Altmış yılı aşkın ülkesine göç alan ve 2 binli yıllardan sonra bir göç ülkesi olduğunu da kabul eden Almanya’nın gelinen noktada göç ve entegrasyon alanında başarılı olamadığını ülkedeki diğer siyasi partilerin göçmen topluma yönelik politik program açıklamalarında görebiliyoruz.
Esasında Almanya’da yaşananlar AB’nin de göç ve mülteci politikalarında başarılı olamadığının bir sonucudur. Avrupa’nın bu anlamda bir felaketi yaşadığını belirtebilirim. Uluslararası sorunlara çözüm üretme yeteneğini kaybetmiş bir Avrupa’yı görmekteyiz.
Özellikle Almanya’da Hıristiyan Demokrat Birlik Partileri (CDU/CSU) ve Almanya Alternatif Partisi (AfD) ülkede de yaşanan birçok sorunun çözümüne yönelik politikalarında ortak noktaya gelmeleri, Almanya siyaseti ve demokrasisi açısından endişe verici bir durum olarak görülebilir.
Yanlış olan Almanya’nın sosyo-ekonomik ve sosyo-politik kalkınmasına 60 yılı aşkın ciddi katkıları olan Türkiye orijinli toplumu da uygulamak istedikleri politik reçetelerine dahil etmek istedikleridir. 2011 yılından sonra Almanya’ya gelen mülteci ve sığınmacı durumundaki insan topluluğu ile Almanya’da yaşayan Türkiyeli göçmen toplumu aynı hukuk ve sosyalizasyon içine almak doğru bir politik yaklaşım değildir.
CDU partisinin başbakan adayı Friedrich Merz’in özellikle 5 maddelik planındaki mevcut talepleri, ne AB hukuku ve normları ile ne de Almanya’nın hukuk devletinin ilkeleriyle uyumludur. Ülkede yaşayan tüm göçmen toplumu potansiyel bir tehdit olarak görmek doğru bir politik yaklaşım değildir. Kamu düzenini bozan ve tehdit eden her kimseye Almanya hukuk devleti olarak gerekeni yapmakla hükümlüdür. Ancak ülkede yaşayan, ülkede katma değer yaratan, egemen toplumla entegrasyonu sağlamış bir toplumu iç tahkimatta nitelendirirken dikkatli hareket etmenin Almanya’nın toplumsal barışı açısından önemli bulduğumu belirtmeliyim.
Erdal TEKİN - Siyasal İletişimci AB Uzmanı
GÜNÜN SÖZÜ
“Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden az önceki zamandır.”
Yapay zekâdan üç sayfalık bir yanıt geldi, cevapların hepsi de ilginçti. Tümünü buradan yayınlamak çok yer kaplamasına neden olurdu.
“Uğur Mumcu sağ olsaydı bugün Türkiye’de yaşananlar için ne derdi? Türkiye nereye gidiyor, derdi. Veya bir kitap yazsaydı adını ne koyardı? Veya yorum yapabilir miydi?”
‘ChatGPT’ cevapları: “Uğur Mumcu, gazeteciliği boyunca hukukun üstünlüğünü, laikliği, demokrasiye bağlılığı ve özgür düşünceyi savunan bir figürdü. Bugün yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda, Mumcu’nun yaşadığı dönemde savunduğu değerlerin bir kısmının daha da fazla tehdit altında olduğunu düşünmesi muhtemeldi. Türkiye’deki gelişmeler hakkında çok sert eleştiriler yapardı.
Eğer bugün bir kitap yazsaydı, belki şu tür başlıklar seçebilirdi:
‘Karanlıkta Kalan Gerçekler’, ‘Demokrasiye Giden Yol Nerede?’, ‘Bir Ülkenin Dönüşümü: Türkiye’nin Yeni Rotası...’ Bu başlıklar, onun siyasi analiz ve eleştiri dilini, ayrıca geçmişin bugüne yansımalarını ele alma tarzını yansıtabilir.”
YORUMLARI NE OLURDU
Mumcu, ‘Türkiye nereye gidiyor?’ sorusuna muhtemelen şu tür yorumlarla yanıt verirdi: “Toplumun kutuplaştırılmasının sonuçlarını değerlendirir ve birliktelik çağrısı yapardı. ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz’ diyerek toplumu eleştirel düşünceye davet ederdi. Hukuk ve adalet sisteminin bağımsızlığını vurgulardı.
Kısacası, Uğur Mumcu bugün yaşasaydı, eleştirel duruşuyla güncel olayları, tarihten dersler çıkararak sorgulayan bir çerçevede değerlendirir ve toplumun demokratik reflekslerini harekete geçirmeye çalışırdı. Sizce, onun bu konularda günümüze dair başka ne tür tespitler yapabileceğini düşünmeliyiz?
Ne yazık ki Trump’ın ilk eylemi ABD’de yasadışı ikamet eden Brezilyalı göçmenleri ‘istilacı’ olarak tanımlamasıdır. Ve Trump, bu kaçak göçmenleri bellerinden zincirli olarak uçakla Guatemala’ya gönderdi. Brezilya Devlet Başkanı buna karşı çıktı. Bravo!
ABD’deki 80 bin Türk ise risk altında.
Trump’ın sağ kolu diyeceğimiz teknoloji milyarderi Elon Musk, 23 Şubat tarihinde yapılacak Almanya seçimleri için hemen devreye girdi. Ve Almanya’da aşırı sağcı, göçmen karşıtı AfD Partisini desteklediğini açıkladı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz bu duruma karşı çıkıyor ve şöyle diyor: “Almanya’da ne olacağına sosyal medya sahipleri karar veremez.”
Bunun yanında Avrupalı siyasetçiler, haklı olarak Musk’ın Avrupa’nın içişlerine karışmaması gerektiğini dile getiriyorlar. Tüm bu gelişmelere rağmen Musk, İngiltere’nin aşırı sağcılarını desteklemek için 100 milyon dolar bağış yapacağını bildiriyor. Gelişmeler gerçekten demokrasi adına hiç de kabul edilecek bir durum değildir.
AVRUPA BİRLİĞİ (AB) VE GÖÇMENLER
Bugün AB’de toplam 450 milyon insan yaşamaktadır. Nüfusun 87 milyonu göçmenlerden oluşmaktadır. Bu göçmenlerin 44 milyonu da Müslümanlardır. Demek ki toplam göçmenlerin yarısı Müslüman’dır. Türklerin nüfusu ise 6.5 milyondur.
Bekir CEBECİ
GÜNÜN SÖZÜ
Vermek zorunda kaldığı mücadelesi herkesin gözü önünde gerçekleşti ve sık sık basında manşetten de haber oldu. Basınımızın en güçlü kalemleri mücadelesini zaman zaman köşelerinde de kamuoyuyla paylaştı.
Hepsinden öte mücadelesinin konusunu oluşturan rapor, mektup ve iletilerinde de ısrarla ve kesin ifadelerle dile getirdiği sorunların çoğu İstanbul’da yaşanan can yakıcı büyük felaketlere dönüştü. (2009 Büyük İstanbul seli, kuraklık ve susuzluk, müsilaj gibi) Mısır’daki sağır sultanın bile duyduğu; Japonya’nın çevre ödülüne layık gördüğü mücadelesi ne yazık ki ülkemizde hiçbir zaman gündem dahi olmadı, olamadı. Felaket yaşanmaması ve yolsuzluk olmaması için doğruları söyleyen Faruk Çebi’nin başına gelmeyen kalmadı, ikazlarını sumen altı edenler ise hep el üstünde tutuldu.
Bakmayın siz, felaketten felakete konuşanlara. Ağzı olan konuşuyor işte.
102. YILINDA MÜBADELE ETKİNLİKLERİ
LOZAN Antlaşması kapsamında, 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi ile topraklarından koparılan Türk-Yunan vatandaşlarının acılarını, anılarını ve tarihi gerçeklerini hatırlamak ve geleceğe taşımak amacıyla Lozan Mübadilleri Vakfı tarafından ülke genelinde bir dizi etkinlik düzenleniyor.
Bu kapsamda; Tekirdağ, Sarıyer, Bakırköy ve Bursa başta olmak üzere yurdun dört bir yanında anma törenleri, söyleşiler, sergiler ve konserler gerçekleştirilecek. Etkinlikler şöyle: 30 Ocak Perşembe; Tekirdağ 17.00 Süleymanpaşa Sahil Dolgu Alanı; 11.00 Sarıyer Meydanı Atatürk Anıtı; 31 Ocak Cuma Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi 20.00; Bursa 2 Şubat Pazar 18.00 Demirtaş Kültür Merkezi. Lozan Mübadilleri Vakfı (LMV) öncülüğünde bir araya gelen 36 mübadil kuruluşun ortak bildirisi, kamuoyu ile paylaşılacak. Bu çerçevede, Türkiye’nin farklı noktalarındaki dernekler tarafından denize çiçek bırakma törenleri gerçekleştirilecek.
TUZLA’DA İLK RESMİ ANMA
Lozan Mübadilleri Vakfı’nın (LMV) mübadelenin 80. yılında Sarayburnu’nda, 90. yılında Tuzla’da yaktığı meşale mübadelenin başkentinde 30 Ocak’ta çeşitli ekinliklerle bir kez daha ateşlenecek. Tuzla Belediyesi tarafından ilk kez resmi anlamda düzenlenecek anma etkinlikleri saat 11.00’de başlayacak. İTÜ Denizcilik Fakültesi Yerleşkesinde göç yollarında ve savaşlarda ölenlerin anısına denize karanfiller bırakılacak, ardından mübadillerin Türkiye’de ilk ayak bastıkları yerlerden olan tahaffuzhane gezilecek. 12.00’de Marmara Üniversitesi öğretim üyesi
24 Ocak 2025 günü Bodrum Belediye Meclisi olağanüstü toplantıya çağrıldı, toplantının tek gündem maddesi 53 adet taşınmaz için mahsup takas ve satış yetkisi alınması. Taşınmazların 45’i üzerinde kamu yatırımı var; cami, okul eğitim tesisi vb. Belediye Başkanı Tamer Mandalinci konuşmasında, eski Bodrum yeni Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın 2.3 milyar borç bıraktığını, borçların zamanında yapılandırılmadığı için ‘döndürülemez’ hale geldiğini açıkladı ve eleştirdi; kendi döneminde 1 milyar artışla borcun 3.3 milyara ulaştığını söyledi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, AK Partili belediyeleri eleştirirken şöyle diyordu; hatta Kılıçdaroğlu da “Borçlarını kapamak için cami, hastane, yerlerini satıyorlar”.
İyi de Bodrum’un genç başkanı Mandalinci’nin satmak için yetki aldığı taşınmazlar içinde cami, imam evi, sağlık tesisi, eğitim tesisi hatta Türkiye’de ilk defa köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık binasının satışı da var. Özel, muhtemelen artık AK Partili belediyeleri eleştirirken “Cami satıyorsunuz” diyemez.
Başbakan Menderes’in 22. Dönem Hükümeti’nde İktisat ve Ticaret Bakanlığı yapan ve Yassıada’da yargılanan Zeyyat Mandalinci’nin akrabası olan ve Haliç Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu Tamer Mandalinci konuşmasında, “Bodrum halkına sorsam arsa satışlarına yüzde doksan hayır derler” diyor. Kendisini seçen Bodrum halkı karşı geldiği halde seçmenine karşı satışları niye yapıyor diye sormak gerekmiyor mu?
Mandalinci en sevilen CHP’li belediye başkanı sayılıyor. Genç olduğu kadar sempatik bir kişiliğe sahip. Bu nedenle Bodrumluların iktidarı da muhalefeti de kendisini seviyor.
Yoksa konuşmasının bir bölümünde, ‘Ankara’ya gittiğinde yedi bakan ve Sayın Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü’ söyleyip “Belediyemize bir haciz gelmedi” der miydi Mandalinci.
ARABA BAĞIŞLARI
Tamer Mandalinci, Bodrumlu işinsanlarından yaklaşık 55 milyonluk araç bağışı aldığını açıklarken karınca kararınca bağış beklediğini de ekledi. ‘Bağış’ meselesi aslında çok ayıp bir şey ama siyaseten ipin ucu kaçtı artık!.. ‘Yeni nesil’ belediyecilik arsa satışı ve bağış belediyeciliği olmalı demek. Bunları anlatan AK Partili bir siyasetçi “Bu araçları bağışlayan işinsanlarının birçoğunun belediye ile sorunları var, onun için bağış yapıyorlar” dedi.
Samsun İl Başkanı Mehmet Özdağ ve Sinop İl Başkanı Aykut Cem Yalçınkaya, Yunus Emre’den sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olarak ilanını isteyen isimler oldu.
Bu öneriye karşılık Ankara İl Başkanı Ümit Erkol belediye başkanlarının cumhurbaşkanı adayı olmalarının partiyi sıkıntıya sokabileceği, gereksiz çekişmenin içine çekeceği mesajını verdi.
Ümit Erkol’un “Aday olarak Genel Başkanımız Özgür Özel de potansiyel aday olarak gösterilmeli. Genel başkan doğal adaydır” dediği ifade edildi.
KURULTAY RANDEVUSU MU?
İl başkanları toplantısındaki ikinci bomba ise bazı MYK üyelerinin ‘mevcut delegeler tepemizdeki kılıç gibi duruyor’ diye tanımladığı duruma yönelik...
CHP şubat ayında mahalle temsilcileri ile kurultay sürecini başlatmayı da bu toplantıda tartıştı. Teşkilat Başkanı Ensar Aytekin erken seçim ihtimaline karşı kurultay takvimine ihtiyaç olmayacağını belirtirken, Genel Başkan Özgür Özel il başkanlarına “Çok önemli kararlar almak üzere on gün sonra bir araya geleceğiz” diye yine önemli bir randevu verdi.
Notumuz: Üç günlük CHP değerlendirme ve kulislerimize yoğun ilgi gösterildi. Sütunlarımız bu değerlendirmelerde ismi geçenlerin ayağı yere
Özgür Özel kalsın mı? Ekrem İmamoğlu genel başkan olsun mu, Kemal Kılıçdaroğlu sırtındaki hançeri unutarak, ‘abilik’, ‘büyüklük’ yapsın mı? Bir süreliğine genel başkan olarak ‘gemiyi sağlam limana götürme’ projesini tekrar hayata mı geçirsin? Yoksa, önce CHP’de tarafları toplayarak barış masası kurup, sonra ‘yüzde 48, 38’den büyüktür’ prensibi ile muhalefet ile ‘yeni masa’ mı kursun!
Kılıçdaroğlu, geçmişin bagajından kurtularak, bir yıldır bilim adamları başta olmak üzere çok yönlü gruplarla CHP çalışıyor. 6 Ok’u ve prensiplerin tekrar genel başkanlık makamı dahil her şeyin önüne koyacak çalışmasını tamamladı. Uyarıları dikkate alınmadı, ama kendisini diri tutuyor, çünkü maalesef bıraktığı koltuklar boş kendisini bekliyor.
ERDOĞAN, CHP’Yİ İYİ OKUYOR
Hatırlanacağı üzere Eski Bakan ve Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel, Özgür Özel’i ‘Altı Ok’u boyayarak, sayısını beşe düşürerek, ana okulu öğrencisi refleksi veriyor’ diye eleştirmişti. Ve hızını alamayarak ‘Altı Ok’u Zafer Partisi temsil ediyor’ demişti.
CHP gerçekten ideolojik olarak da ağırlık olarak da savruldu. Kim ne derse desin Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’yi iyi okuyor, dersine iyi çalışmış. CHP’yi bir zamanlar SHP için söylenen ‘müteahhit ve belediyeler partisi’ olma çıkmaz sokağına ittiriyor.
KURULTAY KAÇINILMAZ
CHP de eleştirdiği ‘tek adam’ modelini tutturmaya çalışıyor. Varsa yoksa belediyeler ve cumhurbaşkanı adayı. Milletvekilleri ‘mutsuz’, örgüt ‘kararsız’ ne demek; 4 bin dosya Yüksek Disiplin Kurulu’nda ‘ihraçlar’ için zaman kolluyor. Erken seçim istemeyiz noktasından, erken seçim naraları atan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, söz konusu dolduramadığı koltuğu olunca niye kurultay yapalım havasında. Bu mantıkla yeni seçim yaptık, o zaman da niye erken seçim istiyorsun sonucuna gidilmez mi?
CHP’de siyaset kurultaylarla belirlenir. İkinci Yüzyıl kurultayı gibi... Kurultayda genel başkan ve PM üyeleri seçimi en son iştir. Tüzük Kurultayı’ndaki baskı, ‘Program Kurultayı’ mantığı ile yeni yol, kurucu ayarlara dönme ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Özel de bunun konuşulacak yerin bu toplantı olmadığını belirtti. Yunus Emre’nin seçimlerden ancak 33 ay sonra yapılabilecek ara seçimde DEM Tunceli Milletvekili Ayten Kordu’nun yerine Ekrem İmamoğlu’nu aday göstererek seçelim önerisi espri konusu oldu. 13 ay öncesinden konunun gündeme getirilmesine bazı milletvekilleri kendi aralarında, “Hani DEM ile işbirliğimiz yoktu? Ne karşılığı istifa edecek?” diye sorarken, bazıları da “Ya Kemal Bey memleketinden bağımsız aday olursa?” yorumunu yaparak gülümsediler. PM Üyesi Ali Haydar Fırat da bir TV programında CHP’de cumhurbaşkanlığı seçim yönteminin salı günü açıklanacağını belirtti. Bu öneriyi doğruladı ama dünkü toplantı Bolu yangını dolayısıyla ertelendi. Bu da İmamoğlu’nun genel başkanlık adaylığı tartışmasının hızlandığı anlamına geliyor. Ya da genel başkan adaylığına hazırlandığı.
ÖZGÜR ÖZEL’E TV SINIRLAMASI MI
Ve gözler geçen cuma günü NOW TV yayınına katılmayınca Özgür Özel’e çevrildi. Ankara Eski Belediye Başkanı Melih Gökçek, Özel’in aşırı alkol alıp geç yattığı için sabah 09.15 programına katılmadığını öne sürdü. Bu doğru mu bilemem. NOW TV de henüz bir açıklama yapmadı. Ama İmamoğlu’nun Özgür Özel’i saat 10.00’da Beşiktaş Belediyesi’ne davet etmesi, Özel’e TV sınırlaması tezini güçlendirdi. Özel’in birkaç TV programını da iptal ettiği iddialar arasında. İçkili, yemekli toplantıları oldum olası iktidar, CHP’ye yönelik kara propaganda olarak kullanır. Bu sebeple Gürsel Tekin ve Kemal Kılıçdaroğlu içkili yemekli parti toplantılarını yasaklamıştı.
TBMM GRUBUNDA KAÇ İMZA VAR
Rıza Akpolat’ın yolsuzlukla suçlanması hangi ‘böyyük turplara’ dokunacak, bilemeyiz. Ama Özgür Özel’in Beşiktaş Belediye Başkan vekilliği için Ekrem İmamoğlu ile pazarlık ettiği ortada. Dananın kuyruğu bugün yarın kopacak. Bu denklemde Erdoğan Toprak devredışı kalmış görünüyor. Rıza Akpolat’ı dinleyecekler mi? Başkan vekili bu kargaşada belediyeyi yönetebilecek mi? Özgür Özel’in TBMM grubunu yok saydığı da önemli iddialardan. Özgür Özel, MHP’nin Öcalan’ın silah bırakma çağrısı ile başlayan süreçte TBMM ve şehit ailelerini adres gösterdi. Peki ne yaptı? 7 Ocak’ta DEM temsilcileri ile görüştü. Peki görüşmeden önce şehit aileleri ile görüştü mü, duyanınız var mı? Biz duymadık. TBMM grubunun görüşünü aldı mı? Grupta çıkıp konuştu. Aşağı indi. Bir gün önce de Çankaya Belediyesi Ahlatlıbel tesislerinde aralarında bazı milletvekillerinin de olduğu kapalı bir toplantı ile DEM ziyaretinde ne konuşulması gerektiğini tartışmıştı. Özgür Özel zaten iki üç kapalı grup toplantısı yaptı. İstanbul’da 55 kişi söz aldı. 42’si Özgür Özel’i ağır bir dille eleştirdi. Yapılan bir iki kapalı grup da ekonomi, dış politika diye sınırlandırıldı. Milletvekilleri de uzun süredir kapalı toplantı olmadığı için TBMM grup toplantısına yarı yarıya fire vererek gidiyor. İstanbul’da yaklaşık 100 fire verince durum netleşti. Bu da hazırlanan uyarı mektubunun arkasında en az 80 milletvekilinin olduğunu gösteriyor. 80 milletvekilinin kaçına imza attıracaklarını sanırım ocak ayında göreceğiz. Ancak, kesin olan TBMM grubunda, Özel’in de kafasından çıkardığı en az 80 milletvekili var. Kılıçdaroğlu mektubun Özel’e verilmesine karşı değil ama milletvekillerinin siyaset yapma hakkına saygıdan dolayı ‘imza atın’ çalışması yapmadı.
Yarın: Kurultaya doğru 6 ok mu, genel başkanlık mı?
GÜNÜN SÖZÜ
ATOM PARÇALANIR TÜRKİYE PARÇALANMAZ