Gökkubbenin direği Atlas’ın toprakları
Kim ne derse desin dünyadaki bazı coğrafyalar, bazı ülkeler daha şanslı. Atlas Okyanusu ile Akdeniz’i ve yine Afrika kıtası ile Akdeniz coğrafyasını birbirine bağlayan Fas işte bu şanslılar arasında. Bu ayrıcalıklı olma durumunu, üretilen edebi metinler ve mitlerle anlamak mümkün. Örneğin, babası Zeus tarafından gökkubbeyi taşımakla cezalandırılan Atlas efsanesi bu dağların en yüksek zirvelerinin yer aldığı Fas’ta hayat buluyor. Coğrafyanın ne kadar özel olduğunu hissetmenin bir diğer yoluysa, ülkeye atacağınız ilk adımda gizli...
Benim ilk adımım akşamüzeri eski şehrin (Medina) duvarlarının hemen dışınaydı. Günün son ışıkları Medina’nın kaleyi andıran duvarlarından yansıyor, içinde kalan kentten aydınlığını esirgiyordu. Kentin içine girdiğimde işyerleri kapanmış ve kalan birkaç dükkân da kapanma telaşına düşmüştü. ‘Kaftan’ ve ‘Cellabe’ gibi geleneksel kıyafet giymiş insanlar ve bulunduğum yer ‘Binbir Gece Masalları’ndan bir sahnenin içindeymişim gibi hissettiriyordu. Böyle anları çok seviyorum. Bulunduğunuz ülkede kendinizi turist ya da yabancı olarak hissetmediğiniz, o telaş içinde unutulduğunuz özel, istisnai zamanlar bunlar. Fes ülkenin üçüncü büyük şehri ve benim yolculuğum da buradan başladı. Geçmişte Fas sultanlığına başkentlik yapmış, günümüzde ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Kentte en ünlüsü Bab Bou Jeloud gibi kapıları mutlaka görmek gerekiyor. Ebu İnaniye Medresesi ve Dar Batha Müzesi gibi yerler de görülecekler listesinde olsun. Ancak bence görülmesi, daha doğrusu bu kentte deneyimlenmesi gereken en önemli şey Fes’teki hayat. Medinada 9 binden fazla dar sokak var hayat buralarda akıyor. Kentin turistik çarşılarında deri mamulü terlik gibi birçok ürün görebilirsiniz. Şayet burnunuzun direğine güveniyorsanız geleneksel deri tabaklama atölyelerini mutlaka görün. İyi haber, bir süre sonra kokuya alışıyor olmanız.
Filmle gelen şöhret
Gelelim Beyaz Kazablanka’ya. Fas’ı dünya sahnesinde ünlü kılan bir liman şehri burası... 2. Dünya Savaşı’nda Alman toplama kamplarından kaçıp, Amerika hayalleriyle yolu Kazablanka’ya düşen ve büyük bir aşk yaşayan ‘Çek Direniş Örgütü lideri Victor’un hikâyesini anlatan film, kentin şöhretinin ülkenin önüne geçmesine neden oldu ve uzun yıllar da öyle kaldı. Birçoğumuz Fas’ı bilmezken Kazablanka’yı biliyorduk. Şehir, görülmesi gereken birçok yere sahip. En ünlülerinden biri, okyanus kıyısında uzanan Hasan Camii... Bununla birlikte liman, medina ve birçok tarihi çarşı, Kazablanka’ya değer katan turistik noktalar.
Rabat ve Kazablanka gibi günümüz metropollerine uğradıktan sonra, artık bir kapıya geliyorsunuz. Afrika’nın kapısına... Haritadan ilk kez Marakeş’e baktığım anda hissettiğim buydu. ‘Afrika’nın kapısı burası olmalı’ dedim içimden. Marakeş, güneyinde Atlas Dağları uzanan, Fas’ın gerek turistik gerekse kültürel açıdan en önemli kenti. Modern dünyanın Afrika ile tanışıp buluştuğu, toprağının renginden ötürü ‘Kızıl Kent’ adını alan, Berberi dilinde ‘Tanrının Ülkesi’ anlamına gelen Marakeş... Özellikle günbatımında neden ‘Kızıl Şehir’ dendiğini daha iyi anlayacaksınız. Şimdi söyleyeceğim şey sizlere garip gelebilir ama aynı zamanda gördüğüm en yeşil kentlerden biri Marakeş. Majorelle gibi ünlü bahçeleri yanında şehrin birçok yerinde hurma bahçeleri ve yemyeşil parklar var. Kentin gözbebeği UNESCO tarafından koruma altına alınan Jemaa El Fnaa Meydanı. Burası keşmekeşin estetik bir değere nasıl dönüşebileceğinin somut kanıtı adeta! Meydan ve çevresinde yer alan dar sokaklar, Ay’a hiç ayak basıp basmadığımızı sorgulatır derecede beni geriye, geçmişe götürdü. Kentin görülmesi gereken en önemli yerleri arasında Ali Bin Yusuf Medresesi ve Shrob Ou Shouf Çeşmesi yer alıyor.
Çöl beni çağırıyor
Marakeş’te bir ömür geçirebileceğimi düşünsem de içimde ne olduğunu bilmediğim bir şey beni kentin kapısından çıkmam için çekiştiriyordu günbegün. Atlas Dağları’nın hemen ardı Afrika’ydı neticede. Kumulları, vahaları ve Sahra’nın mavi insanları Tuareg’ler kapının ardında Sahra Afrika’sında beni bekliyordu. Davete icabet etmemek olmazdı elbette. İlk iş Atlas Dağları’nı geçmekti tabii. Ben bu türden geçitlere farklı bir anlam katanlardanım. Hep ilginç gelmiştir birkaç saat mesafede görüntünün, kültür ve yaşamın keskin değişimi. Atlas Geçidi size bu hissi yaşatacak nadir yerler arasında. Burayı geçtikten sonra alabildiğine bir düzlük beni karşıladı. Şimdi hazır olun. Çünkü Ouarzazate şehrine geliyorsunuz ki ‘Atlas’ gibi dünyanın en ünlü film stüdyolarından bazıları bu bölgede bulunuyor. ‘Star Wars’ (1977), ‘The Mummy’ (1999), ‘Gladiator’ (2000) burada çekilen filmler arasında. Stüdyolar çevresinde Berberiler tarafından inşa edilmiş ve UNESCO Listesi’nde yer alan Ait Ben Haddou’u nefes kesen bir yer.
Kent çevresinde yürürken ayaklarınızın altından kayan kumlar ve gözlerinizi devamlı ovuşturmanız aslında bir işaret. Sahra, artık uzak değil. Fas’ın güney ve güneybatı sınırlarında yer alan Sahra’yı ve kum tepelerini, artık popüler olan Merzuga’da görmek mümkün. Çöl çevresindeki çok sayıda geleneksel konaklama tesisi olduğu gibi Sahra içinde de kalmanızı olanaklı kılan kamplar bulunuyor. Ama ulaşım aracınız artık develer. Ben yürümeyi tercih edenlerdenim. Çölde özellikle akşamüzeri ve gece yürümeye başladığımda elimdeki akıllı telefon olmasa kaybolmam işten bile değildi. Olimposlu Zeus’un gökkubbeyi sonsuza kadar taşımakla cezalandırdığı Atlas’ın yanı başında, Sahra’nın kudreti o güne kadar anlam yüklediğim birçok şeyin bir süreliğine de olsa anlamsız olduğunu hissettiriyordu bana. Çöl sizlere ne hissettirecek, merak ediyorum doğrusu.
Dünyanın en renkli çarşıları
Uğrayacağınız her kentin çarşısı insanın aklını başından alacak kadar renkli ve çeşitli ürünler sunuyor gelenlere. Ayrıca neredeyse her sokakta istisnasız deri ürünleri göreceksiniz. Hemen her şeyi bulabilirsiniz çarşılarda. Deriden küçük bozuk para keseleri ise nispeten daha orijinal hediyelik ürünler. Bununla birlikte yine bu çarşılarda en çok göreceğiniz ürünler arasında ametist geliyor. Bu konuda dikkat etmek gerekiyor zira yumurta gibi nizami şekli olan ve içi her renkte çok güzel ama sahte ametisler bulunuyor. Bir diğer önemli hediyelik ürün ise argan yağı. Fas bu konuda son derece iddialı...
Eşsiz kumsallar
Fas’ta turizmin ve deneyimin her türlüsü sizi bekliyor. Öyle ki Atlas Okyanusu kıyısında yer alan Essaouira ve Agadir gibi okyanus kıyısı kent ya da kasabalar deniz-güneş tatili açısından popüler yerler. Essaouira’da okyanus kıyısında kurulan Medina, geleneksel mavi balıkçı kayıklarıyla bezeli liman ve kale, balık pazarları görülmesi gereken yerler. Bu pazarlarda pazarlık kabiliyetinizin artacağını göreceksiniz ki benim arttı.
Dünyanın en ölümcül kedisi
Fas’ta çok sayıda coğrafyaya özgü canlı olmakla birlikte Berberi makağı (Macaca sylvanus) mutlaka görmesi gereken canlı türleri arasında. Çölün en popüler canlısı ise görülmesi çok zor olan çöl kedisi (Felis margarita). Ancak sevimliliğine aldanmayın, bu kedinin avlanma başarısı yüzde 60’ın üzerinde. Çöl tilkisi ve çöl ceylanı yine en popüler canlılar arasında.
Afrika’ya açılan kumdan kapı
Çöl Fas’ın olmazsa olmazı... Öncelikle bir konuda uyarı yapmam gerekiyor. Burası düşünüldüğü gibi her yeri çöl olan bir ülke değil. Çölü, daha doğrusu çöl kumullarını yalnızca Atlas Dağları’nın güneyinde ve çok kısıtlı bir alanda görebiliyorsunuz. Birkaç yolu var çölü görmenin. En kolayı Fes’ten ve büyük oranda Marakeş’ten kalkan ve her otelde size teklif edilecek turlar. Her bütçeye göre tur var. Diğer opsiyon Marakeş’ten kalkan otobüsler. Turistler için daha konforlu otobüsler olduğu gibi terminalden kalkan yerel otobüsler de bulunuyor ve daha hesaplı. Ama en iyi opsiyon yanınızda Faslı ya da Fas’a daha önceden gelmiş biri ile araç kiralamak. Çünkü çöle gitmek için öncelikle Atlas Dağları’nı geçmeniz gerekiyor. Atlas’ı geçtğinizde ise gerçek Afrika başlıyor.
Çöle vardığınızda kumulların kenarında konumlanan kasabalarda ya da çölde kumulların içinde kurulmuş olan kamplarda konaklayabilirsiniz. Hangisini seçerseniz seçin gündoğumu ve günbatımında mutlaka kumullarda olun. Çölde gece yıldızları seyretmek de ayrı bir keyif. Gündüz en yaygın aktivitelerden biri develerle kumullarda gezintiye çıkmak. Ben yürümeyi sevdiğim için tercih etmedim ama konakladığınız yerde mutlaka size farklı opsiyonlarda deve turu satmaya çalışacaklardır. Benim kişisel tavsiyem genellikle otellerde çalışan ve o küçük kasabalarda yaşayan insanların bahçelerine ve evlerine yani hayatlarına tanıklık etmeniz. Bunun için biraz yürümek, hoşgörülü olmak yeterli. Fotoğraf makinesini belirli bir süre sonra çıkarmak da ilişki kurmanın önkoşulları arasında.