36 saatte İstanbul’un Anadolu Yakası
Türkiye’nin kültür başkenti İstanbul’a Avrupa Yakası’ndan girişte trafiğe takılıp saatlerce bekleyebilirsiniz. Oysa karşı kıyısındaki Anadolu Yakası daha az telaşlı, daha yeşil, daha temiz. Kültürel çeşitliliği yansıtan Osmanlı sarayları, sanatkârane otelleri, leziz mutfağı ve hipster eğlence mekânlarıyla gezginlere alternatif bir rota sunuyor. Boğaziçi’nde, çam korularının altındaki geçmişin balıkçı köylerinde çıkacağınız gezinti yediğiniz baklavaları yakmanıza yardımcı olacak sahildeki çay bahçelerinde deniz manzarası eşliğinde stresten arınacaksınız. Zenginler İstanbul’un kuzeyindeki villalarında kentin tadını çıkarırken güneydeki Kadıköy’de semt pazarları, kitapçılar, barların dizildiği sokaklarla canlı bir hayat var.
14.00
Manzaralı Köşk
Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa, padişahtan sadece rütbe almamış, 1907’de Beykoz’un korularla kaplı tepelerine zarif bir yazlık inşa etme iznini de kopartmış.
Hidiv Köşkü, gül bahçeleri, çamların gölgelediği parke taş döşeli yollar, kafe ve restoranların bulunduğu geniş bir bahçenin merkezinde. Bahçe dev sincap, kanguru heykelleriyle süslenmiş. Köşkün fuayedeki mermer havuzu, vitrayları, zemindeki karolarında Art Nouveau etkisi öne çıkıyor. Geniş veranda boyunca sıralanan masalarda aileler kahve (5 TL) eşliğinde vişneli sütlaç (12.5 TL) tadıyor.
16.00
Sultan avda
Hangi sarayda yatak odası yoktur? Küçüksu Kasrı (giriş 5 TL) gibi gece konaklamak için yapılmayanlarında! Sekiz odalı taş bina 1850’lerde mimar Sarkis Balyan tarafından Sultan Abdülmecit için av köşkü olarak tasarlanmış. Dış cephesi barok esinli nar ve kaz figürleriyle süslü. İç mekân burgulu çift merdiveni, Bohemya kristalinden avizeleriyle güçlü bir etki yaratıyor.
1999 yapımı James Bond filmlerinden “The World Is Not Enough”ın bazı sahnelerinin çekildiği bu mimari hazine, 19’uncu yüzyılda Avrupalı ressamlara konu olan Göksu’nun kıyısında. O zamanlar bile İstanbullular temiz hava almak istediklerinde buraya gelirmiş...
19.00
Manzaralı kaşık
Günbatımında güneşin son huzmeleriyle ampullerden yayılan ışığın dansı bundan güzel olamaz. ‘Sumahan on the Water’ otelinin çatısındaki Tapasuma’dan mehtabın denizi aydınlatmasını, Boğaziçi Köprüsü’nün yanan dönen ışıklarını izlemek de bir keyif.
Bol cevizli çerkeztavuğu ya da rokfor peyniri sosunda susamla kızartılmış etle başlayın. Ardından levrek buğulama ya da marine edilmiş biftek isteyin. Yemeği sakızlı, gülsuyulu ve karadutlu muhallebiyle ya da karamelize armutlu helva ve kaymaklı dondurmayla noktalayın. İşadamları yanınızdaki masada yatırımları üzerine sohbet ederken siz cabarnet ve merlot üzümlerinden İsabey’i yudumlayarak manzaranın tadını çıkarın. İki kişi, şarap dahil 350 TL
09.00
Padişahın gözdesi
Topkapı değil... Onun kadar gösterişli dekore edilmiş olsa da 19’uncu yüzyıldan kalma Beylerbeyi Sarayı, kristal şamdanları, gözalıcı merdivenleri, Yıldız porselenleri, Hereke halıları, yunus figürlü mermer çeşmesiyle özel bir Osmanlı yapısı. Bir zamanlar konuk Avrupalı krallar ağırlanmış bu sarayda. En son kalan ise cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk. Giriş 20 TL.
11.00
İnançların harmanı
Şık kafelerin sıralandığı sanat köyü Kuzguncuk bir zamanlar camisi, sinagogu, Rum Ortodoks ve Ermeni kiliseleriyle farklı kültürlerin buluşma noktasıydı. Zarif ahşap köşkler, oymalı balkonlar şimdilerde fotoğrafçısıyla semte gelen genç çiftlere nikâh fotoğrafı mekânı olmuş.
Bir Kuzguncuk dükkânının raflarında yerel tasarımcıların ürünleri sıralanmış. Ayşe Durukan’ın boyalı çubuk kitap ayraçları 20 TL, mesleksiz ev kadınlarının atık malzemelerden işlevsel objeler yapmasını, bu yolla ekonomik bağımsızlıklarını kazanmasını sağlayan Çöp Madam’ın cüzdanları 50-90 TL.
13.30
Öğlen mezesi
Pahalı balık restoranları Boğaziçi sahili boyunca sıralanıyor. Daha ekonomik seçenekler için Kuzguncuk’un ara sokaklarına göz atmanızda yarar var. Kosinitza’da acılı domates sosunda taze hamsi ya da sirke ve hardalda pişirilmiş çipura küçük meze tabaklarında servis ediliyor (4 tabak ortalama 60 TL).
Daha sade bir yemek için Kuzguncuk Balıkçısı’na uğrayabilirsiniz. Balık çorbası 7 TL, mevsimlik balıkların porsiyonu 15-35 TL.
14.00
Far Pavilions
Bir taksiye atlayıp Büyük Çamlıca’ya çıkın. Tepedeki parkın ziyaretçileri türbanlı Türk aileler, Arap turistler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Anadolu Yakası’nın gökyüzüne damgasını vuracak bir cami inşa ettiriyor. 268 metre irtifadan tüm kıvrımlarıyla Boğaziçi’ni göreceğiniz bu manzara Lord Byron ve Lady Mary Wortley Montagu gibi yazarlara esin vermişti.
Gül bahçesindeki Osmanlı kahvesine oturun. Bir dilim cevizli kek (4.5 TL) tadın ya da kakmalı bakır tepsiyle getirilen bir fincan koyu Türk kahvesi (3 TL) için... Ortam size M.M. Kaye’in romanı Far Pavilions’u anımsatırsa şaşırmayın.
16.00
İkindi matinesi
Yine taksiye atlayıp, Kadıköy’ün tarihi yapılarından Süreyya Operası’na gidin. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, cumartesi öğleden sonralarında Verdi, Rossini gibi Avrupalı bestecilerin operalarını, iki bölümlük Hürrem Sultan balesi gibi Türk sanatçıların eserlerini sahneliyor. Bilet fiyatları ucuz (15-25-35 TL). Süreyya’da ayrıca klasik müzik konserleri düzenleniyor, sahnesi İstanbul Müzik Festivali’ne açılıyor.
18.00
Üzüm ile zeytin
Asmaların gölgelediği, yasemin kokulu Viktor Levi Şarap Evi’nde Anadolu’nun şarap mirasını keşfedin. Bir kadeh beyaz sultani ye (15 TL) damağınıza yeşil elma ve narenciye aromalarını taşıyacak. 1914’te Avrupa Yakası’nda kurulan şarap evinin, Anadolu Yakası’ndaki şubesi 2002’de açılmış. Çıkışta, köşedeki hediyelik mağazası Çiçekişleri’ne uğrayın. Saf zeytinyağından sabun 20 TL, zeytin ağacından küpeler 35 TL.
20.00
Güvenilir gıda
Akşam yemeğinde bundan daha çok iştah kabartan, merak kışkırtan mekân bulmanız zor... Çiya, Kadıköy Çarşısı’ndaki karşılıklı üç restoranın sokağa sıralanmış masalarında, Anadolu mutfağının neredeyse unutulmuş lezzetlerini sunuyor. Örneğin Güneşli Bahçe Sokak No: 38A’daki Büyük Çiya’nın mönüsü hem kebap hem de sulu yemeklerden oluşuyor. Sonbaharda keme mantarlı kebap, baharda oğlak tandır, yazın vişneli köfte tadabilirsiniz. Kirece yatırılmış ceviz, kabak tatlıları yıl boyunca servis ediliyor.
43 numaradaki Çiya Sofrası’nda ise mönü, lezzetleri kadar isimleri ve öyküleriyle dikkat çeken yemeklerden oluşuyor; kebap yok.
22.00
Barlar Sokağı’nda
Kiraların ucuzluğu öğrencileri Kadıköy’e çekiyor. Genç nüfusun artması Kadife (Barlar) Sokak gibi eğlence mekânlarında artışa yol açmış. Karga ve Arka Oda her zaman memnun kalacağınız barlar, fakat 10 numaradaki eski Rum evi üç farklı mekânı bir araya getiriyor.
Trip’in loş atmosferi 20-30 yaşlarındaki müşterilerini, fıçıdan bardağı 11 TL’ye Bomonti birasıyla ağırlıyor. Üst kattaki Stereogun gençlere hitap ediyor. Alt kattaki Hera ise retro ve alternatif müzik meraklısı daha yaşlı kişilerin gözdesi. Gece kuşları eğlenceye Double Tree Moda otelinin terasındaki 360 East’de devam edebilir (23.00’ten sonra, bir kadeh içki dahil giriş 40 TL).
13.30
Kıyıda
Moda sahillerinde bir zamanlar zengin armatörlerin köşkleri sıralanırdı. Kıyıdaki kulüp o günlerden kalma. Mütevazı bir kahvaltı için sahilden simit, peynir alın. Çay eşliğinde karnınızı doyurun. Sonra İstanbul’un Champs-Elysees’i Bağdat Caddesi’ne gitmek üzere bir dolmuşa binin. Suadiye’de Vakko’nun ahşap dış cephesini görün, içeri girip çok kaliteli ipekli eşarplara (195 - 220 TL), koyun derisi cüzdanlara (375 - 395 TL) göz atın.
14.00
Domates, biber, patlıcan
Kentin en tuhaf mekânlarından birisi Moda’da: Barış Manço Müze Evi (giriş 6 TL). Manço, 1999’da ölene kadar bu evde yaşamıştı. Viktorya stili evin dışındaki bronz geçit Manço’nun beğenisini yansıtıyor. Benzerini Elvis’in çiftliği Graceland’de de görebilirsiniz.
Bahçedeki sebze heykelcikleri, sanatçının ‘Domates, Biber, Patlıcan’ şarkısına ilham veren sebze sevgisinin ürünü. İçeride ise merdivenler piyano tuşlarını andıracak şekilde boyanmış. Şarkıcının ünlü enstrüman koleksiyonu, fantezi duygusunu yansıtan sahne elbiseleri, saykodelik kolyeleri sergileniyor.