Paylaş
-Mossad, İran’ın kalbinde nasıl gizli bir dron üssü kurabildi?
-Mossad ajanları, İran’a bu kadar rahat nasıl girebiliyor? Sızabiliyor ve işlem yapabiliyor?
Kısa süre önce MİT’in Türkiye’de faaliyet gösteren İsrail ajanlarını yakaladığını da hatırlarsak;
Bu soru aslında bölge açısından genel güvenlik sorunu haline de geliyor. Demek ki, İsrail bölgede “gizli el”ini ve kulağını her yere uzatmaya çalışıyor. Dahası operasyon yapıyor. Tabii en çok da İran’a. Nasıl sızıyorlar sorusunun cevabı için biraz gerilere gidiyorum.
2) İLK YAPAY ZEKÂ SUİKASTI
Kasım 2020...
İsrail ve İran arasında yine çok yoğun bir “nükleer tartışma” yaşanıyor. İsrail’in nükleer enerji programıyla ilgili BM düzeyinde konuşmalar yapılıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu uyarılar yayınlıyor.
İşte o günlerde; İran’ın en önemli nükleer bilim insanlarından Muhsin Fahrizade olağanüstü güvenlikli bir konvoyla nükleer tesise doğru yola çıkmıştı. Konvoy dağlık araziyi geçer geçmez bilinmeyen bir noktadan Fahrizade’nin bulunduğu araca seri halde ateş açıldı. Fahrizade anında öldü. Hareket halindeki bir konvoydaki hedefe nokta atışı yapmak! Başka kimseye zarar vermeden doğrudan hedefi yok etmek İran istihbaratını şaşkına çevirmişti. Bu konvoyun bu saatte, bu noktadan geçeceğini ve içinde çok değerli bir bilim insanı olacağını kim, nasıl, nereden bilebilirdi?
Uzmanların deyişiyle “cerrahi bir operasyon”du bu...
Sonradan anlaşıldı ki...
Bu suikast yapay zekâ desteğiyle uzaktan kontrol edilen bir makineli tüfekle gerçekleştirilmişti. Ve sahadan canlı yardım (görüntü) alınmıştı.
Suikasttan sonra İran’ın İstihbarat Bakanı Mahmut Alavi, olaydan iki ay önce güvenlik güçlerini Fahrizade’ye tam da vurulduğu noktada bir saldırı planlandığı konusunda uyarmış olduğunu iddia etti.
Alavi suikastı planlayanın “Silahlı Kuvvetler mensubu” olduğunu söyledi ve “Silahlı Kuvvetler’e istihbarat operasyonu yapamadık” diyerek çok önemli bir iddiayı adeta bir bomba gibi ortaya bıraktı...
İddia doğru ise bu kişi Devrim Muhafızları teşkilatı içinde üst düzey bir isim olmalıydı ve başka bir istihbarat biriminden gelen bu uyarıyı örtbas edebilmişti.
İddialar soruşturulmuş ancak bir açıklama yapılmamıştı. Daha sonra BBC şu bilgiyi geçecekti: “Yabancı ülkeler için ajanlık yapmakla suçlananların tutulduğu Tahran’daki Evin Hapishanesi’nin özel güvenlikli bölümünden kaynaklar BBC’ye, üst düzeyde birçok Devrim Muhafızı komutanının buraya getirildiğini söyledi. İran hükümeti, Devrim Muhafızları’nın itibarını zedelememek için bu kişilerin isimlerini ve rütbelerini paylaşmıyor.”
Nitekim bugün İsrail tarafından vurulan Natanz Nükleer Tesisi yine 2021 yılında sabotaja uğramış ve Tahran, Mossad’ı suçlanmıştı.
3) GECE YARISI ÇALINAN GİZLİ NÜKLEER BELGELER
2018 yılının ocak ayı... Ve bir gece karanlığında 10 civarında adam Tahran yakınlarında bir arazide toplanıyorlar. Ve sessizce ilerleyerek Tahran’a 25 kilometre mesafedeki sanayi bölgesinde bir depoya giriyorlar. Depoda 30 civarında çelik kasa var.
Ne tuhaftır ki!!! İçeri giren adamlar hangi kasalarda değerli belgeler olduğunu bildikleri için doğrudan onlara yönelmişlerdi. Ve yaklaşık 6 saat içinde çelik kasaları eriterek açtıktan sonra içlerindeki belgeleri alarak kaçtılar. Ertesi gün olay duyulunca Tahran karıştı. İstihbarat Bakanlığı çatırdıyordu. Çünkü yarım ton ağırlığındaki gizli nükleer belgeler çalınmıştı.
Tahran yine sessiz kalmayı tercih etti. Ancak 3 ay sonra dönemin başbakanı Netanyahu bir basın toplantısı yaparak çalıntı belgeleri ve malzemeyi sergiledi. Ve doğrudan bu belgeleri Mossad’ın dış istihbarat biriminin ele geçirdiğini açıkladı.
Tahran ertesi gün Netanyahu’yu yalanladı. Belgelerin sahte olduğunu öne sürdü. Ancak... İran’ın önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2021 yılı ağustos ayında görevini bırakırken İsrail’in İran’a ait nükleer belgeleri çaldığını doğruladı.
4) ÖLÜM EMRİ NETANYAHU’DAN
Bu noktada önemli bir detayı da hatırlatmak gerekiyor.
Birincisi; İran’ın eski Cumhurbaşkanlarından Ahmedinejad, İsrail’e karşı özel bir istihbarat birimi kurmuş ancak başına getirdiği kişinin sonradan İsrail ajanı olduğu ortaya çıkmıştı.
İkinci olaya gelince; Netanyahu gizli nükleer belgeleri ele geçirdiğini açıkladığı basın toplantısında (2018) bir de isimden söz etmişti. Muhsin Fahrizade... Netanyahu, Fahrizade’nin İran’ın gizli nükleer silah programındaki rolünü anlattıktan sonra aynen şöyle demişti: “Evet. Dr. Muhsin Fahrizade... Bu ismi unutmayın.”
Fahrizade iki yıl sonra, 2020 yılının kasım ayında yukarıda anlattığım gibi yapay zekâ destekli bir makineli tüfek ateşiyle öldürülmüştü.
5) İSTANBUL’DA KAYBOLAN İRANLI GENERAL
İsrail’in İran’a karşı yaptığı casusluk faaliyetlerine bir örnek de kendi haberimden vermeliyim. 26 Şubat 2007’de Hürriyet Gazetesi’nde şöyle yazmışım: “Casus filmlerini andıran esrarengiz olay; 6 Şubat salı günü yabancı görünümündeki iki kişinin Ceylan Otel’de Ali Rızari Asqhari adına üç gece yer ayrılmasıyla başladı. Yer ayırtan ve parayı peşin ödeyen bu iki kişi bir daha görünmedi. Yeni emekli olduğu öğrenilen 63 yaşındaki Asqhari, 7 Şubat’ta Atatürk Havalimanı’ndan Türkiye’ye giriş yaptı. Aynı gün Ceylan Intercontinental Otel’e yerleşti. O tarihten sonra da Asqhari’den bir haber alınamadı. İranlı general Asqhari İran’ın nükleer programında görevliydi. Tahran Mossad ve CIA’yı suçluyor.”
Gördüğünüz gibi Ortadoğu’da yaşanan hiçbir şey bizden uzak değil. Üstelik çok yakın. Bir başka deyişle; Hem açık savaşın hem de casuslar savaşının içindeyiz. Elbette etkilerini hissedeceğiz. MİT’in İsrail ajanlarına karşı ülkemizde yaptığı başarılı operasyonları bir kez daha hatırlarsak; Her zamankinden çok daha fazla barış içinde ve uyanık olmalıyız.
Paylaş