Yalçın Bayer

Tarihle modern lüksün buluştuğu kent resortu: ‘Rixos Tersane İstanbul’... Kasımpaşa’nın yeni yıldızı

16 Mayıs 2025
TARİHİ Haliç kıyısında yer alan ‘Rixos Tersane İstanbul’, çeyrek asırlık deneyimi ve yüksek hizmet standartlarıyla turizm sektörünün öncülerinden Rixos Grubu’nun amiral gemisi olarak öne çıkıyor.

Eylül 2024’te kapılarını açan 402 odalı otel, 600 yıllık Osmanlı tersanesinin dönüştürülmesiyle hayata geçirilen ve Türkiye’nin en büyük yatırımlarından biri olan ‘Tersane İstanbul’ projesinin merkezinde yer alıyor. İstanbul’un kalbinde ‘şehir resort’u konseptine yeni bir yorum getiren Rixos Tersane İstanbul, tarihi dokuyu modern tasarımla buluşturarak; seçkin konaklama alternatifleri, zengin gastronomi seçenekleri, kültür-sanatla iç içe etkinlikler ve benzersiz Haliç manzarası eşliğinde misafirlerine ayrıcalıklı bir deneyim sunuyor.

Rixos Otelleri Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince, yatırımla ilgili şöyle diyor: “İstanbul’un kültürel ve endüstriyel mirasının en değerli unsurlarını yansıtan ancak uzun yıllardır atıl durumda bulunan 600 yıllık Tersane İstanbul’u yeniden hayata geçiriyoruz ve çağdaş bir yaşam alanı olarak İstanbullulara geri kazandırıyoruz. Projenin ilk etabı örnek bir koruma yaklaşımıyla tamamlandı. Yeniden kent hafızasının bir parçası haline gelmeye hazırlanan bu eşsiz bölgede açtığımız Rixos Tersane İstanbul ise şehir otelciliğine yepyeni bir bakış açısı getirecek. Ekonomiye ve istihdama büyük katkı sağlayacak. Rixos Tersane İstanbul, bu köklü kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılması açısından da önemli bir rol üstlenecek. Tasarımından mimarisine Rixos Tersane İstanbul’un her detayını titizlikle düşündük. Benim için ticari bir projenin çok ötesinde olan bu yeni heyecanımızın şehrimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.”

ZARİF BİR MİMARİ

Otelin mimarisi, bulunduğu alanın köklü denizcilik mirasına saygı duruşunda bulunuyor. İç mekânlarda Osmanlı esintileriyle çağdaş estetik bir araya gelerek gelenek ve yeniliği dengeli bir şekilde buluşturuyor. Modern mobilyalar; geleneksel mozaikler, lale motifleri ve el dokuması halılar gibi Türk el sanatlarının zarif detaylarıyla tamamlanıyor. Her biri özenle tasarlanmış odalar ve süitler, misafirlere konforla şıklığı bir arada sunuyor.

HALİÇ KIYISINDA BENZERSİZ BİR KONUM

Haliç kıyısındaki ayrıcalıklı konumuyla öne çıkan otel, şehir merkezinin dinamizmiyle sakinliği ideal bir dengede buluşturuyor. Misafirler deniz kenarındaki ısıtmalı sonsuzluk havuzunda dinlenebiliyor veya özel tekne erişimiyle şehri su yoluyla keşfedebiliyor. Otelin “Discovery Routes” programı, misafirlere İstanbul’un kültürel zenginliklerini kara ve denizden deneyimleme imkânı sunuyor. Her cumartesi düzenlenen Fener-Balat tekne turlarında, uzman rehberler eşliğinde şehrin tarihi semtleri tanıtılıyor. Sanatseverlere özel hazırlanan rotalarda ise Haliç çevresindeki önemli müzeler ve sanat durakları ziyaret ediliyor.

Rixos Tersane İstanbul, yalnızca bir otel değil; tarih, sanat ve yaşamın buluşma noktası. Otel genelinde sergilenen özel sanat eserleri, yerli ve yabancı sanatçıların çağdaş üretimlerini bir araya getiriyor. Canlı performanslar, tematik etkinlikler ve Haliç kıyısında düzenlenen spor aktiviteleriyle otel, hem konaklayan misafirlere hem de şehrin sosyal hayatına değer katıyor. Otelin geniş etkinlik alanları Tersane Balo Salonu ve Tersane İstanbul Event Hall ise ulusal ve uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yaparak İstanbul’un etkinlik haritasına yeni bir soluk getiriyor.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Çayda maliyet artıyor ama destek yok...

15 Mayıs 2025
CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, düzenlediği basın toplantısında çay üreticilerinin sorunlarını ve 2025 yılı yaş çay alım fiyatına yönelik eleştirilerini dile getirdi.

Gürer, çay üreticilerinin beklentilerinin karşılanmadığını belirterek iktidarı, çay alım fiyatını 32 TL artı 4 TL destek ile 36 TL olarak güncellemeye davet etti. Ayrıca, Gürer, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü de kutladı.

Gürer, “Güne güzel bir haberle başlamak isterdik. Ancak dün akşam açıklanan 2025 yılı çay alım fiyatı yine üreticinin beklentisini karşılamadı ve büyük bir tepki oluştu. Bir milyon çay üreticisi en az 32 liralık bir alım fiyatı artı 4 lira da bir destek bekliyordu. Ama açıklanan 25 lira 44 kuruşluk fiyat üreticiyi hayal kırıklığına uğrattı” dedi.

Gürer, ÇAYKUR’un 2024 yılında 49 çay fabrikasında toplam 783 bin ton yaş çay alımı gerçekleştirdiğini hatırlatarak, “Geçen yıl açıklanan 19 liralık fiyat maliyetlerin altında kalmış ve en az 25 lira olması gerektiği ifade edilmişti. Bu yıl açıklanan 25 lira 44 kuruşluk fiyat da üreticinin maliyet fiyatının altında kaldı” ifadelerini kullandı.

TARIM KARIN DOYURMUYOR

ANTALYA Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, tarımın iş gücü gerektiren, maliyetleri her geçen gün artan bir sektör olduğunu söylerken, “Tarım zor zanaat” dedi. 15 yıl önce 6 milyon olan çiftçi sayısının 2 milyon 200 bine düştüğünü söyleyen Nazif Alp, toprağı terk eden çiftçinin tekrar toprağa dönmediğini kaydetti. Çiftçi ailelerinin çocuklarının tarımla uğraşmak istemediğini, bu nedenle kırsaldan kente gitme eğiliminde olduğunu kaydeden Alp, “Tarım karın doyurmuyor. 22 TL’ye mal ettiğimiz 1 kg domatesin 8 TL’ye satıyoruz. Benim yaptığım sera benim çocuğumu doyurmuyorsa, çocuk serada kalmıyor, köyü terk ediyor. Neden köyler boşalıyor, işte bu yüzden boşalıyor. Eli nasırlı çiftçiyi bu tarlada tutacaksak, tarımı desteklemeliyiz” diye konuştu. Tarımda yaş ortalamasının 55’in üzerine çıktığına dikkat çeken Alp, “Tarımın gençleştirilmesi için çiftçinin çocuklarının para kazanması lazım” dedi.

TMO’DAN KATKI BEKLİYORUZ

- NİĞDE Milletvekili Ömer Fethi Gürer, mayıs sonunda Çukurova’da başlayacak olan buğday hasadı öncesi TMO çiftçinin yanında olmasını istedi. TBMM KİT Komisyonu’nda TMO Genel Müdürü Ahmet Gürdal’ın katıldığı toplantıda, Gürer 2025 yılı için hububat alım fiyatı konusunda uyarıda bulunmuştu. Gürer, hasat dönemi öncesi çiftçilerle geçtiğimiz yıl TMO uygulamalarında yaşanan sorunları tarlada görüştü. Çiftçilerin TMO’dan yakındıkları ve “Randevu alamayınca tüccarın eline düşürüyoruz” dedikleri görüldü.

Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili

Yazının Devamını Oku

Cam tavanı parçalanırken, parçalanan ve çöken zemin

14 Mayıs 2025
EKREM İmamoğlu destekli CHP’ye Genel Başkan olan Özgür Özel’in söylemlerinden biri ‘yüzde 25’lik cam tavanı parçalayacağız’ idi.

CHP, 31 Mart 2019 tarihinde Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında İstanbul ve Ankara, Mersin, Adana başta olmak üzere kazandığı belediyelerde özellikle pandemi döneminde başarılı hizmetler yaptı. 1970’li yıllarda, yerel yönetimlerin babası sayılan ‘sosyal demokrat belediyecilik’ örnekleri ile yarıştı diyebiliriz.

Ve CHP’de genel başkan değişti. Değişim mottosu ve 31 Mart 2019 seçim sonrası icraatlar 31 Mart 2024 tarihinde yerel seçim başarısı getirdi.

Özgür Özel’in deyimi ile CHP cam tavanı delmişti...

Ancak CHP’li belediyeler ikinci döneme pek parlak girdi diyemeyiz.

Ankara, Adana, Mersin gibi belediye başkanlarının gayreti yetmedi. Bunun iki sebebi var. Birincisi aday tespitinde mevcut belediye başkanlarının çoğunlukla aday gösterilmeyerek yerel yönetim ve örgüt deneyimi olmayan isimlere yönelmesi oldu. Oysa özellikle İstanbul’da Ataşehir, Kadıköy, Bakırköy, Şişli, Avcılar, Beşiktaş, Sarıyer, Beylikdüzü gibi ‘ana arter’ ilçeler 10-15 yıldır CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyordu. Yerel dengeleri gözeten Mansur Yavaş Ankara’da deneyimli belediye başkanları ile rekor oya ulaştı.

İkincisi CHP’nin hep eleştirilen belediye başkanları siyasetini genel siyasete taşıması oldu. Dürüstlüğü kadar huysuzluğu ile de tanınan Aziz Kocaoğlu ve arkadaşları toplam 360 yılla tutuksuz yargılandı. Bir hakkı teslim edelim ki Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi hiçbir belediye başkanını tutuklatmadı, savunmasını adil çerçevede tutarak, siyasi nitelik kazandırmadı. Burada Aziz Kocaoğlu ve arkadaşlarının titiz ve şeffaf faaliyetlerini de görmezden gelemeyiz ama sonuç olumlu oldu. O dönemde de Kemal Bey cumhurbaşkanı adayı idi ve Erdoğan ile arasında kıyasıya bir mücadele vardı.

SORUN NE

Sorun şurada. CHP Genel Başkanı

Yazının Devamını Oku

İngilizler Londra’da azınlık oluyor

13 Mayıs 2025
“FİNANSIN merkezi Londra, İngilizlerin egemenliğinden çıkıyor mu?” desem eminim ki birçoğunuz “Çok iddialı bir söz” diye tepki gösterirsiniz. Ancak birazdan anlatacaklarımı okuduktan sonra çok da iddialı bir varsayımda bulunmadığımı sizler de anlayacaksınız. Tabii ki bahsettiğim finansın el değiştirmesi değil, Londra’nın el değiştirmesi!

Benim oturduğum yerden bu yargıya nasıl vardığımı sorarsanız, bugünkü yazımı gençlere ayırdığım için bunu da bir genç aracılığıyla sizlere aktarmak istiyorum. Nisan ayında gittiğim İstanbul Mücevher Fuarı’na bu satırlarda yer vermiştim. İşte AgaKulche standında tanıştığım genç bir arkadaşın anlattıklarından bu kanıya vardım. Genç arkadaşımın ismi Mert Batri. Okumak için gittiği Londra’da 4 yıldır oturuyor ve oradaki değişime bizzat şahitlik ediyor. Mert’in dediğine göre son dönemde Londra’ya göç eden Türklerin sayısı oldukça fazla. Ve gün geçtikçe bu sayı artıyor.

Peki sadece Türkler mi? Biraz araştırma yapınca gördüm ki uzunca bir süre İngiliz sömürüsü altında yaşayan Hintliler, Londra’da adeta baskın grup haline gelmiş. Azımsanmayacak bir Pakistanlı nüfus var. Savaş öncesi gelen Ruslar ise finansal özgürlükleri kısıldıktan sonra Londra’yı terk etmeye başlamışlar. Ancak istatistiklerde bile görünmeyen bir Afgan nüfus var ki onlarla birlikte İngilizler Londra’da azınlığa düşüyor.

Peki köklü İngilizler ne yapıyor derseniz onlar da ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin yolunu tutuyor. Böylece İngilizler, Londra’daki egemenliğini kaybettiler gibi görünüyor.

 GÜVENLİK SORUNU VAR

Durum böyle olunca bugün Londra’nın merkezinde bile ciddi bir güvenlik sorun ortaya çıkmış. Hırsızlık son derece artmış durumda. İnsanlar sokaklarda arkalarını kollayarak yürüyor. Ellerindeki telefon başta olmak üzere ziynet eşyaları ve saatleri güpegündüz çalınabiliyor. Sokakta yürürken elektrikli bisikletle gelen bir şahıs kaşla göz arasında telefonunuzu alıp uzaklaşmış olabiliyor.

Dediğim gibi Londra’nın finansın merkezi olma özelliği tabii ki hâlâ devam ediyor. Yine piyasalar Londra’da belirleniyor, ancak eskiye nazaran işinsanlarının ülkeden çıkış yaptıklarını net olarak görmek mümkün.

Üstelik Londra hâlâ pahalı bir şehir. Her ne kadar geçen yıl Londra’ya giden Türkler, “Türkiye’den de ucuz” dese de artık İngilizler bile fiyatlardan şikâyetçi. Alım gücü eskiye nazaran oldukça gerilemiş durumda. İşgücüne göçmenlerin de dahil olması İngilizlerin gelirlerini de etkilemiş. Ortalama ücret göçmenleri mutlu ederken İngilizler için yetersiz kalmaya başlamış.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

İşte ekonomik sorunlardan kurtuluşun formülü… Y+Z+Alfa=Türkiye dünya liginde

9 Mayıs 2025
HERKES gençlerden şikâyetçi...

“Bu gençlerden bir şey olmaz” diyeni mi ararsınız, “Bir gram saygıları yok” diyeni mi! Yoksa “Tüm dünya yerle bir olsa umurlarında değil” diye sitem etmeyen insan bulmakta mı zorlanırsanız “Yok yok bunların bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor” diyeni bulmakta mı?

Bu yaşıma geldim, X kuşağına kadar 3-4 kuşağı çok yakinen biliyorum. Bu sözlerin aynıları benim şahit olduğum tüm kuşaklar için söylendi.

“Ama bunlar farklı” diyenler mutlaka olacaktır. Ancak zaman hızla akıyor ve hayat, dolayısıyla insanlar değişiyor. Onun için önceki günün gençleri dünün gençlerini, dünün gençleri bugünün gençlerini en nazik tabirle ‘saygısız’ olarak yorumluyor.

Son 50 yıla bakınca dünün gençlerini gördük. Hangimiz çok başarılı olduklarını / olduğumuzu söyleyebilir?

Ancak milenyumda çocuk olan Y kuşağı, ardından gelen Z kuşağı ve bugünü temsil eden Alfa kuşağının önceki nesillere göre daha büyük bir kısmı her ne kadar eleştirilse de çok güzel işlere imza atıyor. Gelecek için yararlı projeler geliştiriyor ve her biri alanında dünya liginde olmak için çaba gösteriyor.

Ne kadar eleştirirsek eleştirelim; Y, Z ve Alfa kuşağı bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı süreçlerden çıkıp dünya liginde daha saygın ve büyük bir Türkiye için yolumuzu açacak olan kuşak. İşte bu kuşaklardan birkaç örnek:

İki hafta önce size Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nden (BTM) bahsetmiştim. Dünyanın en iyi üçüncü start-up merkezi olduğunu ve global arenada daha da büyüme hedefi ile yoluna devam ettiğini anlatmıştım. İşte BTM bünyesinde bu gençlerle bir araya geldim.

DEPREMLE GELEN GİRİŞİM

Yazının Devamını Oku

Köy Enstitüleri neden açıldı

8 Mayıs 2025
Cumhuriyet Devrimleri’nin neferi Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Köy Enstitüleri’nin kuruluş gerekçesini şöyle açıklamıştır:

- Kurtuluş Savaşı’ndan sonra sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek istedik.

- Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardı. Bu imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar manen köylünün hâkimidir.

- Bu manevi hâkimiyet, maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur.

- Biz imamın yerine devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik. İşte Köy Enstitüleri fikri böyle doğdu.”

Çünkü:

- Nüfusu 16 milyon olan Türkiye’nin 12 milyonu (yüzde 85) köylerde yaşamaktaydı.

- Türkiye’deki 40 bin köyden 35 bininde okul, öğretmen yoktu.

- Mevcut öğretmenlerin yüzde 78’i kentlerde, yüzde 22’si köylerdeydi.

Yazının Devamını Oku

Önce Atatürkçülüktü hedef

7 Mayıs 2025
Siyasal ve sosyal olarak ilerici ve laik değerlerle donanmıştır. 68 dönemi ilerici hareketi ise sömürünün ortadan kalktığı, sol siyasal ve toplumcu bir ekonomik sistem istemine dayanır. Ama meşalesi tam bağımsızlık ve gerçek demokrasidir...

Bu iki dönemin hedef yapılmasının bir nedeni, siyasal olarak; bağımsızlığın yitirildiği bir globalleşme, yasaklar ayıbından arınmamış bir demokrasi, çıkara ve kazanca yönelik bir özgürlük, ekonomik olarak; insani olmayan toplumsal özden uzak bireyci ve çıkarcı bir yaşam anlayışının toplumda yerleşmesi özlemidir.

Diğer bir neden ise bu teslimiyetçi ve bireyci özleme karşın, her iki dönem anlayış değerlerinin Türk tarihinde yurtseverliğin somutlaştığı birer onur anıtları olarak halen insanlarımıza yön verdiklerini görmeleridir.

Sonuç olarak kendimizi aradığımızda onur duyacağımız ve bir atardamar gibi tarihimizi ve geleceğimizi besleyen bu saygın değerler zenginliğini söküp atarak ulusumuzu köksüz bir ağaca benzetmektir istenilen.

Sedat VURAL-AVUKAT

GÜNÜN SÖZÜ

“Taşlar değil, yapılan işler anıtları meydana getirir.” J.T.Motley

SANATTA VE EDEBİYATTA FIŞKIRMALAR

Y

Yazının Devamını Oku

Emekliye temmuz zammına iki veri kaldı… Seyyanen artış emeklinin olmazsa olmazı

6 Mayıs 2025
MİLYONLARCA dar ve sabit gelirli emekli, dul, yetim ile memura temmuzda verilecek zamma iki veri kaldı.

TÜİK’in mayıs ve haziran TÜFE rakamları ile aylık ve maaşlara temmuzda yılın ikinci yarısı için yansıtılacak artış oranı belli olacak. TÜİK, nisan ayı TÜFE verisini yüzde 3, yıllık yüzde 37.86 olarak açıkladı. Nisan TÜFE oranı beklentilerin bir tık altında gerçekleşti. Dört aylık enflasyon, ocakta yüzde 5.03, şubatta yüzde 2.27, martta yüzde 2.46 ve nisanda yüzde 3 olmak üzere kümülatif yüzde 13.36 oldu. Temmuz zammını dört gözle bekleyen SSK ve Bağ-Kur emeklisi dört ayda yüzde 13.36 zam edindi. Beklentiler temmuzda emekli aylığına yüzde 17-20 arasında zam yapılması yönünde. Ocak ayında aylıklara yapılan, herkesi şoke eden yüzde 15.57 oranındaki artış  dört ayda büyük ölçüde eriyerek satın alma gücünü yitirdi. SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına ocak ve temmuzda yansıtılan 6 aylık TÜFE zammı uygulamasının bu kitleyi hoşnut etmediği, maddi sorunlarını gidermediği, gönenç düzeylerini yükseltmediği yıllardır net olarak görülüyor. Bundan ötürü 2023 yılı Temmuz’unda memura verilen 8072 TL tutarındaki seyyanen zammın emekliye de yansıtılması kaçınılmaz. Eğer o zam emekliye de verilseydi bugün en düşük emekli aylığı 14 bin 469 TL değil,  25- 30 bin TL arasında olacaktı. Emeklinin yakınmaları da yeri göğü inletmeyecekti. Seyyanen zam dev kitlenin en büyük beklentisi ve olmazsa olmazı.

Memur ile memur emeklisine bu yılın başında toplu sözleşme uyarınca verilen yüzde 6 oranındaki zam da aşındı. 6.5 milyona yakın kitle dört ayda yüzde 6.94 oranında enflasyon farkı edindi. Mayıs ve haziran TÜFE verileri ile memur ve emekli memura ödenecek 6 aylık enflasyon farkı netleşecek. Ayrıca temmuzda maaş ve aylıklara yüzde 5 oranında toplu sözleşme zammı eklenecek. Ağustos ayı başında yetkili konfederasyon Memur-Sen ile Kamu İşveren Heyeti arasında maaş ve aylıklara 2026-2027 yıllarında yapılacak zam oranını saptayacak bir ay sürecek toplu sözleşme  görüşmeleri başlayacak. Şükrü KARAMAN

SIRRI SÜREYYA ÖNDER SİYASETE NEDEN GİRDİ

- Kardeşi Ali Önder, Sırrı Süreyya Önder’in siyasete girme sebebini bu sözlerle anlattı: “Hiçbir malım mülküm yok Ceren’e yaşanabilir bir ülke bırakmak istiyorum” diyordu. Siyasete giriş gerekçesi bu oldu. Kendisi burada olsaydı, sevene de sövene de selam olsun, derdi.

- Hrant Dink vurulduğu zaman Agos Gazetesi’nin önüne “Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla ilk gelen kişilerden biri Sırrı oldu. Toplumda var olan kutuplaşmanın tam ortasına girerek büyük bir cesaret gösterdi. Ona çok ihtiyacımız olduğu günlerde kaybettik. Umarım hep beraber yerini doldurabiliriz ama bunun çok zor olduğunu düşünüyorum. Garo PAYLAN

VEDA SÖZÜ

Karl Marx’tan gelsin.

“Tarihin tekerleği hep ileriye ve

Yazının Devamını Oku