Yalnız o mu?
Adana Çevre Müdürlüğü’nde kim varsa yağdırdıkları cezalardan sonra yine o güzelim nehri kirletenlere karşı öfkeliydiler.
Yüreğir Belediyesi, ahalisi yine öyle.
1 yıl değil. 2 yıl değil. 3 yıl değil. Yıllardır onlar ceza kesiyor ama arsızlar yine kirletiyordu.
O topraklara can veren Ceyhan Nehri’nden söz ediyorum.
Ceyhan Nehri’ydi bu. İnsana neler veriyordu...
Sert akar baraj olurdu.
Nazlanır, toprağa can olurdu.
Birbirinden bağımsız gibi yaşanan gelişmeleri, haberleri birleştirince ilginç bir tablo ve çok ilginç sorular ortaya çıkıyor.
Sırasıyla aktarıyorum:
1-Türkiye’de terör örgütünün silah bırakması için, demokrasi ve barış için olağanüstü bir iyi niyet ve gayret var. Devlet Bahçeli’nin bu konuda yaptığı fedakârlığı hepimiz biliyoruz. Terörün bitmesi için yapılan çağrı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteği. Terör örgütü elebaşı Öcalan’ın yapması beklenen “silah bırakma” çağrısı.
Ve aynı günlerde...
Sınırımızın hemen dibinde. Yıllarca bizim varlığımıza musallat olmuş bir örgütün silah bırakıp bırakmayacağı. Yani SDG... PKK’nın devamı YPG...
Biliyorsunuz;
Suriye’deki yeni yönetiminin lideri Ahmed eş Şara’nın ülkeye istikrar getirmek için çabaları var.
2-Ve önceki gün öğreniyoruz ki
1. ÖNCE şu soru: Özkan son açıklamasında, “Çarpmadık, alabora olmadık. Aniden hızla su almaya başladık” diyor.
Peki bir tekne başka neden batar? Belki acil çıkış kapaklarında bir sorun... Bu sorunun cevabını elbette alacağız.
Şimdi hikâyemize dönelim: Ece Saray Marina’da “Abi bir dünya seyahati planlıyoruz” dediklerinde şöyle bir durmuştum.
Özkan
O izlemeye gelirdi.
Yer yerinden oynardı.
Bir defasında Nihat Özdemir’i yendiğimde kupayı Aziz Yıldırım’dan almıştım.
Ben kupayı alıp babasını “hafiften iğnelerken” o yine gülüyordu.
“Fatih, adamlar bize yüzde 110 zam yapıyor. 65 yaşı geçtik diye bu fahiş zamlarla bizi sigortadan kopmaya zorluyorlar. Bizden kurtulmak istiyorlar. Ödemezsek atacaklar. Bunca yıllık ödemeler boşa gidecek.”
“Bu sene devletin verdiği enflasyon yüzde 45, bunlar bize yüzde 100’ün üzerinde zam yapıyorlar. Geçen yıl 84 bin lira ödedim. Şimdi 184 bin lira istiyorlar.”
“Arkadaşım isyan ediyorum. Medikal enflasyon diye bir şey uydurmuşlar. Normal enflasyonun iki katı oranında zam yapıyorlar. Buna dur diyecek kimse yok mu?”
Ve “Adımı vererek yaz” diyen bir arkadaşım: “Ben Mehmet Çağlar, fahiş zamlar altında eziliyorum. Birinci sınıf hastanelerden de çıktık. Ama yine ağır zam altındayız. 3 yılda yüzde bin artış olmuş.”
Mehmet’e söz verdim. Aynen yazdım.
Evet,
Yılbaşından bu yana hemen her gün aldığım mesajlar böyle uzayıp gidiyor.
Özel sağlık sigorta şirketlerinin zam oranlarına karşı neredeyse bir isyan var.
Şu anda bile başımızın üzerinde, yüzlerce kilometre yukarıda sessizce süren “gizli savaş”tan söz ediyorum.
ABD, Çin ve Rusya arasındaki “uzay savaşı”dır bu.
İşte bu cümleyi hatırlatarak Türkiye’de yaşanan çok önemli bir gelişmeyi aktarmak istiyorum.
Buyrun... Yıllardır süren hummalı çalışmalar. Heyecan. Endişe...“Acaba” soruları... Nihayet sona gelinmişti.
15 Ocak saat 22.09...
İstanbul Arnavutköy’deki Baykar tesislerinde alkışların yükseldiği anlarda...
Antalya’dan DHA muhabiri Semih Ersözler şu haberi geçiyor:
“Şehir Plancıları Odası Konyaaltı sahilinde kaçak yapılaşma ve işgal olduğunu tespit etti. Rapor halinde belediyeye gönderildi. Suç duyurusunda bulunuldu.”
KONYAALTI
Konyaaltı sahili Akdeniz’de eşi az bulunan doğal plajlardandır.
Ama rapora bakıyoruz.
6 metrekare izni olan büfeler 100 metrekareye yayılmışlar.
Sahile betonlar dökülmüş. Şezlonglarla, masalarla kapatılmış. Yürünemeyecek hale gelmiş. Büfeler restorana dönüşmüş.
Rapor aynen şöyle diyor:
Türkiye, Suriye için 13 yıldır bir politika yürütüyor.
Yüzlerce karar, onlarca açıklama, yüzlerce toplantı, ikili görüşmeler, peş peşe yapılan askeri harekâtlar. Göç dalgaları... Bu kadar çetrefilli bir politikayı nasıl anlatacaksınız?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bir parti kongresinde Türkiye’nin politikasını 3 cümlede anlatıverdi.
İşte o üç cümle:
“Biz bu süreçte ne yaptık?
-Birincisi; istikrarı sağlamayı amaçladık ve sağladık.
-İkincisi; güvenliği sağlamaktı, sağladık.
-