9 Nisan 2025’te Trump, Çin mallarına uygulanan tarifeyi yüzde125’e çıkardı. Gerekçe ise, Pekin’in “küresel piyasalara saygı duymaması”ydı. Pekin yönetimi de boş durmadı ABD’ye karşı kendi tarifesini yüzde 125’e çıkardı. Peki bu büyük savaşın kazananı kaybedeni olacak mı... Gelin eldeki bulgularla bir inceleyelim...
ÇİN NASIL ETKİLENİR
* ABD artık Çin’den gelen her şeye en az yüzde 125 gümrük vergisi ve diğer her yerden gelen mallara yalnızca yüzde 10 gümrük vergisi uyguladığı için, Çinli üreticilerin mallarını üçüncü bir ülke üzerinden göndermeleri ve gümrük vergilerinden kaçınmaları söz konusu.
* 2018’de, ilk ticaret savaşının başlangıcında, ABD’ye giden ihracat Çin’in toplam ihracatının yüzde 19.8’ini oluşturuyordu. 2023’te bu rakam yüzde 12.8’e düştü. Yani Çin pazarı genişletmeyi başardı.
* Pandemi sonrasında Çin’in ekonomisinin şoklara karşı daha dinamik bir yapıya kavuştuğunu da söyleyebiliriz. Özetle Çin’in ekonomik direnci artmış durumda.
* Ticaret savaşından en çok ihracatçı Çin ile ithalatçı ABD arasındaki ucuz mal üreten Çinli işçilerle, bu malları satın alan ABD’li tüketiciler etkilenecek.
* 2022 verilerine göre ABD, 532 temel ürün kategorisinde Çin’e bağımlı halde . Bu rakam, 2000 yılındaki seviyenin neredeyse dört katı. Aynı dönemde Çin’in ABD ürünlerine olan bağımlılığı ise yarı yarıya azaldı.
SİYASİ FATURASI OLUR
Şirketin operasyonları 40 kişilik üst düzey danışman kadrosu ile Batı Avrupa ve Amerika’yı kapsayan Londra ofisi ve Doğu Avrupa, Afrika, BDT ve Güneydoğu Asya’yı kapsayan İstanbul ofisi ve Ortadoğu'yu kapsayan Dubai ofisi tarafından yürütülüyor.
Bugüne kadar 43 ülkede 560’tan fazla projeye imza attıklarını, 44’ncü ülkenin önümüzdeki günlerde netleşeceğini belirten Ömer İsvan, 40 yıllık serüvenini paylaşmak üzere ortağı Ayla Heyfegil ile birlikte sohbet toplantısı düzenledi. İsvan ve Heyfegil’e şirketin genç ekibinden Mimari ve Tasarım Koordinatörü Merve Heyfegil, Konsept Geliştirme Direktörü Deniz Hanif, Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Robin Kestek eşlik etti. Servotel’in en önemli özelliği müşterilerin nabzını çok iyi tutarak en ücra köşede bile neyin satacağını tespit ederek, ona göre konsept oluşturmayı başarması. Toplantıda İtalya Sardunya’da ultra lüks bir resort projesine başladıklarını öğrendik. Bu projeyi diğerlerinden ayıran oldukça ilginç bir nokta var. Ultra lüks proje aynı zamanda gösterişten uzak olacak. İlginç detaylarından biri de odak grupta Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in de olması. Hükümetin 280 milyon Euro’luk yatırımın yapılacağı proje alanını “öncelikli turizm yatırımı” kategorisine aldığını belirten Ömer İsvan ayrıntıları anlattı:
“Projeyi yaklaşık 2.5 milyon metrekareye yakın genişlikte bir arazi üzerinde, villa ve suitlerden oluşan sadece 96 otel anahtarı barındıracak şekilde planladık. 55 bin metrekarelik alana GES kurulacak, otelin elektriği oradan sağlanacak. Gösterişten uzak, doğa ile iç içe, mahremiyeti yüksek bir sığınak olacak şekilde tasarladık. Sardunya projesi, Bill Gates gibi konukların saçını tarama ihtiyacı duymadığı, yırtık tişörtüyle gezebileceği, paparazzilerden uzak bir ortam olacak.”
Lüks kavramının özellikle son 10 yılda ciddi bir dönüşüm geçirdiğini ve geleneksel olarak lüks denince akla gelen ihtişam, gösteriş, ünlü markalar ve abartılı hizmet anlayışının yerini daha rafine ve anlamlı deneyimlere bırakmaya başladığını belirten Ömer İsvan artık müşterilerin bir hafta on gün dünyadan tamamen kopabilecekleri ortamlarda tatil yapmak istediğine işaret etti ve bunu ‘dijital detoks’ olarak tanımladı ve devam etti:
“Sardunya’da bunu, iletişim ağının odalardan yönetilebildiği hale getiriyoruz. Odalarda açma-kapama düğmesi olacak. Konaklayan kendi odasında seçimini yapacak.”Çok merak ediyorum. Servetini teknolojiden elde eden Microsoft’un kurucusu Bill Gates de o düğmeyi kapatıp dijital detoks moduna alacak mı?
Geçtiğimiz günlerde bünyesinde Doğtaş, Kelebek, Lova gibi markaları bulunduran Doğanlar Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan ile bir araya geldik. Söz yine döndü dolaştı kalifiye elaman sorununa geldi. Davut Doğan uzun yıllardır şirketlerine kalifiye eleman getirenlere altın hediye ediyor. Sorun sürdüğü için Doğanlar bu altın hediye işini gelenek haline getirmiş. Davut Doğan durumu şu sözlerle özetledi.
“Mesela bizin Biga’da döşeme ustasıyla ilgili sıkıntımız var. Usta yetişmiyor. İktisat, işletme bölümü mezunu çok. Üniversite mezunu çok ama kalifiye eleman maalesef yok. Geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanımız Ömer Bolat’a da söyledim, şaşırdı. ‘Sayın bakanım AVM’de stant açtım, arkadaşını getir işçi yap altın kazan diyoruz. Bana personel getiren altın kazanıyor. ‘Bu hâlâ geçerli mi’ diye sordu. ‘Halen geçerli’ dedim. Herkese söylüyorum. Tanıdığınızı gönderin altın hediye edelim.”
KAYIT DIŞI BÜYÜK SORUN
Sektörle ilgili olarak Davut Doğan’ın gündemindeki tek sorun kalifiye eleman değil. En büyük sorunlardan biri kayıt dışılık. Aktardığı rakamlar çarpıcı:
ABD Başkanı Donald Trump, 2 Nisan’da dünyadaki ülkelere uygulayacakları gümrük vergilerini açıkladı. Trump’ın elinde tuttuğu listede Vietnam’a yüzde 46, Çin’e yüzde 34, Japonya’ya yüzde 24, AB ülkelerine ise yüzde 20 oranında tarife uygulanacağı görülüyordu. Listede Türkiye’nin karşısında ise yüzde 10’luk tarife dikkat çekti.
Dünyada her kesimden yoğun tepkiler alan gümrük tarifelerinin bir ticaret savaşı başlattığına kuşku yok. Trump’ın ‘2. Dünya Ticaret Savaşı’ dediği bu yeni dönemin kimi nasıl etkileyeceğini analiz etmeye çalışalım.
TÜRKİYE CEPHESİ NASIL ETKİLENİR?
Aslında Trump’ın Türkiye için açıkladığı yüzde 10’luk tarife ülkemizde ekonomi çevrelerinin kafasını biraz karıştırdı. ABD ile Türkiye halihazırda karşılıklı yüzde 10 gümrük tarifesi uyguluyordu. Kimi çevreler yüzde 10’luk yeni oranın, olan vergilere ilave olacağını savunurken (10 puanlık artış daha) kimileri yeni tarifenin bir değişikliğe neden olmayacağını ileri sürdü. Bu konuyla ilgili hem ABD’nin hem de Türkiye’de Ticaret Bakanlığı’nın önümüzdeki dönemde daha net açıklama yapacağına kuşku yok. Ancak temelde konuyu şöyle özetlemem sanırım yanlış olmaz: ABD’nin Türkiye için açıkladığı yüzde 10’luk tarifenin yeni tarafı ‘asgari’ olması. Yani daha önce yüzde 10’dan düşük tarife uygulanan mallara da artık yüzde 10’luk tarife uygulanacak. Yüzde 10’luk tarifeye tabi mallarda bir değişiklik olmayacak. ABD’nin Türkiye’den çelik ürünleri ithalatı, halihazırda yüzde 25 oranında gümrük vergisine tabi. Bu oranda da bir değişiklik olmayacak. Yani temelde Türkiye için çok radikal bir değişiklik söz konusu değil. Peki diğer ülkelere yönelik açıklanan yüksek tarifeler Türkiye için bir fırsat olabilir mi?
Net bir şekilde belirtelim, olabilir. Yeni vergi tarifelerini düşünürsek Türkiye’nin rekabet ettiği ülkeler artık ABD’ye daha pahalıya mal satmak zorunda kalacak. Bu durum Türkiye için bir avantaj olabilir. Türkiye’nin avantajlı konuma gelmesiyle Çin ve diğer Uzak Doğu ülkelerinde üretim yapan markaların Türkiye üretimini de artık düşünebileceğini söyleyebiliriz. Tabii ki bunu ticaret savaşlarında yapılacak karşı hamleler ve savaşın şiddeti belirleyecek.
KARŞI CEPHE NASIL ETKİLENİR?
ABD’nin Avrupa Birliği’ne, Japonya, Çin, Vietnam gibi Uzak Doğu ülkelerine uygulayacağı yeni gümrük tarifeleri dengeleri çok değiştirecek. ABD’ye ihracat yapan bu ülkelerin maliyetlerinin artacağına, ihracatlarının gerileyeceğine kuşku yok. En büyük korku ise enflasyon. ABD’den her ne kadar ‘karşılık vermeyin’ uyarısı gelse de karşı cephe misillemeye hazırlanıyor. İlk kurşun AB’den geldi.
1. Bugün özellikle Turkcell’in sosyal fayda üreten projelerini konuşmak istiyoruz. Dijital Bahar projeniz ile başlasak, kapsamı, hedefleri ile ilgili neler söylersiniz?
Turkcell olarak, teknolojiye erişimi daha geniş kitlelere ulaştırmak ve dijital okuryazarlığı artırmak önemli odak alanlarımızdan biri. Teknolojinin hızla ilerlediği günümüzde, dijital geleceğe adım adım yaklaşırken, Dijital Bahar projemiz ile Türkiye’deki dijital okuryazarlık seviyesini yükseltmeyi ve daha fazla insanın teknolojinin sunduğu fırsatları kullanabilmesini hedefledik.
Dijital Bahar projemiz kapsamında huzurevlerindeki büyüklerimize dijital okuryazarlık eğitimleri veriyor; bilgisayar, tablet ve akıllı telefon kullanımı, e-Devlet, siber güvenlik, sosyal medya gibi konularda bilinçlenmelerini sağlıyoruz. Ayrıca, e-Devlet işlemleri yapabilme, dijital oyunlar oynama ve VR gözlükler aracılığıyla sanal ortamda yeni deneyimler yaşama imkânı sunuyoruz. Huzurevi sakinleri, özel olarak tasarlanan BiP Meet kabinlerinde, aileleriyle özel görüntülü görüşmeler gerçekleştirebiliyor. TV+ ile film, dizi ve televizyon içeriklerine erişim sağlıyor, sanal gerçeklik (VR) teknolojisi ile fiziksel olarak ziyaret edemedikleri Türkiye’nin güzelliklerini sanal ortamda deneyimleyerek farklı bir dünyanın kapılarını aralayabiliyorlar.
Proje kapsamında bu sene teknoloji ile eğlenceyi birleştiren bir başka etkinlik daha düzenledik. Yarış arabası simülasyonunu kullandıkları Dijital Bahar Büyük Yarış etkinliği ile büyüklerimiz keyifli zaman geçiriyorlar. En iyi 5 dereceyi yapan büyüğümüzü, 18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası kapsamında, “Büyük Final Yarışı” için Genel Müdürlüğümüzde ağırladık.
Düşünsenize işinin ehli bir peyzaj mimarı belli bir aşamaya gelmiş projeye bir dokunuyor ortaya adeta sanat eseri çıkıyor. Örneğin bir konut projesine doğru bir peyzaj uygulandığında değer kazanımının yüzde 20’lere ulaştığı artık bir sır değil.
Geçtiğimiz günlerde Karaoğlu Peyzaj Kurucu Ortakları Nesrin Karaoğlu Otuzoğlu ve Yasin Otuzoğlu ile yapısal ve bitkisel peyzajını gerçekleştirdikleri The Peninsula Otel’de bir araya geldik.
İkisi de peyzaj mimarlığından mezun olan kuruculardan Nesrin Otuzoğlu “Sıfır sermaye ile yola çıktığımız hikâyemiz başlayalı 30 yılı aştı. Bu süreçte hem biz geliştik hem de Türkiye peyzaj sektörü” diye girdi söze. Arkasından devam etti:
“Çok küçük bahçelerle başladık. Sonra bizim 10 yılda bir kilometre taşlarımız oldu her sene katlanarak büyüdük. Önce projelerle başladık, daha sonra uygulama işleriyle devam ettik. Sonra doğa, onarım, otoyol işlerine yöneldik.”
Yurtdışından özel makineler getirmişler yaklaşık 10 yıl önce Adapazarı’nda Hollandalılarla birlikte ağaç ve diğer bitkileri üretmek için bir tesis kurmuşlar. Yabancıların tecrübesiyle, Türkiye’deki ağaç sektörünü geliştirmek ve ihracat kapasitesini artırmak için çalışmalar yapmışlar.
Sonra İstanbul’da projeler almaya başlamışlar ve kendi deyimleriyle hem yapısal hem bitkisel tasarımlar geliştirmeye başlamışlar. 10, 20 derken şu anda 400 kişilik gibi bir ekibe ulaşmışlar.
Nesrin Otuzoğlu üç ana dalda hizmet verdiklerini belirterek devam etti:
Bir ucu Kuzey İrlanda, diğer ucu İrlanda Cumhuriyeti’nde olan bir fabrikadayız. Yerel bir çimento şirketinden küresel bir yapı malzemeleri oyuncusuna dönüşen Çimsa’nın, geçtiğimiz yılın son çeyreğinde bünyesine kattığı Mannok tesislerindeyiz. İçinde bulunduğumuz alan tam 4 bin dönüm, yani yaklaşık 600 futbol sahası büyüklüğünde.
Bu satın alma ile birlikte Çimsa’nın, beyaz çimentoda dünyanın en büyük iki, kalsiyum alüminat çimentoda (CAC) ise dünyanın en büyük üç oyuncusundan biri haline geldiğini hatırlatmamızda fayda var. Şirket yeni yatırımların da etkisiyle beş yılda piyasa değerini yedi kat artırarak yaklaşık 1.4 milyar dolar seviyesine çıkardı.
Sabancı’nın davetilisi olarak gittiğimiz Mannok’taki toplantıda konuşan Sabancı Holding Malzeme Teknolojileri Grup Başkanı Burak Orhun, “Geçtiğimiz aylarda hazırlanan KPMG Birleşme ve Satın Alma Trendleri raporuna göre, bu satın alma 2024’te bir Türk şirketinin yurtdışında gerçekleştirdiği en büyük işlem olarak tarihe geçti” dedi.
(soldan sağa) Sabancı Holding Malzeme Teknolojileri Grup Başkanı Burak Orhun, Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, Mannok Holdings CEO’su Dara O’Reilly, Çimsa CEO’su Umut Zenar
Dünyada yaşanan dönüşümün tüm iş kollarını derinden etkilediğini ifade eden Burak Orhun, “Artık dünyadaki rekabetin malzeme odağında şekillendiğini görüyoruz. Bugün beton, sudan sonra dünyada en çok kullanılan ikinci malzeme. Bu malzemeyi bir günde ikame etmek tabi ki mümkün değil. Ama bizim vizyonumuz; teknolojinin müşterisi değil, geliştiricisi olmak” ifadelerini kullandı.
Ben bilmiyordum. Ta ki geçtiğimiz günlerde bir grup gazeteci arkadaşım ile Girişim Elektrik ve Europower Yönetim Kurulu Başkanı M. Behiç Harmanlı, Yönetim Kurulu Başkanvekili Ali Gökhan Öztürk, İcra Kurulu Başkanı Ayşe Beril Harmanlı ile buluşuncaya kadar.
Girişim ve Europower için ‘Türkiye’nin gizli cevherlerinden’ desek yanlış olmaz. Behiç Harmanlı’nın liderliğinde 26 yıl önce kurulan Girişim Elektrik, 17 yıl önce kurulan Europower Enerji’yle güç birliği yaparak 11 fabrika ve 500 milyon dolarlık konsolide ciroya ulaşmış.
Birçok sektörün ve şirketin sıkıntı yaşadığı bir dönemde 11 fabrikanın tam kapasite üretim yaptığına dikkat çeken Girişim Elektrik ve Europower Yönetim Kurulu Başkanı M. Behiç Harmanlı, “Girişim Elektrik kurulduğundan bugüne 6.6 GW’ı aşkın toplam kapasiteye ulaşan yenilenebilir enerji projesinin kurulumuna imza attık. Girişim Elektrik ve Europower Enerji’nin 2024 konsolide cirosunun 500 milyon doları bulmasını bekliyoruz. 2025 için de 715 milyon dolarlık konsolide ciro hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
İlk fabrikayı Ankara Kahramankazan’da kurduklarını hatırlatan Behiç Harmanlı, “Alçak, orta, yüksek gerilim ekipmanları üretiyoruz. Kahramankazan’daki yedi fabrika var. Üç fabrika da Temelli ilçesinde” diye konuştu.
Yedi fabrikanın aynı kampüste yer almasının avantaj olduğunu da belirten Harmanlı, “90 kişilik Ar-Ge ekibimiz var. Yurtiçinde en önemli müşterimiz TEİAŞ ve elektrik dağıtım şirketleri. TEİAŞ’ın en büyük müteahhidi olduk” dedi.
Behiç Harmanlı, Girişim Elektrik’in hisselerinin halka arzının 2021 yılı ağustos ayında gerçekleştiğini de hatırlatarak şöyle devam etti:“Girişim Elektrik’in halka arzından sağlanan kaynak, o dönemde 1.2 milyar liraydı. Nisan 2023’te Europower Enerji’nin halka arzı yapıldı. Oradan gelen kaynak da 2.7 milyar liraydı. Hepsini yatırıma harcadık. Hemen her ürün grubumuzda yüzde 30-100 arasında kapasite artışı gerçekleştirdik.”
Do