Külliye’deyiz.
Siyasetin, bürokrasinin, sanat ve iş dünyasının önemli isimleri orada.
Bir ara salonun uzak bir köşesinde karşılaşıyoruz.
Çok eskiden tanıyorum.
Valiliğinden, başbakanlık müsteşarlığından...
Her sohbetimizden bana bir “veciz cümle” kalır.
Öyle uzun cümleler kurmak yerine; Kısa bir cümle ile o kadar çok şeyi anlatır ki.
İçişleri Bakanlığı’ndan yeni ayrılmış.
-Sayın Numan Bey, Türk birliğini sağlamak için Türkiye neler yapmayı düşünüyor?
Özbekistan’ın Ürgenç şehrinde, geleceğin enerjisiyle dolu bir salondayız. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u dinlemeye gelmiş Özbek gençleri. Nasıl samimi, nasıl candan ve disiplinli dinliyorlar. Birlik istiyorlar. Beraberlik istiyorlar. Numan Bey de bunu anlatıyor onlara. Diyor ki;
-300 milyonluk Türk coğrafyasının yükselen yıldızları siz Türk gençleri olacaksınız.
-Bunun için Kazakistan’daki Ahmet Yesevi ile Hive’deki Yusuf Hemedani’yi birbirinden ayıracak hiçbir sınır yoktur.
-Kırgızistan’daki kültürel mirasımızla,Özbekistan’daki kültürel mirasımızı birbirinden ayıracak hiçbir mesafe yoktur.
-Orta Asya’daki Türkistan mirasımızı Anadolu’daki mirasımızdan ayıracak hiçbir mesafe yoktur.
-Bu 300 milyonluk coğrafyanın ortak kimliğini, mirasını sizlerle ileri taşıyacağız.
-Türkiye İsrail çatışması olur mu?
TBMM Başkanı Kurtulmuş çok net bir cevap veriyor:
“İsrail’in şartları ne olursa olsun Türkiye ile çatışmayı göze alacak kadar irrasyonel olmayacağını düşünüyorum.”
Ve ekliyor:
“Aksi durum çılgınlık olur.”
Şimdi detaylar...
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’la Parlamentolar Arası Birlik Toplantısı için Özbekistan’dayız.
Dün bu zirve öncesi dünyanın bozulan dengeleri, küresel sistemin çöküşü üzerine sorular sormuştum.
Ben Özbekistan’da bir dizi toplantıda olacağım.
Taşkent’ten, Ürgenç’ten Semerkant ve Buhara’ya kadar Türk dünyasının bilim, şiir ve düşünce coğrafyasında 1449’da o muazzam eserini yazan ünlü astronom ve biliminsanı Ali Kuşçu’nun hocası; Timur’un torunu Uluğ Bey’in rasathanesini, Biruni’nin dehasını da içine alan bir yolculuk.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Bey’le birlikte bir tarihi ziyaret.
Parlamenterler arası birlik toplantısının gündemi elbette dünyanın geldiği bu kaotik durum.
Ve çok önemli bir konu;
“Türk dünyasının yükselen yıldızı olarak Türk gençliği.”
“Ortak mirasımız ortak geleceğimiz...”
Numan Bey
Kamplaşmanın, çatışmanın doruk noktasında,
Saldırgan dilin alfabeyi kuşattığı günlerde,
Biraz geri çekilip içinde olduğumuz manzaraya uzaktan bakmaya çalışırken,
Şırnak’tan bir haber geliyor.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in sınır birliklerimize yaptığı konuşma.
Konuşmanın en önemli bölümü Öcalan’ın çağrısı konusunda süreçle ilgili olarak verdiği pozitif mesajdır.
Açık uyarıdır. Bana göre son uyarıdır. Sırasıyla aktarıyorum.
Diyor ki: “Uluslararası ilişkilerde çok boyutlu gelişmelerin yaşandığı, artan risk ve tehditler nedeniyle güvenlik ortamının hızlı ve sürekli olarak değiştiği kritik bir süreçten geçiyoruz. Ülkemiz de jeo-stratejik konumu itibarıyla doğrudan veya dolaylı olarak karmaşık problemlerle yüzleşmek durumunda kalıyor. Başta güney bölgemiz olmak üzere komşu coğrafyalarda devam eden istikrarsızlık, sınırlarımızın ötesindeki çatışmalar ve terör örgütlerinin faaliyetleri Türkiye’yi her an teyakkuzda olmaya zorlamaktadır.”
Beyaz Kıta’ya bayrağımızı diktiler. Osman ve Sibel Atasoy... Dünya gezgini iki denizcimizin Antarktika macerası kısa sürede etki yarattı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Gelecek için bizim de orada olmamız gerekir” sözünden sonra o zorlu deniz macerası bilim seferlerine dönüştü. Ve 9’uncu kez 20 kaşif, 20 biliminsanı; fırtınalardan, tipilerden ve dev dalgalardan geçip Antarktika’daki Türk üssüne ulaştı.
34 gün boyunca bilim ve macera. Ama burada beni en çok etkileyen şey; Böylesine muazzam bir bilim, keşif ve maceraya üç liseli kardeşimin de katılmasıdır.
O dondurucu soğuklarda... Buzlarla kaplı adalar arasında... Fırtınalı denizleri aşıp bilim ve keşif adına o üç liseli kardeşimin yaptığı yolculuktur.
Geleceğin yolculuğudur o evlatlar. Çünkü yaptıkları projelerle, bilimsel başarılarıyla TÜBİTAK’ın kutup araştırmalarında derece aldılar. Ve böylece bu keşif için seçildiler.
Onları da... Onları böyle bir bilim ve keşif seferine seçenleri de...
Avrupa’dan gelen bilgilerle karşılaştırıp, Suriye’deki ve Rusya’daki gelişmelerle birleştirince...
Ve bütün bunlara AB, Çin ve ABD arasındaki “gümrük savaşları”nı ekleyince...
Türkiye’nin küresel ölçekteki son durumunu nasıl belirleyeceğiz?
Karmaşık gibi gelen bu soruyu birkaç maddede cevaplayabiliriz.
1-Biliyorsunuz, Trump öncesi ABD yönetimi Türkiye’yi F-35 programından dışlamıştı. Aynı şekilde F-16 savaş uçaklarının alınmasıyla ilgili de bir oyalama söz konusuydu. Ayrıca Suriye’nin kuzeyindeki terör oluşumları konusunda Türkiye’nin hassasiyetleri bir önceki yönetim tarafından yeterince duyulmuyordu. PKK/YPG’ye destek devam ediyordu.
2-F-16’lardaki gecikme ve F-35’ten dışlanma üzerine Türkiye Avrupa merkezli Eurofighter Typhoon, avcı uçağının alımı için görüşmelere başladı. İngiltere Türkiye’ye savaş uçağı için bir fiyat bile verdi.
3-İşte tam bu aşamada Trump yönetimi devreye giriyor. Çünkü bir iş insanı olarak Trump, “gümrük savaşları”na girdiği Avrupa’nın Türkiye’ye milyarlarca dolarlık böyle bir satış yapmasını kabul edemezdi. Öyle de yaptı.
4-Ve F-35 için Türkiye’ye bir yeşil ışık yandı. Yeşil ışığı hissettiren açıklamalar gelmeye başladı.
Önce şu bilgiyi vereyim. Bu hafta Külliye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan büyük bir yatırım müjdesi veriyor. Sanayi ve teknoloji strateji belgesi açıklanırken, her sektörde yaklaşık 7 milyar dolarlık bir müjde.
Şimdi iftar sohbetine geçebilirim. AK Parti Muğla Büyükşehir Belediye başkan adayı Prof. Dr. Aydın Ayaydın’ın Muğla’ya başka bir dinamizm getiren bir iftar daveti bu.
Neden “dinamizm” diyorum? Çünkü bu iftarlarda hamaset yerine, laf üretmek yerine yatırım ve gelecek konuşuluyor. Fethiye’den sonra Marmaris Orka Otel’de yaklaşık 1300 kişiye verilen bu iftar sonrası Bakan Kacır’la sohbetimiz başlıyor.
Fatih Kacır Bakan olmadan çok önce, Türkiye’nin teknolojisine, gençlerine yatırım yapan çok önemli projeleri yaratmış ve imza atmış bir isimdir.
O nedenle siyasetçiliğinden önce Türkiye’nin geleceği için her zaman çok değer verdiğim bir proje insanıdır. Biz Kacır’la sohbete başlarken Aydın Hoca davetlilerle dertleşiyor. Muhtarları dinliyor, Muğla için beklentileri olan işadamlarını, sivil toplum kuruluşlarını dinliyor.
Şehit yakınlarıyla konuşuyor. Ama öyle “laf olsun” diye değil. Hamaset için değil.
Anında çözüm üreterek...