Lizbon’u seviyorsanız İzmir’e bayılırsınız

PANDEMİDEN sonra dünya hızla değişti.

Haberin Devamı

 

Bir sabah kalktık ve anladık ki işe gitmek için ofis masasına oturmak zorunda değiliz.

Laptoplarımızı aldık, internet bağlantımızı sağladık ve dünya bizim ofisimiz oldu.

Euronews’te okudum.

Lizbon, Barselona, Tiflis, Budapeşte derken dijital göçebeler için en cazip şehir listeleri uzayıp gidiyor.

Ama bir şey dikkatimi çekiyor:

Neden İzmir bu listelerde yok?

Habere göre Lizbon, dijital göçebelerin gözdesi.

Ama gelin bir düşünelim...

Lizbon’un denizi mi var? İzmir’in de var.

Lizbon’u seviyorsanız İzmir’e bayılırsınız

Lizbon’da güneş mi parlıyor? İzmir’de daha fazlası var.

Üstelik İzmir, Lizbon’dan daha uygun fiyatlı ve yaşam kalitesi açısından da çok iddialı.

Haberin Devamı

İzmir’in Karşıyaka’sı, Alsancak’ı, Bornova’sı... Hepsi farklı bir yaşam tarzı sunuyor.

Şehirde hem modern yaşam hem de Ege’nin o rahatlatıcı ruhu bir arada.

İzmir, dijital göçebeler için ne sunuyor?

Yılın büyük bir kısmında güneşli hava, masmavi Ege Denizi, Çeşme ve Alaçatı gibi dünya standartlarında tatil beldeleri...

Avrupa şehirlerine göre daha uygun kira ve yaşam giderleri. Yani aynı konforu daha ucuza yaşayabilirsiniz.

İzmir, sadece çalışmak için değil, yaşamak için de ideal.

Hızlı internet bağlantısı ve artan ortak çalışma alanlarıyla İzmir, uzaktan çalışma için gerekli tüm altyapıya sahip.

İstanbul gibi karmaşık değil ama her yere yakın. Avrupa’ya uçuşlar kolay, Ege’nin diğer güzelliklerine ulaşım ise bir o kadar pratik.

Belki de İzmir’in en büyük eksikliği, kendini yeterince tanıtmıyor oluşu.

Lizbon, Barselona gibi şehirler dijital göçebeleri çekmek için ciddi kampanyalar yürütüyor.

Portekiz ve İspanya, özel vizeler ve vergi avantajları sunarak bu profesyonelleri ülkelerine çekiyor.

İzmir’in de yapması gereken tam olarak bu.

Dijital göçebeler için özel vizeler, teşvikler ve uygun çalışma ortamları sağlanırsa, İzmir kısa sürede bu listelerin üst sıralarında yer alır.

Lonely Planet diyor ki:

Haberin Devamı

“Portekiz’de sürüyü takip etmek yerine neden bir trend belirleyici olmayasınız?”

Ben de diyorum ki:

İzmir, neden bu trendin öncüsü olmasın?

İzmir’in sunduğu fırsatlar sadece bir tatil beldesi ya da tarih kokan bir şehir olmaktan öteye gidiyor.

Burası çalışırken hayatın tadını çıkarabileceğiniz bir yer.

Ve belki de en güzeli...

İzmir, dijital göçebelerin aradığı o huzur ve ilhamı sunacak potansiyele sahip.

Bir sonraki durağınız İzmir olabilir.

Gelin, İzmir’in sokaklarında çalışmanın keyfini çıkarın.

Ve görün ki Lizbon’dan Barselona’ya kadar birçok şehirde aradığınız her şey zaten burada var.

Hem de daha fazlasıyla.

 

 

Manisa bu takıma sahip çık

 

BİR şehir düşünün...

Haberin Devamı

Sanayiyle büyümüş, tarımla zenginleşmiş... Ama ruhunu gerçekten canlandıracak olan ne?

Spor ve sanat.

Ve şimdi Manisa’nın önünde bir fırsat var.

Manisa Basketbol Takımı...

Manisa Basket, önce Manisa Büyükşehir Belediyespor’un bir parçasıydı.

Ama şimdi?

Kendi ayakları üzerinde duran bir kulüp.

Basketbol Süper Ligi’nde mücadele ediyor, Avrupa’da Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde boy gösteriyor.

Düşünsenize...

Daha 2017-18 sezonunda Türkiye Basketbol 2. Ligi’nde oynayan bu takım, kısa sürede Süper Lig’e kadar yükseldi.

Sıradan bir başarı hikâyesi değil.

Bu, bir şehrin potansiyelini gösteren bir hikâye...

Bir şehrin gelişmesi için yollar, köprüler, fabrikalar yeterli mi?

Elbette değil.

Haberin Devamı

Spor ve sanat bir kentin ruhunu besler.

Bakın, Anadolu’nun başka şehirlerine...

Gaziantep; futbol takımıyla Avrupa’da ses getirdi.

Eskişehir; basketbol ve tiyatrosuyla fark yarattı.

Karşıyaka; hem basketbol, hem voleybol, yelken takımlarıyla İzmir’in marka değerini artırdı.

Peki ya Manisa?

Neden Manisa da bu listeye girmesin?

Manisa Basket’in maçlarını oynadığı Muradiye Spor Salonu dolmalı.

O salon sadece bir spor salonu değil, bir kentin umutlarının ve heyecanının yankılandığı bir yer olmalı.

Bu takım sadece bir spor kulübü değil; Manisa’nın marka değerlerinden de biri...

Ve unutmayın...

Bir şehri dünyaya tanıtmanın en kolay yollarından biri, spor ve sanatla olur.

Haberin Devamı

Manisa Basket’in başarısı, Manisa’nın adını Türkiye’de ve Avrupa’da daha fazla duyuracak.

Ama bunun için ne lazım?

Destek...

Tribünleri dolduracak taraftar, sponsorluk verecek iş insanları, sahip çıkacak yerel yönetimler...

Bu sadece bir takım meselesi değil, bir şehrin kendine inanma meselesi.

Manisa, bu takım senin.

Bu başarı hikâyesini birlikte yazabilirsiniz.

Çünkü bir şehri büyük yapan sadece binaları değil, sahip çıktığı değerlerdir.

Manisa Basket, o değerlerden biri...

Ve şimdi, Manisa’nın bu değere sahip çıkma zamanı.

 

 

GÖZTEPE’DEN ÖRNEK KARAR

 

Taraftarlık ruhu

fanatizmin üstünde

 

FUTBOL sadece bir oyun değil.

Stadyumlar sadece tribünler ve çim sahalar değil.

Futbol; bir şehrin ruhu, bir semtin kimliği, bir mahallenin ortak dili.

Ve Türkiye’de bazı kulüpler vardır ki onlar sadece takımlar değil, birer yaşam biçimidir. Göztepe işte o kulüplerden biri.

Ama futbolun ruhunu yaşatırken, bazen unuttuğumuz bir şey var.

Taraftar olmak başka bir şeydir, fanatik olmak bambaşka.

Göztepe Spor Kulübü, geçtiğimiz günlerde çok önemli ve cesur bir karar aldı.

Disiplin ihlalleri nedeniyle kulübün zarar görmesine sebep olan taraftarların kombineleri süresiz iptal edilecek.

Bakın bu öyle sıradan bir karar değil.

Bu, Türkiye’de pek çok kulübün cesaret edemeyeceği bir adım.

Çünkü kulüpler genelde taraftarını karşısına almaktan çekinir.

Ama Göztepe diyor ki:

“Taraftarımız bizim en büyük gücümüz ama kulübümüzün geleceği her şeyin önünde gelir.”

Fanatizm, sevgiyi zehirler.

Bir anda sevgi yerini öfkeye, destek yerini zarara bırakır.

Tribünlerde edilen küfürler, sahaya atılan yabancı maddeler, taşkınlıklar... Bunlar sadece kulübe ceza olarak geri dönmez.

Aynı zamanda kulübün itibarına, geleceğine ve en önemlisi ruhuna zarar verir.

Göztepe’nin aldığı bu karar, aslında sadece kendi taraftarına değil, tüm Türkiye’ye bir mesaj.

Kulüpler artık şunu söylüyor:

“Bizi seviyorsanız, zarar vermeyin.”

Evet, tutku güzeldir.

Ama bu tutku, kulübünü maddi ve manevi zarara uğratıyorsa, orada bir durup düşünmek gerekir.

Göztepe diyor ki:

“Hepimiz aynı gemideyiz. Sahadaki mücadelemiz tribündeki coşkumuzla birleşirse, işte o zaman gerçek bir güç oluruz.”

Bugün Göztepe bu kararı aldı.

Ama bu adım yalnız kalmamalı.

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor... Ve Anadolu’nun dört bir yanındaki tüm kulüpler... Bu duruşu sergilemeli.

Çünkü futbolun güzelliği, sadece sahadaki oyunda değil, tribündeki saygı ve coşkuda da saklıdır.

 

 

Şirketin trafik kuralları
AILE ANAYASASI

 

TÜRKİYE’de bir aile şirketi kurmak kolaydır. Bir sermaye, biraz cesaret, bir de ortak hayaller... Ama bir aile şirketini yaşatmak? İşte asıl mesele burada başlar.

Bu ülkede nice şirketler gördük.

Babadan oğula, amcadan yeğene, kardeşten kardeşe devredilen... Hepsi başarı hikâyesi gibi başladı.

Ama sonra?

Kardeşler birbirine küstü. Kuzenler ortak masada oturamaz oldu. Aile büyükleri yaşlanınca fikir ayrılıkları çatlak seslere dönüştü. Ve o gururla kurulan şirketler, bir anda küllerine karıştı.

Bizim kültürümüzde bir şey var.

İşler yolunda giderken hiçbir sorun yokmuş gibi davranırız.

Ama hayat böyle değil.

Hayat, bazen de yolunda gitmeyen bir yolculuktur.

Peki o zaman ne yapacağız?

Aile anayasası…

Çünkü şirketler sadece ekonomik varlıklar değildir.

Onlar aynı zamanda birer duygusal yatırımlardır.

Ve duygular yönetilmezse, şirketler de yönetilemez hale gelir.

Biri yenilikçi, diğeri gelenekçi.

Biri risk almak istiyor, diğeri korumacı.

Ve işte o noktada ego savaşları başlıyor.

“Bu şirketi ben kurdum” diyen baba...

“Ama artık bizim zamanımız” diyen oğul...

“Ben de hissedarıyım, benim de söz hakkım var” diyen kuzen...

Bu kavgaların sonu ne oluyor biliyor musunuz?

O güzelim şirketler, miras kavgası gibi bölünüyor.

Sonunda, hem aile hem de şirket kaybediyor.

Aile anayasası, bir şirketin trafik kuralları gibidir.

Herkes aynı yolda ilerler ama nerede duracağını, nerede hızlanacağını bilir.

Bu anayasa, sadece kriz anında değil, her zaman bir rehber olur.

Bunlar en baştan yazılırsa, o büyük kavgalara gerek kalmaz.

Çünkü herkes bilir ki oyunun kuralları önceden bellidir.

Yazarın Tüm Yazıları