncü fıkrası uyarınca sigorta primine esas aylık kazancı, Kanunun 82. maddesine göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının iki katının otuz günlük tutarı olacaktır.
Sigortalı eksik günleri için her ay ne kadar GSS primi ödeyecek
Gelir testini isteyip yeşil kart için başvurur ise,
Yapılacak araştırmaya göre aylık geliri asgari ücretin 1/3’inin altında olan kısmi süreli çalışana yeşil kart verilecek ve bu şekilde sağlık hizmetlerinden yararlanacak. İilk 6 aylık dönemde bu tutar (asgari ücretin 1/3’i) 222 TL’dir. Belirtelim ki, sigortalının sağlık yardımını bu şekilde alması eşi ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarına da sağlık yardımı verileceği anlamına gelmemektedir. Onlar da ayrı ayrı başvuru yapacaklar.
Yapılan araştırmada, aile içindeki kişi başına aylık gelir tutarı 222 TL’nin üzerinde ise bu sefer kısmi çalışan eksik günlerinin GSS primini her ay kendisi ödeyecektir. Örneğin, 2009/Ocak itibariyle kısmi süreli çalışan sigortalının 20 sigorta günü var ise, eksik 10 gün için ödeyeceği genel sağlık sigortası primi, aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı;
1- 222-666 TL arasında ise, (7.4x10x0,12=12 TL)
2- 666-1.332 TL arasında ise, (22,20x10x0,12=26,64 TL)
3- 1.332 TL’den daha fazla ise, (22,20x2x10x0,12=53,28 TL) olacaktır.
Gelir testi istemez ise,
Gelir testi istemeyen kısmi süreli çalışan sigortalı eksik günlere ilişkin GSS primlerini günlük asgari ücretin iki katının 30 günlük tutarı üzerinden hesaplayarak ödeyecektir. Örneğin, 2009/Ocak ayında 20 sigorta günü olan kısmi süreli çalışan sigortalı, eksik 10 günlük GSS primi olarak her ay için (22,20x2x10x0,12=53,28 TL) ödeyerek genel sağlık sigortası prim gün sayısını 30 güne tamamlayacaktır.
Yazının Devamını Oku 