İsrail bugün vurduğu Natanz Nükleer Tesisi’ne uzun yıllar önce bir “solucan yazılım” yerleştirmişti. Hatta bu solucanın yarattığı “siber bombalar” sayesinde tesisin sisteminde çökmeler olmuştu.
Anlatayım. Yıl 2012 Mayıs:
Kaspersky Laboratuvarı, Birleşmiş Milletler’in bilgi ve iletişim teknolojilerini yöneten ajansı olan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nden bir talep alıyor: “İran’daki petrol şirketlerinin bilgisayarlarındaki dosyaları yok ettiği iddia edilen kötü amaçlı bir yazılımdan şüpheleniliyor. Böyle bir ihbar var. Bu yazılımı inceler misiniz?”
Laboratuvardaki Schouwenberg ve meslektaşları, bu talep üzerine virüsü ve varyantlarını aramaya başlıyor.
Araştırmalar derinleştikçe farklı yazılımlara ulaşılıyor.
Sonuç olarak ve özetle;
İsrail’in bugün vurduğu nükleer tesis Natanz’a yıllar önce yerleştirdiği anlaşılan Stuxnet yazılımı;
Bir istihbarat operasyonunda endüstriyel altyapıyı yok etmeyi başaran ilk siber silah olarak kabul ediliyor.
-Mossad, İran’ın kalbinde nasıl gizli bir dron üssü kurabildi?
-Mossad ajanları, İran’a bu kadar rahat nasıl girebiliyor? Sızabiliyor ve işlem yapabiliyor?
Kısa süre önce MİT’in Türkiye’de faaliyet gösteren İsrail ajanlarını yakaladığını da hatırlarsak;
Bu soru aslında bölge açısından genel güvenlik sorunu haline de geliyor. Demek ki, İsrail bölgede “gizli el”ini ve kulağını her yere uzatmaya çalışıyor. Dahası operasyon yapıyor. Tabii en çok da İran’a. Nasıl sızıyorlar sorusunun cevabı için biraz gerilere gidiyorum.
2) İLK YAPAY ZEKÂ SUİKASTI
Kasım 2020...
İsrail ve İran arasında yine çok yoğun bir “
Ama öyle böyle vurmak değil. Genelkurmay Başkanı’nın yatak odasını da vurdu. Nükleer tesislerde çalışan bilim adamlarını da. Üst düzey komutanları da öldürdü. Nükleer tesisleri de vurdu.
Düşünün;
İsrail’in savaş uçakları Lübnan’ı geçti, Suriye’nin üzerinden uçtu. Irak hava sahasını geçti.
En ufak bir müdahale görmeden ve İran’ı vurduktan sonra, çizik almadan geri döndü.
Benzeri bir dalga Ürdün üzerinden yaşandı.
Bu olay İsrail’in elindeki F-35’ler dahil hava gücünün etkisini, imkân ve kabiliyetini gösteriyor.
İnanılmaz bir istihbarat.
Ne acıdır ki İsrail Dışışleri Bakanlığı aynı anda şu açıklamayı yapıyor:
“Ünlülerin ‘selfie yatı’ İsrail kıyılarına güvenle yaklaşıyor. Greta ve diğerlerinin tek amacı reklam olan bir medya provokasyonu sahnelemektir.”
İşte bu kadar arkadaşlar.
Milyonlarca Filistinli’nin Gazze’de yaşadığı açlık ve ölümün İsrail devletindeki karşılığı budur.
“Ünlülerin selfie yatı.”
Greta ve diğerleri dediği de... Yanlarında insanlıktan başka hiçbir şey olmayan 12 cesur yürektir.
GRETA’YI İLK
Yazıma şöyle başlamıştım:
“Belki bu gece yarısı içimizi yakan bir haberle uyanacağız.
Belki de insanlığın zaferini kutlayacağız.”
Ama işte zalim zalimliğini yaptı.
İsrail komandoları Madleen Gemisi’ni uluslararası sularda bastı.
Peki kim kazandı?
Yalnızca bebekler ve çocuklar için yardım malzemesi götüren;
Hiçbir şiddet unsuru içermeyen;
Gece yarısı X hesabından yayın yapıyor: “Ben Yasemin Acar. Belki siz karanlıktan göremiyorsunuz ama...”
Kafasını göğe doğru kaldırırken sesi titriyor: “Üzerimizde uçan dronların sesini duyuyoruz. Evet... Evet şimdi... Yaklaşıyor gibi. İşte tam solumuzda... Şimdi... Şimdi arkada... Dronlar tehdit ediyor.
Lütfen bu içeriği paylaşın...”
Neresi burası?
1 Haziran günü Sicilya’nın Katana Limanı’ndan ayrılan Madleen Gemisi...
Gazze’ye uygulanan ambargoyu kırmak için yardım malzemeleriyle birlikte Filistin’e doğru yola çıktılar.
İnsanlığın, vicdanın, cesaretin gemisiyle yoldalar.
Çevre günü bütün dünyada kutlandı ve bitti.
Peki dünyaya ne oldu?
*
“Dünyaya ne oldu?” sorusuna cevap için,
Uzun zamandır içimde biriken,
Ne kadar bağırsam duvarlara çarpıp geri dönen,
Ve şimdi acıtarak kopan bir şikâyeti sizinle paylaşmak istiyorum.
Buyrun...
Dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı (ekonomik işler) gazetecilerin sorularını cevaplarken şöyle diyor:
“Bu memlekette bir tek kurşun atılmayacak dönemler yaşayacağız. Türkiye, nasıl terörün maliyetini yüklendiyse bundan sonra barış ekonomisinin getireceği güçle, ivmeyle daha ileriye doğru gidecektir. Ben buna inananlardan birisiyim.”
Kimdir o birisi?
Bu sorunun cevabı önümüzdeki TBMM Başkanlığı seçiminde yatıyor.
3-4 Haziran’da Türkiye önemli bir seçim yaşayacak.
“Terörsüz Türkiye” için nefeslerin tutulduğu,
Anayasa değişikliği için tartışmaların yükseldiği bir dönemde,
TBMM Başkanı seçilecek.