
Tanıdık tatların şehri Atina’nın zamansız cazibesi
Tarihi, kültürü, enerjisi ve lezzetleriyle insanın ruhunu besleyen bir kent. Büyüleyici Atina Akropolü’nden modern sanat galerilerine, lüks otellerden yerel lezzet duraklarına kadar Atina her adımda insanı derinden etkileyen, sürükleyici bir hikâye anlatıyor.
Akdeniz’in tam kalbindeki Atina sizi eski bir dost gibi samimiyetle kucaklıyor. Dört bir yanı anlatılmayı bekleyen heyecanlı öykülerle dolu. Bir sokak sanatçısının söylediği ‘S’Agapo Giati Ise Orea’ şarkısı aklımda yankılanırken Atina’da geçirdiğim anların büyüsüne geri dönüyorum...
Bu yolculuk benim için çok özel çünkü 4 aylık yeğenim Kerim’le çıktığımız ilk seyahat. Ablam Bengisu Çorluk dahil üç kişilik ekibimizle, 1,5 saatlik uçuşla İstanbul’dan Atina’ya iniyoruz. Yolculuğumuz boyunca da çevremizdekilerden 4 aylık bebekle tatile çıkmanın takdirini topluyoruz. Atina Akropolü’nün gölgesinde başlayan randevumuz, eskiyle yeninin harmanlandığı sokaklarda bir serüvene dönüşüyor.
Konaklama tercihimiz sofistike tasarımı ve merkezi konumuyla etkileyici Mona Athens oluyor. Otelin terasından Atina Akropolü’nün manzarasını izlemek, kartpostalın içindeymişsiniz gibi bir his veriyor.
Şehir turumuza otelimize çok yakın olan Ariston börekçisiyle başlıyoruz. Yunan mutfağının klasiklerinden Greek pies, pırasalı ve ıspanaklı börekleri gerçekten söylendiği kadar lezzetli, bize enerji veriyor.
Yükseklere tırmanıyoruz
Sokakları gezmeye başladığımızda The Naxos Apothecary dikkatimizi çekiyor. Endemik bitkilerle hazırlanan benzersiz kokularla tanışacağınız bu mağazada, koku uzmanları eşliğinde kendi özel parfümünüzü tasarlayabiliyorsunuz. Atina’nın zengin bitki çeşitliliğiyle kurduğu bağlantıysa mekâna ayrı bir hava katıyor.
Öğleden sonra nostaljik bir atmosfere sahip Philos Kafe’de mola veriyoruz. Menüsündeki avokadolu kahvaltı tabağı ve pankekler tam bir lezzet şöleni. Sonra babamın çocukluk arkadaşının işlettiği Smyrni Baklava’ya uğruyoruz. Karaköy Güllüoğlu’nun Atina’daki distribütörü olan Aris Prodromidis, Türk ve Yunan tatlarını buluşturan baklavalarıyla bizi mest ediyor.
Sırada şehrin en ünlü noktası, yani Atina Akropolü var. Deniz seviyesinden 152 metre yükseklikteki bir tepenin üzerine kurulmuş akropol Yunanca ‘yüksek şehir’ anlamına geliyor. Savunma amacıyla inşa edilen bu alan, zamanla dini ve kültürel bir merkeze dönüşmüş. Antik Yunan uygarlığının kalbinin attığı yerlerden biri olan Atina Akropolü 1987’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. İçindeki en önemli yapılarsa şöyle: Parthenon Tapınağı, Erekhtheion Tapınağı, Propylon (kapılı giriş) ve Athena Nike Tapınağı.
Eğer sabah erken saatlerde giderseniz kalabalıktan ve sıcaktan kaçabilirsiniz. Yollar taşlık ve kaygan olduğu için mutlaka rahat bir ayakkabı giyin. Akropolün panoramik manzarası bizi derinden etkiliyor. Ancak yolların engebeli ve merdivenli olması bebek arabasıyla gezmeyi neredeyse imkânsız hale getiriyor. Ana kucağı kullanarak bu atmosferi yeğenim Kerim’le keşfetmenin bir yolunu buluyoruz. Atina’nın büyüleyici silüeti eşliğinde tarihe tanıklık etmek inanılmaz bir deneyim.
İkinci günümüzün ilk durağı Kallirrois Caddesi üzerindeki Atina Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi (EMST). Syngrou-Fix metro istasyonuna sadece birkaç adım uzaklıktaki bu modern müze hem mimarisi hem de sergilediği eserlerle kesinlikle görülmeye değer.
Ardından modern bir yeni nesil taverna olarak tanımlayabileceğimiz, Michelin yıldızlı Linou Soumpasis k Sia’ya gidiyoruz. Psyri bölgesindeki bu mekân, eski bir mum dükkânından dönüştürülmüş ve içeride hâlâ mum satılıyor. Menüsündeki feta (beyaz peynir) yerine Yunan brie peyniriyle sunulan geleneksel Yunan salatası ve kuzu tagliata denenmesi gereken tatlar arasında. Cam cepheli mekân, sade sanat eserleri ve galvanizli metal mobilyalarla şık bir şekilde dekore edilmiş. Limon ağaçlarının gölgesinde yemek yiyebileceğiniz bahçesi de tercih edilebilir.
Sırada hareketli sosyal hayatıyla öne çıkan Kolonaki bölgesi var. Şık butikler, lüks restoranlar ve sanat galerileriyle özellikle turistlerin favorisi olan adreslerinden biri. Taksiyle yaklaşık
17 dakikada ulaştığımız şehrin bu şirin köşesinde kahvaltı için Me Kolonaki’yi tercih ediyoruz. Özenle hazırlanmış tarçınlı pankekleri ve banoffee porridge’leri (bir tür yulaf lapası) favorilerimiz arasına giriyor.
Şehrin ruhunu yansıtıyor
Kahvaltının ardından Gagosian Gallery’yi ziyaret ediyoruz. Özellikle Amerikalı sanatçı Helen Marden’ın eserleri dikkatimizi çekiyor.
Kolonaki bölgesinde, lüks evlerin sıralandığı sokakları gezdikten sonra bu kez akşam yemeği için Petralona bölgesindeki Yunan tavernası Oikonomou Restaurant’a gidiyoruz. Menüsünde mevsimlik malzemelerle hazırlanan taze mezeler, lezzetli ızgara etler ve yerel deniz ürünleri öne çıkıyor.
Üçüncü günümüzde Atina’nın güneyine, Four Seasons Astir Palace Hotel Athens’teki BeefBar’a gitmeye karar veriyoruz ve yolculuğumuz taksiyle 45 dakika sürüyor. Vouliagmeni semtindeki restoran Saronik Körfezi’ne bakan etkileyici bir manzaraya sahip. Dünya mutfağından et yemekleri sunuyorlar. Atina Rivierası olarak da bilinen sahil şeridine Attika bölgesi deniyor. Şehir merkezindeki kalabalıktan uzaklaşıp bir tatil atmosferi yaşamak isteyenler için ideal.
Atina’ya döndüğümüzde akşam yemeğini The Dolli at Acropolis Oteli’nin çatı katındaki Dolli’s Restaurant’da yiyoruz. Parthenon Tapınağı’nın silüetine karşı oturmak başlı başına bir keyif. Menü Yunan mutfağından esinlenen zenginleştirilmiş lezzetlerden oluşuyor. Gündüzleri masmavi gökyüzü ve güneş mekâna canlı bir atmosfer katarken akşamları ortam romantik ve sofistike bir hale bürünüyor. Şehrin ruhunu en güzel yansıtan teraslardan biri bu.
Son günümüzde kahvaltı için Ergon House Athens restorana gidiyoruz. Mekânın zemin katındaki market, modern bir agora (pazaryeri) konseptiyle tasarlanmış. Yunan gastronomi kültürünü keşfetmek için ideal bir durak.
Eve dönerken siz de benim gibi yerel lezzetlerden en beğendiklerinizi buradan satın alabilirsiniz.
Gastronomi durakları
Barbounaki: Yunanistan’ın ünlü balık restoran zincirlerinden biri. Biz Kolonaki’de olanı denedik; mezeleri özellikle harika.
Iodio Athens: Deniz mahsulleri servis ediyorlar, özellikle öğle saatlerinde verilecek bir mola için harika seçim.
Ekiben Kitchen: Japon mutfağının sokak lezzetlerini modern dokunuşlarla zenginleştiren bir mekân.
Stani: Ballı Yunan yoğurdu yemek için en geleneksel adreslerden biri.
Athénée: Tarihi bir atmosferde kaliteli yemek arayanlar uğrayabilir.
Choureal Profiterole: Kapısından yayılan çikolata ve pataşu (fırında kabararak şişen şu hamuru) kokusuyla insanı içeri çeken bir tatlı cenneti. Burada kişiselleştirilmiş profiterollerden tadabilirsiniz.
Anana Cafe: Kahve molası vermek için ideal bir nokta.
Queen Bee: Nefis kruvasanları ve zengin menüsüyle sabah kahvaltısını bir şölene dönüştürüyor.
Diporto Agoras: Otantik Yunan mutfağını uygun fiyatlarla yiyebilirsiniz.
The Bar in Front of the Bar, Juan Rodriguez, Blue Bird: Üçü de Atina’nın renkli gece hayatını keşfetmek için güzel seçenekler.
Alışveriş
tutkunlarına özel
Hyper Hypo: Çağdaş sanat, tasarım, fotoğraf, mimari ve moda meraklılarının uğraması gereken bir kitabevi. Atina’nın modern kültürel ruhunu burada keşfedebilirsiniz.
Aos Concept: Zamansız tasarımları ve sofistike ürünleriyle alışveriş tutkunlarının radarına girmeyi hak eden bir butik.
Sunsetgo: Plaj modasına farklı bir bakış açısı katmışlar. Yaz tatili öncesi alışverişinizi bir üst seviyeye taşıyacak bir mağaza.
Monastiraki Flea Market: Antika ve vintage sevenler için keşif dolu bir pazar. Burada gezinirken her köşede tarih kokan eşsiz parçalarla karşılaşmanız mümkün.
Break A Stone: El yapımı mücevherleriyle dikkat çeken bir mekân, keşfedilmeye değer.