Dahası, eksikler için bir alışveriş listesi hazırlıyor. Bununla da yetinmiyor, dolaptaki malzemeler ile hangi yemekleri yapabileceğinizi söylüyor. Daha ne yapsın... Yapay zekâ öyle bir hızla ilerliyor ki bu süreci takip de zor. Bakın, Avrupa genelinde yapay zekâya yönelik kamuoyu duyarlılığını ölçmek amacıyla bir araştırma yapılmış. Sonuç enteresan.
Araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 66’sı daha fazla zaman kazanmanın yollarını arıyor ancak aynı tüketicilerin yalnızca yüzde 15’i yapay zekânın günlük yaşamda nasıl kullanılabileceğini tam olarak biliyor. Yani yüzde 85 durumdan bihaber.
Bu yıl 100’üncü defa kapılarını ziyaretçilere açan tüketici elektroniği fuarı IFA Berlin 2024’te de yapay zekâ başroldeydi. Berlin’de son iki günde Vestel ve Samsung yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerin de ana odağı yapay zekâ ve yapay zekâlı ürünlerdi.
Koreli teknoloji devi Samsung’un ‘Herkes için Yapay Zekâ’ vizyonuyla yaptığı tanıtımdaki konuşmalarda yapay zekânın; kullanıcıların yaşam kalitesini artırmada rol oynadığı vurgulanırken bu teknolojiyle donatılan ürünlerin bireylerin yaşamını zenginleştirebileceği belirtildi.
‘GÜNLÜK YAŞAMI İYİLEŞTİRİYOR’
Samsung Electronics Türkiye Tüketici Elektroniği Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mert Gürsoy, şunları söyledi:
“Samsung’un IFA 2024’te görücüye çıkardığı yapay zekâ destekli ürün ve teknolojileri günlük yaşamı daha kişisel ve verimli hale getirerek kullanıcıların yaşam tarzını zenginleştiriyor. Bu yılki IFA Fuarı’nda tanıttığımız ürün serilerinde ‘Herkes İçin Yapay Zekâ’ kavramına odaklanıyoruz ve bunu üç ana başlıkta ele alıyoruz: Sürdürülebilirlik, bağlantılı yaşam ve daha zengin bir ürün deneyimi. Samsung olarak yapay zekâyı, günlük yaşamı iyileştiren bir araç olarak görüyoruz. Yapay zekâ bizim için daha iyi bir dünya ve daha iyi bir günlük yaşam yaratma aracı. Sene başında çıktığımız yapay zekâ yolculuğunu Galaxy AI, Bespoke AI, AI TV olarak devam ettirerek tüm ürün kategorilerimize entegre bağlantılı bir ekosistem yaratıyoruz. Yapay zekâ sayesinde akıllı ev aletleri artık kullanıcıların yaşam tarzını, rutinlerini ve beklentilerini anlayabilen ve bunlara cevap verebilen, sezgisel bir kullanım deneyimi sunuyor.”
Kredi kartını uzatan tüketiciye IBAN numarası işaret ediliyor ya da nakit ile ödemesi isteniyordu. Bu yolla işletme, KDV, gelir vergisi başta olmak üzere tüm mali yükümlüklerden sıyrılıyordu. Kısacası kayıt dışı satış yapıyordu. Pek çok esnaf, işyerine IBAN’ların olduğu karekodlu tabela bile koymaya başladı. Özetle, bu yöntem o kadar yaygınlaşmıştı ki bir gün kamuoyunun gündemine giren bir haber, bu yöntemi kadük hale getirdi. Maliye’nin IBAN hesaplarını incelemeye aldığı, cezaların kapıda olduğu açıklandı. Ödemeyi banka hesabından alıp fiş vermeyen işletmelere her bir fiş için ilk tespitte 10 bin TL, sonraki tespitlerde katlanarak 100 bin TL'ye kadar, fatura vermeyen işletmelere ise belgede yer alması gereken tutarın yüzde 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesileceği belli oldu. Ayrıca, bu işletmeler devleti vergi kaybına uğrattıkları için vergi incelemesi yapılacaktı. Sadece işletme sahiplerinin değil, yakınlarının ve çalışanlarının hesapları ile kiralama yoluyla kullanılan hesaplar da denetleniyordu. Banka hesap hareketleri, tapu ve araç sicilleri gibi verilerden yola çıkılıyordu. Pazar esnafı, nalbur, manav, restoran vs işletmeler IBAN afişlerini apar topar topladı.
Peki kayıt dışı kalmayı alışkanlık haline getiren, vergiyi ödemeyip bu bedelleri cebine atan kötü niyetli işletmeler şimdi ne yapıyor dersiniz? Öncelikle vatandaştan nakit ödeme talep ediyorlar. Nakit ödeme şansı olmayıp kredi kartı ile ödeme yapmak isteyen vatandaştan genelde yüzde 10’ları bulan oranda komisyon talep ediyorlar. Yani bankaların POS komisyonlarının iki katından daha fazla bir bedeli! Hatta bana gelen bazı şikâyetlerde, yüzde 20’nin üzerinde bile komisyon talep edenler olduğu yönünde.
POS KOMİSYONU YÜZDE 3.5
Burada bir parantez açıp, POS sisteminin nasıl çalıştığından kısaca bahsetmemde fayda var. Herhangi bir banka ile anlaşma yapan işletme söz konusu bankanın POS cihazını kullanmaya başlıyor. Bu anlaşmada işletme ile banka, şartları belirliyor. İşletme kredi kartı tahsilatının hemen ertesi gün hesabına geçmesini istiyorsa, banka yüzde 3.5’lik bir kesinti yapıyor. Daha sonraki günlerde hesaba geçerse, komisyon oranı düşüyor. 40 gün sonra ise sıfırlanıyor. Yani işletme hesabına 40 gün sonra geçmesi kabul edilirse işletme komisyon ödemiyor.
Banka anlaşmalarına göre, kredi kartı taksiti devreye girerse bu komisyon oranlarında artış oluyor. 2 taksit ve ertesi gün hesaba geçecek toplam bedel için yüzde 5.5, 3 taksit ve ertesi gün hesaba geçiş için yüzde 7.45 komisyon gibi... Bu oranlar ve diğer teknik detaylar banka ile işletme arasında ciro vs veriler ışığında özel olarak belirleniyor. Bu yazıda bir bankanın verilerinden derlediğim tabloyu konunun daha net anlaşılması için paylaşıyorum. Oranlar bankanın belirlediği azami oranlar. Neresinden bakarsanız bakın işletmelerin kredi kartı ile ödeme yapmak isteyen vatandaştan yüzde 10’lar düzeyinde komisyon istemesinin geçerli bir nedeni yok. Talep edilen komisyon resmen fahiş...
İKİ AMAÇLARI VAR
Kötü niyetli bu işletmelerin iki temel amacı var:
Turizmci Zafer Alkaya’dan bahsediyorum. Bilmeyenler için küçük bir hatırlatma. Her şey dahil sistemini hayatımıza 1990’lı yılların başında Magic Life’ın kurucusu Dr. Cem Kınay kazandırmıştı. Türkiye bu sayede turizmde önemli atılımlar yaptı, kazançlar elde etti. Zafer Alkaya da Cem Kınay’ın o dönemdeki ekibindeki isimlerden biriydi. Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimizde konu dönüp dolaşıp her şey dahil sistemine geldiğinde Alkaya şunları söyledi:
“Her şey dahil sistemi yıllar önce gelişme ve atılım sürecinde olan turizm hareketimiz için çok önemli çıkış yolu olmuştur. Bu sayede elde ettiğimiz başarılı sonuçlar elbette yadsınamaz.
Ancak yıllar sonra içinden geçtiğimiz bu yeni süreçte samimiyetle masaya yatırılarak yeniden tartışılmalıdır. Sistemde bütünüyle ısrar etmek ise bizi gelecekte yeni sıkıntılarla karşılaşma noktasına getirebilir. Sonuç olarak artık “her şey dahil “ sistemini bir tabu olarak görmemek gerekmektedir. Öte yandan turist aldığımız pazarlar anlamında yelpazemizi mutlaka genişletmek zorunda olduğumuz ise sektörümüzün bir başka çok önemli gerçeğidir. Hep bildiğimiz, alıştığımız pazarlarla yol yürüme kolaycılığını kesinlikle terk etmemiz gerekmektedir.”
HERKES YAKINIYOR
Turizm paydaşı olan kiminle konuşsanız yıllardır ‘her şey dahil’ sisteminden yakınır. Otel sahibi, sivil toplum örgütleri, acenta, esnaf, belediye başkanı, politikacı hatta bakanlar bile... İş düğmeye basmaya geldiğinde etraf bir anda boşalır.
Bir dönem her şey dahilden kazanımlar elde eden Türkiye’nin yeni fırsatlara yelken açması gerekiyor. Üstelik bunun belki de tam zamanı... Niye mi?
Bu yıl turizm tesislerinin doluluk oranlarında problem var. Alkaya’nın tespitleri şöyle:
Bölge turizmi için gerek doluluk ve gerek gelir anlamında en önemli aylardan biri olan Temmuz geçtiğimiz yıllarda düzenli olarak maksimum kapasitelere ulaştığımız çok önemli bir aydır. Ancak bu yıl doluluklar maalesef beklentilerin altında kalmıştır.
Çünkü salon 600 kişilikti ve biz temmuz ayının ortasında bankacılık ve dijitalleşme konuşacaktık. Etkinliğin saati yaklaştığında o salon tamamen dolmuştu. Moderatörlüğünü yaptığım panelde de dile getirdim. Öncelikle katılım gösterenleri sonra da başta Akbank Genel Müdürü Kaan Gür olmak üzere etkinlikte emeği geçen Akbanklıları takdir etmek gerekir. Bu yaz sıcağında böyle bir toplantıda bu kadar çok insanın bir araya gelmesi büyük başarı ve geleceğimiz açısından çok önemli. Bu tür etkinlikler belirlenen konularda bilgilenmenin yanı sıra bankacıların halkı, halkın da bankacıları dinlemesi, yenilik ve sorunların dile getirilmesi, karşılıklı fikir alışverişi için müthiş bir ortam sunuyor.
Etkinliğin sonunda Ankaralılardan gelen sorular da gösterdi ki iş dünyasının gündemindeki en önemli konu, kurun geleceği ve faizlerin ne kadar süre sonra tekrar düşmeye başlayacağı, yani kredi piyasasının normalleşmesi. Verilen cevaplardan çıkardığım not yıl sonuna kadar mevcut duruma göre çok radikal bir değişim beklenmediği. Tabii olağanüstü bir gelişme yaşamazsak. Bir başka gözlemim ise özellikle sanayicilerin kredi piyasasında normalleşme beklemesinin en büyük sebebi bekleyen yatırımlar. Bu da sevindirici bir gelişme.
BANKALAR NEDEN ÖNEMLİ
Yeri gelmişken bankaların ekonomik gelişmede önemli bir rol üstlendiğini de hatırlatmama izin verin. Nedenlerini kısaca sıralayayım.
-Tasarrufları toplayarak bu kaynakları verimli yatırım fırsatlarına yönlendirirler. Bu şekilde, işletmelerin büyümesi ve ekonomik faaliyetlerin genişlemesi için gerekli finansmanı sağlarlar.
-İşletmelere ve bireylere kredi vererek yatırım yapmalarına, ev, araba vs satın almalarına olanak tanır. Bu sayede ekonomik faaliyetlerin artmasına ve büyümeye katkıda bulunurlar.
-Günlük işlemlerden büyük ödemelere kadar geniş bir yelpazede ödeme hizmetleri sunarlar. Böylece ticaretin ve ekonomik faaliyetlerin düzenli ve sorunsuz bir şekilde yürütülmesini sağlarlar.
Onlarca ülkede lüks otel projesine danışmanlık yapan Servotel’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer İsvan ve Başkan Yardımcısı Ayla Heyfegil ile birlikteydik. Dünyanın dört bir tarafında tamamlanmış veya süren projeler sayesinde turizmin nabzını daha iyi tutan biri var mıdır bilmiyorum ama Ömer İsvan’ın tespitlerini dikkate almakta sanırım fayda var. İşte o tespitler:
- Türkiye’de turizm gelirini turist sayısına bölünce 960 dolar civarlarında çıkıyor. Fransa’da bu rakam 640 dolarlarda. Rakamlar arasında fark var. Turizmde birinci Fransa. Çünkü bizdeki durum ters piramit. Mesela İtalya’da büyük otel yok, ağırlık butik otellerde. Bizde büyük büyük oteller var. Antalya plajı dünyada yok. Ama pazarlamamız farklı.
İYİ DESTİNASYON DÖNEMİ BİTTİ
- Eforsuz değer yaratma dönemi geride kaldı. Artık iyi destinasyon dönemi bitti. Oluşturduğunuz etkinliklerle Maldivler’e de bir otel yapsanız fark sağlarsınız Seyşeller’e de. Turistin seçtiği şey artık içinde yer almak istediği ‘event’ler. Örnek vereyim. Davos’a ben de pek çok kez gittim. Otellerin geceliği 300 Euro’larda ama Dünya Ekonomik Forumu (WEF) döneminde giderseniz üç yıldızlı bir otele geceliği 4 bin dolar verebilirsiniz. Bu iki hafta için rakama bakmadan ödeme yapılır. Dolayısıyla artık turizmde böyle işler içinde yer almak gerekiyor.
LÜKS TURİZMİN ONARIMINA ÖNCÜ
- Pandemi sonrasında tüm istatistikler altüst oldu. Pandemi öncesine göre tüm dünyada turizm bakımından yüzde 1.5-2 kadar gelir eksikliğimiz var. Ama lükste tablo değişik. Lüks segment her zaman turizmde onarımın başlangıcı olmuştur. Pandemi öncesine göre turizmde başa baş gelemedik ama lükste artış gösterdik. Adetsel bazda dünya turizminde lüksün payı yüzde 8’lerder. Gelirde ise yüzde 20’nin üzerinde.
BODRUM’DA 1255 EURO’YA ÇOK İTİRAZ OLDU
- Türkiye değer yaratma konusunda şanslı. Bir dolu tarihi, doğal güzelliği var. Bunların markalaşması ise efor istiyor. Bodrum’daki Mandarin’i yaparken bu felsefeyle hareket ettik. O zamanlar Bodrum’da 5 yıldızlı otel fiyatları 255 Euro’ydu. Fiyatı 1255 Euro olarak belirlediğimde çok itiraz oldu. Ama Bodrum için bambaşka bir şey başlatmış olduk. Akdeniz havzasında çok lüks yer yok. Şimdi Bodrum ve Antalya’da dört proje yönetiyoruz. Sardunya’da içinde uçak pisti olan muhteşem bir yer yapıyoruz.
Arsa maliyeti konusunda gayrimenkul sektörünün eli kolu bağlı. Çözüm kamu tarafında. Lokasyon olarak uygun ve ekonomik arazi üretimi, ancak kamu gücü ile olabilir. Ortaya çıkacak rekabet de arazi sahiplerini etkileyecektir. Yeri gelmişken yineleyeyim. Konut ihtiyacı bulunan dar gelirli vatandaşlarımıza konut üretebilmemizin temel şartı da ekonomik arazidir.”
Yukarıdaki sözlerin sahibi 55 yılda 135 bini aşkın konut üreten Mesa Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Boysanoğlu. Sektörün duayenleri arasında anılan Boysanoğlu ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimizde ana konumuz son dönemde gündemden düşmeyen barınma sorunu fiyat artışları oldu.
Erhan Boysanoğlu, konutun bedelini belirleyen ilk faktörün arsa olduğunu, Türkiye’de arsa maliyetlerinin yüzde 45-50’leri, hatta bazı noktalarda yüzde 70’leri bulduğunu söyledi. Boysanoğlu, “Dünyanın hiçbir yerinde olmayan rakamlar... Yurtdışında arsa değeri yüzde 20-25’i geçmiyor. Türkiye’de bu sorun regüle edilebilirse fiyatlandırmada arsa yüzde 10-15 civarına oturtulabilirse, konut fiyatları da sosyal konut için makul hale gelebilir” dedi.
MÜHENDİS 50 BİN USTA 80 BİN TL ALIYOR
Son dönemde hangi iş insanı ile bir araya gelsek söz dönüp dolaşıp eleman sıkıntısına geliyor. İnşaat belki de bu sıkıntıyı en fazla hisseden sektörlerden. İstihdam edilecek personel bulmakta zorlandıklarını anlatan Boysanoğlu, “Teknik okullara ihtiyaç var. Bugün usta maaşı 80 bin TL, vinç operatörü maaşı 120 bin TL. Şantiyedeki mühendis 45-50 bin TL alıyor. Bu konuda insan yetiştirmeliyiz” uyarısını yaptı.
Rusya, Irak, Özbekistan’da 9 proje yürüttüklerini belirten Boysanoğlu, “Azerbaycan, Sırbistan ve Arnavutluk gibi yeni girdiğimiz pazarlarda güçlüyüz. Ortadoğu ile de ilgileniyoruz” şeklinde konuştu.
‘LASTİK İŞİNE GİRDİK’
Sohbet toplantısında
Bu tür vergi artışlarının amacının yerli üreticiyi ucuz ithal ürünlere karşı rekabette korumak olduğunu hatırlatmamda fayda var. Nitekim paslanmaz çelikteki vergi artışının arkasında bu konuda çok ciddi yatırımları bulunan yerli üretici Posco Assan TST vardı. Şirket sektörde antidamping soruşturması için başvuruda bulunmuştu.
Ortalık karıştı. Vergi artışı ve antidamping soruşturması ile maliyetleri artan ve ihracatta rekabet avantajını kaybeden tüm şirketler rahatsızlıklarını belirtmek için faaliyete geçti.
1 milyon kişiye istihdam sağlayan Ev ve Mutfak Eşyaları Federasyonu (EVFED), Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD), Gelişen Ev ve Yaşam Eşyaları Markaları Derneği (GEEM), Küçük Ev Aletleri Sanayici ve İhracatçıları Derneği (KESİD), Paslanmaz Çelik Derneği (PASDER), Paslanmaz Sanayi ve İş İnsanları Derneği (PASİD), Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİD), Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD), Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Züccaciye Komitesi’nden oluşan 10 dernek ortak bir açıklama ile vergilerin sıfırlanması ve anti damping soruşturmasının yapılmamasını talep etti.
GÖZLER FİYATLARDA
Vergi artışı ve antidamping soruşturması sonrasında tencereden tavaya, buzdolabından çamaşır makinesine paslanmaz çelik kullanan tüm ürünlerde fiyat artışları gündeme geldi. Tencere, tavadaki artışın yüzde 20’yi, buzdolabının yüzde 15’i, fırınlarda yüzde 15’i, davlumbazda yüzde 20’yi, bulaşık makinelerinde yüzde 15’i bulduğu ya da bulacağı öne sürülüyor. Demem o ki, paslanmaz çelikte yaşananlar en çok bu ürünlerin neredeyse hepsini almak zorunda olan yeni evlenecek çiftleri ilgilendiriyor.
Kâr, zarar, zam vs rakamlar havada uçuşuyor ama sanırım bu konunun acilen çözüme kavuşması şart. Yerli üreticiyi elbette korumalıyız ama yeni evlenecek çiftlerin zarara uğramaması için de orta yolu bulmak şart. Dışarıdan kalitesiz paslanmaz çelik gelmesine doğal olarak karşı çıkmalıyız. Ancak dışarıdan kaliteli paslanmaz çelik gerçekten yerli üretimden daha ucuza geliyorsa işte bu noktada çare aramızdan daha doğal bir şey olamaz. En azından yeni evlenecek çiftlerin hatırına...
“Maalesef faktoring maliyetlerini daha fazla taşıyacak gücümüz kalmadı ve konkordato ilan etmek zorunda kaldık. Türkiye’de hiç üretimi olmayan iki stratejik ilacı üretmeyi başardık. İşletme sermayesine ulaşabilmek de çok önemli. Daha önce küçülmeye çalışarak zaman kazanmış olsak da buraya kadarmış. Konkordatonun, borcumuzun çok çok üzerinde değeri olan mülkü değer kaybettirmeden satabilmek için alındığı malumdur. Ancak, maalesef artık Arven İlaç satılmak durumunda.”
İlaç gibi zor bir sektörde Türkiye’ye yatırım olsun diye çırpınırken Töksöz konkordatodan, şirketinin satılmak zorunda olduğundan bahsediyordu.
Ahmet Toksöz - Zafer Toksöz
AİLE VARLIKLI AMA
Dün Zafer Toksöz, bu kez Nasıl Bir Ekonomi’de Vahap Munyar’a konuştu. Sözlerinde bir bölüme çok takıldım. Aynen aktarıyorum:
“Bu yatırımlara elbette bankalara güvenerek girmedik. O zaman aile varlıkları var diye girdik. Ancak, tüm aile varlıkları 2016’da anneme geçti. 2021’de annem vefat etti. O varlıkların bölünmesine Ahmet Toksöz engel koydu. Benim bankalara kızgınlığım kredi vermemelerinden değil. Zaten mecbur da değiller. İster verirler, ister vermezler. Ama zamanında verdiğim ipotekleri Ahmet Toksöz’ün şirketine devrettiler. Karşılığında da ondan teminat almışlar.”
Bankalar birinin verdiği ipoteği bir başkasına, vade vs yasal süreç tamamlanmadan, habersiz devredebilir mi? Durumu anlamak için araştırdığımda çok şaşırdım. Yapmışlar. Bakın süreç nasıl işlemiş:
-