Kanunda ayrıca “ilave emekli aylığı” denilen ve sadece hekimlere bağlanması mümkün olacak bir düzenleme de var...
Kime bağlanacak
Bu aylık, döner sermaye gelirlerinden ek ödeme alan ve 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi kapsamında sigortalı sayılan (kadrolu devlet memurları), tabip ve diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlara bağlanabilecek. Diğer sağlık personeli için bu husus geçerli değil.
Primi kim ödeyecek
Tabip ve diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, sigorta priminin işveren payı dahil tamamını kendileri ödemek kaydıyla, ek ödeme olarak kendilerine ödenen tutar üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave olarak sigorta primine tabi tutulacaktır.
Ödenecek olan ilave sigorta primi, işveren payı da dahil olarak %20’dir. Ek ödeme tutarı üzerinden bu orak kadar ilave sigorta primi ödenecektir.
Bağlanacak ilave emekli aylığı
Bu şekilde ilave prim ödemesinde bulunanlardan malullük, yaşlılık, vazife malullüğü veya emeklilik aylığı ya da sürekli tam iş göremezlik geliri bağlanmasına hak kazananlara; ilave olarak ödedikleri her yıla ait sigorta prim matrahının, kazancın ait olduğu yıldan itibaren söz konusu aylık veya geliri talep ettiği tarihe kadar geçen yıllar için her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenerek bulunan kazançlar toplamının, ilave prim ödedikleri gün sayısına bölünmesi sonucu bulunacak ortalama günlük kazancın 30 katının, ilave prim ödedikleri gün sayısının her 360 günü için %2’si oranında bulunacak tutarda ilave aylık ödenir. Bağlanan ilave emekli aylığı her yıl enflasyon oranında artırılacaktır.
Bunlardan birisi de “en fazla 3 kişinin çalıştığı esnaf işyerleri”nin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında bulunmamasıdır. Böyle olunca, buralarda çalışanlar açısından, birkaç istisna maddesi hariç İş Kanunu hükümleri uygulanmayacaktır. Bu durum taksi/dolmuş sahibinin lehine iken taksi/dolmuşta çalışan şoförün aleyhinedir.
Kimler esnaf sayılır
Kimlerin esnaf ve sanatkar sayılacağı, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3. maddesinde tanımlanmış ve Bakanlar Kurulu’nun 2007/12362 sayılı “Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Karar”ı ile de açıklığa kavuşturulmuştur.
Buna göre, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun tespit edeceği ve Resmi Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177’nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanlar esnaf ve sanatkar sayılmıştır.
Taksici ve dolmuşçunun özel durumu
Eski 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nda esnaf tanımlanırken yer verilen, “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcükleri, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni 5362 sayılı yasada yer almamıştır.
Böyle olunca da yukarıdaki kriterler uygulanacaktır. Bu durumda da geçmiş dönemde esnaf sayılan taksici, dolmuşçu gibi kişiler bu yeni kriterler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ile de karşılaşabileceklerdir.
Hangi esnaf işyeri İş Kanunu kapsamında
Örneğin; ihaleli iş alan müteahhitlerin, işi tamamlayınca idareye yatırdıkları teminatlarını alabilmeleri SGK’ya o işten dolayı prim borcu bulunmamasına bağlanmıştır. Aynı şekilde, ihaleye girecek olanların da ülke çapında SGK’ya sosyal güvenlik prim borcunun bulunmaması gerekmektedir.
Bu dolaylı düzenlemelerin etkili olması üzerine, 1 Ekim 2008’den geçerli olmak üzere birtakım yeni düzenlemelere gidildi.
Hangi teşvikler için borç bulunmayacak?
Konu 5510 sayılı Kanunun 90. maddesi ile ilgili Tebliğ’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre; belirli bölgelere veya sektörlere yönelik ya da kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen özel belgelere veya izinlere dayalı olarak kamudan kaynak tahsis edilmesi şeklinde kanun, kararname ve diğer mevzuatla sağlanan araştırma, geliştirme, üretim, yatırım, pazarlama ve benzeri tüm aşamalarda uygulanan devlet yardımı, teşvik ve desteklerden yararlanabilmek için prim borcunun bulunmaması gerekmektedir.
İstisnası var mı?
Bu kapsamdaki teşvik ve desteklerden yararlanmada iki istisnai durum öngörülmüştür. Birincisi, 01/10/2008 tarihinden önce verilen devlet yardımı, teşvik ve destekler hakkında prim borcu sorgulaması yapılmayacaktır. İkincisi ise, ülke çapında uygulanan ve özel bir izne veya belgeye dayanmayan devlet yardımı, teşvik ve destekler ile daha önce başlayıp devam eden nakdi olmayan devlet yardımı, teşvik ve destekler için de prim borcunun olup olmadığı sorgulaması yapılmayacaktır.
Kapsama giren borçlar
Kapsama giren borçların tespitinde gerçek ve tüzel kişi işveren ayrımına gidilmiştir. Tüzel kişiliği haiz olan ve tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluş işverenlerinin çalıştırdığı sigortalılardan, gerçek kişiliği haiz işverenlerin ise gerek kendi sigortalılığı gerekse çalıştırdığı sigortalılardan dolayı borcunun olmaması gerekmektedir.
Artık bu tepkilerden midir, yoksa “insaf” sınırlarının zorlanmasından mıdır bilinmez, şimdilik emekli aylıklarından vergi kesilmiyor...
Ama ileri de kesilmeyeceğinin bir garantisi yok...
Zira, alıştırma turları başladı bile...
Hem de işsiz kalıp da İŞKUR’dan işsizlik parası alanlardan...
En fazla ihtiyacı olan kesimden..
Çok bilinmiyor ya da kesintiler düşük olduğundan hissedilmiyor...
Ama yol açıldı...
Adeta “Turpun büyüğü heybede” dedirten örneklerden geçilmiyor.
Reform ile kangren olan bir çok sorun çözülecekti... Her şey daha da iyi olacaktı...
Bir yılın sonunda önemli hak kayıpları kendini göstermeye başladı. Kanuna uygun olarak bağlanan emekli aylıkları artık yavaş yavaş düşmeye başladı. Telafi etmek için seyyanen zamlar veriliyor. Ama yetmeyecek...
Analık ve hastalık parası ödenmesi ile sağlık yardımı verilmesinde de ciddi kısıtlamalar söz konusu...
İki görüş yazısı
SGK’nın son günlerde yayınladığı bir genelge ile İzmir ve İstanbul’a yazdığı iki görüş yazısı çok tartışmalı ve hak kayıplarını da beraberinde getiriyor. Buna göre; İş Kanunu uyarınca ücretsiz izin hakkını kullanan işçi, bu sürede hastalanırsa ya da doğum yaparsa SGK hastalık parası ve analık parası ödemeyeceği gibi sağlık hizmeti de vermeyecek!
Alın size reform işte...
Kapsama alınmayanlar, 30 Nisan 2008 öncesi kamuda çalışanlardı. Bu tarihten sonra memur olanlar ise GSS kapsamına girdi.
Sözü edilen devlet memurlarının kapsama alınmasında 3 yıllık bir süre öngörülürken, SGK, bir tebliğ ile 3 yıllık sürenin sonunu beklemeden 15 Ocak 2010 itibariyle memurları da GSS kapsamına alacağını ilan etti. Maliye Bakanlığı da 2009 yılının son günü yayınladığı ayrı bir tebliğ ile konuya açıklık getirdi.
Kapsama girenler
15 Ocak 2010 itibariyle bütün devlet memurları ile bakmakla yükümlü oldukları eşi çocuk, anne ve babaları GSS kapsamında sağlık hizmeti alacaklar. Bunların, sağlık giderlerini artık SGK karşılayacak. Söz konusu devlet memurlarının kurumları artık sağlık giderlerini ödemeyecek.
Daha bekleyecekler
Devlet memurlarının büyük bir kısmı 15 Ekim 2010 itibariyle GSS kapsamına alınırken, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu kapsamında bulunan personel ile bunların bakmakla yükümlü bulundukları aile fertlerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevler, SGK’ya devredilmemiştir. Bu hizmetlerin sağlanmasına mevcut uygulama paralelinde devam edilecektir.
Yeşil kartlılar da
Aksi halde ilgililere para cezaları uygulanmaktadır. İşveren ve sigortalılar ile diğer ilgililerce SGK’ya verilmesi gereken belgelerin başında da işyeri, işe giriş ile işten ayrılış bildirgelariyle aylık prim ve hizmet belgesi gelmektedir.
Söz konusu belgelerin SGK’ya verilmesinde Kanunda süreler öngörülmüş olmasına rağmen, belgelerin verilmesi gereken son günün resmi tatile ya da hafta tatiline rastlaması halinde sürenin ne zaman sona ereceğine yer verilmemiştir. SGK merkezi bilgisayar programları da aşağıda açıklayacağımız temel ilkeyi görmeyince ilgililere yersiz para cezaları salınmaktadır.
İşyeri bildirgesini verme
Kanuna göre işyeri bildirgesinin “en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanan tarihte” SGK’ya verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, işverenin bilanço esasına veya diğer defterleri tutmasına ve defter tutma yükümlülüğü olmamasına göre, sırasıyla üç, iki ve bir asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanmaktadır.
Firmamız temmuz ayında sahibi tarafından başka bir şahsa noter satışıyla devredildi. Satış zamanında bizim ile herhangi bir sözleşme yapılmadı. Aynı şirket üzerinden çalışmaya SGK’dan herhangi bir çıkış yapılmadan devam etmekteyiz. Ancak yeni şirket sahiplerimiz bize şimdi giriş çıkış yaparak tazminat ve yasal haklarımızın eski patronumuzdan talep etmemiz gerektiğini söylüyor. Eski patronumuz ise yeni patronumuzdan talep etmemiz gerektiğini söyledi. Şimdi biz çalışanlar olarak yasal haklarımızı kimden talep etmeliyiz.” D. COŞKUN
? Bu durumda olanların herhangi bir hak kaybı yaşamamaları lazım. Konu 4857 sayılı İş Kanununun 6. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; işyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden, işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Dahası, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludur. Ancak, bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır. Şu halde, yeni işvereniniz, sizin devreden işveren yanında çalışmaya başladığınız tarihten itibaren bütün haklarınızı ödemek zorundadır.
Sigortam nasıl ödenecek
? “Şahsıma ait bir işletme var, fakat Bağ-Kur kaydımı yaptırmadım, hiç prim de ödemedim. Vergi levhamı aldığım zaman zaten otomatikman Bağ-Kur’lu oluyorum diye biliyorum. Faaliyet belgemi almadan 13 gün önce sigortalıydım aynı işletmede. Babamın vefatından sonra kendi adıma aldım işletmeyi. Kapatıp açılış yaptım yani. Şu an başka bir işyerine gireceğim. Büyük bir boya firması. Ben boya teknikerliği son sınıf öğrencisiyim. Bu firmaya nasıl açıklayabilirim durumu. Sigortada teklik ilkesini biliyorum.” Ö. ARSLAN
? Çok açık olmamakla birlikte, eğer babanıza ait işyerinde daha önce SSK sigortalısı iseniz, ölüm ile devraldığınızda SSK çıkışınız yapılmadığı sürece Bağ-Kur kaydınız oluşmaz. Öte yandan, vergi kaydınızdan dolayı Bağ-Kur sigortalısı iseniz, bu sefer de hizmet sözleşmesi ile çalışacağınız boya fabrikasında SSK sigortalısı olamazsınız. Ne zamanki Bağ-Kur kaydınız sona erer, o zaman boya fabrikasındaki çalışmasından dolayı SSK sigortalısı olursunuz.