“Enflasyon düşük seviyelere kalıcı olarak gerileyene kadar, mücadelenin hem para hem de maliye politikası yolu ile devam etmesini ve enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı çekilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Aksi takdirde enflasyonist ortam işletmelerimizin yüklerinin daha da artmasına yol açacak.
Enflasyonla mücadelede önümüzdeki birkaç ay kritik olacak.”
Özgener, meclis toplantılarında hep kritik uyarılarda bulundu.
Bu sefer de çözüm önerileri sunan bir konuşma yaptı.
Birkaç gün sonra İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Bugünün enflasyonu ile 70'li, 80'li, 90'lı yılların enflasyonunu karşılaştırmamak, karıştırmamak gerekiyor.
Bu enflasyon sosyolojik olarak çok daha farklı bir enflasyon” dedi.
Ve ekledi:
Aslında ben Bodrum’u temmuz, ağustos dışında sevenlerdenim.
Aslında kıyılar yazın o sıcak günleri dışında bana daha iyi geliyor.
Doğal olarak her yer kalabalık, herkes o iki ayda tatil yapmak istiyor.
Bu da gereğinden fazla bir yoğunluk, kalabalık getiriyor.
Türk turizminin en değerli markalarımızdan biri Bodrum…
Belki de en başında geliyor.
Dünyaca ünlü otel zincirleri Bodrum’da yatırım yapmak için sırada, birçoğu da Bodrum’da olmaktan çok mutlular…
Bütün parametreler Bodrum’un Mikanos’la, İbiza’yla, Monaco’yla, Saint Tropez’yle yarıştığını gösteriyor.
Geleneksel medyanın ilkelerini, titizliğini, özenini, dürüstlüğünü, etiğini hala çok önemsediğimi söylemek istiyorum.
Bakın CHP lideri Özgür Özel, ayağının kırılmasının ardından ortaya atılan “ayağından vurulduğu” iddialarına röntgen filmlerini paylaşarak yanıt vermek zorunda kaldı.
Ve şöyle bir yanıt verdi; “Bu konuda açıklama yapmayı bile aslında zül sayıyorum. Herkesin başına gelebilecek, geçirdiğim bir ev kazası üzerinden, sosyal medyadan akıl ve ahlak dışı bir kampanya başlatıldığını ve farklı pek çok kişinin bu gündemin peşine takıldığını gerçekten şaşkınlıkla takip ettim...”
Aslında gazetecilik öğrencileri için bu ilginç bir örnek de olmuştur.
Ama Türk siyasetinde çok konuşulacak bir konu oldu bu röntgen meselesi...
Evet; dijital medya eskiye göre çok etkili, geometrik de büyüyor.
Ancak herkes bulduğu her platformda istediği gibi yazmaya başlayınca; böyle durumlar da ortaya çıkmaya başladı.
Türkiye’nin ihracat lokomotifi olan birçok sektörün üretim merkezleri İzmir’in organize sanayi bölgelerinde ve üstelik serbest bölgelerin getirdiği avantajları da unutmamak gerekir.
Elbette yükselen yerler, bölgeler, adresler var. Örneğin Urla...
İnanç Kabadayı şöyle dedi;
“Ege Yapı olarak odağımızı Ege’ye çevirmiş durumdayız. İstanbul’dan sonra İzmir’i ikinci ana merkez olarak seçtik. İzmir’de başlayan, devam eden ve tasarlama aşamasında olan toplam 6 projemiz var. Bunların toplam yatırım maliyeti 700 milyon doların üzerinde. Tamamlandığında da ortaya çıkaracak değer 1,5 milyar doların üzerinde olacaktır. Konut için İzmir’e farklı ses getirdiğimize inanıyoruz.”
İnanç Kabadayı’nın bir fikri de var.
Geliştirme sürecinden başlayarak tüm aşamalarında sürdürülebilir ve düşük karbon ayak izi bırakan farklı temaları olacak doğa içinde yaşam alanları kurmak istiyor.
Bir başlangıç da yapmış.
Hürriyet’in manşetindeydi.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, İzmir’deki son yangınlarla ilgili bir açıklama yaptı. Diyor ki…
“İzmir’de yerleşim yerleri ormanın içine girmiş. Kuvvetli rüzgâr güneye doğru devam etseydi Karşıyaka’nın tutuşması engellenemezdi, şehir yangına teslim olabilirdi.”
İzmir tarihinde yangınlar var.
Ve yeniden yapılan bir şehir İzmir...
Gelin görün ki ders almıyoruz.
Şehrin yüzde 50’sinden fazlası kötü, niteliksiz yapı stoğuyla dolu...
Ben statlara güzel vakit geçirmeye, biraz eğlenmeye, sporun birleştirici gücünü hissetmeye, hayatın günlük temposundan uzaklaşmaya gidiyorum.
Yani benim için spor biraz hobi, biraz eğlence, biraz da terapi gibidir.
Oğlum Atlas’a da bunları anlatıyorum.
Neler hissettiklerimi, spora olan tutkumun bana kazandırdıklarını...
Atlas’a fanatik değil, taraftar olmayı öğretmeye çalışıyorum.
Ben anlattıkça yaşadıkları, 12 yaşında olmasına rağmen hayatla ilgili deneyimleri hepimizi zorluyor.
Eminim birçok anne baba benim gibi hissediyor.
Bunu biraz Bodrum yapabiliyor.
Ama Bodrum’un her yeri de değil.
Örneğin sokaklarından yürüyemediğimiz Çeşme’de, özellikle de Alaçatı’da kışın işletmelerin büyük bir kısmı kapalı...
Böyle olunca yazların kıymeti de bilinmiyor.
İşletme sahipleri neredeyse her yıl değişiyor.
Böyle yerlerin hafızası da olmayınca kültürü de yerleşmiyor.
Türkiye’de ilk endüstriyel sirkeyi Fersan üretti. 1978 yılında kurulan bir marka; turşu üretim tesisi ile Türkiye’deki global fast food restoran zincirlerinin tek turşu tedarikçisi konumuna geldi.
2012 yılında da DEVELEY Senf & Feinkost GmbH'nin bünyesine katıldı. Develey; dünyanın en büyük hardal üreticisi ve çok farklı ürün çeşidine sahip bir marka...
Fersan, İzmir Kemalpaşa’daki iki fabrikası ve Manisa Turgutlu’daki bir fabrikasıyla sadece Türkiye’de değil, global pazarda da önemli bir konuma ulaştı.
Gürhan Güven’i uzun zamandır takip ediyorum.
Fersan’ın bir dünya deviyle evliliği sürecini çok başarılı yönetti; kadrosunu güçlendirdi ve farklı ürünleri de raflara soktu.
Şimdi Develey Türkiye’yi bir stratejik merkez gibi görüyor.
Develey hardallarını Türkiye’de üretecek Fersan, aynı zamanda Develey’in Afrika ve APMEA bölgesinde temsilci oldu.