Ormanlarımızı birer birer kaybediyoruz. Yangın sadece Türkiye’de mi çıkıyor? Hayır, ancak birçoğu bizimki kadar gündemde kalmıyor. Geçen haftalarda Los Angeles’ta gerçekleşen büyük yangın hariç. Orada da yangın kontrol altına alınamadı ve sonuç ortada.
Peki ormanlar yanacak biz bakacak mıyız? Aslında yangının başladığı anda tespit etmek ve ağaçlar dahi yanmadan otlar tutuştuğunda müdahale etmenin mümkün olduğu ortaya çıktı. Çok sevindik.
Daha bir startup olan Alman Dryad şirketi, bir yangın çıktığında en fazla 5 dakika içinde haberdar olunmasını sağlayan bir sistem geliştirdi. Bunun için arazinin durumuna göre ortalama 3 hektarlık alana bir adet sensör yerleştiren şirket, koca bir ormanlık alanı kısa sürede sensörlerle donatıp izleyebiliyor ve yangın çıktığında haberdar ediyor.
Türkiye distribütörü Kent Dryad şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Çelebican’la bir grup gazeteci olarak geçtiğimiz akşam bir araya geldik ve detayları dinledik. Çelebican, “Dryad, ultra erken orman yangını uyarı sistemi. Ağaçlara zarar vermeden belirli aralıklarla yerleştirilen Dryad sensörlerinin içinde bir gaz sensörü var. Bu sensör, yangının başlangıcında ortaya çıkan kimyasal değişiklikleri tespit ederek, henüz açık alev oluşmadan, yangının korlanma aşamasında erken uyarı veriyor. Yangının konumu daha başlangıç aşamasında tespit ediliyor ve büyümeden söndürmek mümkün oluyor” dedi.
UCUZA KURULUM
Sensörlerin bir kez monte edildikten sonra tekrar bir kurulum maliyeti olmadığını belirten Çelebican, “100 hektarlık bir orman arazisini ortalama 15-20 bin Euro’ya sensörlerle yangına karşı korunaklı hale getirmek mümkün olduğunu” söyledi. Orman yangınlarının verdiği zarar göz önüne alındığında çok çok düşük bir maliyet ortaya çıkınca şaşırılacak bir proje ile karşılaştık.
Sensörlerden alınan verilerin, mesh ağ üzerinden Border Gateway aracılığıyla bulut tabanlı sisteme aktarıldığını kaydederek sözlerine devam eden Çelebican, “Border Gateway hem mobil ağ hem de uydu iletişim modüllerine sahip. Ormandan gelen veriler, Silvanet Saha Yönetim Platformu üzerinde izleniyor. Bu sistemle, yangın halinde bilgilendirme hem bize geliyor hem de kurulumu yapan kuruma gidiyor. Böylece yangının konumu nokta atışı koordinatlarla görülebiliyor. Ekipler, yangın daha ağaçlara sıçramadan, yalnızca otların tutuştuğu anda bile müdahale edebiliyor” dedi.
SES DALGASI
Dün İstanbul Mücevher Fuarı (Istanbul Jewelry Show 2025) açıldı. Alışık olmadığımız bir zenginlik ve ihtişam var. 57’nci kez düzenlenen fuarda altından örülmüş hırkadan altın emzik koleksiyonuna, kolun katlanmasını engelleyen 4.5 kilo ağırlığında kaburga bilezikten 1 milyon dolardan fazla fiyatla satılan kolyeye kadar inovatif ürünleri görmek mümkün.
İstanbul Mücevher Fuarı’nda yaklaşık 3 bin kilo yani 3 ton altın sergileniyor. Altının gramının 106 dolara kadar yükseldiği göz önüne alındığında 318 milyon dolarlık bir altın sergisi yapılıyor.
Yeni mücevher modellerini görmek, kaynağından külçe altın almak isteyenler bu fuara mutlaka gitmeli. Çünkü her dönemin madeni altın, altın günlerini yaşıyor.
YOĞUN KATILIM
Fuara biz de bir grup gazeteci dostumuzla gittik. İlk yoğunluğu otoparkta yaşadık. Yoğun kalabalık ‘kayıt’ sırasında daha da artıyor. Çoğunluğu Ortadoğu ülkelerinden olmak üzere 40’a yakın ülkeden katılımcı var. Irak, İran, hatta Ukrayna’dan karayolu ile gelen tüccar ile ABD’li kuyumcular dikkati çekti. 4 gün açık kalacak fuar, dünyanın en büyük 5 fuarından biri sayılıyor. Şunu hemen söyleyeyim ki ilgi alanı mücevher olanlar bu fuarı mutlaka görmeli.
Gezdikçe birçok güzelliği şahit olacaksınız ama maalesef girişte talihsiz bir olayla karşılaştık. Kapıda herkese kayıt için yardımcı olan liseli-üniversiteli hostes kızlardan bir tanesi bayıldı. Orada bulunan bir doktor müdahalesinden sonra kızın ‘açlık’tan bayıldığını öğrendik. Görünen o ki orada çalıştıkları için sabahın 6’sında kalkıp gelen kız çocukları bu yoğunluğa cevap vermek için yemeden içmeden uzun süre aç kalıyorlar; bin lira yevmiye için... Öğrendiğim kadarıyla çocukları getiren insan kaynakları şirketi AFK’ymış. Fuarın tek kötü tarafı çocukları bu şekilde ilgisiz bırakmalarıydı.
ŞEHİR RAFİNERİCİSİ AMR
‘İlkbahar geç donları’ yazısında, ‘sebzecilik’ dersi veren hocaları Prof. Dr. Kazım Bayraktar, ‘Kork Aprilin Beşinden Öküzü Ayırır Eşinden” diyerek anlatmıştı don tehlikesini. April, nisan ayıdır. Eski takvime göre ifade edilen bu tarihe 13 gün eklenince 18 Nisan’a denk gelir Hemen hemen bütün meyve ve sebzelerin çiçek açtığı en hassas dönemde oluşan geç ilkbahar donlarının büyük zarara yol açtığı eskiden beri bilinmektedir.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı son günlerde hava sıcaklıklarındaki ani düşüşler sonrası tarihin en büyük zirai don olaylarından birinin yaşandığını belirtmiştir. Hava sıcaklıklarındaki düşüşler sonucu don, kar, dolu olaylarıyla karşı karşıya kaldıklarına işaret etmiştir.
EN BÜYÜK DON OLAYI
Ciddi bir tarımsal haberleşme ağı olan Ulusal Tarım ve Gıda Birliği’nin kurucusu ve onursal üyesi Kemal Berişler tarafından gönderilen bir iletiyi özetlemek isteriz:
“Son dönemde Türkiye’nin farklı bölgelerinde ardı ardına yaşanan don afeti tarım alanlarında ciddi hasar yarattı. Uzmanlar don felaketinin bilançosunun önümüzdeki günlerde netlik kazanacağını söylüyor. Fakat gelen haberler hiç de iç açıcı değil. Bazı bölgelerde gece hava sıcaklığının eksi 14-15’leri görmesi tarım alanlarında ciddi hasar yarattı.
Bölge itibarıyla özetlersek Malatya’da milyonlarca kayısı ağacı hasar gördü. Konya’da Karatay ve Karapınar ilçelerinde kanola ve şekerpancarı, çiçek açan meyve ağaçlarını da (kayısı, badem, kiraz, elma) don vurdu. Manisa ve Sarıhanlı başta olmak üzere Ege’de milyon dekar bağ alanı zarar gördü. Trabzon, Ordu ve Sakarya’da fındık ve çay bahçeleri, Elazığ ve Keban’da kayısı, ceviz ve badem ağaçları büyük zarar gördü. Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde üretilen Ulukale dutunu da don vurdu.”
YARGIYI YARGIÇTAN KORUMAK
B
Bu kıymetli ödül sadece bir bayrak değil; demokrasiye, insan haklarına, katılımcı yönetime ve Avrupa değerlerine olan bağlılığımızın uluslararası bir belgesidir. Kardeş şehir ilişkilerimizden gençlik projelerimize, kültürel buluşmasından uluslararası iş birliklerimize kadar yürüttüğümüz tüm çalışmalar bugün Çorlu’nun adını Avrupa şehirleri arasında onurla anılan bir noktaya taşımıştır.
Bu ödül; halkıyla birlikte yöneten, geleceği umutla bakan, sınırları aşan bir vizyonun eseridir Ve bu başarı 270 bin hemşerimizin ortak başarısıdır. Emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarımıza, sivil toplum örgütlerine, gençlerimize, eğitim kurumlarımıza ve uluslararası ortaklarımızın yürekten teşekkür ediyorum. Çorlu büyüyor, gelişiyor, dünya ile bütünleşiyor. Ve biz bu yolda durmadan, yılmadan hep birlikte yürümeye devam ediyoruz.
Gurur duy Çorlu!
Ahmet SARIKURT-Çorlu Belediye Başkanı
GÜNÜN SÖZÜ
Ocak ayı başında memur ve memur emeklisine verilen yüzde 6 oranındaki toplu sözleşme zammı üç ayda eridi. Bu kitle şimdiden yüzde 3.8 oranında enflasyon farkı edindi. Nisan, mayıs ve haziran aylarında enflasyon eksi çıkmazsa farkın yüzde 10’a ulaşması olası. Memur maaşı ile emekli memur aylığına temmuzda oluşacak enflasyon farkının yanı sıra yüzde 5 oranında da toplu sözleşme zammı yansıtılacak.
Kamu çalışanları tarafından hayli eleştirilen yetkili konfederasyon Memur-Sen ile siyasi iktidar maaş ve aylıklara 2026–2027 yıllarında yapılacak artış oranını saptamak üzere 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masasına oturacak. Tabanı ve tüm kamu çalışanları Memur-Sen’in masada ödün vermez tutum takınmasını bekliyor. Toplu sözleşme 6.5 milyonluk kitlenin iki yılda alacağı zammı saptayacak.
Ocak ayında aylıklarında yüzde 15.75, bayram ikramiyelerde yüzde 33 oranında artış yapılmasından hoşnut olmayan, yılın ikinci yarı yıl zammı için temmuz ayını iple çeken SSK ve Bağ-Kur emekli, dul ve yetimi yüzde 10.06 oranında zammı şimdiden edindi. Nisan, mayıs ve haziran ayı TÜFE verileri ile temmuzda aylıklara yansıtılacak artış oranı netleşecek. SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına temmuzda yüzde 15-18 oranı arasında zam yansıtılması öngörülüyor. Ancak bu artışın açlık sınırının hayli gerisinde olan 14 bin 469 TL tutarındaki en düşük aylıkla geçinmeye çalışan milyonlarca garibanın yüzünü güldürmeyeceği belli.
SEYYANEN ZAM
Temmuzda 6 aylık enflasyon zammının yanı sıra gönenç düzeyini yükseltecek seyyanen artışın verilmesi kaçınılmaz. Aylığından başka geliri olmayan, hayat pahalılığı altında ezildikçe ezilen milyonlarca emekli, dul ve yetim bir ölçüde soluklanmak için temmuzu sabırsızlıkla bekliyor. 2023 yılında memur maaşına yansıtılan 8.077 TL tutarındaki seyyanen zammın kendilerine de verilmesini talep ediyor. Hatta bu konuda söz bile verilmişti.
10 milyona yakın emekçi de ocakta yüzde 30 oranında artışla bir yıl için net 22 bin 104 TL’ye yükseltilen asgari ücrete temmuzda ara zam yapılmasını şiddetle istiyor. Zira mevcut ücretle zor koşullarda yıl sonuna dek geçinebilmek olanaksız. Siyasi iktidar milyonların feryadına kayıtsız kalmamalı.
Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
Son günlerde CHP’de yeni bir yönetim modeli üzerinde çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Hangi model olursa olsun insana dokunsun. Deniliyor ki, İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nde ‘gölge bakanlar’ olacak.
Geçen zaman içinde gölge bakanlar ne yaptı? Çalışma, Sağlık, Milli Eğitim gibi bakanlıklar hangi yurttaşın bu alandaki isteklerini yerine getirdi? Rahmetli Erdal İnönü bu sistemi uygulayan bir liderdi. O seçimini donanımlı, bilgili, liyakatli insanlarla yapardı.
Şimdi duyuyoruz Genel Başkan Yardımcıları örgüt düzenlemesine ayırdığı vakti sorumlu olduğu gölge bakanlığına ayırmıyor. Delege seçimi daha önemli ona göre, bu yeni model insanı bir ve bütün görmeli. Bu model önce ‘insan’ odaklı olmalı.
Liyakati, beceriyi öne çıkarmalı.
Mezhep etnik kökeni ya da yöre bu çağın örgütlenme modeli olmamalı. Bütün insanlar denilerek bir model uygulanmalı. İçi boş yaldızlı kavramlardan uzak durmak gerekir.
GÜNÜN SÖZÜ
“Adaletin bulunmadığı yerde herkes suçludur.” Duverger
CHP’YE ELEŞTİRİLERDE BULUNDUM, ‘TÜM PARTİLİLER ÜZERİME ÇULLANDI’
Ödüller 6-8 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek 28. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde sahiplerine takdim edilecek. Marmara Grubu, verilecek ödülleri ve ödüle layık görülen isimleri şöyle açıkladı: Süleyman Demirel Demokrasi Ödülü Emil Constantinescu’ya, Haydar Aliyev Türk Dünyası Ödülü Prof. Dr. Aziz Sancar’a, Zhelyu Zhelev Felsefe Ödülü Prof. Dr. İonna Kuçuradi’ye, Erhard Busek Yöneticilik Ödülü Prof. Dr. Asaf Hajıyev’e, Bernard Lewis Tarih Ödülü Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya, Mgr. George Marovitch Kültürlerarası Diyalog Ödülü Mgr. Yusuf Sağ’a, Şahap Kocatopçu İhracatçı Ödülü Mustafa Gürtepe’ye, Hüsamettin Kavi Sanayici Ödülü Yusuf Hikmet Kaya’ya, Yalçın Sönmez Organize Sanayi Ödülü Adem Ceylan’a, Jak Kamhi Sevgi ve Barış Ödülü Dr. Hong Tako Tze’ye, Prof. Dr. Ahmet Samsunlu Çevre Ödülü Patrik Bartholomeos’a, Yüksel Çengel Siyaset Ödülü Hikmet Çetin’e, Ogan Soysal Dışişleri Ödülü Mevlüt Çavuşoğlu’na, Örsçelik Balkan Yaratıcı Düşünce Ödülü Prof. Dr. Mutlu Erbay’a, Hadi Türkmen Engelsiz Yaşam Ödülü Ampute Milli Futbol Takımına ve Sami Kohen Basın Ödülü Sedat Ergin’e sunulacaktır.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bir ülke kötü yönetiliyorsa, zenginlik ve onur gibi şeylerin varlığından utanç duyulmalıdır.” Konfüçyüs
‘CUMHURİYET VE KOMÜNİSTLER’
GÜNÜMÜZÜN saflaşmalarına ışık tutacak ve ezberlerin yıkılmasına katkı sağlayacak bir kitap geliyor. ‘Cumhuriyet ve Komünistler’de Kemal Okuyan ile TKP’nin Cumhuriyet devrimine bakışını ve CHP, DEM Parti ve diğer sol akımlarla ilgili değerlendirmeleri konuştuk. Çok tartışılacak. Kemal Okuyan ile söyleşi ‘Cumhuriyet ve Komünistler...’ Hazırlayan Haluk Hepkon. Bu söyleşi solun ve cumhuriyetçi kesimlerin birbirlerini tanımasına ve bir araya gelmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. (Kırmızı Kedi)
MESAJ PANOSU
AĞIRDIR’IN CHP YORUMU
-
Ceza hukukuna göre; boş tahliye taahhütnamesine atılan imzanın kullanılması özel evrakta sahtekârlık suçudur. Ne yazık ki; Yargıtay Hukuk Daireleri toplumsal gerçeklerden bihaber, kiracıyı boşa kiralayanı suça iten kararlar vererek suç ve suçluyu korumakta, haksız tahliye ve fahiş kira artışını meşrulaştırmaktadır.
Özellikle belirtmek isterim ki devlet ve kurumları öncelikle sosyal devlet olmanın gereği olarak evrensel yaşam hakkına koşut toplumsal adaleti sağlamakla yükümlüdürler. Yasalar, içtihatlar ve idari işlemler bu temel üzerinde şekillenirler.
TOPLUMSAL GERÇEKLİK
a- Kiracı ve kiralayan sorunu sosyal bir faciaya dönüşmüştür.
b- Kira artışları eski Merkez Bankası Başkanı’nı bile ev tutamaz hale getirecek şekilde fahiş ve yıkım boyutuna taşınmıştır.
c- Konutu olmayan sabit gelirli emekçi ve emeklilerin en temel insan hakkı olan barınma hakkı yaşam seviyeleri gibi yokluk ve yoksulluk içerisindedir.
d- Emlakçılardan ev kiralamak için kira sözleşmesi yapılma ön koşulu memur kefil, tek nüsha yapılan “tahliye taahhütnamesi” imzalama zorlamasını ve manevi baskısını bilmeyen, duymayan ve de yaşamayan kiracı ve yurttaş yoktur. Sahibinden kiralamalarda da ev sahipleri aynı zorlamalara bağlı olarak memur kefil ve tahliye taahhütnamesi almadan kira sözleşmesini imzalamamaktadır. Bu durum tüm kiralamalarda yıllarca yaşanmış ve yaşanmaktadır.
e-