GeriSeyahat Kelimenin tam anlamıyla sanat eseri olan şehirler
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kelimenin tam anlamıyla sanat eseri olan şehirler

Kelimenin tam anlamıyla sanat eseri olan şehirler

Güzel bir manzara gördüğümüzde “Adeta tablo gibi” diyoruz. Ünlü ressamlar da benzer duygularla yaşadıkları veya seyahate gittikleri yerleri tuvallerinde ölümsüzleştirmişler. Camille Pissarro’nun gözünden Paris’i, Canaletto’nun resimlerinden Venedik’i veya Monet’nin fırçasından Londra’yı keşfetmek, bu sanatçıların ruhlarına açılan bir pencereden bakmak gibi.

Bugün eserlerine hayranlık duyduğumuz Monet, Camille Pissarro, Canaletto, Oskar Kokoschka gibi ressamlar, geçmişte çevrelerindeki gerçek mekânlardan ilham alarak çok değerli sanat eserleri yaratmışlar. Işığı, rengi, duygu ve deneyimi vurguladıkları bu resimleriyle Paris, Venedik, New York, Londra, Moskova, Madrid veya Dresden’in güzelliğine kendi dokunuşlarını katmışlar. Bu ressamların izlerini takip ederek tablolarındaki lokasyonların şimdiki hallerini keşfedebiliriz.

Kelimenin tam anlamıyla sanat eseri olan şehirler

Şarkıcı bir anne ve bakkal bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Claude Monet bugün dünyanın en tanınmış ressamlarından biri. Işığın açık havada oluşturduğu etkiyi parça parça renklerle aktaran Monet eserlerinde seri fırça darbeleri kullanmış. Sanatçı, Londra’ya seyahatleri sayesinde şaheserler yaratmış. Seri halinde yaptığı ‘Houses of Parliament’ (Parlamento Binası) bunun en güzel örneği.

Monet’ye ilham olan Parlamento Binası Londra’nın en ihtişamlı yapısı. Önündeki Big Ben ise dünyanın en ünlü saati. Parlamento Binası (Westminster Sarayı), Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası’ndan oluşan İngiliz Parlamentosu’na 1512’den beri ev sahipliği yapıyor. Belirli gün ve saatteki oturumlar halka açık. Kraliyet ailesinin mezarlarının olduğu ve taç giyme törenlerinin yapıldığı Westminster Abbey Katedrali yürüme mesafesinde. Güzel bir şehir manzarası görmek isterseniz Londra’nın Gözü (London Eye) olarak bilinen, 135 metre yüksekliğindeki dönme dolaba binebilirsiniz. Kenti Tower Köprüsü’nden izlemeyi de ihmal etmeyin. Kraliyet Opera ve Balesi’nin merkez binası Royal Opera House ve Buckingham Sarayı görülmesi gereken yerlerden. Hyde Park’ta gezinmek, Richmond Park’ta geyikleri izlemek, Thames Nehri boyunca yürüyüş yapmak, hepsi ruhunuzu dinlendiriyor.

Trafalgar Meydanı çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapıyor. Londra’daki bütün yollar bir şekilde Piccadilly Circus kavşağına çıkıyor. Buradan Oxford Caddesi’ne yürüyüş yapabilir, Soho’da şehrin gece hayatını keşfedebilirsiniz.

KANALLAR VE KÖPRÜLERLE VENEDİK

Canaletto (Giovanni Antonio Canal) (1697-1768)

Bir tiyatro sahnesi ressamı olan Bernardo Canal’ın oğlu olarak Venedik’te dünyaya gelen Canaletto’nun gerçek adı Giovanni Antonio Canal. Dramatik ışık kullanımı, özgün fırça işçiliği ve keskin perspektifi resimleri gerçekmiş gibi hissettiriyor. Venedik’i belki de en görkemli yansıtan ressamlardan biri o. En önemli eserlerinden biri 1730’da resmettiği ‘The Grand Canal’ (1725). Ünlü ressam bu tablosuyla Venedik’teki Büyük Kanal’a giden işlek rıhtımı tasvir etmiş. Şehrin
en ünlü köprülerinden Rialto Köprüsü ve en güzel binalardan Ca d’Oro da bu kanal üzerinde.

Canaletto’nun bir diğer önemli eseri ‘Piazza San Marco’ (1720). 18’inci yüzyılda Venedik’in resmi merkezi olan San Marco Meydanı’nın tüm detaylarını bu tabloda görmek mümkün. San Marco sadece İtalya’nın değil Avrupa’nın da en ihtişamlı meydanlarından biri. Şehrin ikonik binalarından Palazza Ducale’i ve San Marco Bazilikası’nı ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Galileo’nun zamanında gözlem yapmak için kullandığı Campanile di San Marco’ya çıkabilirsiniz. Meydanın ve Venedik’in en ünlü kafelerinden Cafe Florian’da bir mola vermeden de olmaz.

Galleria dell’Accademia müzesine uğramanızı ve Leonardo Da Vinci’nin ‘Vitruvian Man’ (Vitruvius Adamı) eserini görmenizi tavsiye ederim. Peggy Guggenheim Müzesi de ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Santa Maria della Salute Bazilikası’na uğrayabilir, son olarak da Fenice Tiyatrosu’ndaki etkinliklerden birine katılabilirsiniz.

RENGÂRENK KUBBELERİYLE

MOSKOVA

Wassily Kandinsky (1866-1944)

Soyut sanatın öncüsü Rus asıllı ressam ve sanat kuramcısı Wassily Kandinsky sanatın sadece görsel değil aynı zamanda ruhsal bir deneyim olduğunu söylüyor. En önemli soyut çalışmalarından biri ‘Moscow I’ (Moskova I, 1916). Bu eserde Moskova’nın canlılığını görüyoruz.

Sanatçının izinden Moskova’yı önce Kızıl Meydan’dan gezmeye başlayabilirsiniz. Rengârenk kubbeleriyle Aziz Vasil Katedrali hemen dikkatinizi çekecek. Tarihi GUM Alışveriş Merkezi, Kremlin Sarayı duvarları ve Lenin’in mozolesi meydanı süsleyen diğer yapılar. Bolşoy Tiyatrosu’nda bale veya opera izlemek şahane fikir. Kremlin Sarayı’nda da çarların hazineleri ve tören kıyafetlerinin sergilendiği müzeyi ziyaret edebilirsiniz.

IŞILTISINI HİÇ KAYBETMEYEN PARİS

Camille Pissarro (1830-1903)

Sevseniz de sevmeseniz de cazibesini hiç kaybetmeyen şehirlerden biri Paris. Fransız ressam Camille Pissarro da onun büyüsüne kapılanlardan. Paris’in özellikle Montmarte bölgesini resmetmiş. ‘Boulevard Montmartre’ (Montmartre Bulvarı) isimli tabloları 14 eserden oluşuyor. Montmarte, Paris’in en çok ziyaret edilen noktalarından. Ressamlar Tepesi diye bilinen Place du Tertre, hayranlık uyandıran Sacré-coeur Bazilikası, sanatçıların buluşma noktası Le Consulat, ikonikleşen pembe bina La Maison görmeniz gereken yerlerden. Pissarro’nun bir diğer eseri ‘Rue Saint-Honoré’a ilham veren, aynı isimdeki caddeye uğramanızı  öneririm. Tabii ki Louvre Müzesi, Eyfel Kulesi ve Şanzelize Caddesi de listenizde olmalı.

False