Ocak ayı başında memur ve memur emeklisine verilen yüzde 6 oranındaki toplu sözleşme zammı üç ayda eridi. Bu kitle şimdiden yüzde 3.8 oranında enflasyon farkı edindi. Nisan, mayıs ve haziran aylarında enflasyon eksi çıkmazsa farkın yüzde 10’a ulaşması olası. Memur maaşı ile emekli memur aylığına temmuzda oluşacak enflasyon farkının yanı sıra yüzde 5 oranında da toplu sözleşme zammı yansıtılacak.
Kamu çalışanları tarafından hayli eleştirilen yetkili konfederasyon Memur-Sen ile siyasi iktidar maaş ve aylıklara 2026–2027 yıllarında yapılacak artış oranını saptamak üzere 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masasına oturacak. Tabanı ve tüm kamu çalışanları Memur-Sen’in masada ödün vermez tutum takınmasını bekliyor. Toplu sözleşme 6.5 milyonluk kitlenin iki yılda alacağı zammı saptayacak.
Ocak ayında aylıklarında yüzde 15.75, bayram ikramiyelerde yüzde 33 oranında artış yapılmasından hoşnut olmayan, yılın ikinci yarı yıl zammı için temmuz ayını iple çeken SSK ve Bağ-Kur emekli, dul ve yetimi yüzde 10.06 oranında zammı şimdiden edindi. Nisan, mayıs ve haziran ayı TÜFE verileri ile temmuzda aylıklara yansıtılacak artış oranı netleşecek. SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına temmuzda yüzde 15-18 oranı arasında zam yansıtılması öngörülüyor. Ancak bu artışın açlık sınırının hayli gerisinde olan 14 bin 469 TL tutarındaki en düşük aylıkla geçinmeye çalışan milyonlarca garibanın yüzünü güldürmeyeceği belli.
SEYYANEN ZAM
Temmuzda 6 aylık enflasyon zammının yanı sıra gönenç düzeyini yükseltecek seyyanen artışın verilmesi kaçınılmaz. Aylığından başka geliri olmayan, hayat pahalılığı altında ezildikçe ezilen milyonlarca emekli, dul ve yetim bir ölçüde soluklanmak için temmuzu sabırsızlıkla bekliyor. 2023 yılında memur maaşına yansıtılan 8.077 TL tutarındaki seyyanen zammın kendilerine de verilmesini talep ediyor. Hatta bu konuda söz bile verilmişti.
10 milyona yakın emekçi de ocakta yüzde 30 oranında artışla bir yıl için net 22 bin 104 TL’ye yükseltilen asgari ücrete temmuzda ara zam yapılmasını şiddetle istiyor. Zira mevcut ücretle zor koşullarda yıl sonuna dek geçinebilmek olanaksız. Siyasi iktidar milyonların feryadına kayıtsız kalmamalı.
Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
Son günlerde CHP’de yeni bir yönetim modeli üzerinde çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Hangi model olursa olsun insana dokunsun. Deniliyor ki, İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nde ‘gölge bakanlar’ olacak.
Geçen zaman içinde gölge bakanlar ne yaptı? Çalışma, Sağlık, Milli Eğitim gibi bakanlıklar hangi yurttaşın bu alandaki isteklerini yerine getirdi? Rahmetli Erdal İnönü bu sistemi uygulayan bir liderdi. O seçimini donanımlı, bilgili, liyakatli insanlarla yapardı.
Şimdi duyuyoruz Genel Başkan Yardımcıları örgüt düzenlemesine ayırdığı vakti sorumlu olduğu gölge bakanlığına ayırmıyor. Delege seçimi daha önemli ona göre, bu yeni model insanı bir ve bütün görmeli. Bu model önce ‘insan’ odaklı olmalı.
Liyakati, beceriyi öne çıkarmalı.
Mezhep etnik kökeni ya da yöre bu çağın örgütlenme modeli olmamalı. Bütün insanlar denilerek bir model uygulanmalı. İçi boş yaldızlı kavramlardan uzak durmak gerekir.
GÜNÜN SÖZÜ
“Adaletin bulunmadığı yerde herkes suçludur.” Duverger
CHP’YE ELEŞTİRİLERDE BULUNDUM, ‘TÜM PARTİLİLER ÜZERİME ÇULLANDI’
Ödüller 6-8 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek 28. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde sahiplerine takdim edilecek. Marmara Grubu, verilecek ödülleri ve ödüle layık görülen isimleri şöyle açıkladı: Süleyman Demirel Demokrasi Ödülü Emil Constantinescu’ya, Haydar Aliyev Türk Dünyası Ödülü Prof. Dr. Aziz Sancar’a, Zhelyu Zhelev Felsefe Ödülü Prof. Dr. İonna Kuçuradi’ye, Erhard Busek Yöneticilik Ödülü Prof. Dr. Asaf Hajıyev’e, Bernard Lewis Tarih Ödülü Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya, Mgr. George Marovitch Kültürlerarası Diyalog Ödülü Mgr. Yusuf Sağ’a, Şahap Kocatopçu İhracatçı Ödülü Mustafa Gürtepe’ye, Hüsamettin Kavi Sanayici Ödülü Yusuf Hikmet Kaya’ya, Yalçın Sönmez Organize Sanayi Ödülü Adem Ceylan’a, Jak Kamhi Sevgi ve Barış Ödülü Dr. Hong Tako Tze’ye, Prof. Dr. Ahmet Samsunlu Çevre Ödülü Patrik Bartholomeos’a, Yüksel Çengel Siyaset Ödülü Hikmet Çetin’e, Ogan Soysal Dışişleri Ödülü Mevlüt Çavuşoğlu’na, Örsçelik Balkan Yaratıcı Düşünce Ödülü Prof. Dr. Mutlu Erbay’a, Hadi Türkmen Engelsiz Yaşam Ödülü Ampute Milli Futbol Takımına ve Sami Kohen Basın Ödülü Sedat Ergin’e sunulacaktır.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir ülke kötü yönetiliyorsa, zenginlik ve onur gibi şeylerin varlığından utanç duyulmalıdır.” Konfüçyüs
‘CUMHURİYET VE KOMÜNİSTLER’
GÜNÜMÜZÜN saflaşmalarına ışık tutacak ve ezberlerin yıkılmasına katkı sağlayacak bir kitap geliyor. ‘Cumhuriyet ve Komünistler’de Kemal Okuyan ile TKP’nin Cumhuriyet devrimine bakışını ve CHP, DEM Parti ve diğer sol akımlarla ilgili değerlendirmeleri konuştuk. Çok tartışılacak. Kemal Okuyan ile söyleşi ‘Cumhuriyet ve Komünistler...’ Hazırlayan Haluk Hepkon. Bu söyleşi solun ve cumhuriyetçi kesimlerin birbirlerini tanımasına ve bir araya gelmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. (Kırmızı Kedi)
MESAJ PANOSU
AĞIRDIR’IN CHP YORUMU
-
Ceza hukukuna göre; boş tahliye taahhütnamesine atılan imzanın kullanılması özel evrakta sahtekârlık suçudur. Ne yazık ki; Yargıtay Hukuk Daireleri toplumsal gerçeklerden bihaber, kiracıyı boşa kiralayanı suça iten kararlar vererek suç ve suçluyu korumakta, haksız tahliye ve fahiş kira artışını meşrulaştırmaktadır.
Özellikle belirtmek isterim ki devlet ve kurumları öncelikle sosyal devlet olmanın gereği olarak evrensel yaşam hakkına koşut toplumsal adaleti sağlamakla yükümlüdürler. Yasalar, içtihatlar ve idari işlemler bu temel üzerinde şekillenirler.
TOPLUMSAL GERÇEKLİK
a- Kiracı ve kiralayan sorunu sosyal bir faciaya dönüşmüştür.
b- Kira artışları eski Merkez Bankası Başkanı’nı bile ev tutamaz hale getirecek şekilde fahiş ve yıkım boyutuna taşınmıştır.
c- Konutu olmayan sabit gelirli emekçi ve emeklilerin en temel insan hakkı olan barınma hakkı yaşam seviyeleri gibi yokluk ve yoksulluk içerisindedir.
d- Emlakçılardan ev kiralamak için kira sözleşmesi yapılma ön koşulu memur kefil, tek nüsha yapılan “tahliye taahhütnamesi” imzalama zorlamasını ve manevi baskısını bilmeyen, duymayan ve de yaşamayan kiracı ve yurttaş yoktur. Sahibinden kiralamalarda da ev sahipleri aynı zorlamalara bağlı olarak memur kefil ve tahliye taahhütnamesi almadan kira sözleşmesini imzalamamaktadır. Bu durum tüm kiralamalarda yıllarca yaşanmış ve yaşanmaktadır.
e-
İmamoğlu’nun tutuklanması ve görevden alınmasına ilişkin gelişmelerden sonra araziye çıkması, İstanbul’un direksiyonuna oturması ‘notunu’ yükseltmiş ve ‘puanını’ artırmıştı.
Böylece, hem ‘Kurtuluş Savaşı’ hem de ‘birlik’ mücadelesinden başarılı çıktığının tescillenmiş olduğunu gördük bugün için... İmamoğlu’na beklenenden daha fazla ‘kardeş’ gibi sahip çıkması, kendisine prim sağlaması çok önemliydi.
NİYE TEK ADAY!
Özgür Özel kurultayın ağırlığını sağlamasına karşı parti içinde delegelerin bazı eleştirileri de vardı kendisine. Niye tek aday!.. Niye parti olarak ‘demokrat’ davranılmadı. Bunu Özgür Özel sağlayabilirdi. Bu kapıyı açık bırakabilirdi. Aslında bunun bir ‘siyasi racon’u vardır. Ama bir liderin karşısına aday çıkmak da zordur.
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal aday olma hazırlığını bir yıla yakındır sürdürüyor, açıklamalar yapıyordu. Belki de bu arada kantara çıkmak istiyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu ile yakınlığı bilinen eski milletvekili Berhan Şimşek’in son gün adaylığını açıklaması pek olmadı. Bir manifesto gibi sert bir bildiriyle sahneye çıkmak istedi ve “CHP’li belediyenin kapısını kayyumlara açanlara karşı adayım” dedi. Ne yazık ki hem Uysal hem de Şimşek, adaylık için gerekli delege desteğini sağlayamadı.
Anladığımız kadarıyla genel başkanlık yarışı olmadığına göre esas yarış PM üyeliğinde olacak.
Erkoyuncu, “Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada hem siyasi hem ekonomik çalkantılar oluştu. Bu durum maalesef ülkemize de sirayet etti. İşin siyasi kısmı bizi çok ilgilendirmez ama ekonomik durum bizi kurum olarak ilgilendiriyor” diyerek “Tüm önlemlere rağmen maalesef ülkemizde enflasyon istediğimiz seviyeye gelmedi. Devletin mali yapısı da dahil olmak üzere kurumlar, kuruluşlar ve kişiler bu durumdan etkilendi. Bizim kurumumuzda tüm süreçler şeffaf olarak yönetilmektedir. Hiç kimseden hiçbir şeyi saklamıyoruz. Ama bir gerçek var, şeker üretimi bizim kurumumuzun lokomotifidir. 2 yıldır şeker fiyatlarında istediğimiz yere gelemedik. Bugün yine olumsuz bir periyodun içindeyiz. Ne zaman çözüleceğini bilemiyoruz ama umarım en kısa zamanda şeker sektörü hak ettiği değerine bir an önce kavuşur” şeklinde konuştu.
Başkan Ramazan Erkoyuncu şöyle devam etti:
“Ekonomik sıkıntılardan etkilensek ve kârlılığımız istenilen seviyede olmasa da birimlerimiz iyiye gidiyor. Şekerimiz kötü şartlarda bile iyi durumda. Sadece serzenişimiz istediğimiz paraları kazanamamamız. Bütünüyle bakarsak dünden bugüne bir eksiye gidişimiz kesinlikle söz konusu değil. Çok şükür iyiyiz ve daha da iyiye gideceğiz. Atıştırmalık Ürünler fabrikamız, Panagro Et ve Süt Gıda Kompleksimiz, Dondurulmuş Parmak Patates Üretim Tesisimiz, günden güne büyüyor ve yurtdışı pazarında söz sahibi olma yolunda hızla ilerliyor. Umarım kurumlarımız çok daha iyiye gidecek.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Volkan Konak, ailemize şerefle girdi, şerefle çıktı. Eşi ve çocukları sakın üzülmesin.” Osman ÇEVİK
BİLİYOR MUSUNUZ?
- İZMİR Aliağa Kapalı Cezaevindeki tutuklu gençleri ziyaret eden Sevda Erdan Kılıç’ın “Bu hukuksuzlukların hesabını hep birlikte soracağız” diye açıklama yaptığını...
-
“Rektör bilimi ve bilgiyi temsil eder. Üniversitenin akademik ve yönetsel başkanıdır. Üniversite rektörlüğü sıradan bir görev değildir. Bilimsel olarak gelişmiş ülkelerde rektör adeta bir anıt gibidir: Giydiği elbise, taktığı nişan, madalya ve diğer simgelerle, duruş ve tavırları ile oldukça etkileyicidir. Giydiği cübbe; bilgi, görgü ve deneyimi, bilimsel olgunluğu yansıtır. Rektör bilginin gücünü ortama yansıtır.
Üniversiteler inşa edilmiş akıl ve bilimdir. Bilim en yüce değerdir. Rektörün temsil ettiği bu kurumlarda kararlar üniversite değerlerine uygun verilir. Burada tüm değerler bilimin gereklerine uygundur. Bilgeliğin mabedi bu kurumlara son yıllarda atananlar kurumların ruhunu erittiler. Türk üniversiteleri Cumhuriyet döneminde hiç bu düzeyde yavanlaşmamıştı... Akademik değerler (özerklik, özgürlük, liyakat, etik, kalite, bilimsellik vb.) önemini yitirdi. Üniversite yöneticilerinde söz bir yana yazının, imzanın dahi hükmü kalmadı. İstanbul Üniversitesi bu düzeyde yere çakılmamıştı.”
İnci, yazısına şu notları da ekliyor:
“Darülfünun 31 Temmuz 1933’te kapatıldı ve 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesi kuruldu. Burada 20 rektör görev yaptı. Aralarında rol model olan değerli hocalarım da vardı; üniversite değerlerine yönelik siyasi, hukuksuz ve otoriter dış girişimlere asla izin vermediler, bilim tarihine geçen sayın rektörlerimizden bazıları şöyle anımsayabilirim.
1934 rektörü Prof. Dr. Cemil Birsel, Prof. Dr. Sıddık Sami Onar. Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli, Prof. Dr. Haluk Alp, Prof. Bülent Berkarda, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu. Bunlar uygulama çizgilerinden ödün vermediler. Diğer rektörler de çoğunlukla kurumun itibarını korudu. Görevde olan rektörün ise kim olduğu ne yaptığından söz etmeyeceğim.”
GÜNÜN SÖZÜ
Önce Edip Akbayram’ı, önceki gün de Volkan Konak’ı, o güzel insanları ne anlayan vardı ne de tanıyan var, cahil, Çatalca Müftüsü gibi, “Geberdi gitti” diyen, Allah’tan korkmadan, saygısız, imansız bir müftü... İstanbul İl Müftüsü, kendisine gereken uygulamayı yapmalı, cezasını vermelidir. Edip olsun, Volkan olsun ne kadar güzeldiler, gerçek insandılar. Bu müftünün devlet büyüklerine de saygısızlık yaptığı öğrenildi.
Konak diyor ki; “Bütün canlarımız Maçka’da yatıyor. Oradaki büyüklerime söyledim, sıra bana gelirse, ceviz ağacının altında yer ayırın, oraya gömün.”
Onun Karadeniz’deki can dostu Ekrem İmamoğlu, cezaevinden güzel bir çiçek göndermişti cenazesine. Alkışlarla uğurlandı ‘Kuzeyin öz çocuğu’ Konak...
Volkan Konak’ın, genellikle Karadeniz yöresinden derleyerek yaptığı ve sayısız ödüller kazanan müzik albümleri şunlardır: 1988’de Suların Horon Yeri, 1992’de Efulim, 1994’te Gelir misin Benimle, Askerlik görevini tamamladıktan sonra, 1998’de Pedaliza, 2000’de, Şimal Rüzgarı, 2003’te, Maranda, 2006’da, Mora, 2009’da Mimoza, 2012’de Lifor, 2015’te Manolya.
Son olarak 2019’da Dalya.
Volkan Konak’a Tanrı’dan rahmet, başta ailesi olmak üzere, tüm sevenlerine, sayanlarına, değerini bilenlere, dostlarına, arkadaşlarına, meslektaşlarına, müzik dünyasına ve de tüm Atatürkçülere içtenlikle başsağlığı diliyoruz.
Yıldızlar yoldaşın olsun değerli sanatçımız...
Dursun ATILGAN - Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Başkanı