Yalçın Bayer

Nispetiye böyle kalabalık görmedi... Beşiktaş’ı ‘kavga’ bekliyor

17 Ocak 2025
ÖZGÜR Özel’in çağrısı üzerine Rıza Akpolat’a destek mitingi kalabalık oldu ancak bu işte tecrübeli olan partililer, “Tüm Türkiye’ye çağrı yapıldı daha çok kalabalık olmalıydı, İstanbul’da 280 bin CHP üyesi var neredeler?” dediler.

Gelelim çekişmelere; Büyükşehir Belediye Başkanları otobüsün üstüne tek tek anons edilerek çağrıldı, en büyük alkışı Mansur Yavaş aldı. Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi konuşmak istediği halde kendisine bu izin çıkmadı, o da bir köşede tepkisizce durdu. Bir ara otobüsün üzerine çıkmayacaktı. Özel’in ricası üzerine otobüse çıktı. Ekrem İmamoğlu partililerin deyimi ile ‘partiler üstü’ bir kişi olduğu için genel başkanından partinin yetkili organlarından karar çıkmadan adaylığını açıkladı. “Gelin mertçe yarışalım” dedi. Özgür Özel konuşmasında 11 büyükşehir belediye başkanı olmasına rağmen sadece Ekrem İmamoğlu’nun İBB’de yaptığı hizmetleri anlattı. Diğer belediye başkanlarının adını anmadı. Beşiktaş Belediyesi’nin meclis üyeleri ayrı ayrı odalardaydı. Neredeyse her odada bir belediye başkan adayı vardı. Ekrem İmamoğlu’nun Ulus’ta vekaleti olduğu bir imar dosyasında İmar Komisyonu üyesi olarak imzası bulunan muameleci Sebahattin Öztürk’ü desteklediği ortaya çıktı. Ne de olsa her dediğini yapıyor, ancak Rıza Akpolat ve ekibi kesinlikle İmamoğlu’nun müdahil olmasına karşı. Herhangi bir olumsuz durumda Rıza Akpolat’ın adayı, beraber CHP İl yönetiminde yöneticilik yaptıkları İlker Uluer. Diğer adayı ise Ömer Rasim Şişman. Rıza Akpolat kesinlikle İmamoğlu’nun müdahalesine karşı olduğunu kendisini ziyaret edenlere söyledi. Rıza Akpolat ile ilgili bir görevden alma, tutuklanma olursa büyük bir siyasi kavga Beşiktaş’ı bekliyor. Yeni belediye  başkanını İmamoğlu mu atayacak Rıza Akpolat mı?

GÜNÜN SÖZÜ

“Yağmur komünisttir çünkü herkese eşit yağar. Rüzgâr ise kapitalisttir, zayıf olanı yıkar.”

Che Guevara

BİLİYOR MUSUNUZ

- ULUDAĞ’da otel fiyatlarının yılbaşına oranla yüzde 50 düşürüldüğünü...

- BEŞİKTAŞ’taki tutuklamalarla ilgili olarak suç örgütü soruşturmasında Aziz İhsan Aktaş’ın mal varlıklarına el konulduğunu...

- ‘

Yazının Devamını Oku

Los Angeles ve Antalya karşılaştırması... Coğrafyası bu kadar benzer ama şehirleşmesi ayrı bir şey

16 Ocak 2025
Dünya üzerinde Antalya’ya benzer birçok şehir var.

 Antalya inanılmaz doğal güzelliklere sahip bir şehir. Falezler ve öndeki deniz, alttaki Antalya üst platosu ve alt plato olarak bir bütün halinde değerlendirildiğinde, denizden Antalya’ya baktığınızda Beydağları silsilesi muhteşem bir silüet veriyor. Aslında bu silüetin sanki birebir kopyası Amerika’da var. Los Angeles, emin olun Antalya’nın birebir kopyası. Onların da bir Beydağları gibi dağları var aynı yerde. Onların da bir Çubuk Beli gibi Çubuk Belleri var. Onların da iki ayrı platosu var. Oradaki yerleşim de Antalya’daki yerleşime benzer. Ancak Los Angeles’ın şehirleşmesi ile Antalya’nın şehirleşmesi arasında uçurum var. Orada ağırlıklı olarak tek katlı, iki katlı, üç katlı binalar var. Yayılmış olarak yollar ona göre yapılmış, muhtemelen villa tarzında evler var. Ama şehrin merkezinde gökdelenler çıkmış durumda ve ayrı bir şehir yapılanması var. Residence’lar, iş merkezleri var ve bu bölgede toplanmış. Diğer alanlarda ise halk bir şekilde tek katlı, iki katlı villa tipi yerlerde yaşıyor.

Bu görüntünün benzer dağınık versiyonu Antalya. Şimdi, Los Angeles’ın bir tabelası var, Hollywood tabelası biliyorsunuz, meşhur. Onu satıyor, belediye binasını satıyor, mahkeme binasını satıyor, görsel olarak reklamını yapıyor, turizm açısından. Ve plajlarını satıyor. Bizim Lara Plajı’nın aynısı Los Angeles’ta da var. Los Angeles’ta bir kullanımı var, bir de bizim Lara’nın kullanışı var. Konyaaltı Plajı’nın bir versiyonu Los Angeles’ta da var. Bizim kullanımımız ve Los Angeles’taki kullanım farklı.

YouTube’a girdikleri zaman ‘Los Angeles drone çekimi’ diye bir aratıp Los Angeles’a bir baksınlar. Sonra gelip Antalya’nın drone çekimlerine bir bakıp karşılaştırsınlar. İki şehrin bu kadar birbirine benzediğini görünce şoka girecekler. Onların da bir Mazı Dağı var, onların Mazı Dağı’nın üstünde belediye binaları var, mahkemeleri var. Bizim Mazı Dağı’mızda Şehir Hastanesi var.

Şimdi bu iki şehri kıyasladığımızda çok ilginç bir durum daha var. Kaliforniya, yani Los Angeles dediğinizde en çok televizyonlarda orman yangınlarını duyuyorsunuz.

Neden orman yangınları artıyor Los Angeles’ta biliyor musunuz? Bir dönem avokado dikiyorlar Los Angeles’a. Avokado bahçeleri kuruyorlar. Avokado çok hızlı bir şekilde suyu çekiyor. Çünkü bir tane avokado için 320 litre su harcıyorsunuz. Çok hızlı bir şekilde suyu çekiyor ve bunun neticesinde yeraltı sularında kot düşüyor. Alan kurumaya başlıyor, tarımsal alanlar, yeşil alanlar kurumaya başlıyor. Kurumaya başlayınca orman yangınları çıkmaya başlıyor. Avokado, hakikaten de güzel bir meyve. Ama bununla birlikte hatta bazı uyuşturucu ticareti yapanlar tarlaları falan kesip avokado dikmeye başlıyorlar. Çünkü daha çok para kazanıyorsunuz o işten. Ama sonucu orman yangınlarıyla sonuçlanıyor.

Antalya ile Los Angeles benzer kaderi yaşıyor. Orada da yağmur suyu problemi var, Antalya’da da... Antalya için aklımızı kullanmak zorundayız. Cem ARÜV- Çevrenin Sesi YouTube Kanalı

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

‘Haram’ ve korkunun adı unutuldu... Siyasette ballı kadro kullanımında hiç fark yok

15 Ocak 2025
Siyasette en çok eleştirilen isimlerin ‘yarattığı rahatsızlığın’ her parti tarafından kullanıldığını biliniz.

CHP’nin 2019 yılında AK Parti’den devraldığı ve 2024 yılında da yeniden kazandığı Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki İBB’nin belediyeye bağlı iştirak ve şirketleri adeta ‘arpalığa’ dönmüş durumda. Tüm belediye şirketlerinde şirketin faaliyet alanı ile alakası dahi olmayan İBB bürokratları, yönetim kurulu başkanı, genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak ‘ballı kadrolarda’ çifter maaş alıyorlar. Ancak bu bürokratların esas görevlerinden ne zaman fırsat bulup belediye şirketlerinin yönetim kurulu toplantılarına katıldığı ve en önemlisi bu şirketlerin faaliyet alanları ile uzaktan yakından alakaları olmadan hangi donanım ve yetkinlik ile bu şirketlerin yönetiminde söz sahibi olduklarının ise merak konusu olduğunu biliyor musunuz?

Yani AK Parti’nin ‘kadrolarına rant sağlama ve profesyonel siyaset yapma’ amacı ile kurduğu kamu kadrolarından 2’şer, 3’er maaşlı finanse ‘tezgahı’, muhalefet için de belediyeler üzerinden tam gaz devam etmekte, iktidar ile muhalefetin bu manada aralarında zerre kadar fark yok...    Celal Eren ÇELİK

 GÜNÜN SÖZÜ

“KİMLER kırmızı kart yükledi, kaç kişiye? Beni aydınlatın lütfen. Ben de yükleyip, sokakta sağda solda göstereyim. Ama kimlere göstereceğimi bilmiyorum. Esnafa mı, otobüs şoförüne mi, trafik polisine mi, seyyar satıcıya mı, sokakta yürüyen vatandaşa mı, kime?” Cem TOKER

‘ÜSTAD’ YAZISI TARTIŞMA YARATTI CHP’DE 4 GRUP ENDİŞESİ'ÜSTAD’ gazeteciden Beşiktaş olayı dün en çok konuşulan yazılarımızdan biri oldu... Bize haksızlığın yanıtı bir olayla ortaya çıkmış, bir anlamda gazeteciğin gereği de yerine getirilmişti. Biz bunlarla övünmeyiz, gerçeğin ortaya çıkmasını isteriz. Birçok eski ve temelli CHP’li aradı. Söylediklerini eleştiri ölçüsünde dilleri döndükleri kadar anlatmaya çalıştılar. İlginç notları özetlemek isteriz. Bunlar kimseyi rencide etmek değil, parti önderlerine bir uyarı niteliğinde.

“Sayın Bayer” dedi bir gönülden CHP’li: Bu partiyi 4’e böldürdüler, Tayyip Erdoğan’ın ölçülü siyaseti de bunda etken oluyor. Parti içi muhalefette şöyle bir dağılım yapıyor:

Mansur: Yüzde 20

Yazının Devamını Oku

‘Üstad’ gazeteciden Beşiktaş olayı... Bakalım Rıza Akpolat’ı kim kurtaracak

14 Ocak 2025
Beşiktaş Belediyesi’nin ünlü başkanı Rıza Akpolat hakkında uzun zamandır beklenen ‘skandallar’ dün patladı ve gözaltına alındı.

CHP milletvekili Erdoğan Toprak’ın ‘seçme ve gözde’ isimlerinden olan ve ikinci dönem aday gösterilmesi karşısında Beşiktaş’ta hayli tepkilere yol açan Akpolat hakkında o kadar çok yazı yazdık ki, ne Genel Başkanlık ne de İstanbul örgütü ile Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu gibi üst isimler tınmadılar bile... İmar kaçakçılığı, rant pazarlıkları ve siyasetçilerin kızdığı ‘aşk’ hikayelerini biz yazarken utanmıştık... Sistem bir gazetecinin kabullenemeyeceği durum nedeniyle bir gazetecilik görevini gerektiriyordu. İmamoğlu, geçenlerde Esenyurt’ta yeni yatırımlarla ilgili AA’nın bir haberinde yeni Esenyurt’un el koyma yönetiminin ‘kayyum’ ifadesi yer almıyor diye, bize istihza ile dersler vermek istedi konuşmasında... “Gazeteciliğin önemli bir meslek olduğunu, sözüm ona yılların sözde gazetecisi... Esefle kınıyorum... Yakışmadı...” gibi ifadelere yer vermesine, daha o günlerde cevap verecektik. Ama partiden birçok kişiden “Sakın karşılık verme, onun seviyesine inme” diye uyarılar aldım. Bir şey yazmadım. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i ziyaret ederek kendisiyle uzun bir söyleşi yapmıştım, ilçede uzun ziyaretler yaptık, okulları gezdik, hatta kendisine CHP’nin bütün belediye başkanlarını getirerek kendisinin izlenmesini önermiştim... Gezide, gazeteci dostumuz Meliha Okur ve ekonomist İsmail Hoca da vardı. Konularına göre üç gün yazdım, benim için çok çarpıcıydı, hatta bize de yazdığı beş kitap hediye etti. Bu arada İmamoğlu’nun yıl içindeki çalışmalarına da köşemde geniş şekilde yer vermiştim...

En son da AA imzasıyla, içinde İstanbul Valisi Davut Gül’ün Esenyurt gezisinde gezi sonrası sözlerine de yine yer verdim köşemde. Gazetecilik kuralı nedeniyle ‘kayyum’ sözcüğüne yer vermedim, çünkü onlar bunu kullanmamıştı.

RÜŞVET VE SUÇ ÖRGÜTÜ

Neyse dün sabah Beşiktaş Belediyesi’ne ‘rüşvet ve suç örgütü’ üyeliği iddiasıyla operasyon yapıldığı duyuruldu. Belediye Başkanı Rıza Akpolat başta olmak üzere 47 kişiye gözaltı kararı verildi. Akpolat, basında tartışmalara yol açan Balıkesir/Edremit, Altınoluk’ta bulunan müteahhit olarak bilinen babasına ait olan lüks villasında gözaltına alındı. İddiaya göre Akpolat, itiş-kakış sonucu arabaya bindirildi. Bir süre önce boşanıp evlendiği CHP Kadın Kolları Başkanı yeni eşi de Altınoluk’taydı... Peki babasının yazlığına neden gitmişlerdi. İddiaya göre, Akpolat saç ektirmiş, bu vaziyette belediyede görülmek istememişti!

Destek için belediyeye giden CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu (CHP’de siyaset yapanlar bilir Akpolat ile İmamoğlu’nun arası limonidir) birer konuşma yaptılar.

 İMAMOĞLU UYARIYOR

İmamoğlu’nun konuşmasında bazı açıklamalar dikkatimizi çekti. Rüşvet operasyonunda örgüt lideri olarak anılan işinsanının, İBB’ye bağlı İmamoğlu’nun başkanı olduğu bazı şirketlerden ihale aldığını açıkladı ve “Buradan yola çıkarak bana bir operasyon düşünüyorsanız sizi uyarıyorum, sonuçları ağır olur” dedi. Yine ilginç bir şey söyledi, “Belediye başkanı ihalelerden sorumlu değildir, birim müdürleri ve daire başkanları sorumludur” diye de ekledi. Bu açıklama bürokratları ateşe attığı şeklinde yorumlandı. Ancak bilinir ki ihaleler yapılırken, başkanın haberi olmadan yapılamaz. Bu açıklamadan sonra bakalım bürokratlar ricalar üzerine attıkları imzaları atmaya devam edecekler mi? Özgür Özel süreci eleştirdi ve “Rıza Akpolat’ın ‘ikindiye’ kadar ifadesinin alınıp görevinin başına dönmesi gerekiyor” dedi.

DAHA BELTAŞ’ÇILAR VAR

Yazının Devamını Oku

Banka promosyonları yüzde 43.93 oranında artırılmalı

10 Ocak 2025
Umduğu zammı alamamanın burukluğunu yaşayan ve yüzü gülmeyen emekliye bankalar tarafından 3 yıllık ödenen mevcut promosyon tutarları iyiden iyiye kuşa döndü.

Emeklinin ek zam umudu da boşa çıktı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, en düşük  SSK ve Bağ-Kur aylığın yüzde 15.75 artışla 14 bin 469 TL’ye yükseltildiğini açıkladı. Yetersiz zam gönenç payı bekleyen tüm emeklide hayal kırıklığı yarattı. Son güne değin umutlarını koruyorlardı ama gerçekleşmedi.

Gözler banka promosyonları ve bayram ikramiyelerine çevrildi. Mevcut promosyonların günümüzde hiçbir anlamı kalmadı.

Bankalar zam ayları ocak ve temmuzda promosyon tutarını güncellese bile hala emeklinin yarasına merhem olamıyor.

SGK, 2024 yılının ikinci 6 ayında bankalar ve PTT’ye aylık ödemesi için her ay toplam 252 milyar TL yatırıyordu. Bu tutarın aylık artışının ardından 2025 yılının ilk 6 ayı için 300 milyar TL ve üzerinde olması bekleniyor. Kar edilen, ödeme gününe dek işletilen bu denli yüksek para karşılığında emekliye verilen promosyon devede kulak misali.

Fatura ödeme talimatı vermesi ve kredi kartı alma koşulu karşılığında emekli, dul ve yetimle promosyon anlaşması yapıyorlar. Bir anlamda üç yıl süre ile emekliyi kendilerine bağlıyorlar. Gariban emeklinin bütçesine bir ölçüde katkı sağlayan kamu bankalarının promosyon tutarları 2025 yılında vergi ve harçlara yapılan yüzde 43.93 oranında zam kadar artırılmalıdır. Ardından özel bankaların da aynı oranda artış yapacağı aşikar.

Halen 16.7 milyon düzeyinde bulunan emekli sayısının EYT ve 2024 yılında avantajı aylık nedeni ile emekli olanlarla kısa sürede 20 milyon ulaşması bekleniyor. Dev kitle ve onlara her ay ödenen devasa para söz konusu. Bankalar emekli, dul ve yetime  halen aylık tutarlarına göre 3 yıl için 5-18 bin TL arasında promosyon ödüyor. Lakin emekliyi hoşnut etmiyor.

Beklediği gönenç payı verilmeyen, temmuza dek 14 bin 469 TL tutarında aylığa talim edecek emekli zor hayat koşullarında nasıl ayakta kalabilir? Hiç olmazsa promosyonlara hatırı sayılır oranda zam yapılsın ki bir ölçüde teselli bulsunlar. Şükrü KARAMAN

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

‘Siyasi Alevilik’ sözü neyin nesidir

9 Ocak 2025
Evet bu tür ayrışmalar kime yarar? Suriye’de mezhep gerilimi çatışmaya dönüştü. Siyasal Alevilik nitelemesi bize de mi bulaştı?

Selefi Vahhabilik inşası... Selefiler Suriye’ye yerleşmek için yalnız Alevileri dışlamazlar; zamanla diğer mezhepleri de...

Konuyu iki yönden irdeleyelim:

1-Ortaçağ’da Avrupa’da mezhep savaşları ve bugün... Ortadoğu: Ortaçağ’da Avrupa ülkeleri bizim çağımızın Ortadoğu çatışmalarına çok benzer bir biçimde, savaşta dayanışma ve motivasyon için mezhep çizgilerine başvurmuştu. Ancak 1648’de Vestfalya Anlaşması’yla Avrupa ülkeleri mezhep dayanışmasını iptal etmişti. 1924’te Türkiye Cumhuriyeti laikliği kabul etti.

2- Siyasal İslamcıların iki konuyu da dikkate almaları gerekir: Avrupa Ortaçağı’na mı gideceğiz? Selefiler -ülkemizde- dinen sahip olurlarsa mezarlar gibi diğer mezhepleri de -şirk koşuyorlar gerekçesiyle- dışlama düzenine mi razı olacağız?

Laiklik inanç özgürlüğüdür. Din ve devlet işlerinin karıştırılmamasıdır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bir yüzyıl yasak ettiği Vahhabilik tarihinin okunmasını öneririm. Alaettin HACIMÜEZZİN

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsanlık var olduğundan beri ne ideal sahipleri iktidar olabilmiştir ne de iktidarlar ideal sahibi.”

Yazının Devamını Oku

MİT 98 yaşında… Teşkilat-ı Mahsusa’dan bugüne Türkiye’nin hak ve menfaatlerini koruyan köklü bir kuruluş

8 Ocak 2025
MİT’in geçmişi 1913’te oluşturulan aynı zamanda ilk modern Türk istihbarat teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsusa’ya kadar uzanıyor.

Bugünkü MİT’in temeli ise 6 Ocak 1926’da atıldı. Atatürk’ün talimatıyla Milli Emniyet Hizmeti (MEH) Riyaseti kuruldu. Ancak riyasetin ilk 1 yılının hazırlık dönemi olduğu belirtilerek, kuruluş tarihi 6 Ocak 1927 olarak kabul edildi.

II. Dünya Savaşı’na kadar MEH mücavir coğrafyadaki tehditler yanında birkaç sene öncesine kadar Anadolu’da işgalci olarak bulunan İngilizleri ve Fransızları da içine alan, neredeyse hemen her uluslararası sorunla ilgilendi. Bu kapsamda yürütülen önemli çalışmalardan biri Hatay’ın anavatana katılımı konusunda oldu. MEH, Hatay konusunu kurulduğu günden itibaren takip etti ve 1936’da Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık vermesiyle 23 Temmuz 1939’da Hatay’ın anavatana katılmasına önemli katkı sağladı.

SSCB’nin 1949’da atom bombası ve 1953’te hidrojen bombası testleri yapması hem Türkiye hem de içinde bulunduğu ittifak için önemli tehdit oluşturdu. Bu çerçevede MEH, Balkanlar’da yaptığı araştırmalarda Doğu Bloku’na ait uranyum madenleriyle ilgili geniş bir bilgi derleme faaliyeti yürüttü. Bu bilgiler, Türkiye ile Batı ittifakının yakınlaşmasına önemli katkı sağladı. 1965’te riyasetin değişen koşullara uyarlanması için düğmeye basıldı. Yapının, 2014 ve 1983’teki değişikliklerle ihtiyaçları revize edildi. 2010’dan itibaren MİT’in istihbarat diplomasisi faaliyetlerinde yakaladığı ivme 2017 itibarıyla hız kazandı. 11 Ocak 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’ne geçilince MİT müsteşarlıktan başkanlığına dönüştürüldü.

Terör örgütlerinin lider ve yönetici kadrolarına yönelik sistematik ve hedef odaklı çalışmalar 2019’dan itibaren yoğunluk kazandı. Kale Yerleşkesi MİT’in 94. kuruluş yıldönümünde açıldı; temmuzda Maslak yerleşkesi hizmete geçti. 

MİT AKADEMİSİ KURULDU

MİT bünyesinde 2021’de daha fazla siber istihbarata odaklanıldı. İki yıl sonra MİT bünyesinde ‘Milli İstihbarat Akademisi’ adıyla lisansüstü eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapmak üzere bir yüksek öğretim kurumu kuruldu. Özellikle son 20 yıldır kurumsal ve operasyonel altyapısının güçlendirilmesiyle MİT, Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturanların karşısında durmak için çalışmalar yürütüyor.

Casusluk faaliyetlerine karşı; geçen yıl yabancı istihbarat servislerine bilgi sızdırmaya çalışan 66 kişi yakalandı. Bunlardan 7’sinin Çin, 3’ünün Fransa, 56’sının ise İsrail istihbarat servisine bilgi aktarmaya çalıştığı tespit edildi. İsrail-Mossad’ın Türkiye’deki para ağını yönettiği tespit edilen Liridon Rexhepi de gözaltına alındı.

Ayrıca MİT, 1 Ağustos 2024’te II. Dünya Savaşı sonrası gerçekleştirilen en büyük takas operasyonuna imza attı. ABD’den 2, Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç ve Rusya’dan birer olmak üzere 7 uçakla 26 kişi Türkiye’ye getirildi. Operasyon sonucunda 2’si çocuk 10 rehine Rusya’ya, 13 rehine Almanya’ya, 3 rehine ise ABD’ye gönderildi. Cumhurbaşkanı

Yazının Devamını Oku

Zenginlere de neden bir azami ücret konmuyor?

7 Ocak 2025
2025 yılı için asgari ücret, 22.104,67 TL olarak tespit edildi.

Asgari ücret, çalışanların yiyecek, giyecek, sağlık, konut, kültür ve ulaşım gibi temel ve zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması için ödenen ücrettir. Yani Atatürk’ün halkçılık ilkesini uygulamaktır. Çünkü halkçılık; devletin halkın geçimini, refah düzeyini, mutluluğunu sağlamasıdır. Öyleyse asgari ücret bu normları ve değerleri korumalıdır. Evet, işçilere emekçilere bir asgari ücret limiti koyuluyor. Ama bunun yanında neden zenginlere de böylesi bir sınır koyulmuyor? Bunu ben de ilk kez Hollandalı bir ekonomistten öğrendim.

SOSYAL DEVLET

Hollandalı ekonomist Ingrid Robeyns, Limitarisme (Sınırlayıcılık) isimli eserine bundan 2400 yıl önce yaşamış Yunan filozofu Platon’un bir sözü ile başlıyor. Platon “Zengin ile fakir arasındaki fark 3 veya 4 kattan fazla olmamalıdır” diyor. Yazar, bundan dolayı zenginliğin sınırının 10 milyon avro ile sınırlandırılması gerektiğini öneriyor. “Çünkü nasıl ki fakirlik toplum için bir tehlike ise aynı şekilde zenginlik de toplum için büyük bir tehlikedir” diyor.

Öyleyse Hollandalı bu ekonomistin de dediği gibi zenginlere de bir azami ücret limiti getirilmelidir. Böylece fakirlik toprağa gömülür, dünya daha da zenginleşir ve güzelleşir. Öyle değil mi?

Haydi, siz zenginliği 10 milyon yerine 20 milyon avro ile sınırlandırın. Ve zenginden alınacak vergilerle fakirleri de kalkındırın. Çünkü Cumhuriyet; Atatürk’ün de dediği gibi: “Kimsesizlerin kimsesidir.” İşte bu uygulama tam da halkçılıktır ve de sosyal devlettir.

Kaldı ki dünyanın süper zenginleri de bu düşünceyi destekliyor ve şöyle diyorlar: “Dünyadaki fakirliği yenmek ve dünyayı kurtarmak için bizim vergilerimizi yükseltin. Bizler kesinlikle komünist değiliz. Bizler kapitalistiz. Ama bizler, vergilerimizle fakirliğin önüne geçmek istiyoruz.”

Bundan daha güzel bir öneri olabilir mi? Biz zenginiyle fakiriyle aynı dünyada yaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Öyleyse neden biz bu dünyayı daha adil ve daha yaşanır yapmıyoruz?

T.C. Anayasasının 5. maddesine göre Türkiye sosyal bir devlettir. Bu demek ki Türk devleti vatandaşlarını aç ve açıkta bırakamaz.

Yazının Devamını Oku