10 Ağustos 2009
SGK’nın sözleşme yaptığı sağlık kurum ve kuruluşlarının denetimi sistemli ve programa bağlı olarak yapılacak. Denetim birimi ve ekibinin yetki sorumlulukları neler. Sağlık hizmeti verenlerin sorumlulukları ile denetim sonucunda düzenlenecek rapor ile yapılacak işlemler neler olacak.
Denetim biriminin görev, yetki ve sorumlulukları
Denetim yapılacak olan sağlık hizmeti sunucularını belirlemek ve görev emrini hazırlayarak Sosyal Güvenlik İl Müdürünün onayına sunmak,
Denetim ekibi tarafından düzenlenen tutanak ve raporları mevzuat çerçevesinde inceleyerek değerlendirmek, raporlarda gördüğü şekil veya içerik eksikliliklerini gidermek amacıyla raporları denetim ekibine gerekçesini de belirtmek üzere yazılı olarak iade etmek,
Denetim Ekibi tarafından düzenlenen raporların ilgili birime havalesi için Sosyal Güvenlik İl Müdürünün onayına sunmak ve raporlar ile ilgili olarak yapılan iş ve işlemleri takip etmek,
Denetim ekiplerinin ihtiyaç duyacağı tüm mevzuatları gerektiğinde temin etmek,
Sağlık hizmeti sunucularının denetimi ile ilgili diğer Kurum ve Kuruluşlar ile eşgüdümü sağlamak ve denetim planları yapmak,
Denetim sonuçları ile ilgili olarak aylık ve yıllık istatistik bilgileri hazırlayıp raporlayarak Sosyal Güvenlik İl Müdürüne sunmak,
Denetim sonuçları ile ilgili olarak aylık istatistik bilgileri Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü İzleme ve Değerlendirme Başkanlığına göndermek,
Denetim usul ve esasları, denetim teknikleri, kişisel iletişim, denetimin yönetilmesi, denetim sonrası raporlama teknikleri, değişen mevzuata ilişkin hizmet içi eğitimleri planlamak ve yapmak, yetki ve görevlerine sahiptirler.
Denetim sonucu düzenlenen raporlar ile ilgili yapılacak işlemler
Yapılan her denetim sonucunda denetim ekibi, en geç 10 (on) gün içinde düzenlenmiş olduğu raporunu denetim birimine verir. Denetim birimi, raporu teslim aldığı tarihten itibaren en geç 10 (on) gün içinde raporun, şekil ve içerik yönünden yasal mevzuata uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğini inceler.
İnceleme sonucu uygun görülen raporlar uygulanmak üzere Sosyal Güvenlik İl Müdürünün onayına sunulur. Sosyal Güvenlik İl Müdürü tarafından onaylanan rapor ilgili birime üst yazı ekinde gönderilir. İlgili birimler raporlarda belirtilen hususlar ile ilgili işlemleri raporların kendilerine intikal tarihinden itibaren en geç 10 (on) iş günü içinde yerine getirmek zorundadırlar.
Denetim Birimi tarafından incelenen raporlarda, raporda düzeltilmesi veya tamamlatılması gereken hususlar varsa bunların giderilmesi için gerekçeleri de belirtilmek suretiyle raporu düzenleyen denetim ekibine yazı ile bildirilir. Raporda belirtilen eksiklikler denetim ekibi tarafından giderilerek üst yazı ile birlikte tekrar denetim birimine gönderilir. Ancak denetim ekibinin bu isteğe katılmaması halinde rapor, iade gerekçeleri ile birlikte Sosyal Güvenlik İl Müdürüne gönderilir. Sosyal Güvenlik İl Müdürü tarafından verilen karar neticesinde işlem yapılır. Sosyal Güvenlik İl Müdürü denetim konusu rapor ile ilgili danışma niteliğinde her zaman merkez birimlerin görüşünü alabilir.
Denetim ekibinin görev, yetki ve sorumlulukları
Görevlerinin yürütülmesi sırasında sağlık hizmeti sunucusuna serbestçe girmek, görevlerinin ifası için gerekli çalışma ortamının sağlanmasını istemek,
Sağlık hizmeti sunucularının vermiş oldukları sağlık hizmetlerini ve bu hizmetlere ilişkin ödeme belgesi ve eklerinin ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri çerçevesinde düzenlenip düzenlenmediğini incelemek,
Denetim esnasında denetim konusu ile ilgili olarak her türlü bilgi, belge ve kayıtların ibrazını istemek ve bunları incelemek, gerektiğinde tasdikli örnek veya fotokopilerini almak,
Gerektiği durumlarda sağlık hizmeti sunucusundan sağlık hizmeti alan sigortalıların ifadelerini almak,
Sağlık hizmet sunucularının denetimleri sonucunda tutanak ve rapor düzenlemek,
Denetim amacıyla görevlendirildikleri sağlık hizmeti sunucuları dışındaki diğer sağlık hizmeti sunucularında denetim yapamazlar. Ancak başka bir sağlık hizmeti sunucusu hakkında denetim yapılması gerekiyor ise Sosyal Güvenlik İl Müdürüne haber vermek ve sonradan gerekçesini de belirtmek şartıyla denetim yapmak,
İncelenen evraklar üzerinde evrakların incelendiğini gösteren tarih ve imza atmak, incelediği evrak ve kayıtlar üzerine ilave ve düzeltme yapmamak, bilgi işlem ortamındaki bilgi ve kayıtları değiştirmemek,
Denetim yapacağı yerleri açıklamamak, yaptıkları görev ile ilgili işlemler hakkında Sosyal Güvenlik İl Müdürü haricinde başkasına bilgi vermemek,
İhbar ya da şikáyette bulunan kişilerin kimliklerini açıklamamak,
Görevleri sırasında ve çalışmaları esnasında nezaket kurallarına uygun hareket etmek, giyimleri, davranışları ve hareketleri ile saygı ve itibar telkin etmek, görev ve yetkilerine sahiptirler.
Sağlık hizmeti sunucularının yükümlülükleri
SGK ile sözleşmeli sağlık kurum ve kuruluşlarının yetkilileri, düzenledikleri veya tutmak zorunda oldukları her türlü kayıt ve belgeler ile bilgi işlem ortamlarındaki bilgi ve kayıtları en kısa sürede denetim ekibine göstermek, vermek ve incelemesine yardımcı olmak, varsa denetim konuları ile ilgili hazırlanması istenilen tablo, rapor ile diğer bilgi ve belgeleri sunmak ve ayrıca denetim hizmetlerinin gereklerine uygun biçimde yürütülebilmesi için, denetim ekibinin görevleri süresince konumlarına uygun bir çalışma yeri sağlamak ve görevlerinin ifası sırasında gereken her türlü kolaylığı göstermek ve yardımcı olmak zorundadırlar.
Yazının Devamını Oku 
3 Ağustos 2009
BAŞLIK şaşırtmasın, SGK öteden beri sözleşme yaptığı sağlık kurum ve kuruluşlarını zaten denetliyordu. Ama artık daha sistemli ve programa bağlı olarak yapılacak bu denetimler. Önceden, SGK il müdürlükleri (sağlık sosyal güvenlik merkezleri), birbirinden farklı şekillerde bu denetimlerini yaparken, artık tüm illerdeki denetimler benzer şekillerde olacak ve denetlenen her sağlık kuruluşuna aynı sorular sorulacak.
Genelge yayınlandı
SGK, uygulamada var olan karmaşayı sona erdirerek, 06.07.2009 tarih ve 2009/89 sayılı Genelgesi ile "sağlık hizmeti sunucularının denetim usul ve esaslarını" belirlemiş bulunmaktadır. Söz konusu Genelge, 15 Temmuz 2009 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi.
Planlı denetimler bu ay başlıyor
Æ 2009 yılının planlı denetimi ise, denetim birimi tarafından Temmuz ayı sonuna kadar hazırlanarak Sosyal Güvenlik İl Müdürünün onayına sunulacak ve onaylanan denetim planı da denetim birimi tarafından uygulamaya konulacaktır.
SGK, denetim birimleri ve
ekipleri oluşturuyor
Æ SGK, hem planlı denetimlerini hem de gerekçeli denetimlerini yapmak üzere denetim birimleri ile ekipleri oluşturmaya başladı.
Denetim birimi; Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezlerinin kurulu bulunduğu İldeki Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü veya Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezleri bünyesinde, Sosyal Güvenlik İl Müdürü tarafından görevlendirilmek üzere Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı, Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü, Uzman Hekim, Hekim, Eczacı, Diş Hekimi, Avukat ve Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru unvanlı personel ile Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezlerinde görevli diğer personelden oluşturulan ve en az 2 (iki) kişiden kurulan birimlerdir.
Denetim ekibi; Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezlerinin kurulu bulunduğu ildeki Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü veya Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezleri bünyesinde, Sosyal Güvenlik İl Müdürü tarafından görevlendirilmek üzere, Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı, Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü, Uzman Hekim, Hekim, Eczacı, Diş Hekimi, Avukat ve Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru unvanlı personel ile Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezlerinde görevli diğer personelden oluşturulan ve en az 2 (iki) kişiden kurulan ekiplerdir.
HAFTAYA DEVAM EDECEK İKİ YÖNTEM
SGK sözleşme yaptığı sağlık kurum ve kuruluşlarını iki farklı metotla denetime tabi tutacak. Bunlardan birisi gerekçeli denetim diğeri de planlı denetimdir.
Gerekçeli denetim
Bu denetim metodunda, SGK’nın yetkili birimleri sözleşmeli sağlık kurum ile kuruluşlarını mevzuat ve sözleşme hükümlerine uyumluluk açısından fiilen denetleyeceklerdir. Bunun için yetkili denetim birimi tarafından görev emrine dayalı olarak o sağlık kurum ve kuruluşu denetime alınacaktır.
Sigortalı ve hak sahiplerinin şikayetleri, toplam fatura tutarlarında açıklanamayan artışlar olması, fatura inceleme birimlerince usulsüz işlemlerin tespit edilmesi, acil poliklinik hasta sayısında fazlalık olması, hasta yatış sürelerinin fazla gösterilmesi vb. sebeplerle gerekçeli denetime gidilecektir.
SGK, gerekçeli denetimi sözü edilen hususların varlığı halinde her zaman yapabilecektir.
Planlı denetim
Planlı denetimde, yeni takvim yılından en az bir ay önce denetim birimi tarafından hazırlanarak Sosyal Güvenlik İl Müdürünün onayına sunulup, sosyal Güvenlik İl Müdürü tarafından onaylandıktan sonra da denetim planı denetim birimi tarafından uygulamaya konulacaktır. Bir takvim yılı içerisinde; eczanelerin en az bir, sözleşmeli/protokollü sağlık kurum ve kuruluşları ile optisyenlerin/gözlükçülerin ise en az iki defa mevzuat ve sözleşme hükümlerine uyumluluk açısından fiilen denetlenecektir.
Yazının Devamını Oku 
27 Temmuz 2009
SGK son yıllarda teknik altyapısını da geliştirerek birçok işlemini elektronik ortama taşıdı. İnternetten yapılan işlemler çoğaldı. Birçok belge artık internetten SGK’ye veriliyor. SGK bu uygulamaların tümüne "e-sigorta" diyor. Birçok belgeli işverenlerle onların adına SMMM verirken, bu süreci kontrol yetkisini SGK bırakmıyor. SGK, bir kişinin çalıştırıldığı işyerlerini/işverenleri de prim belgelerini internetten vermeye zorunlu tuttu. Bu zorunluluk Ekim 2009’da başlıyor.
2009 / Ekim prim belgesi verilecek
SGK yönetimi, Mayıs 2004’te sekiz ve üzeri sigortalı işçi çalıştıran işyerlerini bu zorunluluğa almışken, artık sayıya bakılmaksızın Eki 2009’dan geçerli olmak üzere prim belgesi internetten SGK’ye verilmek zorunda.
Küçük işletmeler, kapıcı işyerleri için başlangıçta sorun ya da külfet görülen uygulama çalışanlar açısından oldukça yararlı. İşçiler çalışmalarını ve sigorta günlerini daha erken internette görebilecek, SGK memurları da kağıt belgeleri internete girmekten kurtulacak. SGK, personel tasarrufu yapabilecek.
Sigortalı işe giriş bildirgeleri de
Bir sigortalının çalıştığı işyerlerinde de artık işe giriş bildirgeleri de internetten verilmek zorunda. Örneğin, özel sektör işyerlerinde 1 Ekim 2009 ve sonrasında, resmi sektör işyerlerinde ise 15 Ekim 2009 ve sonrasında işe alınan tek sigortalının bile işe girişi internetten yapılmak zorunda.
İşverenlerin yapması gerekenler
Bir sigortalı çalışan işyerlerinin şimdiden yapması gerekenler var. Ekim 2009’a kadar SGK’den kullanıcı kodu ve şifresinin alınması gerekiyor. Aksi halde sözü edilen tarih geldiğinde işlemlerini internetten yapamazlar. Yapamayınca da ceza alabilirler.
Cezalar asgari ücret oranında
Bir işçinin çalıştırıldığı işyerlerinde ekim ayı Ekim itibariyle prim belgesiyle işe giriş bildirgeleri internetten verilmezse para cezası uygulanacak. Elden kağıt belgelerin verilmesi ilgilileri cezadan kurtaramayacak. Örneğin, işyerinde çalıştırılan bir kapıcının Ekim 2009 prim belgesi internetten verilmezse iki asgari ücret ceza uygulanacak. 1 Ekim 2009 itibariyle işe giriş bildirgesi internetten verilmezse bir asgari ücret ceza uygulanacak.
Dört ayrı bildirim artık tek kuruma
Öteden beri eleştirilen bir uygulama vardı. Benzer bildirimler farklı kamu kurumlarına yapılıyor, bu da emek ve zaman kaybına neden oluyordu. Özellikle sigortalı/işçi giriş ve çıkışla işyeri bildirimleri, SGK, Çalışma Bölge Müdürlüğü ve İŞKUR’a ayrı ayrı yapılmak zorundaydı.
1 Ağustos 2009’dan geçerli olmak üzere;
SGK’ye yapılan bildirimler (işe giriş ve işten ayrılış) Sendikalar Kanunu uyarınca Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne EK 1 ve Ek 2’lerle yapılan bildirimler yerine geçecek. Artık, EK 1 ve Ek 2’ler verilmeyecek.
SGK’ye yapılan işten ayrılış bildirimi, İAB ile İŞKUR’a yapılması gereken bildirim yerine geçecek.
SGK’ye yapılan işyeri bildirimleri, yine Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne yapılması gereken işyeri bildirimleri yerine geçecek.
Dolayısıyla, işverenler sözü edilen bildirimleri süresinde SGK’ye yaptıklarında, 1 Ağustos 2009’dan itibaren diğer kurumlara bildirim yapma külfetinden kurtulacak.
Yazının Devamını Oku 
20 Temmuz 2009
ÜLKEMİZDE, özellikle yaz aylarında, büyük bölümü turizm sektöründe olmak üzere çok sayıda yabancı çalışmaktadır. Böyle olunca bu kişilerin sosyal güvencelerinin de sağlanması gereği ortaya çıkmaktadır. Geçmişte, 2003 yılına kadar, ülkemizde çalıştırılan yabancı işçiler hakkında sadece iş kazası, meslek hastalığı, analık sigorta kolları zorunlu olarak; malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ise isteklerine bağlı olarak uygulanmaktaydı. Ancak, bu tarihten sonra sözü edilen ayrım kalktı. Artık yabancı işçilerin sosyal güvenlikleri açısından bir Türk vatandaşından farkları kalmadı.
Yabancı sigortalı SGK’ya nasıl bildirilecek?
Yabancı işçiler de işe giriş bildirgesi ile SGK’ya süresinde bildirilecek. Bu bildirimin internetten yapılması zorunlu. Yabancılara da sosyal güvenlik sicil numarası verilmekte, fakat yabancı uyruklulara Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce verilecek kimlik numaraları aynı zamanda bunlar için sosyal güvenlik sicil numarası olarak kullanılmaktadır.
Yabancılar için kesilecek sigorta primi
İster otel işyeri, ister eğlence merkezi olsun, çalıştırılacak yabancı uyruklu personel için tüm sigorta kolları primlerinin kesilerek SGK’ya ödenmesi gerekir. Yakın zamana kadar, yabancıların işsizlik sigortası kapsamında olup olmadıklarına, karşılıklılık ilkesi uyarınca sosyal güvenlik sözleşmesi yaptığımız ülkelerin vatandaşları olup olmadıklarına göre karar verilmekteydi. Örneğin; yabancı uyruklu personel sosyal güvenlik sözleşmesi yapmadığımız Irak, Rusya, ABD gibi ülkelerin vatandaşı ise bunlar için işsizlik sigortası primi kesilmiyordu. Dolayısıyla işsiz kalmaları halinde de işsizlik yardımı alamıyorlardı. Ancak, yapılan son düzenlemeler ile bu ayrımda sona ermiş bulunmaktadır. Artık yabancı uyruklu kimseler işsizlik sigortası dahil tüm sigorta kollarına tabi tutulacaktır.
Kız çocuğunun sağlık yardımı
Kız çocukların anne ya da babaları üzerinden sağlık yardımı alma usullerinde köklü değişiklikler oldu. Açıkçası hak kayıpları oldu.
Geçmiş dönemde kız çocukları çalışmadıkları, aylık ve gelir almadıkları müddetçe, yaşları da kaç olursa olsun anne ya da babaları üzerinden sağlık yardımı alabiliyorlardı. Ancak, bu durum Ekim 2008 itibariyle değişti. Bu tarihten sonra kız çocukları 18, lise eğitimi görüyorlar ise 20 ve üniversite eğitimi alıyorlar ise 25 yaşına kadar anne ve babaları üzerinden sağlık yardımı alabilecekler. Ancak, sözü edilen yaşların ikmali halinde artık anne ya da babaları üzerinden sağlık yardımı alamayacaklar.
Bu yaşların ikmal edilmesi durumunda, kız çocukları çalışmasalar, işsiz bile olsalar genel sağlık sigortası primlerini kendi ceplerinden ödemeleri kaydıyla sağlık yardımı alabilecekler. Bu konuda bir de geçiş hükmü bulunduğunu söyleyelim: Ekim 2008’den önce babası ya da annesi üzerinden sağlık yardımı alan ve yaşı da örneğin 32 olan bir kız çocuk, Ekim 2008’den sonra da "durumunda değişiklik" oluncaya kadar yaşı ne olursa olsun sağlık yardımı almaya devam edecek. Ancak, kız çocuk evlenirse, çalışmaya başlar ise artık kendi üzerinden sağlıktan istifade edecek. İşten ayrılsa ya da evlenip boşansa, dönüp tekrar da anne ya da babası üzerinden sağlık yardımı alamayacaklar. Zira, artık "durumları değişmiştir."
Yazının Devamını Oku 
13 Temmuz 2009
SAĞLIK hizmeti almak gittikçe zorlaşıyor. Finansal olarak devletin sağlık hizmetlerine ayırdığı pay büyüdükçe yeni formüller aranıyor. En kolayı da sağlık için vatandaşın cebine yönelmek oluyor... Son yasal düzenleme ile yatarak tedavi de bile katkı payı alınması uygulaması başladı.
Verdiğimiz vergiler yetmiyor
Vatandaş olarak askere gitmek ve vergi veriyor olmak sağlık hizmeti alabilmek için yetmiyor... Dolaylı vergiler tüm vergi gelirlerinin neredeyse yüzde 80’ne dayanmış durumda. Yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya varıncaya kadar vergi ödüyoruz. Ama yetmiyor. Sağlık hizmeti alabilmek için ayrıca prim de ödemek gerekiyor...
Sağlık primi de yetmiyor
Sağlık hizmeti alabilmek için artık herkesin sağlık primi de ödemesi gerekiyor. Çalışan işçiler, esnaf ve sanatkarlar, kamu görevlileri ücretlerinden sağlık primi kesilmek durumunda. Dahası çalışmayanlar da sağlık primlerini ceplerinden ödemek zorundalar. Aksi halde sağlık hizmeti alamazlar.
Çalışmayanlar yeşil kart alabilir. Ama aile içindeki gelirlerinin aylık asgari ücretin 1/3’nin altında olması gerekiyor. Başka bir söyleyişle, 2009/Temmuz itibariyle aile içindeki geliri aylık 230 TL’nin altında olanlar sağlık primi ödemeyecekler. Bunun üzerinde olan herkes, çalışmasalar, işsiz bile olsalar genel sağlık sigortası primlerini her ay ödemek zorundalar. Aksi halde sağlık hizmeti alamazlar!...
Sağlık primi ödeyince iş bitiyor mu, tabii ki hayır...
Otelcik fark ödemesi
SGK ile sözleşmeli sağlık kurumları, belirlenmiş standartların üstündeki talepleri karşılayan otelcilik hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden belirlenen hizmet fiyatlarının üç katını geçmemek üzere ilave ücret alabilmektedir. Tedavi gördüğünüz hastanenin televizyonlu özel bir odasında kalmak istediğinizde, bir de otelcilik fark ücretini ödemek zorundasınız. Sizce tamam mı, artık ödenecek başka bir kalem kaldı mı...
Bence bitmez... Devamı gelecektir...
Katkı payı ödemek de lazım!
Vatandaş olmak, vergi vermek, genel sağlık sigortası primlerini ödemek yetmiyor. Öteden beri var olan ayakta tedavide katkı payı ödemenin yanı sıra şimdi de yatarak tedavide de katkı payı ödenecek. İlaç ve tıbbi malzemeler için de katkı payı ödenmeye devam edilecek.
Ayakta tedavide katkı payı
Danıştay kararları sonrası, halen 2 TL olarak uygulanmakta. SGK’ya verilen yetkiyle bunun 10 katına kadar artırılması mümkün olabilecek. SGK, bu tutarı en çok 20 TL olarak kararlaştırabilecek.
Yatarak tedavide katkı payı
10 Temmuz 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun ile yapılan düzenlemeye göre; SGK tarafından belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlık hizmetleri bedelinin yüzde birine kadar katılım payı alınabilecek.
Diyelim yatan hasta için 5.000 TL tedavi masrafı çakarıldıysa, hasta bunun %1’i olan 50 TL de ayrıca katkı payı ödeyecek. Kanunda bunun için "şimdilik" bir de üst sınır getirilmiş görünüyor. Yatarak tedavide katılım payının tutarı, bir takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte birini de geçemeyecek...
İlaç ve tıbbi malzemede katkı payı
Ayakta ya da yatarak tedavi sonrası yazılan reçetelere göre alacağımız ilaç ve tıbbi malzemeler için de katkı payı ödeyeceğiz. İlaçta bu tutar, öteden beri olduğu gibi aktif çalışanlar için %10, emekliler için ise %10 olarak uygulanmaya devam edilecek. Bu oranlar protez ve ortezler için de geçerli, ama bunlarda bir üst sınır var. Buna göre, söz konusu sağlık hizmetleri için katılım payının tutarı, sağlık hizmetinin alındığı tarihteki asgari ücretin %75’ini geçemeyecektir.
Tüp bebek tedavisinde katılım payı
Tüp bebek tedavisinde katılım payı tutarları ise daha da yüksek. İlk denemede %30, ikinci denemede ise %25. Ancak burada bir üst limit de bulunmamaktadır. Ortaya çıkan katılım payı tutarının tamamı ödenmek durumundadır. Bütün bu ödemelerden sonra artık tamam diyebilirsiniz. Ama daha bitmedi. Daha ödeyeceğiniz şeyler bitmedi...
İlave ücret ödemesi
Kamu sağlık kurumları hariç, vakıf üniversiteleri dahil sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularınca, SGK tarafından ödenen sağlık hizmetleri bedeline ek olarak bir de hastaların ilave ücret ödemesi gerekmektedir. Bakanlar Kurulu bu tutarı hizmetin bir katına kadar artırmaya yetkili, ancak halen %30 olarak uygulanmaktadır. Hastanın bu ilave ücreti de ödemesi gerekmektedir.
İstisnai sağlık hizmetlerinde ilave ücret
SGK ile sözleşmeli sağlık kurum ve kuruluşları, hayati öneme sahip olmama ve alternatif tedavilerin bulunması gibi hususlar göz önüne alınarak belirlenen istisnai sağlık hizmetleri için, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden belirlenen hizmet fiyatlarının üç katını geçmemek üzere ilave ücret alabilir. SUT ile istisnai sağlık hizmetleri "şimdilik" sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlarda hastanın cebinden çıkacak rakam, asgari ücrete endeksli bir üst sınırı da olmaksızın 3 katına kadar uygulanabilecek.
Yazının Devamını Oku 
6 Temmuz 2009
TARIMDA kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışanlar geçmiş dönemde de Bağ-Kur sigortalısı sayılmaktaydı şimdi de... Yani, 1 Ekim 2008 sonrasında bağımsız olarak tarımsal faaliyette bulunanlar yine sigortalı sayılmaktadırlar. Bu sigortalılık zorunlu olup kişilerin tercihine de bırakılmamıştır.
Tarımsal faaliyetin tespiti
Geçmiş dönemde bağımsız olarak tarımsal faaliyette bulunup Bağ-Kur sigortalısı sayılmada buna dayanak olan husus, bu şekilde çalışanların ziraat odası kayıtlarının yanı sıra tarımsal birlik ve kooperatif kayıtları veya muhtar beyanlarıydı. Bu, karmaşaya sebep olmakta, tarımsal faaliyette bulunanların tespitinde zorluklar ve çelişkiler yaratmaktaydı.
Ancak, 1 Ekim 2008’den sonra bu karmaşa büyük ölçüde kalktı. Tarımda kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmalarına dayanak olarak, yalnızca ziraat odalarındaki kayıtlar esas alınacaktır. Ziraat odalarının bulunmadığı yerlerde ise, tarım il/ilçe müdürlüklerindeki Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) kayıtları dikkate alınacaktır.
Tarım sigortasında çakışma
Yine geçmiş dönemde, Tarım Bağ-Kur sigortalılığı ile SSK sigortalılığı çakıştığında öncelik SSK sigortalılığına verilmekteydi. Dahası, bu çakışma SSK isteğe bağlı sigortası ile de olduğunda öncelik yine SSK isteğe bağlınındı.
1 Ekim 2008 sonrasında bu husus da değişmiştir. Böylesi bir çakılmada artık hangi statüde çalışmanın önce başladığına bakılacaktır. Örneğin, öteden beri tarım sigortası olan birisi, bir işyerinde işçi olarak çalışmaya başladığında, işçi çalışmasından ötürü SSK sigortalısı sayılmayacaktır. Tarım sigortalılığı devam edecektir. Ta ki, tarımsal faaliyetine son verinceye kadar.
Tarım sigortalısı vergi mükellefi olur ise!
Farklı statülerde çalışmaktan ötürü ortaya çıkan çakışmalarda yukarıdaki gibi bir çözüm bulunmaktadır. Önce başlayan sigortalılık ilişkisinin kabul edilmesi yönünde...
Ancak, aynı statüde ve fakat farklı çalışma biçimleri çakıştığında ne yapılacaktır? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Bağımsız olarak tarımsal faaliyette bulunduğundan ötürü 4/b (Tarım Bağ-Kur) sigortalısı olan birisi, yine bağımsız olarak vergi mükellefi olduğu vakit sigortalılığı hangi çalışma biçimine göre yürüyecektir? Tarımsal faaliyet önce başlayıp sona da ermediği için vergi mükellefiyetinden dolayı değil de tarımsal faaliyetinden ötürü 4/b sigortalılığı devam edecektir..
Tarımsal faaliyeti sebebiyle sigortalılıkta prim avantajı!
Yukarıdaki çakışmada tarımsal faaliyeti sebebiyle sigortalılığı devam edenler daha düşük prim ödeyeceklerdir. Bunlar için prim matrahı 2008 yılında günlük kazancın 15 katı olup, yine günlük kazancın 30 katını geçmemek üzere her yıl için birer puan artırılarak uygulanacaktır. Şu halde, tarımda kendi adına ve hesabına çalışan bir 4/b sigortalısı 2009 / Temmuz-Aralık devresi her bir ay için en az, (693/30x16x%33,5=123,82 TL) prim ödeyecektir. Aynı dönemde, vergi mükellefiyeti ya da şirket ortaklığından 4/b sigortalısı olan birisi ise en az, (693x%33,5=232,15 TL) ödeyecektir. Görüldüğü üzere ödenen prim tutarları arasında neredeyse yarı yarıya fark bulunmaktadır.
Yazının Devamını Oku 
29 Haziran 2009
MİLLİ Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullar ile üniversitelerde yaz tatili başladı. Lise ve üniversite öğrencilerinden bir kısmı tatilde dinlenirken bir kısmı da çalışıyor. Başka bir söyleyişle bazı öğrencilerin "öğrencilikleri" tatilde de bitmedi! Ancak, bu öğrencilik eğitimlerinin bir gereği olarak işyerlerinde zorunlu staj yapmalarından kaynaklanıyor. Şu halde, işyerlerinde çalışarak stajlarını yapan öğrenciler sigortalı olacak mı? Bu işyerlerinin sorumlulukları var mı? Sigortalı olacaklarsa primlerini kim ödeyecek? Yazımızda, bu soruların yanıtlarını bulmaya çalıştık.
Her çalışan öğrenci stajyer midir?
Gördükleri eğitimin gereği olarak uygulamalı öğrenim yapmaları zorunlu bulunan öğrencilere "stajyer öğrenci" denilmekte. Bir öğrencinin stajyer sayılabilmesi için, eğitim yaptığı okulun/üniversitenin statüsünde mecburi staj şartı bulunması ve bu kurumlar tarafından işyerine pratik eğitimini yapmak üzere belirli bir süreliğine gönderilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, eğitim-öğretim programının özelliklerine göre öğrencilerin edindiği bilgileri uygulama alanına aktarmasını sağlamak üzere üniversitelere bağlı fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokulu öğrencilerine staj zorunluluğu getirilebilmektedir.
Fakülte, yüksekokul, meslek yüksekokulu gibi veya burs gibi yardımlarla tahsil imkanı sağlayan resmi veya özel müesseselerin yönetmelikleri veya burs şartları gereğince işyerlerinde mecburi staja tabi tutulan öğrencilerin yanı sıra milletlerarası teknik stajyer öğrenci mübadelesi esasları gereğince Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrenciler de bulunmaktadır.
Stajyer öğrencilerin prim oranı ne kadar
Stajyer öğrenciler için prim oranı %1’dir. Bu primi de meslek lisesi veya üniversite SGK’ya ödeyecektir. Öğrencilerin staj yaptıkları işyeri işvereninin, sözü edilen primi ödeme gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu noktada uygulamada bazı hataların yapıldığı görülmektedir. Zorunlu staja tabi öğrencilerin prim matrahı da 3308 sayılı Kanuna tabi çırakların prim matrahı ile aynı değerlendirilmektedir. Böyle olunca, bu %1 oranı, asgari ücretin %50’si olan 333 TL ile çarpılmakta ve ödenecek prim hesaplanmaktadır. Bu ise yanlış bir hesaplamadır. Oysa, zorunlu staja tabi öğrenciler için prim matrahı asgari ücrettir... Yani, 666x%1=6,66.-TL bir stajyer için ödenecek olan aylık prim olacaktır.
Kazaya uğrayan stajyer hangi sürede SGK’ya bildirilecek
Stajyer öğrenciler 5510 sayılı Kanun gereği 4/a statüsünde sigortalı sayıldıklarından, stajlarını yaptıkları işyerlerinde bir iş kazasına uğradıklarında, kazadan sonraki üç iş günü içerisinde SGK’ya bildirilmeleri gerekmektedir. Bu bildirimi de ilgili okul ya da üniversite yapacaktır. Bu sürede bildirmemenin yaptırımı para cezası değil, ama kazaya uğrayan öğrenciye SGK iş kazası parası(ödenek) verir ise, bu para o üniversiteden alınır. Kazayı süresinde SGK’ya bildirmedi diye...
Stajyer öğrenciden dolayı para cezası uygulaması var mı?
5510 sayılı Kanunda para cezalarının uygulanması yönünden adı geçenler için herhangi bir istisna getirilmemiştir. Buna göre, stajyer öğrenci (4/a sigortalısı) işe giriş bildirgesi süresinde verilmez ise her biri için bir asgari ücret, "22" belge türünde prim belgesi süresinde verilmez ise iki asgari ücret ve nihayet 1 Ağustos 2009’dan geçerli olmak üzere de işten ayrılma bildirgesi süresinde verilmediğinde her bir sigortalı (stajyer öğrenci) için bir asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır.
Stajyer öğrenciler sigortalı mı?
Staj; fakülte, yüksekokul veya meslek yüksekokulu yönetim kurulunun uygunluğunu kabul ettiği resmi veya özel sektör kuruluşlarında yapılmaktadır. Staj, nihayetinde bir işyerinde fiilen çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmiş dönemde, yani 1 Ekim 2008’den önce, stajyer öğrenciler staj süresi içerisinde sigortalı sayılmıyorlardı. Ancak, zorunlu stajın tamamlanmasından sonra çalışma ilişkisi devam ederse bu sefer zorunlu sigortalılık doğmaktaydı. 1 Ekim 2008’den sonra ise zorunlu staja tabi öğrenciler artık zorunlu sigortalı sayılmaktadır. 5510 sayılı Kanuna göre, meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında zorunlu staja tabi tutulan öğrenciler 4/a (SSK) statüsünde sigortalı sayılmaktadır. Stajyer öğrenciler hakkında ise, sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanmaktadır.
Stajyer öğrenciyi SGK’ya kim bildiriyor?
Bu noktada akla bu soru gelebilir. Öyle ya, üniversitenin meslek yüksekokulu muhasebe bölümü öğrencisi, bir mali müşavirlik bürosunda zorunlu stajını yaparken onu SGK’ya bildirme yükümlüğü kime ait olacak? O mali müşavirlik bürosu işverenine mi, yoksa o üniversiteye mi? İşyerlerine staja gönderilen öğrencileri SGK’ya bildirme yükümlülüğü o üniversiteye ya da meslek lisesine aittir. Staj yapılan işyerinin bu konuda bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Meslek liseleri ve üniversiteler SGK’da dosya açacak
Meslek liseleri veya üniversitelerin SGK’da kayıtlı önceden açılmış, mahiyeti "eğitim" olan işyerleri yok ise, bir de işyeri bildirgesi vererek dosya açacaklardır. Açılmış dosyaları var ise, bu dosyadan da bildirim yapabileceklerdir. Ancak, mevcut dosyalarından değil, daha iyi takibini yapmak istiyorlar ise tüm stajyer öğrencilerinin bildirimlerini yapabilecekleri ayrı bir işyeri dosyası da açabilirler.
Sigortalı bildiriminde belge türü!
Belirttiğimiz gibi, stajyer öğrenciler tüm sigorta kollarına tabi değiller. Haklarında sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanmaktadır. Böyle olunca, tüm sigorta kollarına tabi sigortalılar için kullanılan prim belgesi bunlar için kullanılmayacaktır. Meslek liseleri veya üniversiteler, zorunlu staj yapan öğrencilerini SGK’ya bildirge ederken/prim belgesini verirken "22" numaralı belge türünü kullanacaklardır. "22" nolu belge türü sadece bu bildirimlere has olarak geliştirilmiş olup, internetten bu belge kullanılarak stajyer öğrenciler SGK’ya bildirileceklerdir.
Yazının Devamını Oku 
22 Haziran 2009
Önce bir okurumuzun yazdıkları: "27 Nisan 2009 Pazartesi günkü köşenizde vergiden muaf kadına isteğe bağlı sigorta başlığı adı altında bir yazı yazmıştınız. Bu konuyla ilgili belge almak için vergi dairesine ardından sosyal güvenlik kurumu il müdürlüğüne başvuruda bulunduk. Vergi dairesinden bu belgeyi almak için başvurduğumuzda memurlar tarafından aşağılayıcı bir tavırla karşılaştık. Biz böyle bir belge şimdiye kadar kimseye
vermedik, gazetede okuduğunuz her şeye inanmayın dediler, fakat çok ısrar edince bizi başlarından savmak için helvacı kağıdı mahiyetinde (isterseniz bu belgenin aslını size gönderebiliriz) olan bir belgeyi bize verme lütfunda bulundular. Ve, haberdar olmadıklarını zannettiğimiz bu konuda bizi belediyeye yönlendirdiler. Orada bize böyle bir uygulama olmadığını söylediler. Biz tekrar belgeyle birlikte SGK İl
Müdürlüğü’ne başvurduk. SGK’daki İSB sigorta bölümünde başvurduğumuz memur; Bizim böyle bir uygulamadan haberimiz yok. Siz bunu becerseniz bile, çok zor görünüyor, ancak 10 TL gibi avantaj sağlayabilirsiniz onun için uğraşılması gereken bir durum değil dedi. Sizden ricamız, bu konuda kanunda yeri olan uygulamayla ilgili daha açıklayıcı, yol gösterici bir yazı yazmanız. Sizin kanunda sözünü ettiğiniz 100 TL gibi bir avantaj çoğu İSB’ye bağlı sigortalı için küçümsenmeyecek bir rakam."
Æ Ç. ÖZEDGÜ
Nereden başlasak neresini düzeltsek!
Tamamıyle içler acısı bir durum. TBMM Kanun çıkarmış, uygulama başlayalı 7 ay olmuş, uygulayıcı kurum SGK, tebliğ ve genelge yayınlamış. Yetmemiş genel yazı çıkarmış. Belli ki, yine yetmemiş. Dedikleri gibi, "kanun yapmak değil uygulamak önemliymiş"...
Maliye teşkilatı habersiz mi?
Maliye, 5510 sayılı Kanunun 1 Ekim 2008’de yürürlüğe girdiğini ve geçici 16. maddesinin kadın isteğe bağlı sigortalılara vergi dairelerinin bu konuda sözü edilen yazıyı verme zorunluluğu olduğunu bilmiyor mu? Zira, 5510 sayılı Kanunun geçici 16. maddesinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen vergiden muaf işleri hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte, 01/10/2008 tarihinden önce yaptıklarını ve 01/10/2008 tarihinden sonra da yapmaya devam ettiklerini vergi dairelerinden alacakları yazı ile belgeleyen kadın sigortalılara isteğe bağlı sigorta primlerini daha düşük olarak ödeme imkanı getirilmiştir.
SGK ne yapmaya çalışıyor?
Hadi maliye teşkilatı doğrudan ilgili değil, nihayet 5510 sayılı Kanunun uygulayıcısı olmadığını bilmiyor diyelim. Belki bir yere kadar anlaşılabilir bu tutumları. Ki, kesinlikle haksızlar. Ama SGK ve uygulayıcı personel nasıl böyle bir yaklaşım içinde olabilir. Ne demek, böyle bir uygulamadan haberdar olmamak, haberdar değilseniz ilgilenen yurttaşlar becerirseler ancak 10 TL avantajları olacağı yanlış bilgisini nereden biliyorsunuz?
Onca patırtı ve gürültüyle "sosyal güvenlik reformu" yaptık deniliyor, ama daha o reform kanununun geçici 16. maddesi uygulanmıyor.
Konuyu bir kez daha açıklayalım. Belki öğrenmek, bilmek isteyenler olur!
Kanun ne diyor?
Belki sıkıcı olabilir ama, 5510 sayılı Kanunun geçici 16. maddesi üçüncü fıkrası hükmünü aynen alıyorum:
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen işleri, hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yapmakta olanların bu maddenin yürürlük tarihinden sonra aynı şartlarla bu işleri yaptıkları, Maliye Bakanlığı’nın görüşü alınarak Kurumca belirlenen usul ve esaslara göre tespit edilen kadın isteğe bağlı sigortalılar; bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl için 82’nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının onbeş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan arttırılmak suretiyle 30 katını geçmemek üzere malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası primi öderler."
Oldukça açık ve net...
Vergiden muaf kadın sigortalılar kimler?
Burada sözü edilenler, Gelir Vergisi Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen işler yapanlardır. Bunlar ise; evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, kırpıntı deriden üretilen mamuller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlardan bu ürünleri, pazar takibi suretiyle satılması ile ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satanlardır.
Ödeyecekleri sigorta
primi ne kadar olacak!
Belirtilen işleri yapanların koşturmaca sebepleri prim avantajı. Daha az prim ödeyecekler. SGK memurunun söylediği gibi 10 TL değil avantaj. Prim avantajının anlaşılabilmesi için normal bir isteğe bağlı sigortalı ile vergiden muaf kadın isteğe bağlı sigortalının aynı dönem için ödeyecekleri en az primlere bakalım. Normal bir isteğe bağlı sigortalı 2009’un ilk 6 aylık döneminde, 666/30x30/%32 = 213,12 TL prim ödemektedir. Gelir Vergisi Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen işleri yapan kadın isteğe bağlı sigortalılar ise aynı dönemde günlük asgari ücretin 16 katının %32’sini prim olarak ödeyeceklerdir. 22,20x16x%32 = 113,66 TL.
Belirtelim ki, 2009 yılında gün sayısı 16 olarak alınırken, 2010 yılında 17 olarak alınacak her yıl birer puan artırılacak 2023 ve sonraki yıllarda 30 olarak alınacaktır. Bu örnek 10 TL değil, yaklaşık 100 TL’lik prim avantajı olduğunu açıkça göstermektedir.
Düşük prim ödemenin şartları
Vergiden muaf kadınların belirtilen kapsamda isteğe bağlı sigortaya kabul edilmesi için iki önemli koşul bulunuyor.
Birincisi; vergiden muaf işleri hizmet sözleşmesi ile herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yapıyor olmak.
İkincisi; bu işleri 01/10/2008’den önce yapıyor olmak ve 01/10/2008’den sonra da yapmaya devam ettiklerini vergi dairelerinden alacakları yazı ile belgelemek.
Sorun da burada çıkıyor: Vergi daireleri böyle bir şey yok deyip yazı verme konusunda ilgililere çok da yardımcı olmuyor.
SGK sorunu çözmeye çalışıyor
Maliye teşkilatının bu yazıları verme konusundaki gönülsüzlüğünü SGK yönetimi de görmüş olmalı ki, sorunu kendi içinde çözmeye çalışıyor. SGK, 2009/5 sayılı genelgesinde konuya açıklık kazandırmaya çalıştı, ama olmadı. Yine çözülemedi sorun. Bunun üzerine, SGK Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Dairesi Başkanlığı 24.04.2009 tarih ve 5.566.003 sayılı bir Genel Yazı yayımlayarak ’bu işi çözüyorum’ dedi.
Genel yazıdaki yenilik
Özellikle 01.10.2008 öncesinden ve sonrasında, bir işverene bağlı olmaksızın GVK 6. maddesi birinci fıkrasının (6) bendindeki işleri yapmaya devam edildiğine dair yazının temini konusunda bir kolaylık getirdi. Kurum, bu işlerin yapılıp yapılmadığını kendi kontrol memurları aracılığıyla saptayacak denildi.
Söz konusu genel yazıdaki konuyla ilgili açıklama aynen şöyle:
"01/10/2008 tarihinden önce; 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı kanunlara göre sigortalı/iştirakçi olarak tescilleri yapılmış olup zorunlu sigortalıkları ya da isteğe bağlı sigortalılıkları sona eren kadın sigortalılar ile 01/10/2008 tarihinden önce 506 ve 1479 sayılı kanunlara tabi olarak isteğe bağlı sigortaya prim ödeyen kadınların geçici 16’ncı madde hükümlerinden yararlanmak istemeleri halinde durumlarının anılan maddedeki şartlara uyup uymadığı vergi dairelerinden getirecekleri yazılardan belirlenebileceği gibi doğrudan bu talepler sosyal güvenlik kontrol memurlarına intikal ettirilerek düzenlenecek rapora göre de belirlenebilecektir. "
Buna göre;
1) Vergi dairesinden 193 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine tabi çalışmaya ilişkin alınan yazıda işin 01/10/2008 tarihinden önce yapıldığına ve 01/10/2008 tarihinden sonra da yapılmaya devam edildiğine ilişkin bir ibarenin bulunmaması halinde de sigortalının vergiden muaf işleri 01/10/2008 tarihinden önce yaptığının 01/10/2008’den sonra da yapmaya devam ettiğinin Kontrol memurlarınca mahallinde tetkik suretiyle tespit edilmesi sağlanacak, kontrol memurunun raporu doğrultusunda gerekli işlem yapılacaktır.
2) Kontrol memurunca yapılan araştırma sonucunda gelir vergisinden muaf olduğu anlaşılan kadın sigortalılardan;
- 01/10/2008 tarihinden önce 1479 sayılı Kanunun mülga 79’uncu maddesine göre isteğe bağlı sigortalı olup, bu tarihten sonra da sigortalılıkları devam edenlerin,
- 01/10/2008 tarihinden önce 506 sayılı Kanunun mülga 85’inci maddesine göre isteğe bağlı sigortalı olup, bu tarihten sonra da sigortalılıkları devam edenlerin, geçici 16’ncı madde gereğince ödeyecekleri prim tutarları vergi dairesi yazısının Kurum kayıtlarına intikal ettirildiği tarihi takip eden günden itibaren başlatılacaktır.
Artık tamam mı?
Sanırım artık tamamdır. Bunca düzenlemeye rağmen bu şartları taşıyan kadınlarımıza isteğe bağlı sigortaya girmeleri konusunda Kanunun tanıdığı avantajı kullandırın...
Böyle bir şey yok demeyin.
Gördüğünüz gibi böyle bir şey var!
Yazının Devamını Oku 