Paylaş
* 3 yıl üst üste ABD’de ‘yılın en iyi doktorları’ listesine seçildiniz. Peki siz bu mesleği neden seçtiniz ve Kocaeli Tıp Fakültesinden Harvard’a uzanan yolculuk nasıl başladı?
Biri bu soruyu sorduğunda ilk cevabım hep şu olur, ‘Sana neleri yapamayacağını söyleyenleri dinleme.’ Detaylı anlatayım. Lisede okurken karın ağrısı ile gittiğimiz hastanedeki doktor, ‘Karnını kasma’ diyerek, ilaç verip beni eve yolladı. Çocuksu bir korku ve ailem üzülmesin hassasiyeti ile karnımı kasmadan geçen 2 gün sonunda ise apandisitim patlamış şekilde, ölmek üzereyken yeniden hastaneye gittik. Yalova’dan İstanbul’a sevk etmek istediler ama durum riskliydi. Bu kez bana İlyas Şahin adında yeni atanmış, bir genel cerrah baktı, ‘Bu çocuğu göndermem, yolda ölebilir’ dedi. Güler yüzlüydü. Anestezi uzmanı olmamasına rağmen büyük bir risk alarak beni ameliyat etti. Anlayacağınız her iki paradoksu da gördüm ve anladım ki bir hekim bir insanın hayatını her şekilde değiştirebilir. O gün doktor olmaya karar verdim.
BEYİN GÖÇÜ DEĞİL ÜLKEMİZE DEĞER KATACAĞIMIZ BİR SİSTEM YARATILMALI
* Türkiye’deki gençleri de unutmadınız, onları cesaretlendirmeye çalışıyor, konuşmalar yapıyorsunuz. Tavsiyeleriniz neler olur? Bir de gençlere, ‘Gidin’ derken, bunun aslında bir beyin göçü olduğunu da biliyoruz aslında, aradaki o ince çizgiyi nasıl tutturmak lazım?
Öncelikle kendimi ülkemden ayrı hiç düşünmedim. Görev yeri değişmiş elçi gibi gördüm kendimi. Ne gördüysem ne öğrendiysem, köprü projeler kurup Türkiye’ye aktardım, ki bu yaptığım işi daha da anlamlı kılıyor. 2012’de başlattığım ‘Harvard- Türkiye araştırmacı değişimi programı’ ile Harvardlı hocaları Türkiye, Türkiye’deki başarılı öğrencilerin de Amerika’ya gelmesini koordine ettik. Herkesin gitmesi değil, gidip- gelmenin aktif olduğu, cennet ülkemize değer katabildiğimiz bir sistem yaratmak çok önemli. Gençlere bir tavsiyem de şu olur; belki de kültürün getirdiği bir durum bu, ancak sessiz durmayın, sorun, sormaktan, hata yapmaktan, ön plana çıkmaktan çekinmeyin, kendinize güvenin. Ve bugün artık geldiğim bu noktada şunu söyleyebilirim ki ‘kimse gökten inmiyor.’ Çok çalışın, emek verin.
FARKINDALIK ÇALIŞMALARINDA MAHREMİYET ÖNEMLİ
* Sağlık Bakanlığı bir süre önce çarşıda, pazarda sağlık çalışanları vasıtasıyla vatandaşları kilo ölçümüne teşvik ediyor, sağlıklı yaşam hakkında bilgilendiriyor. Bir yandan da özellikle sosyal medyada bu işin esprileri yapılıyor. Herkes birbirine “Sakın dışarı çıkma, bakanlık alır” diye takılıyor. Ne düşünüyorsunuz bu çalışma hakkında?
Amerika’ya kıyasla Türkiye’nin merkezi bir sağlık sistemi olması büyük bir avantaj. Merkezi sağlık reformları ve doğru uygulamaların tüm ülkeye faydası olur. Burada obezitenin vurgulanması çok değerli. Dolayısıyla bu çalışma, farkındalığın arttırılması açısından kıymetli. Ancak öte yandan şunu da belirtmeliyim, obezite hastalığı hassas da bir konu. Bir çalışma yaparken sokak ortasında değil de insanları rencide etmeden, bunun da diğer hastalıklar gibi mahremiyet gerektirdiğini unutmadan, sistematik şekilde ilerlemekte fayda görüyorum. Yanı sıra obezitenin tedavisinde ilaca erişim, SGK tarafından karşılanması, özellikle de sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve popülist yaklaşımlarla mücadele edilmesi, hekim- sağlık çalışanlarının güçlendirilmesi ve çalışmaların el-ele devam etmesi de çok önemli bence.”
BİLİM DÜNYASINDAKİ ‘BABALARIM’
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinde okurken de bir hocam, daha ortada Nobel ödülü yokken, DNA onarımını Prof. Dr. Aziz Sancar’ın bulduğundan bahsetmişti. Bir öğrenci olarak bu keşiften çok etkilendim. ‘Ben de bu araştırmalarda yer almak istiyorum’ dediğimi hatırlarım. Birinci sınıftaydım ve Prof. Dr. Sancar’a bilim hevesimi anlatan bir e-posta gönderdim. Sağ olsun değer vermiş, kabul etti, 2007’de yanında staj yaptım. Onunla çalışırken insanlığa kitlesel olarak nasıl katkı sağlayabileceğimi gördüm. Ama döndükten sonra DNA ve kanser araştırmalarından ziyade asıl ilgimi çeken konunun metabolizma olduğunu fark ettim. Hocalarımla ‘yağlı akciğer hastalığı araştırma programı’nda görev aldım. Bu çalışma bana 4’üncü sınıfta, Harvard Tıp Fakültesi Joslin Diyabet Merkezi’nin kapılarını açtı ve tam burslu bir davet aldım. Prof. Mary Elizabeth Patti ile çalıştım. Kariyerimin ilk yayını oradan çıktı.
Sonra çok sevgili hocam Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ile tanıştım. Obezitenin yol açtığı diyabet ve diyabet aşısı üzerine çalışmalar yaptık. Bu arada hem Aziz hem Gökhan hocam, her ikisi de yüzlerini asla kara çıkarmak istemediğim, bilim dünyasındaki ‘babalarımdır.’ 15 yıldır bilimsel olarak ne zaman kendimi kaybolmuş hissetsem hep yol gösterdiler. Ancak bir noktada sadece laboratuvarda kalmak yetmedi ve kliniğe dönmek istedim. Harvard’da dahiliye ihtisası, endokrinoloji, metabolizma ve obezite yan dal uzmanlığı yaptım. Bir yandan klinikte hasta görüyor, bir yandan laboratuvarda araştırma yapıyor, bir yandan da Harvard ve MIT’nin ortak programı kapsamında üniversitede ders veriyorum.
* Nasıl yetişiyorsunuz bunca işe? Zor olmuyor mu?
Tüm bunları aynı anda yapmak; yani işin hem mutfağında, laboratuvar kısmında hem de klinikte olmak, canlı tutuyor, zor ama enerji veriyor.
METABOLİK SAĞLIK MERKEZİ KURULUYOR
* Harvard’ın yanı sıra Türkiye’de Demiroğlu Bilim Üniversitesine danışman hocalık yapıyorsunuz. Ve burada yakın bir gelecekte, FloWell “Kilo yönetimi ve Metabolik Sağlık Merkezi” açılacak. Neler yapılması planlanıyor burada?
Burada çok değerli bir ekip var ve dediğiniz gibi ben, kurulmasına yardımcı bir danışman olarak buradayım. Şöyle düşünün, biri bu kapıdan girdiğinde, o kişinin önce metabolik haritası çıkarılacak! Ne kadar yağ ne kadar kas var, yağlar cilt altında mı organ içinde mi yoksa etrafında mı, sağlıklı mı yoksa hastalıklı bir yağ paterni mi vs., metabolizması açısından bakacak olursak; dinlenme halinde ne kadar, egzersiz halinde organlar ne kadar enerji harcıyor gibi… Kişinin yaşı, cinsiyeti, diğer hastalıkları gibi… Hepsine ayrı, detaylı bir parantez açılarak, tıbbi bir değerlendirme çıkarılacak. Obezitenin bütüncül tedavisi ve metabolik sağlığın korunması için de bütüncül bir koruma programı olarak 2 ayrı program uygulanması planlanıyor. Diyetisyen, psikolog, fizyoterapist, endokrinoloji, gastroenteroloji, obezite ve dahiliye uzmanlarının olduğu, özellikle kilo yönetiminin ele alındığı, sadece Türkiye değil Avrupa, Asya, Kuzey Afrika için de referans noktası olacak, aynı zamanda araştırmaların, yeni klinik uygulamaların hayata geçirildiği bir merkez olacak. Heyecanlıyız.
YAZILARIYLA HÜRRİYET’TE
Obezite ve diyabet konusundaki çalışmalarıyla ABD’de defalarca ‘yılın doktorları’ listesine giren Furkan Burak artık yazılarıyla Hürriyet’te olacak. Dr. Furkan Burak’la ‘hoşgeldin’ röportajı yaptık...
Paylaş