İçinizdeki kâşifi ortaya çıkaracak gerçek bir macera: Château d’Oex Balon Festivali
Balonda kızımla birlikte sekiz kişiyiz, bir anda yükselmeye başlıyor. O kadar yükseliyoruz ki, uzaktaki Cenevre Gölü’nü ve Fransa sınırını görüyoruz. Alp Dağları’nın muhteşem görüntüsü ve Mont Blanc... Özellikle Türk kayakseverlerin çok sık tercih ettiği 4 bin 8 yüz metre yükseklikteki Mont Blanc’nın zirvesinden çok daha yukarılara çıktık. Hava sıcaklığı -15 derece... Karşımızdaki manzara büyüleyici...
Bugüne kadar 120 ülkeyi birbirinden farklı maceralara katılarak ve ekstrem sporlar yaparak görme şansım oldu. Yolculuklarımda büyük şehirler yerine uzaktaki köyleri, arka sokakları keşfetmeyi seçtim. İşte böyle bir seyahatte tanışmıştım 3 bin kişinin yaşadığı Château d’Oex kasabası ile... 20 sene önce uluslararası balon festivali sebebiyle seyahat ettiğim Château d’Oex’e, 20 yıl sonra tekrar gittim. Dünyanın dört bir yanından gelen, birbirinden farklı şekillerdeki sıcak hava balonlarının Alp Dağları ve doğa ile oluşturduğu masalsı dünyayı başka yerde görme şansınız yok. Özellikle kış aylarında eşi, sevgilisi ya da çocukları ile yeni bir yer keşfetmek isteyen, hem kayak tatili yapıp hem de olağanüstü bir kış macerası arayanlara tavsiye ederim. Her ocak ayının son haftasında düzenlenen festivali ve çevresindeki köyleri mutlaka keşfedin.
Bu büyüleyici etkinliğe katılmak için Zürih ya da Cenevre’ye uçabilirsiniz. Ben Cenevre’yi tercih ediyorum çünkü Lozan Gölü ve çevresi, birkaç gün bile olsa yaşanması gereken yerler. Yirmi sene önce tek başıma, maceracı bir ruh ile seyahat ediyordum. Şimdi yanımda 13 yaşındaki kızım Alya var. Uyumlu ve keşfetmeye açık bir çocuk olduğu için de son derece şanslıyım. Cenevre’den trenle Lozan’a, oradan da panoramik ya da normal trenlerle Château d’Oex’e gitmek çok kolay. Cenevre’den Lozan’a araba ile yarım saatte ulaşıp kahvaltısı dillere destan Royal Savoy Oteli’ne gidiyoruz. Lozan’da bir- iki gece kalıp Lozan’ı ve Olimpiyat Müzesi’ni keşfetmek ajandanızda olmalı. İlk olimpiyatlardan bugüne kadar tam bir zaman tüneli.
Lozan’a çok yakın Montrö (Montreux) ikinci durağımız. Renkli ve karakteristik bir şehir. Güzel bir öğle yemeği sonrası Vevey’e; ‘Şarlo’ ile buluşmaya doğru yola çıkıyoruz. Charlie Chaplin, hayatının bir dönemini bu bölgede geçirmiş, ailesini burada kurmuş ve çocuklarını Vevey’de büyütmüş. Şimdi müze olarak ziyarete açık olan ev, Şarlo karakteri ile hafızamızda yer eden Charlie Chaplin’in sıradışı hayatını ve birbirinden güzel filmlerini nasıl çektiğini en ince detayına kadar gözler önüne seriyor.
Château d’Oex en etkileyici, Kapadokya en keyifli
Château d’Oex ve çevresindeki köylerde her bütçeye uygun birbirinden güzel oteller var. 20 sene önce gittiğimde bir anne ve kızının işlettiği bir şalede kalmıştım. Bu gidişimde ise Rougemont köyünü tercih ediyoruz. Hotel de Rougemont sabah uyandığınızda balkonunuzda Alp Dağları’nı izleyebileceğiniz, oldukça şık bir otel. Festival alanı her zamanki gibi farklı şekil ve büyüklükteki balonlarla dolu. Bu yıl festivalin 40. yıldönümü olduğu için konsept Charlie Chaplin. Avusturyalı bir arkadaş grubu ile uçacağız. Hava oldukça soğuk ama son teknoloji ürünü kışlık kıyafetler ya da kayak giysileri ile uçuşu üşümeden geçirebilirsiniz. Pilotumuz Michael’in Airbus pilotu olduğunu öğreniyoruz. Kendine ait balonu ve arkadaşları ile her sene bu festivale geliyormuş.
Balonlar hava akımı ve rüzgâra göre ilerleyen hava araçları. Kalktıkları yere inemiyorlar. Ancak Michael’ın başka planları var; kalktığımız yere inmek için maharetlerini kullanmaya başlıyor. Balonda kızımla birlikte sekiz kişiyiz. O kadar yükseliyoruz ki, Michael uzaktaki Cenevre Gölü’nü ve Fransa sınırını gösteriyor. İşte karşımızda Alpler’in muhteşem görüntüsü ve Mont Blanc Dağı... 4 bin 8 yüz metre yükseklikteki Mont Blanc’nın zirvesinden çok daha yukarılara çıktık. Hava sıcaklığı -15 derece. Manzara büyüleyici. Michael uzun bir süre bu tarifsiz manzaranın tadını çıkarmamız için balonun yüksekliğini koruyor. İki saat boyunca profesyonel bir pilotun uçuş maceralarını dinleyerek ve Alp Dağları’nın enfes görüntülerini izleyerek harika vakit geçiriyoruz. Tam kalktığımız yer olmasa da 1 km. ötedeki bir köye iniyoruz.
Ben Kapadokya’daki ilk balon deneyimini İsveçli bir çiftin pilotluğu ile yaşamış ve tek kelimeyle büyülenmiştim. Sonraki yıllarda Mısır’da, Amerika’da ve İsviçre’de farklı balonlarla ve farklı pilotlarla uçtum. Kıyaslamam gerekirse bir masalsı dünyaya açılan bir kapı olduğu için Château d’Oex en etkileyici, Kapadokya’daki ise en keyiflisi.
Buraya gelmek sadece bir festivale katılmak değil. Harika yemekler tatmak, kayak ve alışveriş yapmak için birçok alternatif var. Avrupa sosyetesinin uğrak yeri sayılan Gstaad bu bölgede yer alıyor örneğin. Panoramik tren ile festival sonrası Alpler’in içinde kayboluyoruz. Son gece Night Glow adında bir gösteri yapılıyor. Bu festivalin size romantizmin, keyfin ve maceranın bütün tonlarını yaşatacağı kesin.