* Yıkım için mahkeme kararını bekliyoruz.
2 milyar 800 milyon ceza kestik. Haciz uyguladık.
Cumartesi günü Marmaris Körfezi’ndeki dev beton inşaatının neden yıkılamadığını sorgulamıştım.
Kaymakamlığın “yıkım için istenirse kolluk kuvveti vereceğim” yazısını görünce; “Bu inşaat nasıl sürüyor?” diye sormuştum.
Ve böylece gözler Marmaris Belediye Başkanı Acar Ünlü’ye çevrilmişti...
Başkan Ünlü aradı, neler yaptığını madde madde anlattı.
İlk sözü baştan söylüyorum:
İşte katliamla mücadele bilançosu... Bu muhteşem ovayı kaç kez kuşattılar? Kaç kez zehirlediler? Göçmen su kuşlarını kaç kez öldürdüler? Kaç kez Ergene insanlarını o ağır kimyasal gazla boğdular? Nazlı nazlı akan o nehirleri, köpüren dereleri kaç kez kızıla, siyaha boyadılar?
Balıkları katlettiler...
Onlar kirletmekten,
Bakanlığın kahraman savaşçıları ceza kesmekten,
Belediye kovalamaktan,
Ben de yazmaktan bıkmadım.
Türk tarımının nefes alanı Ergene Ovası.
Yıldız Dağları’ndan doğup 283 km’lik yolculuğunda Meriç Nehri’yle birleşerek Saros’tan Ege Denizi’ne dökülen bir nehir Ergene. Trakya’nın tarlalarını sulayıp içinde barındırdığı canlı yaşamla birlikte insanlara su kaynağı olan bir nehir. Çeltiğin, buğdayın, arpanın, mısırın kaçıncı başkenti.
Ey bu denizlerin, bu ağaçların, bu balıkların, bu dağların, bu ovaların sakinleri.
Siz hiç böyle bir rezalet gördünüz mü?
Böyle bir vurdumduymazlık.
İşte Marmaris Kızılbük’teki betondan dev otel için alınan kararlar.
Defalarca yazdık yazıyoruz.
Mahkeme iptal kararlarını almış.
Belediye ruhsatları iptal etmiş. Belediye yıkım kararı almış.
Mühürlenmiş.
Buradan sonra ne olacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan defalarca söyledi. Uzatılan elin nasıl demir bir yumruğa dönüşeceğini resmen açıkladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 24 Kasım 2024’te gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı sohbet sırasında söylediği şu sözler önemlidir:
“Trump yönetiminin PKK/PYD ile olan ilişkiyi gözden geçireceklerini değerlendiriyorum. Çünkü, biz bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu kendilerine her fırsatta iletiyoruz. Demokratlar böyle bir arayışın içerisine son zamanlarda girmişlerdi. Bölgede bizim kendi güvenliğimizi sağlamak için her türlü adımı atacağımızı, atmaya hazır olduğumuzu ABD görüyor. Belli konularda kendilerinden bir tavır değişikliği beklediğimizi de görüyor.”
Zelenski’nin medyanın önünde ABD’yi yeterince yardım etmemekle suçlaması,
Trump’ın Zelenski’yi azarlaması...
Zelenski’nin Beyaz Saray’ı terk etmesi.
Topraklarının bir bölümünü kaybetmiş Zelenski’nin şimdi de topraklarının altındaki madenleri vermek üzere olması.
“Yenilmişlik” ve “kaybetmişlik” halinde ülkesine dönüş psikolojisinin yarattığı sinir.
Belli ki anlaşma diplomatlar tarafından önceden hazırlanmamış.
Belli ki iki devlet arasındaki anlaşmaların hazırlanma teamülü işlememiş.
Bu süreçte kimlere sorumluluk düşüyor.
Hemen altını çiziyorum:
-Bu noktada iktidara olduğu kadar muhalefete de büyük bir sorumluluk düşüyor. Özellikle de CHP’ye. Demokratik bir sabır gerekiyor.
Detaylarıyla anlatayım:
Bu çağrı üçlü bir mekanizmayla geldi.
Cumhur İttifakı’nın devleti görevlendirmesiyle başladı.
Sonra MHP Lideri Bahçeli’nin çağrısı...
Ve Cumhurbaşkanı
Cenaze evlerinde, şehit cenazelerinde muhabir olarak çok ağladım.
Bizim de korktuğumuz oldu...
Bir tek örnek vermek gerekirse; Hürriyet’in Ankara temsilcisiyken TRT’de yaptığım bir konuşma nedeniyle odamın balkonunda patlatılan bombayla ölümden dönmüştüm.
Yıllar böyle geçti. O dönemlerin cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarıyla, genelkurmay başkanlarıyla, içişleri bakanlarıyla, MİT müsteşarlarıyla tek konumuz bu terördü.
Biz soruyorduk. Onlar cevap veriyordu.
Ama PKK terörü bir türlü bitmiyordu.
Canlar gidiyordu. Civanlar gidiyordu.
Bir gün rahmetli
Başkan’ın Gazze için tatil köyü projesi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’yi diktatör ilan edip Putin’e yaklaşması, Kanada, Grönland, Panama’yla ilgili talepler. BM’yi, NATO’yu hükümsüz bırakması.
Bugün “Yeni Ortaçağ” kavramının gerekçelerine ve örneklerine devam ediyorum.
NETANYAHU TAKASI BOZDU: Bildiğimiz Ortaçağ’da bile hükümdarlar arasında verilen sözler tutulurdu. Savaş açıktan ilan olurdu. Ama Yeni Ortaçağ beter bir hal alıyor. Artık sözlerin, anlaşmaların bir değeri yok. İşte, Hamas’la esir takasında anlaşan Netanyahu’nun yaptığı; İsrail esirlerini aldı ama son anda Filistinli esirleri vermekten vazgeçti. Peki sözünü tutmamasının cezası var mı? Dedim ya uluslararası hukukun değil güçlünün sözü geçmeye başladı artık.
TRUMP’IN NETANYAHU’YA DESTEĞİ: ABD Başkanı’nın kesin desteğini alan Netanyahu istediğini yapıyor. Düşünün ki uluslararası mahkemede yargılanan Netanyahu’yu, Trump Beyaz Saray’da ağırlıyor. Ses yok. Yaptırım yok. Çünkü güçlünün sözü geçiyor. Diğer güçlü olan Rusya da susunca, geriye kim kalıyor?
İNGİLTERE VE FRANSA BEYAZ SARAY’DA: Bu noktada Transatlantik’te ciddi bir kriz başlıyor. Bu bir NATO krizine dönüşebilir mi? Trump, BM’de ve NATO’da Ukrayna’ya verilen destek sözlerini yok saydı. Zelenski’yi seçim yapmayan diktatör ilan ederek Putin’e kapıyı açtı. Trump, Rusya’ya uygulanan ambargo ve izolasyonu kaldırmak üzere... Buna karşılık İngiltere Başbakanı Starmer, Ukrayna’ya asker gönderme kararında...
İngiltere Başbakanı Starmer ve Fransa Başkanı Macron, Avrupa’da görüştükten sonra birer gün arayla Washington’a gidiyor. Trump’ı Rusya’ya ambargoyu kaldırmaması için iknaya etmeye çalışacaklar.
Hiç sanmıyorum. Nitekim The New York Times’tan Mark Landler dün benzeri bir analiz yapıyor. Devam edelim...
KESKİN AYRIŞMA