Muğla İl Kongresi ise müthiş canlı geçiyor. Erdoğan kongreden hemen sonra Grand Yazıcı oteldeki yemeğe geçiyor. Ve bir konuşma yapıyor.
Muğla ve ilçelerindeki altyapı eksikliğini anlatıyor. CHP’nin proje yapmayan, alternatif üretmeyen muhalefeti üzerine konuşurken aynen şöyle diyor: “Anayasa dahil ülkenin herhangi bir meselesinde önerileri var mı, yok. ‘İstemezük’ten başka lügatlerinde kelime var mı, o da yok. Böyle gelmiş, böyle gitsin. ‘Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın’ modunda son derece konforlu bir alanda siyasetçilik oynuyorlar.”
O ana kadar ciddi bir eleştiri çizgisinde olan Erdoğan’ın “Aman Ali Rıza Bey” benzetmesi bir anda hepimizi güldürüyor. Bir kahkaha.
Yaprak Dökümü dizisinde Fikret’in babasına söylediği “ağzımızın tadı bozulmasın diye diye bu hale geldik” repliğini hatırlıyoruz.
Salonda bir gülme serisi başlıyor. Erdoğan yemek boyunca oldukça neşeli.
Bir ara “Sayın Cumhurbaşkanım Şam’a yapacağınız ilk gezi tarihi olacaktır. Ben de katılmak isterim” diyorum.
Gülerek “Sen de tarihçesini yazarsın” diyor.
HER YIL DAHA DA
“İşte yine ihraç ettiğimiz sebze meyveler, zehirli diye AB ülkelerinden geri döndü. Bu zehirli tarımdan nasıl kurtulacağız? Kanseri, hastalığı evimize sokan bu kimyasal tarım belasını nasıl aşacağız? Zararlıya karşı ölçüsüz ilaçlama nasıl duracak?”
Aklıma artan kanser vakaları geliyor.
İşte o haber: “2024’ün ilk iki ayında Türkiye’den AB’ye giden en az 81 sevkıyat, üye ülkelerin gümrük birimleri tarafından geri çevrildi.”
Dünyanın en verimli topraklarında nasıl oluyor da ilaçlı tarımın “zehirli tuzağı”na düşüyoruz?
Tam bu soruyu sorarken...
Televizyon kanalları arasında bir başlık dikkatimi çekiyor: “Hayallerinin peşinde koşan kadınların başarı öyküleri...”
İzlemeye başladım. Bir baktım ki;
TRT1, Türkiye’nin değişik bölgelerinde devlet desteğiyle organik tarıma başlayıp başarılı olan kadın girişimcileri anlatıyor. Bölge bölge, köy köy, isim isim girişimci kadınlar.
CUMHURBAŞKANI, Ayaydın’a “Aydın hoca” diye hitap eder.
Bizim de hocayla tanışıklığımız 30 yıl öncesine kadar dayanır. O nedenle Cumhurbaşkanı ziyareti öncesinde tam bir “eldivensiz Muğla sohbeti” yapıyoruz.
Hoca’nın sözlerinden anlıyorum ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Bodrum’un su sorunundan karayollarına kadar barajlardan çevre yollarına kadar tam bir yatırım seferberliği yapıyor.
İşte o sohbet:
KAYBEDEN KAYBOLUR AMA BEN BURADAYIM
Soruyorum:
-Hocam seçimin üzerinden neredeyse 9 ay geçti. Ama bakıyorum, siz hâlâ Muğla’dasınız. Ve yine kongre çalışmaları için iki saat uykuyla duruyorsunuz. Oysa seçimi kaybeden aday genellikle ortadan da kaybolur..
Aydın Hoca
Neden mi? Çünkü Suriye’nin yeni yönetimi oluşurken, kuzeyindeki terör oluşumunun nasıl önleneceği sorusuna cevap aranıyor. Yani...
-SDG içindeki PKK/YPG yapılanması nasıl elenecek?
-PKK militanları nasıl ayıklanacak?
-Suriyeli olmayan eli silahlı militanlar nasıl belirlenecek?
Ve asıl soru:
-ABD’nin SDG’yi destekleyen açıklamaları değişir mi?
Bütün bu sorulara cevap vermeden önce bir konuyu hatırlamamız gerekiyor.
İsimsiz kahramanlarımızın yıllardır sessizce, gizlice o bölgede sürdürdüğü mücadeleyi.
“CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e cennetten gelen cehennem soruları.”
Başlığın vurucu olmasını istemiştim.
Çünkü içimiz acıyordu.
Nitekim CHP Genel Merkezi kaynaklarından oldukça kapsamlı cevaplar geldi.
Öğrendim ki;
CHP Genel Başkanı
Belediye Başkanı Acar Ünlü’nün inşaatı mühürlettiği anlarda.
İddiaların odağındaki Sinpaş’tan bir telefon alıyorum.
Geçtiğimiz pazar yazdığım yazı ve iddialarla ilgili konuşmak istiyorlar.
Öyle ya...
Bizim meslekte iddiaları yazarsanız cevap hakkına da saygı duyacaksınız. Hayatım boyunca buna dikkat ettim.
Ve SİNPAŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ahmet Çelik ile Kurumsal İletişim Müdürü Süreyya Erbayrak’la uzun bir sohbet yaptık.
Ahmet Bey projeyi başından itibaren büyük bir samimiyetle anlattı.
Söylediği çok şey var. Ama ben önce şu cümlenin altını çizmek istiyorum:
Esad’ın kaçtığı uçak üzerine onlarca tahmin yürütülürken,
Ya da
“Uçağı gerçekten düştü mü yoksa sahte haber mi yayıldı?” diye sorgulanırken,
Bir bankacı dostum gülerek şöyle dedi:
“Bizler demokrasiyle büyüdüğümüz için diktatörlerin ruh durumunu anlayamayız.”
“Nasıl yani?” dedim.
Devam etti:
-
Evet, Marmaris Kızılbük’teki Sinpaş betonunu söylüyorum. Ve önceki gün “Bu memlekette hâkimler de var” diyeceğimiz bir kararla, Muğla 3. İdare Mahkemesi Sinpaş Projesi’nin 17 adet inşaat ruhsatı ve imar durum belgesini iptal etti.
Bu kararı veren hâkimleri kutluyorum.
Bu beton, dağlardan kıyılara doğru metre metre yükselirken çevreciler defalarca isyan etti. Kimbilir kaç kez içimiz acıyarak yazdık.
Nihayet bir karar çıktı.
Elbette hukuki süreç bitmedi.
Adaletin ve hukukun üstünlüğüne güvenerek İzmir Bölge Mahkemeleri’nden gelecek kararı da bekliyoruz.