Ortaçağ mirası Canterbury
İngiltere’nin güneydoğusunda bulunan Canterbury, tarihi dokusunu koruyan bir Ortaçağ şehri. Doğal güzelliği, tipik mimarisi, etrafındaki küçük sahil kasabalarıyla dikkat çeken şehre giden okurumuz Filiz Üskül izlenimlerini yazdı.
Bu yaz başında yolum Canterbury ve çevresine düştü. Burası Hıristiyanların geçmişten beri hac yeri olarak ziyaret ettikleri bir yer. Hatta eskiden bu ziyaretler çok uzun ve zahmetli olduğundan, yaşananlardan meşhur ‘Canterbury hikâyeleri’ bile doğmuş. Canterbury’den 15-20 kilometre uzaklıkta denize ulaşabilirsiniz. Şehrin kuzeyinde Whistable adında bir sahil kasabası bulunuyor. Denilen o ki, burada Londra’nın zenginlerinin hafta sonu geldikleri evler var. Bu sakin kasaba tuğladan yapılmış evleriyle şirin bir görüntüye sahip. Ana caddenin üzerinde şahane tasarımların satışa sunulduğu dükkânlar bulunuyor. Acil gereksinimlerim dışında alışveriş yapmayı sevmiyorum. Ancak bu dükkânlardaki her şeyi satın almak istedim. Akşam deniz kenarında bir kafede caz konseri dinledim. 60-70 yaş aralığındaki müzisyenler büyük bir ciddiyetle çalıp söylediler. Dinleyicilerin çoğu akranlarıydı. Çıt çıkarmadan biralarını yudumlayarak konseri takip ettiler.
Canterbury’den çıkıp kuzeydoğuya doğru yemyeşil düzlüklerden geçerek Margate’e ulaştık. Burası rüzgârlı, serin bir kıyı kasabası. Fakat İngilizler sanki Ege Denizi’ndeymiş gibi kumsallara yayılmışlar. Soğuğa dayanıklılar, bizim gibi üşümüyorlar. Kumsaldaki kalker falezler doğal güzelliğiyle dikkatimi çekti. Limanda sıra sıra kafelere rastladık. Kafelerde çoğunlukla orta yaş ve üzerindeki İngilizler, önlerinde biraları, patates kızartmalarıyla oturuyor, müzik eşliğinde sohbet edip kahkahalar atıyor.
GÖRKEMLİ LEEDS ŞATOSU
Margate’ten ayrılıp, kıyının biraz içerisindeki Leeds Şatosu’na uğradık. Londra’ya yakın, Canterbury’ye 40 km uzaklıkta, yeşillikler içinde enfes bir şato burası. Tarihi 1278’e dayanıyor. Çok el değiştirmiş, sonunda 1926’da Lady Baillie satın almış. İngiltere’nin ve dünyanın önemli kişileri burada misafir edilmiş. 24 yatak odalı, seminer odaları, zengin kütüphanesi, kilisesiyle dikkat çekiyor. Bahçesinde küçük bir tren gezisi, piknik hatta düğün bile yapabiliyorsunuz. Çocuklar için oyun alanları, golf sahası da bulunuyor. Şatonun çevresinde dolaşan tavus kuşları, envai çeşit çiçek, bulmacalı bahçeler insanı başka bir dünyaya götürüyor. Şahin, atmaca, baykuş gibi kuşlarla ilgili bilgi edinmek isterseniz seminerlere katılabilirsiniz. Burası hava da güzelse enfes bir ortam. Zamanınız varsa, sahilden güneye kıvrılıp tarihi liman kenti Dover’a uğrayın. Tepede Ortaçağ’dan kalma bir kraliyet şatosunu gezebilir, o dönemi sanki canlıymış gibi gözlemleyebilirsiniz.
Tepeden aşağılara doğru indiğinizde İkinci Dünya Savaşı’nın izlerini bulabilirsiniz. O dönemden kalan savaş araçlarını incelerken savaşın hikâyesini İngilizlerin bakış açısıyla keşfedebilirsiniz.