1. Gölleri, denizleri, nehirleri kirletenlere son bir uyarı. Bakan Kurum’a “Bu açıklamanız bir son uyarı gibi olmuş” dedim.
Açık konuştu: “Türkiye genelinde çok ciddi denetimler yapıyoruz. Biz söyleyeceğimizi söyledik. Onlar bakalım gereğini yapacak mı?”
Murat Kurum’un yalnızca deprem konutlarıyla uğraşıp çevre kirliliğini ikinci plana aldığını zannedenlere söylüyorum.
Bu açıklamaya dikkat edin. Devam edelim.
4 Türk, katamaranla rıhtıma yanaşıyor. Turgut Bey tam inecekken ayağı kayıyor.
Eyvaahhh...
Taş zemine düşünce feci bir acı. Zaten protezli olan kalçası kırılıyor.
Ne yapsınlar?
Kimi arayacaklar?
Akıllarına geçen yıl Arki Adası çevresinde tekne kazası geçiren Sabancı Ailesi'ni kurtaran Bodrum’daki deniz ambulansı geliyor.
Arıyorlar.
Anında cevap geliyor:
Emine Erdoğan Hanım’ın elinden ödülünü alırken o kadar heyecanlanmıştı ki.
Sonra dost olduk. Sohbetimiz ilerledi. Kuşlardan, ağaçlardan konuşuyorduk.
Konya’nın Beyören Köyü’nde yaşıyordu.
Tek başına çorak topraklara 50 bin ağaç dikip bir orman yaratmıştı.
Rahim Taşdemir ilkokulu dışarıdan bitirmiş; ayakkabı boyacılığı yaparak öğretmen okulundan mezun olmuştu.
Sonra takdirler. Fen fakültesi, matematik-astronomiden mezun.
“Federal kaos...”
Ya da;
“Özerk kriz...”
Bugün SDG/YPG Suriye’de bir özerk, federal yapı zemini yokluyor.
Irak’takine benzer bir yapı.
Barzani’nin Erbil’i...
Ama bakın ne oldu...
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı tarihi bir kampanyayı başlatıyor: “Kuruyan gölleri akarsuları kurtarma seferberliği...”
İlk durak Isparta Eğirdir Gölü.
Sonra sırasıyla;
Akşehir, Eber, Bafa, Beyşehir, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca göllerine kuraklık için risk eylem planı geliyor.
Bu müjdeyi aldığımda nasıl sevindim bilemezsiniz.
“Helal olsun size Sayın Bakan” dedim. Çünkü bu bir vatan savunmasıdır. Çünkü bu bir gezegen savunmasıdır. Çünkü bu bir varoluş meselesidir.
Yıllardır yazıyoruz.
Göllerimizin isimlerini tek tek sayıyoruz. Kuruyan göllerimizi. Kaçan kuşlarımızı, ölen balıklarımızı. Kahrolan yöre çiftçilerimizi.
Çin’in Şensi eyaletinin başkenti Xi’an’da...
Dünyanın en büyük lojistik merkezine bakarken; Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu şöyle diyor: “Çin-Avrupa Demiryolu Ekspresi, bu kadim kenti, modern lojistik ağların öncüsü haline getirirken; Türkiye olarak bizler de Asya ile Avrupa arasındaki bu yeni Çelik İpek Yolu’nun önemli bir bileşeniyiz. Türkiye, Asya ile Avrupa arasındaki köprü işlevini yerine getiren stratejik konumuyla, kuşak yol girişiminin modern dünyadaki en önemli bağlantı noktalarından birini oluşturmaktadır.”
Ne demektir bu?
HARİTA KONUŞUYOR
Geçen pazar günü bir harita yayınladım.
ABD’nin Körfez’deki askeri varlığı. En büyük askeri üslerinin bulunduğu yerler.
Basra, Umman...
“Niye?”
TRT’de “terör” konulu bir programda çıkmıştım.
Teröre karşı keskin ifadeler.
Suikastlere karşı keskin açıklamalar yapmıştım.
O tarihlerde Hürriyet’in Ankara Temsilcisi’ydim.
Gazetenin Cinnah Caddesi’ndeki binasından içeri girmiş, arkadaşlarla kısa bir sohbetten sonra ikinci kattaki odama geçmiştim.
Tam masaya oturmuştum ki...
Müthiş bir patlama. Cam çerçeve inmiş, ben kendimi masanın altına atmıştım.
Balkona bomba atıldığını düşündüm ilk anda.
Bunun cevabı için iki sihirli başlığımız var...
“Para” ve “silah”, eşittir: “Güç”
Trump, daha önceki başkanlar gibi Körfez ve Ortadoğu’ya geldiklerinde; ABD’nin emperyal çıkarlarını “demokrasi ve medeniyet” türünden kavramların arkasına gizlemiyor.
Doğrudan açık açık söylüyor...
Dahası...
Diplomatik konuşmalar yerine duygusal da davranıyor.
Seviyor ya da sevmiyor.