Kabartma tozunu serpip unu da azar azar ilave ederek yoğurmaya başlayın. Kulakmemesinden daha yumuşak ama ele yapışmayan bir hamur elde edeceksiniz. Hamuru toplayıp bir kenarda bekletin.
Diğer taraftan, elmaları soyup rendeleyin ve suyunu sıkıp derin bir kaseye koyun. Ceviz içi, tarçın ve tozşekeri ilave edip kaşıkla karıştırın.
Hamurdan pinpon topu büyüklüğünde parçalar koparın. Parçaları avuçlarınız arasında yuvarlayıp açarak çay tabağı büyüklüğüne getirin. İçine 1 yemek kaşığı kadar elmalı harç koyup D şeklinde katlayın.
Hazırladığınız elmalı poğaçaları fırın kağıdı serilmiş tepsiye yan yana yerleştirin. 5 dakika önceden ısıtıp 180 dereceye ve alt-üst konuma ayarladığınız fırında yaklaşık 30 dakika, kenarları ve üzerleri hafif kahverengi oluncaya kadar pişirip çıkarın.
Poğaçalar henüz sıcak haldeyken pudraşekerine bulayıp servis tabağına dizin. Ilık ya da soğuk olarak servise sunun.
Malzeme listesi
- 125 gr bitkisel margarin (eritilip ılıtılmış olmalı)
Uzmanların “Sevmeseniz de ilaç niyetine tüketin” dedikleri bir besin grubudur zaten kuru baklagiller.
Peki neden sevmesek de yememiz gerekiyor?
Bir kere, kuru baklagiller protein yönünden çok zengin. Hayvansal gıdalar tüketmeyenlerin sofrasında olması şart yani.
Kuru baklagiller ayrıca lifli gıdalardan. Yani midenin boşalma hızını ve bağırsakların glikoz emilim hızını azaltan gıdalar. Bu da kan şekerinin dengelenmesini sağlar.
Ayrıca diyet yapanların, formunu korumak isteyenlerin haftada en az bir ya da iki kez tüketmeleri gereken kuru baklagiller, midede suyla şişerek tokluk hissi yaratır. Kabızlığı önleyerek çeşitli bağırsak hastalıklarının engellenmesine de yardımcı olur.
İyi bir çinko, kalsiyum, demir ve magnezyum kaynağı olan kuru baklagiller, B12 dışındaki B vitaminleri ve E vitamini yönünden de zengindir.
Uzmanlar, kuru baklagillerin vücuda daha yararlı olması için belli miktarlarda tahıllarla pişirilmesi gerektiğini söylüyor. Yani mutfağımızın vazgeçilmez ikilisi kuru fasulye pilavın soframıza daha sık gelmesi gerektiğini vurguluyorlar.
TAVUKLU BAMYA ÇORBASI
Bu şenlikte amaç, tohumlarımıza sahip çıkıp onları gelecek nesillere aktarabilmek.
Böylece Anadolu’dan tohum çalan ve yıllar sonra bunları bize satmaya çalışan yabancı tekellere karşı savaş açmış oluyoruz.
Böylece ninelerimizin, dedelerimizin her yıl sakladığı sağlıklı tohumları yeniden toprağımıza ekebileceğiz.
Düşünsenize, 2006 yılında çıkan bir yasayla köylünün, küçük üreticinin yüzyıllardan beri geleneksel biçimde ürettiği tohumları kullanması ve satması adeta yasaklandı. Bitki çeşitliliği çok olan Anadolu, çok uluslu şirketlerin sattığı tohumları ekmeye zorlandı.
Bizler ve önceki nesiller nasıl yerel tohumlardan çıkan meyve ve sebzeyle beslendiysek, çocuklarımızın da genetiğiyle oynanmamış yerel tohumlarla beslenmeye hakkı var. Bravo Seferihisar Belediyesi’ne ve Takas Merkezi’ne! Sizi gönülden destekliyoruz.
Çalkama Yundağı
Un ve tuzu derin bir kaba koyun. Bir taraftan tel çırpıcıyla karıştırıp bir taraftan da suyu azar azar ilave ederek koyu boza kıvamında bir kek hamuru hazırlayın. Hamuru oda sıcaklığında 30 dakika kadar dinlendirin.
Tereyağını ve sıvıyağı geniş bir tavada kızdırın.
Doğranmış sarmısak ve maydanozu tavaya aktarıp karıştırarak bir dakika kadar kavurun. Balıkları da ilave edip sürekli karıştırarak 5 dakika kavurun.
Limon suyu, soya sosu ve karabiberi katıp 5-6 dakika daha kavurmaya devam edin. Ocaktan alıp kenarda bekletin. Artık balık pişmiştir. Beyaz ve kırmızı lahanayı biraz tuzla ovarak yumuşatın ve salata tabağına koyun.
Üzerine tavadaki balığı ve sosunu aktarıp karıştırarak servise sunun.
Malzeme listesi
- 500-750 gr fener ya da kılıç balığı (Temizlenip kuşbaşı doğranmış olmalı)
- 2 çay kaşığı tuz
Bu hikayelerin birine bile ulaştığımda kendimi önemli bir iş yapmış gibi hisseder, şanslı sayarım. İşte bu yüzden de yemekle ilgili hikayeler barındırabilecek kitaplar elimden düşmez.
İşte bu hikayelerden biridir tarhana çorbasının meşhur hikayesi. Daha önce anlatmışımdır eminim ama okumayanlar okusun diye tekrar paylaşıyorum.
Rivayet odur ki, sultan bir gün fakir bir ailenin evine konuk gider. Evin hanımı, evde başka bir şey olmadığı için, yazdan kurutup toz haline getirdiği sebzeleri suyla karıştırarak bir çorba hazırlar. Utana sıkıla sultana ikram eder çorbasını. Sandığının aksine sultan çorbaya bayılır ve ne çorbası olduğunu sorar. Evin hanımı da şöyle cevap verir: “Dar hane çorbası sultanım.”
İşte fakir bir kadının utana sıkıla sultana ikram ettiği çorba zamanla “darhana” ve sonunda da tarhana adını almış ve günümüze kadar da bu adla gelmiştir.
Fırında spagetti makarna
Benim tavsiyem makarnaları ikiye ya da üçe bölmeniz. Böylece hem servis yapmanız kolaylaşır, hem de bıçağa gerek duymadan yiyebilirsiniz. Makarnayı tuzlu bol suda 8-10 dakika haşlayın. Diğer taraftan sosu hazırlamak için; yağı derin bir tavaya ya da küçük bir tencereye koyup orta ısılı ateşin üzerine oturtun.
Unu hemen ilave edip bir tel çırpıcıyla karıştırarak 2 dakika kadar kavurun. Unun rengi sararıp kaynamaya başlar başlamaz sütü azar azar ilave edin. Bu arada, unun topaklanmaması için sürekli karıştırmaya devam edin. Sütün hepsini ekleyip karıştırmaya devam ederken tuz ve karabiberi de serpiştirin.
Sadeliği simgeleyen düz çizgileri ve şeffaflıklarıyla cam eşyalar hayatımızın bir parçası olmuş durumda.
Geçmişe göz atınca bu ilginin bize atalarımızdan miras kaldığı ortaya çıkıyor. Ancak eski dönemlerin renkli ve desenli, kısacası gösterişli cam ürünleri yerini minimalist çizgilere bıraktı.
Cam ve cam eşyaların tarihi, uygarlık tarihi kadar eskidir. Arkeolojik buluntular, cam kapların ilk defa M.Ö. 2000’li yıllarda meydana çıktığını gösteriyor.
Camın, Mısır’dan önce Kuzey Mezopotamya’da, özellikle Hurri-Mitanni bölgesinde ortaya çıktığı da öne sürülüyor.
Yazılı tabletlerde cam yapımıyla ilgili birçok bilgi yer alıyor. İlk önemli merkezler Mısır ve Mezopotamya. Ayrıca Anadolu, Kıbrıs, Adalar ve Yunanistan’da da erken dönemlere ait bazı buluntular ele geçmiş.
Cam ilk olarak yaklaşık 40 milyon yıl önce Züccağı Bürkani (volkanik cam) denilen koyu renkli, çok sert bir madde olan obsidyen veya siyah akik olarak bulunmuş. Suni camın yapılışı ise 4 bin yıl önceye dayanıyor.
Fenikeliler tarafından bulunduğu saptanan camın, Mezopotamya’da ortaya çıktığı bilinir.
Bazı yörelerimizde bayramın dört günü de kurban eti yenirken, bazı yörelerimizde yalnızca ilk gün yenir.
Yurdumuzun bazı yörelerinde kurbanlık hayvanın onu kesen kişiyi sırat köprüsünden geçirip cennete götüreceğine inanılır, bazı yörelerdeyse kurban sadece kişinin kendisi için değil ailesi ve sevdikleri için de kesilir.
Bazı yörelerde erkek evladın nişanlısı ya da sözlüsü için de kurban kesilir. Hatta kız evine giden kurbanlık koyun ya da koça bazen altın bilezikler ve değerli takılar da eşlik eder.
Karadeniz gibi erkek evlada çok değer verilen bölgelerde ise durum tam tersi olabiliyor. Yani kız evinde bayram ziyaretine gelen damat için kurban kesilebiliyor. Kurbanlık hayvanın ne olacağı ise kız tarafının takdirine kalmış; isterse koyun kesiyor, isterse horoz.
Yine Karadeniz’in bazı yörelerinde kurbanlık etin bir parçası bayramdan tam 40 gün sonra kaynatılacak aşure için saklanıyor.
Gelelim kurban etinden yapılan yemeklere... Kurban etinin nasıl değerlendirileceği de yöreden yöreye farklılık gösteriyor. Örneğin bazı yerlerde kesilen kurbanın böbrek ve ciğerinin kurbanı kesen kişiye yedirilmesi şartken, bazı yörelerimizde aynı organları ev halkının yemesi adettir.
Pek çok yöremizde Kurban Bayramı sabahı kahvaltı kurban etinden yapılan kavurmayla ediliyor, akşam yemeğinde de yine kurban eti yeniyor.
MUHALLEBİLİ BAKLAVA
Tavla zarı formunda küçük küçük doğradığınız etleri ve zeytinyağını orta boy bir tencereye koyup orta ısılı ateşin üzerine oturtun. Tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak etlerin rengi hafifçe kahverengiye dönüşünceye kadar, 5-6 dakika kavurun.
Üzerine sirke, ince doğranmış soğanları ve unu ilave edip karıştırarak 5-6 dakika daha kavurun. Tuz ve karabiberi serpip kekik, salça ve kırmızı toz biberi katın.
Yaklaşık 1 çay bardağı sıcak su ilave edip ocağın altını iyice kısın. Eti kısık ateşte, sık sık karıştırarak iyice yumuşayıncaya kadar, 30-40 dakika daha pişirin.
Nar tanelerini ekleyip yemeği sürekli karıştırarak 5 dakika daha pişirin. Üzerine çok ince kıydığınız maydanoz ve taze yeşil soğanı serpiştirip ocaktan alın. Yanında haşlanmış sebze garnitürüyle servise sunun.
NOT: Bu yemeğe salçayla birlikte 2-3 yemek kaşığı nar ekşisi eklerseniz, yemeğin lezzetine lezzet katarsınız.
Unutmayın ki; dana eti kuzu etinden çok daha uzun sürede pişer. Dana eti kullanacaksanız 1 çay bardağı sıcak su yerine 2-3 çay bardağı sıcak su ekleyin.
Malzeme listesi
- 400-500 gr kuşbaşı kuzu ya da dana eti (Küçük küpler halinde doğranmış olmalı.)