Bayramın arife günü çok yakın bir arkadaşımın başına geliyor.
Saat 14.15 bir telefon.
-Nur Hanım, sizi ... Bankası Genel Müdürlüğü’nden arıyorum.
-Buyurun.
-Efendim özel bankacılık müşterimizsiniz. Size özel yapılmış bir sağlık sigortanız var. Ancak görüyorum ki, hiç kullanmıyorsunuz. Bu durumda eğer kullanmayacaksanız, size 2 bin lira birikmiş priminizi gönderelim.
-Evet
-Ve sonra da sigorta şirketiyle hesabınızı kapatalım.
-Nasıl yani.
Yine gerilim. Yine savaş tamtamları...
Sonunda İran misillemeyi yaptı ve İsrail’e füzeleri gönderdi.
Şimdi ne olacak?
İsrail resmen açıkladı:
- Eğer kendi topraklarından vurursa biz de vururuz...
- İsrail İran’ı vurur mu?
Bunun olmaması için İran BM nezdinde “Eğer İsrail cevap vermezse dururuz” anlamına gelecek bir mesaj verdi.
İran’ın verdiği bu mesajı, savaşın büyümemesi için ustaca yapılmış bir diplomatik hamle olarak görebiliriz.
İki harika genç. İki denizci. Açık denizler, dalgalar, yeni kıtalar... Hayaller...
Onları da çekiyordu denizler.
Tıpkı efsanemiz Oda-Sadun Boro gibi. Ve Alim Sür’den Osman Atasoy’a, Özkan Gülkaynak’tan Ekrem İnözü’ne kadar onlarca isim.
Şu aralar ‘Özi’ isimli tekneleriyle dünya seyahatinde olan Özkan ve Özlem Şahin’i de unutmayalım.
Mustafa ve Elif Yurtbulmuş 5 yılda, 5 kıta ve 5 okyanus geçtiler.
Ve onlar da bu muhteşem gezinin kitabını yazdılar: Balıkçıl’ın Dünya Turu.
Mustafa
“Yabancılara artık vize verilmiyor. Onlar da Yunanistan’a, Hırvatistan’a, İspanya’ya hatta Dubai’ye gidiyorlar. Neden vize zorluğu var?”
Ben bu sorunun benzerlerini Bakan Ersoy’un Antalya, Marmaris, Bodrum, Dalaman ve Fethiye gezileri sırasında halkla, esnafla ve turizmcilerle yaptığı toplantılarda da duymuştum.
Antalya başta olmak üzere birçok turizm bölgesinden İspanya, Yunanistan, Hırvatistan gibi ülkelere gidip göçebe vizesi alanlar olmuştu.
Oysa turizm bölgelerinde, özellikle kış aylarında kalan yabancılar esnaf için kurtuluş oluyordu.
Son olarak seçimlerden 1 hafta önce Fethiye’deki toplantıda yine bu sorular üzerine Bakan Bey ile bir sohbet yapmıştık.
O gün şöyle demişti:
“Evet haklı bir soru. Biz de bir göçebe vizesi üzerinde çalışmalıyız. Hem de Türkiye’nin her yerini kapsamalı…”
O gün Türkiye Tanıtım Ajansı’na bir talimat da vermişti. Aynı gün İçişleri Bakanı
MGK Genel Sekreterliği’nin sayfasında bu gerekçe şöyle özetlenir:
“Her devlet, milli varlığına, bekasına ve güvenliğine yönelik tehditlere karşı tedbirler almak durumundadır. Bu gereklilik doğrultusunda, devletler; bölgesel ve küresel ortamın izlenerek tehdit ve fırsatların tespit edilmesi ile bu hususlara matuf siyasetin belirlenmesini ve en uygun politikaların uygulanmasını sağlayacak süreç ve unsurları ihtiva eden milli güvenlik sistemlerini tesis etmektedirler.”
Bu kurullarda iç ve dış tehdit değerlendirmeleri yapılır. Öneriler oluşur.
Ve genellikle güvenlik boyutu öndedir.
Bugüne kadar kaç MGK bildirisi okuduğumu, üzerine yorum yaptığımı hatırlamıyorum.
Ama önceki gün toplanan Milli Güvenlik Kurulu’ndan çıkan kararın 6’ncı maddesi beni o kadar etkiledi ki.
Daha önce bir MGK bildirisinde böyle bir ifade gördüm mü?
Hiç hatırlamıyorum.
1) Diyarbakır’ın Eğil Göleti’nden gelen haber ve fotoğrafları görünce dayanamadım.
Ve artık en yüksek sesimle sordum:
“Diyarbakır’da oluyor da Muğla’da nasıl olmuyor?”
Haber şuydu:
“Diyarbakır’ın tarihi bölgesi Eğil Göleti’nde elektrikli gezi katamaranları çalışmaya başladı.”
Nasıl harika bir haber. Nasıl güzel bir karar.
Doğaldır, kayıp yaşayanda bir “moral kayıp” da olur.
Ama bir konu var ki her şeyin üzerinde... Depreme karşı önlem ve inşaat.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile bu sohbeti yaptım.
Önce şunu söylemeliyim.
Çok tecrübeli bir şehirci ve siyasetçi olarak Özhaseki; moral olarak yine “tam gaz yola devam” ruh durumunda. Sesindeki heyecan katsayısı hiç eksilmemiş. Önce şu sözünü başlığa alıyorum:
“Deprem geldiğinde hiç kimsenin dinine, imanına, siyasi düşüncesine bakmaz. Hangi partiden olduğuna da bakmıyor. Alıp götürüyor. O nedenle biz var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Deprem bölgelerinde 1000’den fazla şantiyemiz var. Buralarda tam 110.000 kişilik bir inşaat ordusu çalışıyor. Yani 110.000 kişilik bir orduyla çalışıyoruz.”
Muazzam bir rakam bu.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana tam bir ‘gökyüzü tarihi’...
Adı: ‘Cumhuriyet pilotları’...
Ama ne fotoğraflar, ne anılar...
Uçak kapısından çıkarken...
Sabiha Gökçen’le yaşadığı anılar... Türk havacılığının efsane isimleri... Atatürk’ün Vecihi Hürkuş’a Türkkuşu’nun kuruluş emrini verişi. Atatürk’ün, pilotları uçuş öğretmeni olmak için Moskova’ya eğitime göndermesi. Ve daha gökyüzü tarihinden gelen onlarca anı, fotoğraf, olay...
2) ETİMESGUT TAYYARE FABRİKASI