Paylaş
Ne kadar hayvansever diye düşünenler,
Bir, iki, üç köpek derken kuşkulanmaya başladı.
Çünkü doktorun sahiplendiği o köpekleri sonradan gören olmuyordu.
Bir tuhaflık vardı.
Köpekler neden kayboluyordu?
Sonunda hayvanseverler dayanamayıp polisi aradılar:
“Biz köpekleri sahiplenen bu doktordan şüpheleniyoruz.”
Polis soruşturma açtı.
İnceleme, araştırma derken;
“Eyvahhhh...”
Doktorun köpekle girdiği evinden bir süre sonra poşetlerle çıktığı görüntülendi.
Evde kan izleri vardı.
İddia feci...
İddia korkunç...
Ve önceki gün DHA’dan Eda Koç ve Salih Hüdaverdi şu haberi geçiyor:
“Ankara’da sokak köpeklerini sahiplenme bahanesiyle evine aldığı ve ardından parçalayarak öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alınan doktor M.D. (28), ‘evcil hayvanı kasten öldürme’ suçundan tutuklandı. Şüphelinin evine köpekleri götürdüğü anlar ve bir süre sonra poşetlerle evden çıkması güvenlik kamerasına yansıdı.”
Düşündükçe tüylerim ürperiyor.
O vahşet anı beni çileden çıkartıyor.
Okudukça ruhum daralıyor.
Ve devam ediyorum:
“Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Tuğba Gürsoy, tutuklama kararının ardından şöyle diyor: ‘Şüphelinin telefonunda çok sayıda kedi, köpek videosu ve fotoğrafı tespit edildi. Bunların bir kısmının ölü olduğu tespit edildi.’”
Yahu bir insan bunu nasıl yapar?
Hangi aşağılık ruh böyle şeytanca bir işkenceyi yapar?
Bu nasıl bir doktordur?
Nerenin doktorudur?
Hangi hastane ya da sağlık kuruluşu böyle bir doktoru çalıştırabilir.
Tutuklanması yetmez.
Derhal diploması alınmalıdır.
Belli ki bu bir seri katil.
Önce hayvanlardan başlıyor. Sonra insana geçiyor.
Böylesine habis bir ruh bir yere kapatılmalıdır.
BARINAK VE AV
Bir süredir Anadolu’nun değişik yerlerinden fotoğraflar alıyorum.
Köpeklere yapılan zulüm, işkence...
Elbette başıboş köpeklerin insanlara verdiği zarara karşıyım.
Elbette başıboş köpeklerin sokaklarda çete gibi gezmesi yanlıştır.
Elbette bu önlenmeli.
Ama avlayarak değil. Kısırlaştırmayla, barınaklarla olmalı bu.
İnsani değerlerimizin, hayvan sevgimizin, merhametin yoluyla olmalı.
Sayın belediye başkanlarımız.
Lütfen... Lütfen... Lütfen...
Bu insanlık dışı avı durdurun.
İnsanlığımıza yakışır çözümler bulun.
SEVGİLİ IĞDIR EMNİYET MÜDÜRÜ
İlkokul öğrencisi Betül, emniyet müdürüne bir mektup yazıyor:
“Lütfen doğum günüme gelin.”
Ve tam Betül’ün doğum gününde sınıfın kapısı açılıyor.
Iğdır Emniyet Müdürü Niyazi Turgay içeri giriyor.
Hem de 23 Nisan.
Ve bir pasta. Toplanıyor çocuklar. Betül mutluluktan uçuyor.
Bravo size Sayın Müdürüm...
Peki bu olay nerede yaşanıyor?
Habere bakıyorum.
Iğdır Hüsnü Özyeğin İlkokulu’nda...
Özyeğin İzmirli’dir. Iğdır ne alâkâ diye düşünüyorum.
Arkadaşlar;
Bazen yaptığınız, hizmetler, yardımlar böyle ansızın ortaya çıkar.
İşte bir küçük haber.
Haberin geçtiği yer Hüsnü Özyeğin İlkokulu.
Ve küçük bir araştırma yapınca görüyorum ki;
Hüsnü Bey, özellikle doğu illerimize o kadar çok okul yapmış ki,
Patnos’tan Şanlıurfa’ya. Doğu Bayazıt’ın Bardaklı Köyü’nden, Samkaya Köyü’nden Van Erciş’e...
Siverek’ten Tatvan’a, Bitlis’e kadar onlarca ilkokul...
Kim bilir o okullardan ne cevherler yetişiyor...
Ben Iğdır Emniyet Müdürü Niyazi Bey’i kutlayacaktım.
Ama bir o kadar alkışım da Hüsnü Bey’in bu harika yardımlarına gitsin.
Zenginlik yalnızca kasalardaki parayla, markayla değil,
Sessiz sedasız yapılan hizmetlerle ölçülür.
Paylaş