Memet Eser

Ölüm aylığında 900 gün yetmiyor mu

19 Ekim 2009
Sİgortalıların ölümü halinde geride kalan hak sahiplerine belli şartların varlığınde aylık bağlanmaktadır.

Kamu oyunda dul ve yetim aylığı da denilen ölüm aylığı bağlanma koşullarında ise önemli değişiklikler oldu.
Emekli aylığı aldığı halde ölüm olayının meydana gelmesiyle, başkaca bir şart aranmaksızın SGK’ya başvuran hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanıyor. Ancak çalıştığı sırada/emekli olmamış bir sigortalının ölümü halinde bazı şartların varlığı gerekli...
Ölüm aylığı için aranan şartlar
İstisnasız bütün sigortalı çalışanlar için en az 1800 günü bulunanların geride kalanlarına ölüm aylığı bağlanabilecektir. Sigortalının işçi, esnaf ya da memur olması bu şartın uygulanması açısından önemli değildir. Dahası; 1800 günün bulunmaması halinde, askerlik veya yurtdışı çalışmaları var ise bunlar da borçlanılarak gün sayısının 1800 güne tamamlanması mümkündür.
Ölen sigortalı işçi ise
Ölen sigortalı işçi olarak çalışıyor ise, geride kalan hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için “her türlü borçlanma süreleri hariç” en az 5 yıldan beri sigortalı olup, toplam 900 gününün bulunması yeterli olacaktır.
Ölen işçinin yakınları yukarıdaki 1800 gün şartını taşımıyorlar ise, en az 5 yıl ve 900 gün şartının varlığı halinde yine de ölüm aylığı alabileceklerdir.

Yazının Devamını Oku

Devlet memurluğundan istifa edenin ikramiyesi

12 Ekim 2009
DEVLET memuru olarak çalışanlar, emekliye ayrılıp kendilerine aylık bağlandığında SGK’dan emeklilik ikramiyesi adıyla toplu bir para alırlar.

İşte bu emeklilik ikramiyesinin verilebilmesi için o devlet memurunun 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa göre emekliye ayrılması gerekir. Aksi halde ikramiye alamaz.
Örneğin; yıllarca devlet memuru olarak çalışmış birisi, istifa ettikten sonra esnaf ya da işçi olarak çalışmış ise, ilgili kanunları uyarınca da SSK veya Bağ-Kur statüsünde emekli aylığı almaya hak kazanmışsa, artık eski yıllardaki devlet memuru çalışmalarından dolayı ikramiye alması mümkün olamayacaktır.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin bir kararı bu konuda memurlar lehine sonuçlar doğuracak beklentisi yarattı.
Emekli ikramiyesi
5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi uyarınca emekli ikramiyesi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 89. maddesi uyarınca hesaplanıp ödenmektedir. Buna göre; emekli, adi malûllük veya vazife malûllüğü aylığı bağlanan veya toptan ödeme yapılan; asker, sivil tüm iştirakçilere, her tam fiili hizmet yılı için, aylık bağlamaya esas tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir. Ancak, verilecek emekli ikramiyesinin hesabında, 30 fiili hizmet yılından fazla süreler nazara alınmaz.

Hizmet birleştirmesi halinde emeklilik ikramiyesi

Kişi tüm çalışma hayatı boyunca birden fazla sosyal sigorta kanununa tabi olmuşsa, emeklilik ikramiyesi alabilmesi yine son defe Emekli Sandığı’na tabi bir görevden emekliye ayrılması şartına bağlanmıştır. Konu mülga 2829 sayılı Kanunun 12. maddesinde düzenlenmiştir.

Yazının Devamını Oku

Özürlü Bağ-Kur’luya emekli aylığı

5 Ekim 2009
2008/Ekim öncesi tarım ya da esnaf Bağ-Kur kapsamında olanlar için yaşlılık aylığı bağlanmasında “özürlü” olması durumu dikkate alınmıyordu.

Dahası, ilk defa çalışmaya başladığında malûl sayılanlara aylık bağlanmadığı gibi daha kolay şartlarda yaşlılık aylığı da bağlanmıyordu.
Ancak, önceden ya da şimdi aşağıda açıklayacağımız şartları haiz Bağ-Kur’lular SGK’ya başvurarak kendilerine aylık bağlanmasını isteyebilirler.
? İlk defa çalışmaya başladığında malül olanlar
Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya özürü bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan Bağ-Kur sigortalılarına, en az 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı bağlanabilmektedir.
Şu halde, Ekim 2008 öncesinde, ilk defa çalışmaya başladığı tarihte (ki, bu ilk çalışma esnaf, işçi, memur şeklinde olabilir) en az %60 oranında çalışma gücü kaybı bulunan sigortalı, Ekim 2008 sonrası bir tarihte en az 15 yıl sigortalılık süresi ve en az 3960 sigorta günü bulunması halinde, SGK’ya başvurduğunda kendisine, yaş şartı aranmaksızın Emeklilik / Yaşlılık Aylığı bağlanacaktır.
Şüphesiz bu durumdaki Bağ-Kur sigortalısının SGK’ya prim borçlarının eksiksiz ödemiş olması gerekmektedir.
? Özürlü Bağ-Kur’luya emekli aylığı bağlanması

Yazının Devamını Oku

Kız çocuklarının sağlık hakkı

14 Eylül 2009
ÖNCEDEN kolaydı; kız çocuk evli olmadığı veya çalışmadığı müddetçe, yaşı kaç olursa olsun anne ya da babası üzerinden sağlık yardımı alabiliyordu. Ama artık bu kadar basit değil! 1 Ekim 2008’den sonraki durum

1 Ekim 2008 sonrası uygulama kökten değişti. Kız çocuk 18 yaşını, lise eğitimi alıyorsa 20 ve üniversite eğitimi alıyor ise 25 yaşını dolduruncaya kadar yine anne ya da babası üzerinden sağlık yardımı alabilecek. Ama, bu yaşları doldurunca bu hakkı bitiyor. Artık kendi statüsüne göre sağlık yardımı alabilecek.

Bunun için de ya kendisi sigortalı olacak ya da koşulları var ise, yeşil karttan faydalanacak veya genel sağlık sigortası primini cebinden ödeyerek sağlık yardımı alabilecek.

1 Ekim 2008 öncesi sağlık hak sahibi olanların özel durumu

Sistem değiştirilirken, 1 Ekim 2008 öncesi koşullara uygun olarak sağlık yardımı alma hakkı olanlar bu haktan yararlanmaya devem edecekler. Örneğin; 1 Ekim 2008 öncesinde çalışmadığı ve evli olmadığı için babası üzerinden sağlık hizmeti alabilen 33 yaşındaki kız çocuk 1 Ekim 2008 sonrasında da sağlık yardımı alabilecek.

Taki "durumunda değişiklik" oluncaya kadar...

Yani, 33 yaşındaki bu kız çocuk 2009/Eylül ayında evlenir ya da çalışmaya başlarsa, babası üzerinden aldığı sağlık yardımı kesilecektir. Artık bir daha babası üzerinden sağlık yardımı alamayacaktır. Öyle ki, diyelim 2009/Aralık ayında eşinden ayrılsa veya işten çıksa, dönüp babası üzerinden sağlık yardımı alması mümkün olamayacaktır.

Anne babanın sağlık hakkı

Anne babanın çocukları üzerinden sağlık hak sahipliği de zorlaştırılmış görünüyor. Anne babanın sigortalı/genel sağlık sigortalısı çocuğu üzerinden sağlık yardımı alabilmesi için iki koşulun birlikte bulunması gerekmektedir:

1- Her türlü kazanç ve irattan elde ettiği gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması,

2- Diğer çocuklarından sağlık yardımı almamaları.

Yurtdışında bulunanların isteğe bağlı sigortası

Ekim 2008 sonrası isteğe bağlı sigortaya girme şartları bütünüyle değiştirilmiş bulunmaktadır. Bunların başında da Türkiye’de ikamet etme şartı gelmektedir. Belirtelim ki, isteğe bağlı sigortaya girecek olanın Türk vatandaşı olması da gerekmiyor. Önemli olan ülkemizde ikamet ediyor olmak. Ancak, 1 Ekim 2008 öncesi SSK ya da Bağ-Kur isteğe bağlısına girmiş olup da yurtdışında bulunanların bu hakları korunmuştur. Bu durumda olanlar, ara vermeksizin isteğe bağlı sigorta primlerini yatırmaya devam edebilirler.

Prim azaltma işe yaradı mı

Ekonomik kriz sürecinde işsizlikle mücadele adına alınan önlemlerden birisi de, işverenin üzerindeki prim yükünü azaltmak olarak öne çıkıyor. İstihdam teşvik ediliyor! Doğrusu ne kadar işe yarıyor, kimin yarasına merhem oluyor, bunu halen işsiz olanlar sanırım en iyi görenler. Milyonlarca genç kendilerinin de istihdam edilmelerini, verilen teşviklerin işe yaramasını bekliyor.
Yazının Devamını Oku

Bir teşvik daha

7 Eylül 2009
EKONOMİK kriz sürecinde işsizlikle mücadele adına alınan önlemlerden birisi de işverenin üzerindeki prim yükünü azaltmak olarak öne çıkıyor. İstihdam teşvik ediliyor! Doğrusu, ne kadar işe yarıyor, kimin yarasına merhem oluyor, bunu halen işsiz olanlar sanırım en iyi görenler... Milyonlarca genç kendilerinin de istihdam edilmelerini, verilen teşviklerin işe yaramasını bekliyor. Bu düzenlemeler bence asıl değil, geçici çözümler. Yaraya merhem... Köklü iktisadi sosyal politika değişikliklerine gitmek gerekiyor kanımca... Ancak bu tarafı, yazımızın konusunu oluşturmuyor. Yazımızda merhemin kime dağıtıldığını, kimlerin yarasına sürüleceğini anlatmaya çalışacağız!

5921 sayılı kanun yürürlüğe girdi

5921 sayılı Kanun 18 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı ve aşağıda açıklayacağımız 2. maddesi de aynı tarih itibariyle yürürlüğe girdi. Kanunun 2. maddesi ile İşsizlik Sigortası Kanununa geçici 9. madde ilave edildi. Bu madde ile aşağıda şartlarına yer vereceğimiz üzere, bir kısım yeni işe alınanların sigorta primi işveren payları İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.

İşe alınacak olanlarda aranacak koşullar

Düzenlemeye göre; 2009 yılının Nisan ayına ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalı sayısına ilave olarak, 31/12/2009 tarihine kadar, işe alınma tarihinden önceki üç aylık dönem içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışındaki kişilerden olmak kaydıyla, işe alınan ve fiilen çalıştırılanların sigorta primi işveren payları Fon’dan karşılanacak.

Burada dikkat edilecek nokta, 2009/Nisan ayında SGK’ya verilmiş prim belgesinde kayıtlı sigortalı sayısının üzerinde yeni sigortalıların işe alınması... Bu nitelikte ilave olarak işe alınacakların ise 31/12/2009 tarihine kadar işe alınmaları gerek... Öyle ki, Bakanlar Kurulu bu süreyi 30/06/2009 tarihine kadar uzatmaya yetkili kılınmıştır. Diğer bir önemli nokta da işe alınacak sigortalının işe alınma tarihinden önceki 3 aylık dönemde SGK’ya verilen prim belgelerinde kayıtlı olmaması gerekiyor. Daha önceki dönemlerde olabilir. Ama işe alınacağı tarihten önceki 3 aylık dönemde sigortalı gösterilmiş birisi olmayacak.

İşsizlik Fonu’ndan karşılanacak olan primler

Bu şekilde ilave olarak işe alınan sigortalıların, aylık asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, 6 ay boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Belirtelim ki, primlerin Fon’dan karşılanma süresini 6 aya kadar daha uzatmaya, Bakanlar Kurulu yetkilidir. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.

İşverenlerin sorumlulukları

İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanabilmesi için;

İşverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde SGK’ya verilmesi.

Sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şarttır.

Bu maddeye göre; işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan SGK’ya geç ödemeden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.

Bu teşvikten yararlanmaya engel iş ve işlemler

4447 sayılı Kanunun geçici 10. maddesi hükümleri;

a) 1/10/2003’ten sonra özelleştirme kapsamında devir alınan işyerleri hariç olmak üzere, mevcut ve faaliyette bulunan işyerlerinin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi hallerde yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.

b) Mevcut bir işyerinin kapatılarak; değişik bir ad veya unvan ya da bir iş birimi olarak aynı faaliyette açılması veya çalışan sigortalıların bütün olarak devredilmesi halinde, bu işyerleri hakkında uygulanmaz.

c) Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler hakkında uygulanmaz.

ç) 5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimler sonucunda çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işyerleri hakkında tespit yapıldığı aydan başlanmak suretiyle uygulanmaz.

d) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve bu Kanundan istisna olan alımlar ile uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan hizmet alımları ve yapım işlerini yürüten işyerleri hakkında uygulanmaz.

e) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30’uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde çalışmaya başlayanlar hakkında uygulanmaz.

f) 5510 sayılı Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.

Birden fazla teşvikten yararlanılamıyor!

Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca, ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.
Yazının Devamını Oku

Gazetecinin erken emekliliği

31 Ağustos 2009
SOSYAL Güvenlik Reformu denilen şey sorunlar yumağına dönüştü.

Yumak gittikçe de büyüyor. Nasıl büyümesin, sanırsınız ki, bir ucunda kedi yavrusu oynayıp duruyor. Şimdi ya da yarın, aç açabilirsen yumağı. Geçmişte gazeteci iş sözleşmesi ile çalışmış ve bu kapsamda (kendilerinin deyimi ile 212’li olarak) SGK'ya bildirilmiş kişiler emeklilik hesaplamasında bu günlerde sorun yaşıyorlar. Dedik ya, bu gidişle zor; yumak dolaştırıldıkça dolaştırılıyor.

Gazetecinin geçmişteki hakkı

Birçok çalışan grubu olduğu gibi gazeteci iş sözleşmesi ile çalışanlar da 1 Ekim 2008 öncesinde, her 360 günlük çalışmaları karşılığında bunun 1/4’i oranında itibari hizmet süresi kazanmaktaydı. Ancak, bu haktan yararlanabilmeleri için sözü edilen işteki çalışmalarından dolayı en az 3600 günleri bulunması gerekiyordu. Böylece kazandıkları itibari hizmet süreleri sigortalılık sürelerine ilave ediliyordu. Bu da daha erken yaşta emekli olmalarına olanak sağlıyordu. Ancak, bu hakları “Sosyal Güvenlik Reformu” ile kaldırıldı!

Gazetecilere artık itibari hizmet süresi hakkı yok!

Gazeteci iş sözleşmesi ile çalışanlara yukarıda yer verdiğimiz ve erken emekli olma olanağı tanıyan 506 sayılı Kanunun ek 5. ve ek 6. maddeleri artık yok. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 1 Ekim 2008 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştır. Peki, itibari hizmet süresi yeni 5510 sayılı Kanunda düzenlenmedi mi? Düzenlendi, düzenlenmesine ama burada gazetecilere yer verilmedi. 5510 sayılı Kanunun 40. maddesinde düzenlenen fiili hizmet süresi zammı uygulamasından artık gazeteci iş sözleşmesi ile çalıştırılanlar yararlanamıyor.

Gazetecinin eski çalışma süreleri ne oldu?

Yazının Devamını Oku

Soru ve cevaplar

24 Ağustos 2009
Æ Soru: "Daha önce işten çıkarıldığım işyeri için işe iade davası açtım ve kazandım. İşe başlatmadılar, ama dört ay için ücret ve tazminat ödediler. Diğer taraftan İŞKUR’dan da bu sürede işsizlik ödeneği aldım. Şimdi İŞKUR 4 aylık işsizlik ödeneğini benden geri istiyor. Ne yapmalıyım?" Æ O. TAN

Otuz ve üzeri işçi çalıştırılan işyerlerinde, belirsiz iş sözleşmesi ile çalıştırılan ve en az 6 aylık kıdemi olan işçi işveren tarafından işten çıkarılırken, o işçinin yetersizliğinden, davranışlarından ve işin, işletmenin, işyerinin gereklerinden kaynaklanan "Geçerli bir sebebe" dayanılması gerekmektedir. Eğer bu nitelikte bir sebep yok ise, işveren işçiyi işten çıkaramayacaktır ya da işe geri alacaktır.

Şüphesiz bunlar hukuki süreç içerisinde kesinlik kazanmaktadır. İşten çıkarılan işçi, geçerli bir sebep olmaksızın işten çıkarıldığını düşünüyor ise, bir ay içinde iş mahkemesine başvuracak ve işe iadesini talep edecek.

Mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde; işçi 10 gün içinde işverene başvurarak işe başlatılmasını isteyecek, işveren de bir ay içinde işçiyi işe başlatacak.

İşçi 10 gün içinde başvurmaz ise, mahkeme lehine sonuçlansa bile hakkını alamaz. İşveren de bir ay içinde işçiyi işe geri başlatmaz ise tazminat ödeme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalır.

İşe iadesine karar verilen işçisini işe başlatmayan işverenin ödeyeceği tazminatı da mahkeme belirleyecektir. Bu tutar aldığı ücretin en az 4 en çok 8 katı tutarında olacaktır. Belirtelim ki, işveren işçiyi ister işe geri başlatsın isterse başlatmasın bir de 4 aya kadar boşta geçen ücretlerini de ödeyecektir.

Sorudan anlaşılan bütün bu ödemelerin yapıldığıdır. Okurumuz bir de koşullarını taşıdığı için İŞKUR’da işsizlik ödeneği almıştır. İŞKUR ise yukarıdaki ödemeleri gerekçe göstererek verdiği ödeneğin 4 aya tekabül eden kısmını geri istemektedir.

Bize göre İŞKUR’un bu yaptığı işlem hukuku değildir. Zira yasal bir hakkın kullanımı diğer bir yasal hakkı ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, böyle bir kesinti yapılması/borç çıkarılması halinde mahkemeden hakkınızı alabilirsiniz.

Bu durumda yararlanabilmeniz için örnek bir yerel mahkeme karar sayısına yer veriyorum:

Adana 4. İş Mahkemesi, 16.06.2009 tarihli, E: 2008/320, K: 2009/419

Æ Soru: "1981-1995 yılları arasında vergi mükellefiyeti olan ancak hiç Bağ kur kaydı yaptırmamış bir kişi bu süreleri ne şekilde borçlanabilir.?"

Æ B.ÇELEBİ


En başta söyleyelim, artık bu süreler borçlanılamaz. Zira, daha önce böyle bir hak tanınmıştı. O da 2003 yılında sona erdi. Şu anda sadece 01.10.2008 tarihinden sonraki vergi kaydına tabi süreler sigortalılıktan sayılmaktadır.

İzmir SGK kıdem tazminatı yazısı vermiyor(muş)!...

GEÇEN hafta yazdık; sadece emekli olanlar değil, emeklilik için aranan şartlardan sigortalılık süresi ile gün sayısını doldurmakla birlikte yaş şartının gerçekleşmesini bekleyenler de 1999 yılından beri kıdem tazminatını hak etmekteler. Sorun, SGK tarafından bu yönde verilen yazıda. SGK Konak Sosyal Güvenlik Merkezi’nde bu işe bakan şef memur "ben kesinlikle bu yazıyı vermem" diyormuş...

Neresini düzelteceğiz ki, bu yanlışların...

TBMM kanun yapmış, SGK Başkanlığı talimatlar yazıp müdürlüklerine göndermiş. Bunların hiç önemi yok... Demek ki, doğrudan ilgili memura yönelik bir kanuni düzenleme lazım. Bu ekonomik kriz döneminde hak kaybına uğramak istemeyen çalışanlarımıza gerekli kolaylığı kurumlarımız göstermeli, hakları olan işlemleri geciktirmeden yapmalıdır. Aksi halde "reform" denilen şey vatandaşımız tarafından "deform" diye algılanmaktadır.
Yazının Devamını Oku

Kıdem tazminatına nasıl hak kazanılır

17 Ağustos 2009
SGK tarafından işçilere "kıdem tazminatına hak kazanmıştır" yazısının verilmesi tam bir muamma. Deyim yerinde ise ilgililer kafasına göre takılıyor. SGK Başkanlığı’nın talimatı varmış, 506 sayılı Kanunun 60. ve geçici 81. maddesi varmış, 1475 sayılı Kanunun 14. maddesi varmış, hiç önemi yok!

Emekliliğini dolduranlar kıdem tazminatını hak eder

Öncelikle şunu söyleyelim: Emekliliğini dolduranlar kıdem tazminatı almayı da hak ederler... Bu husus halen yürürlükte olan 1475 sayılı Kanunun 14. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Emeklilik için gerekli olan gün, yıl ve yaş şartlarının üçünü de dolduran kimse emekliliği hak eder ve işvereni de ona kıdem tazminatını ödemek zorundadır.

Yenilik 1999’da yapıldı. 4447 sayılı Kanun ile emeklilik şartlarının zorlaştırılması ve yaş koşuluna da kademeli bir artış getirilmiş olması kıdem tazminatı ödemesinde bir başka çözümü de beraberinde getirmiştir. Buna göre, 1999’dan bu yana emeklilik için gereken şartlardan sigortalılık süresi ile gün sayısını doldurup, yaş koşulunun gerçekleşmesini bekleyenlere de kıdem tazminatı verilmektedir. İşçi, yaş koşulunu çalışmaksızın bekleyecekse SGK’ya başvurduğunda "kıdem tazminatına hak kazanmıştır" yazısının verilmesi gerekecektir.

SGK taşra teşkilatı sorun yaratıyor

Kanuni düzenleme bu şekildeyken ve SGK Başkanlığı’nın yazılı talimatları varken, nedense SGK taşra teşkilatı bu yazıyı vermede gönülsüz davranmaktadır. Oysa, 1475 sayılı Kanunun 14. maddesi oldukça açıktır. Dahası, SGK Başkanlığı Sigortalı Emeklilik İşlemleri Dairesi Başkanlığı’nın 10.07.2008 tarih ve 497130 sayılı yazıları ile özetle emeklilik için yaş koşulu dışındaki diğer şartları taşıyanlara kıdem tazminatlarını işverenlerinden alabilmeleri için yazı verilmesi talimatlandırılmıştır.

 SGK’nin Türk-İş’e verdiği bilgi

SGK, konu ile ilgili olarak işçi sendikalarını da bilgilendirmiştir. Yukarıdaki yaklaşıma uygun olarak 18.07.2007 tarihli tahsis işlemleri hakkında genel yazının "C-Diğer Hususlar" başlıklı kısmının 1. maddesini de yürürlükten kaldırdıklarını da belirterek, kıdem tazminatı verilmesine ilişkin yazı verilmesindeki tüm tereddütleri gidermiştir.

SGK Başkanlığı gereğini yapmıştır. Artık taşra teşkilatı da özellikle kriz dönemlerinde vatandaşın hakkı olan kıdem tazminatını alabilmesinde bu yaklaşıma uygun hareket etmeli ve zorluk çıkarmamalıdır.
Yazının Devamını Oku