LİTYUM piller dünyanın birçok yerinde uçakların başına tam anlamıyla bela oldu. Çok uzun yıllar gelişmeyen pil teknolojisindeki en ileri adım olan lityum piller, faydalarının yanında riskleri de birlikte getirdi.
Uçaklarda zaman zaman lityum piller yüzünden başlayan yangınların, elektrikli otomobillerde patlayan bataryaların arkasındaki suçlunun lityum teknolojisi olduğu belirtildi. Hatta 8 Mart 2014’ten bu yana kayıp olan 227 yolcu ve 12 mürettebatıyla okyanusa düşen Malezya Havayolları uçağında da kargoda lityum pilleri olduğu yönündeki iddialar uzun süre tartışılmıştı. 370 sefer sayısı ile Kuala Lumpur-Pekin seferini yapan uçağın iddiaya göre kargo bölümünde tutuşan pillerden çıkan zehirli dumanların kokpite dolması sonucu pilotların zehirlenerek öldüğü ve uçağın kuzeyden güneye dönerek yakıtı bitinceye kadar kontrolsüz uçtuğu ihtimaller arasında dile getirilmişti.
AIR BUSAN OLAYI
Bu olaylar sonrasında birçok havayolu şirketi lityum piller hakkındaki politikalarını güncelledi ve yangın riski nedeniyle kabinde güç bankaları ve yedek pillerin kullanımını yasaklayan yeni kurallar getirdi. Bu değişiklik, bir süre önce Güney Kore’de Gimhae Uluslararası Havalimanı’nda (PUS) Air Busan Havayolu’na ait uçuş kodu 391 olan Airbus A321 uçağındaki yangın sonrasında hızla yayılmaya başladı. Güney Kore Ulaştırma Bakanlığı, yaptığı açıklamada ara soruşturma sonuçlarının yangının bir powerbank pilinin içindeki yalıtımın bozulması nedeniyle aşırı ısınma sonucu çıkmış olabileceğini gösterdiğini belirtti. Açıklamada, yangının ilk tespit edildiği uçakta yer olan üst bagaj bölmesinde powerbank bulunduğu, enkazında yanık izleri olduğu belirtildi.
169 yolcu ve yedi mürettebatın güvenli bir şekilde tahliye edildiği, üç yolcunun yaralandığı bu olayın ardından lityum pillerin sabıkası kabardı.
Güney Koreli araştırmacılar, Airbus A321 yangınının nedeni hakkında henüz geniş çaplı bir rapor yayınlanmadı. Ancak, 14 Mart 2025’te ülkenin ulaştırma bakanlığı, olası suçlunun bir güç bankası (Powerbank) olduğunu belirtti. Bu açıklamalardan hemen sonra , Air Busan lityum pillerle ilgili yeni politikayı uygulayan ilk şirket oldu. Şu anda Air Busan yolcuları el bagajlarında güç bankası bulundurabilirler ancak uçuş sırasında bunları kullanmaları yasaklandı. Air Busan ayrıca yolcuların güç bankalarını başüstü kabin bölmelerine koydukları bagajlarında bulundurmalarına da izin vermiyor.
SON yıllarda, uçak teknolojisi açısından ileriye doğru adımlar atıldı ancak çok da büyük bir değişiklik olmadı. Yani kullanılan malzemelerdeki büyük değişikliği görmezden gelmek elbette çok yanlış olur. Gövdeye giren kompozit malzemeler uçakları hafifletti, yakıt harcamaları düştü. Motor teknolojilerinde gerçekleşen yenilikler sayesinde daha az yakıtla daha uzaklara gitmek mümkün oldu.
Yine de sonuçta hâlâ ortada bir silindir ve alt kısmından çıkan kanatlar ile bu kanatlara bağlı motorlardan ibaret bir tasarım var. İşin genel çizgisi böyle. Yani görünüşte devrim yaratacak bir değişiklik yok. Uçak fabrikaları ise ciddi zorluklar yaşadı. İmalat hızları düştü. İmal ettikleri uçakların sertifika alması, meydana gelen kazalarla daha da güçleşti.
Sonuçta var olan formatta imalatlar yapılıyor. Bununla birlikte, dünyanın dört bir yanındaki havayolu şirketleri sürdürülebilirlik referanslarını artırmaya çalışırken, yeni tasarımlar düşünülüyor. Bu arayışın ilk örneklerinden biri Amerikan Delta Hava Yolları’nın, karma kanat üreticisi JetZero ile yaptığı ortaklık ile şekillenebilir.
DEVRİM NİTELİĞİNDE ORTAKLIK
JetZero, birkaç yıldır havacılıkta manşetlere çıkan bir şirket. Harmanlanmış kanatlı gövdeli (BWB-Karma Kanatlı Gövdeli uçak) uçakları sonunda hem ticari hem de askeri alanlarda kullanılmak üzere planlandı. Ama şirket gerçeğe yolculuk için ciddi destek arayışına girdi. İlk büyük işbirliği de sivil kuruluş olan Delta Hava Yolları ile yapıldı. Sektörün kilit oyuncularından olan Delta’nın bu adımını ABD Hava Kuvvetleri de destekliyor. JetZero şimdi Delta ile ortaklık kurarak ticari kimlik bilgilerini geliştirmeye hazırlanıyor.
SkyTeam kurucu üyesi olan Atlanta merkezli köklü havayolu şirketi Delta, JetZeror ve USAF’ın gösteri uçaklarını 2027 yılına kadar gökyüzüne çıkarma çalışmalarına destek verecek. Havayolu şirketinin çatısı altında bulunan Sürdürülebilir Gökyüzü Laboratuvarı, BWB’nin ticari uygulanabilirlik elde etmesine yardımcı olacak. Bunun için JetZero ile birlikte çalışılacak ve şirkete iç tasarımla ilgili konularda da danışmanlık yapılacak.
Heyecan verici ortaklık hakkında Delta’nın Sürdürülebilirlik Direktörü Amelia DeLuca’nın şu sözleri dikkate değer: “Müşteriler ve çalışanlar için tamamen yeni bir uçak gövdesi ve deneyimi gerçekleştirmek amacıyla JetZero ile çalışmak, havayolu endüstrisinin yakıt tasarrufu girişimlerini ve inovasyon hedeflerini ilerletmek adına cesur ve önemli bir hareket. Delta, karbon ayak izimizi ele almak için bugün elimizden geleni yapmaya odaklanmış olsa da, gelecekteki havacılık emisyonlarının önemli bir bölümünü çözmek üzere JetZero’nun karma kanatlı gövdeli uçağı gibi devrim niteliğindeki teknolojileri geliştirmek gibi ortaklıklar da kritik önem taşıyor.”
ABD Başkanı Donald Trump’ın sürekli takip ettiği son nesil Boeing 747-8 uçağından yapılandırılan Air Force One, yani ‘Başkanlık Uçağı’nın teslimatı 2029 yılını bulacak. Hatta teslimatın daha fazla gecikmesi halinde belki de Başkan Trump bu yeni nesil iki uçağı hiç kullanamayacak.
Bugün kullanılan uçaklardan 7 metre daha uzun, daha hızlı ve yüksekten gidebilecek olan yeni nesil Air Force One uçağının Washington D.C.’den Hong Kong’a direk uçabileceği de açıklandı. Bu uçakta askeri uçaklardaki gibi havada yakıt ikmali de bulunuyor. ‘Uçan Beyaz Saray’ da denilen uçağın, ana yüklenici Boeing’in küresel tedarik zincirlerine ve değişen proje gereksinimlerine bağladığı sorunlar nedeniyle geciktiği doğrulandı.
Beyaz Saray İletişim Direktörü Steven Cheung, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Yeni Air Force One uçağının teslimatının bu kadar uzun süre ertelenmesi gülünçtür” dedi. “Başkan Trump, bir süredir ihtiyaç duyulan yeni bir uçağın teslimatını hızlandırmanın yollarını belirlemek için çalışıyor” diye de ekledi. Boeing ise içine düştüğü hem mali sıkıntı hem de genel imalat gecikmeleri ile boğuşurken, çok prestijli olan başkanlık uçaklarından en az birini en kısa sürede teslim etmenin yollarını arıyor. Öte yandan Trump yönetiminden adını açıklamayan bir sorumlu, Air Force One yeni nesil uçakların 2029 yılından önce tamamlanmasının mümkün olmadığı görüşünde.
2018’DE YAPILAN SÖZLEŞME
Yeni Air Force One için sözleşme ilk olarak 2018 yılında Boeing ile yapıldı ve süreç başlatıldı. Boeing, Air Force One olarak kullanılmak üzere iki yeni 747-8 uçağı inşa etmek için 3.9 milyar dolarlık bir sözleşme almıştı ve bu uçaklar Aralık 2024’te teslim edilecekti. Ancak daha sonraki gecikmeler sözleşmenin 2027 veya 2028’e ertelenmesine yol açtı ve yeni gecikmeyle bu tarih daha da uzadı.
Air Force One olarak hizmet verecek Boeing 747-8’ler, nükleer savaş gibi en kötü güvenlik senaryolarında uçabilen havadaki bir Beyaz Saray olacak şekilde tasarlanıyor. Uçaklar askeri aviyonik, gelişmiş iletişim ve kendini savunma sistemi ile modifiye ediliyor..
TARİH 17 Şubat 2025. Öyle uzak değil. Amerika’da Minneapolis’den DL4819 sefer sayısı ile havalanan Delta Havayolları’na ait Kanada Bombardier yapımı CRJ-900 uçağı, kar fırtınası içinde Toronto Pearson Havalimanı’na inişe geçti. 76 yolcu ve dört mürettebat vardı. Piste yaklaştıkça uçak savrulmaya, aşağı yukarı inip kalkmaya başladı. Hoyrat rüzgârlar uçağı ele geçirmişti. Çok da tecrübeli olmayan pilotlar kumanda etmekte zorlanıyorlardı. Uygun hızla ve uygun varyo ile inişi gerçekleştiremediler.
Uçağın bir kanadı yerle temas etti ve koptu. Diğer kanat alttan aldığı aşırı rüzgâr ile kalkıp bütün gövdeyi döndürdü ve uçak, ters bir şekilde sürüklenerek savruldu. Uçağın arka kısmında bulunan iki motor, kanattan sızan yakıtlarla alev aldı. Ama Pearson Havalimanı ekibi zamanında müdahale ile bir facianın önüne geçti.
Olayın asıl kahramanı uçaktaki emniyet kemerleriydi. Bence havacılık tarihinin en büyük icatları listesinde birinci sırada emniyet kemerinin yer alması gerekir. Bunca zamandır kaç binlerce hayat kurtarmıştır bilmiyoruz.
Evet, doğru bağlanan bir emniyet kemeri özelikle türbülanslarda ve belli irtifalarda düşen uçaklarda hayat kurtarıyor. Defalarca yazdım ama tekrarından bir zarar gelmez. Kemeri bağlamak yetmiyor. Mutlaka vücudunuzu tam olarak saracak şekilde gerdirmek gerekiyor, bol bırakılan bir kemer hiçbir işe yaramaz. Yüksek bir türbülansta içinden sıyrılıp tavana kadar fırlayabilirsiniz. Böyle olaylar da yaşandı ve çoğu boyun kırılması sonucu ölümle bitti.
BİZDE GEVŞEK BIRAKMAK YAYGIN
Bazı uçuşlarda koridorda yürürken dikkat ediyorum, en çok bizim yolcular kemerleri gevşek bırakıyor. Yani çoğunlukla sıkıntılı insanlar olduğumuz bilinen bir şey. Öyle kemeri sıkmak sıkıntıyı daha da artırıyor. Kabin memurları her zaman kalkış öncesi ya da inişten önce koridorlarda dolaşıp göz ucuyla ama dikkatlice yolcunun emniyet kemerini bağlayıp bağlamadığını kontrol ederler. Bu aldıkları eğitimin önemli parçasıdır. Ama yolcuların bazıları kemeri bağlıymış gibi tutup klipsine takmazlar. Kabin memuru fark ederse uyarır.
HAVACILIK dünyası bir süredir Avrupa’daki önemli bir tartışma ile çalkalanıyor. İçinde uçak imalatçılarının da olduğu bir fikir, kokpitte tek pilotun bulunması yönünde ağırlık kazanıyor. Kısaca eMCO (Extended Minimum Crew Operations- Genişletilmiş Minimum Mürettebat Operasyonları) geniş çevrelerin endişelerini artırıyor.
Yani kısaca uçuş boyunca kokpitte tek pilot bulunmasının yeterli olacağı fikri öne çıkıyor. Diğer pilotun bu sırada kokpit dışında, varsa Crew Rest’te dinlenmesi ile verimliliğin artacağına inanılıyor.
eMCO kavramı şu anda EASA’da (European Union Aviation Safety Agency- Avrupa Havacılık Güvenliği Ajansı) tartışılıyor ve sektör için yakın bir tehdit oluşturuyor. Kokpitte uçuş sırasında sadece bir pilot bulunan ticari uçuşlar 2027 gibi erken bir tarihte gerçeğe dönüşebilir.
UZMANLAR NE DİYOR
Uluslararası Havayolu Pilotları Dernekleri Federasyonu’nun görüşü şöyle:
“Havayolu pilotları, havayolu operasyonlarını dünyadaki en güvenli ulaşım biçimi haline getirmek için 10 yıllar harcadılar. Pilotlar, daha iyi eğitim, daha iyi teknoloji, mürettebat kaynak yönetiminin tanıtımı ve olumlu bir güvenlik kültürü yaratarak uçuşu daha güvenli hale getirmek için paydaşlarla birlikte çalıştılar. Bugün uçak üreticileri, düzenleyiciler ve bazı havayolları, bir uçağın kontroldeki pilot sayısının azaltılması için baskı yapıyor. Bu baskı güvenlik değil, ekonomik nedenlerle yapılıyor. Son derece endişe verici, kabul edilemez ve gereksiz riskler getirecek.”
eMCO’nun RİSKi NEDİR
65 yıl önce tanıştım.
Tam hatırlayamıyorum. Ama Samsun’da daha ortaokula başlamamıştım. Bizim evde babamın getirdiği bir hediye ile şenlik yaşandı. O gün babam elinde Türk Hava Kurumu’nun (THK) verdiği, uçurulabilen bir uçak maketi yapım kiti getirmişti.
Kutunun içinde bütün malzemeler vardı. Çıtaları yapıştırarak işe başladık. Üstten kanatlı bir uçak gövdesi ortaya çıktı. Sonra ince teller uçunda iki tekerlekli iniş takımı olan gövdeye başladık. Arka tarafa bir tek teker koyduk. Gövdeyi kaplamadan önce içine yoğun kauçuklu bir lastiği gerip pervaneyi döndürmek için bir tür kurma sistemi yaptık. Pervane için verilen ıhlamur ağacından küçük parçayı plandaki gibi yontarak şekillendirdik. Pervaneyi yerine takıp çevirerek kurmayı denedik. Sonra uçağımızın gövdesini yine verilen özel şeffaf kağıtla kapladık. Kuyruk dikmesine Türk Bayrağı koyduk. Sonra bizim evin karşısındaki boş arsaya gidip, pervaneyi kurup elimizle uçağı havaya bıraktık. Uçtu, üstelik güzel uçtu.
Benim kadar babam da çok sevindi. Kendi küçük şenliğimizi yaratmıştık. Kahramanı Türk Hava Kurumu’ydu. O anda başlayan merak, sonraki yıllar ayaklarımı yerde ama aklımı hep havada tuttu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ellerinde şekillenen Türk Tayyare Cemiyeti bugün kocaman bir kurum. Cumhuriyet’in kuruluşunun birinci yıldönümünde ilan edilen Türk Tayyare Cemiyeti geçmişe damga vuran ünlü havacılarımızın var oldukları yer oldu.
Atatürk’ün destekleriyle ortaya çıkan oluşum beraberinde müthiş sloganı perçinledi: İstikbal Göklerdedir… Evet öyle de oldu.
Geçtiğimiz günlerde çok sayıda uçak kazası yaşandı. Dünyadan bahsediyorum. Bu kazalardan ikisini tekrar göz önüne sereceğim. Biri Amerika’da diğeri Japonya’da oldu. Biri ölümle sonuçlandı, diğerinde ölümle burun buruna gelen insanlar kokpit ve kabin ekiplerinin mükemmel yönetimi ile burunları bile kanamadan uçaktan çıktılar. Elbette Japon disiplini ve kültürü de rol oynadı. Ama uçağın çaptığı küçük uçaktaki iki kişi hayatını kaybetti.
Kulelerde ya da yol kontrollerde görev yapan ATC denilen hava trafik kontrolörleri gerçekten çok yoruluyorlar. Çalıştıkları sürede hep pür dikkat olan ve bir hatalı talimatları facialara yol açabilecek bu insanlar, zaman zaman dimağ kitlenmesi gibi sorunlar da yaşıyorlar. Bazı ülkelerde uzun süreler çalıştırılan, düşük maaş verilen ATC’ler ne yazık ki hiç bir yerde rahat değiller bizde de hala yeterli bir ayarlama yapılamadı. Ama Amerika gibi havacılığın neredeyse ana üssü olan havalimanlarındaki sorunlar her geçen gün ne yazık ki artıyor. Bu yüzden olaya ABD Başkanı Trump el koydu, Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi FAA, yeni düzenlemeler için çalışmalara başladı.
KULEDE TEK BAŞINA
* 29 Ocak günü Amerikan Hava Yolları’nın Kansas Wichita’dan kalkan 5342 sefer sayılı Kanada Bombardier imalatı CRJ 700 uçağı, Washington Ronald Reagan Havalimanı uçuşunu gerçekleştiriyordu. Hava iyice kararmıştı, uçak iniş için alçalmaya başlamıştı. O sıralarda Sikorsky tipi UH Black Hawk ya da bizde bilinen adıyla ‘kara şahin’ helikopter ise Ronald Reagan Havalimanı’nın güneybatısında bulunan Virginia’daki Fort Belvoir üssünden havalandı.
Kısa adı IATA. Açık adı Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği. Yanızca havayolu şirketlerinin üye olabildiği, uluslararası bir ticaret kuruluşu. Merkezi Kanada’nın Montreal kentindeki bu çok önemli oluşum hem havayolu şirketlerine hem de yolculara bilgilendirici ve de yönlendirici yayınlar yapar.
IATA, havayolu yolculuğunuzun güvenli olması için bazı satır başı kuralları toplayan bir yayın yaptı. Ben de oradan aldığım geniş yayından alıntıları size ulaştırmanın doğru olacağını düşündüm.
Havacılar bir uçuş öncesi birbirlerinden ayrılırken ya da yolcularına hitap ederken ‘emniyetli uçuşlar’ der. Bu dilek içinde çok da önemli şeyleri barındırır. Alacağınız tedbirlerle havayolu yolculuğunuzun güvenliğinin artacağını ve de eğlenceli bir hale geleceğini de vurgulamak isterler.
İŞTE IATA’NIN TAVSİYELERİNDEN SATIR BAŞLARI:
-Yalnızca yolculuğunuz için ihtiyacınız olan eşyaları yanınıza alın ve havayolu şirketinizin el bagajı hakkına uyduğunuzdan emin olun.
-Çantanızı/çantalarınızı baş üstü dolaplarına veya önünüzdeki koltuğun altına koyun. Kabin ekibi sizin için yer bulmanıza yardımcı olabilir ancak çoğu zaman çantalarınızın önünüzde ya da yanınızda-kucağınızda durmasına asla izin vermezler. Bunun nedeni bir türbülans anında bu çantaların fırlayıp diğer yolcuların yaralanmasına yol açma olasılığıdır. Ön sıralardan fırlayan 1 kg’lık çanta arka sıralardan bir yolcuya sanki 10 kg ağırlığındaymış gibi bir güçle çarpar. Çarpma ölümle bile sonuçlanabilir. Kabin ekipleri çantanızı alıp başüstü dolaplarına yerleştirmek istediğinde ‘Ama bu çok hafif’ falan diyerek sakın direnmeyin.