22 Ekim 2011
Romantizm lafını duymaya bile dayanamayan bir arkadaşım var. Adamın aklına direkt çiçek-böcek geliyor. Ne kaçırdığının farkında değil.
“Romantizmi dar anlamıyla düşünme” dedim, geçen akşam dayanamayıp: “Mesela Kurtuluş Savaşı da romantik bir şeydi.”
Yüzüme şüpheyle baktı:
“Neden? İçinde aşk, ayrılık falan var diye mi?”
“O da var tabii ama asıl neden, bir milletin onuru uğruna imkânsız görünen bir işe kalkışıp başarılı olması.”
“Ne yani, başarısız olsak romantik olmayacak mıydı?”
“Tam aksine, tarihte bir sürü başarısız romantik var. Enver Paşa mesela.”
“Hadi canım sen de. Enver mi romantik?”
Yazının Devamını Oku 21 Ekim 2011
“Bıçak kemiğe dayandı” sözü her zaman “asacağız, keseceğiz” anlamına gelmez.
Bu lafı millet söylerse “Kusura bakma gözüm, bizden bu kadar” anlamına gelir.
Allah bilir bugün Kürt olmayanlar arasında referandum yapılsa, “bölünelim” diyenler fazla çıkar.
Yani Çerkez’e, Laz’a, Boşnak’a, Pomak’a ya da Türkmen’e “Bu şartlar altında Kürtlerle beraber yaşamak istiyor musun?” diye sorulsa, “hayır” diyenler kazanır.
Çünkü herkesin askere yollayacağı bir evladı var.
Terör örgütü sanıyor ki, Anadolu’nun diğer kavimleri “bölünmemek” uğruna sonsuza kadar çocuklarını kurban edecek.
Sanıyorlar ki “bölünme” fobisini kullanarak sonsuza kadar at oynatacaklar. Batının nimetlerinden yararlanıp doğuda eşkıyalık yaparak.
Ama yanılıyorlar!
Yazının Devamını Oku 19 Ekim 2011
O Ses Türkiye yarışmasında, Teoman’ın bıraktığı boşluğu gördüm: Memlekette erkek şarkıcı yok. “Erkek” derken, kafa kâğıdı mavi ya da heteroseksüel arkadaşlardan bahsetmiyorum.
Dümdüz erkek tavrı ve hissiyatıyla şarkı söylemekten bahsediyorum.
Niyetim kimseyi eleştirmek falan değil. Ayrıca dünyada da durumun aynı olduğunun gayet iyi farkındayım: Bir Serge Gainsbourg kolay yetişmiyor.
Hele bizde racon “eller havaya” olduğu için, her cinse seksi görünecek yıldızlar daha makbul.
Kim ne derse desin, Tarkan ve Serdar Ortaç üstattır. Yelpaze Kuşum Aydın’a kadar gider.
Kulüplerde çalan şarkılar ve sahne alanlar, “ortaya karışık” cinsellik arz eder. Müşterinin talebi budur.
Teoman ise sahnedeki duruşu, yaşayışı ve şarkı sözleriyle, bildiğin erkek dünyasından sesleniyordu. Bu şekilde pop yıldızına dönüşerek aslında zoru başardı.
Adeta Tanju Okan’ın varisiydi. İkisi de feleğin erkeklere mahsus çemberlerinden geçmiş gibiydiler.
Erkeğin çaresizliğini, salaklıklarını, dalgalanıp da durulmasını anlattıkları için klasik oldular: En “paramparça” haldeyken bile “kadınım” dedikleri için.
Teoman dışında “erkek” şarkıcılar var tabii. Ama kitlelere seslenmeyi başaran az.
Lisedeyken, “Emel-Erdal” ikilisinden Erdal Çelik’in röportajını okumuştum. Türkiye’de şarkıcılık işinin erkeklere ters olduğundan bahsediyordu.
“Erkek” derken ne kastettiğini anlamamıştım. Ne zaman ki biz büyüdük ve poplaştı dünya, o zaman düştü jeton.
Öfkesi eksik yarim
“Öfkeliler” hareketi, dünya meydanlarında kapitalizmi sarsıyor. Bizse karılarımızı dövmekle meşgulüz.
Lizbon’da, Sydney’de, New-York’ta insanlar isyan halinde. Haksızlıkların hesabını siyasetçilerden ve para babalarından soruyorlar çatır çatır.
Biz ne yapıyoruz? Zamları yedikçe iktidara oy yağdırıyoruz.
Tepemizin tası atarsa da karımıza ya da kızımıza girişiyoruz. Çakıyoruz iki tane ağızlarının ortasına, bir güzel rahatlıyoruz. Gayrı ne zam kalıyor ne öfke.
tatlı Sözlük
Güncelleme: Vatandaşın yeni korkulu rüyası.
Yazının Devamını Oku 18 Ekim 2011
Nasıl “içeride” Türk sayılmak istemeyenler varsa, “dışarıda” da Türk olduklarını göğüslerini gererek söyleyenler var. Ama nedense diğerlerine gösterdiğimiz ilgiyi onlardan esirgiyoruz. Nitekim Bulgaristan Türkleri, neredeyse Naim Süleymanoğlu’ndan beri gündemimize uzak.
“Soydaşları” ancak geçenlerde, Filibe’de Bulgarlarla Çingeneler arasında çıkan kavga sayesinde hatırlar gibi olduk. Olayın Türklerle pek ilgisi olmasa da. Bu yıl Bulgaristan Türkleri için çok önemli. Çünkü mahalli seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor.
Türklerin partisi HÖH (Haklar ve Özgürlükler Hareketi) kan kaybıyla girecek seçimlere. Partinin en önemli isimlerinden Kasım Dal, geçen yıl yollarını ayırdı. Ayrılırken de hareketin efsanevi lideri Ahmet Doğan’a ağır eleştirilerde bulundu. Olay uzun süre ülkenin en önemli siyasi meselelerinden biriydi.
Tayyip Erdoğan’ın son Sofya ziyaretinde Doğan yerine Dal ile görüşmesi, Türkiye’nin onu desteklediği şeklinde yorumlanıyor.
Ayrıca, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov yazın geldiğinde kendisi iki Başbakan ile beraberdi.
Kasım Dal hem Türklerin hem de Bulgarların sevdiği ve güvendiği bir siyasetçi. Ama Ankara’nın onu destekler görünmesinin Ahmet Doğan taraftarlarını kenetleyebileceği de söylenenler arasında.
Haklar ve Özgürlükler Hareketi, eski dinamizmini kaybetmiş olmakla eleştiriliyor. Nedenini sorduğumda hep aynı düşündürücü cevabı alıyorum.
“Bulgarlar çok akıllı çıktı” diyorlar: “Bize istediğimiz bütün hakları verdiler. Uğruna mücadele edecek pek bir şey bırakmadılar. Bu da hareketin radikalliğini bitirdi.”
Düşünüyorum da, yoksa yeni yeni keşfetmeye başladığımız komşumuzdan alacağımız bir ders mi var?
Yok böyle Adriana
“Yok Böyle Dans”ın yeni sezonu başladı, Adriana Lima muhipleri olarak ekran başında yerimizi aldık.
İlk hafta itibarı ile İlhan Mansız ve Özge Ulusoy heyecan vericiydi. Cem Ceminay en sempatik, Hakan Peker ise arızaya en yakın.
Azra Akın’ın jüri koltuğuna yakışacağı belli. Zaten güzele ne yakışmaz? Adriana ise iyiydi, hoştu ama ne yalan söyleyeyim, bir Azra değildi bence.
Bunu görünce milletçe kapıldığımız Adriana coşkusu bana abartılı geldi. Şu bizim yabancı hayranlığımızın ne zaman hortlayacağı hiç belli olmuyor.
tatlı Sözlük
Aşk: Hakkında az düşününce anlaşılan şey.
Yazının Devamını Oku 17 Ekim 2011
Alay-ı vâlâ ile Akdeniz’e açılan Piri Reis nerede diyordum, meğer çoktan limana dönmüş. Sessiz sedasız.
Buna da şükür: Beyefendiler nihayet Akdeniz ülkesi olduğumuzu hatırladı. Rum denizde petrol arayınca.
Nostaljik gemi acele olay yerine yollandı. Henüz tutuklanmamış komutanlar savaş gemileriyle korumaya aldılar. Başbakan fiyakalı laflar etti.
Elin Rum’u ve İsraillisi petrol aramaya kalkmasa, Akdeniz akıllarına bile gelmeyecekti.
Allah için, bugüne kadar ağızlarından Akdeniz hakkında ne duyduk? Bir Akdeniz politikamız var mı?
Şimdi dünyanın en bereketli ve güzel coğrafyasını Ortadoğu sevdasına unuttuklarına mı yanarsın, ancak mevzu petrol olunca hatırladıklarına mı.
Evladı Mustafa Kemal’in “ilk hedefiniz” dediği, bir zamanların “Türk gölü” Akdeniz, şimdi son hedef.
Allah bilir petrol olmasa umurlarında olmayacak.
Yazının Devamını Oku 15 Ekim 2011
Bakmayın Azeri ve Almancı kardeşlerimiz sayesinde şimdilik paçayı kurtardığına: Milli takım ölmektedir.
Seyircinin milli maçlara artık tuttukları kulübün formasıyla gelmesi bunun belirtisi.
Taraftarın rakip kulübün milli futbolcusunu yuhalaması ve milli maçı angaryadan sayan futbolcunun isteksizliği de.
Hey gidi günler: 2002’de Japonya’da dünyanın tozunu atan efsane takım şimdikinden daha güçlü değildi. Hatta bazı bakımlardan geride bile kalırdı. Ama bir ruh vardı o takımda. Teknik direktöründen taraftarına dalga dalga yayılan.
Süper futbolcu olmasalar da arkalarında nasıl bir gücün olduğunu bilir, ellerinden geleni yaparlardı.
Zaten bu sayede devlerin yapamadığını yapıp dünya üçüncüsü olmayı başardık.
Emin olun, geçen hafta o takım çıksa Almanya’yı yenerdi. Hem de Ümit Davala ve İlhan Mansız’ın golleriyle.
Çok değil, 9 yıl öncesinden bahsediyorum. O zamanlar Türkiye bugünkü kadar “küreselleşmiş” değildi.
Yazının Devamını Oku 14 Ekim 2011
Erkan Oğur ve Cihat Aşkın’ın çaldığı, inanılmaz bir Selanik türküsü Mustafa Kemal’in şarkısı.
Osmanlı’nın incisi Selanik “tek kurşun atılmadan” teslim edildiğinde kahrından ölen Mustafa Kemal’in kulaklarında çınlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bitmez. İdeoloji değildir. Bir milletin bağımsızlık arzusudur.
İttihatçılar gibi “Almancı” ya da İtilafçılar gibi “İngilizci” değil, “Türkiyeci” olmanın bilincidir.
Keza bugünün ittihatçıları gibi “Avrupacı” ya da bugünün itilafçıları gibi “Atlantikçi” olmanın da karşısındadır. Duymasını bilene. O bir Akdeniz şarkısıdır. Ortadoğulu kalmak istemeyenlerin bir ağızdan söylediği, zeytin ve kekik kokan. Kadının saçını savurarak, erkeğin o savrulan saça hürmetle karışık arzu duyarak söylediği, Nihavent makamında.
Başörtülü kızın duyunca içlendiği, Kara Fatma’nın hatırasını yaşatan, Müslüman bir şarkı.
Sevdayı petrole, yaşama sevincini töreye kurban etmek istemeyen İstanbulluların, Trabzonluların, Diyarbakırlıların dilinden düşmez. “İlk hedefiniz Akdeniz!” diyen çilekeş muhacir çocuğunun kalbinden kopar ve dip dalgası gibi yayılır.
O şarkı ki ne yobazın zulmünü ne de cuntacının “Büst Atatürkçülüğü”nü ipine sallamıştır. 80 yıl gibi, insanlık tarihi için kısacık bir zamanda değiştirmiştir halkların kaderini.
Selanik’te başlayıp karanlığın üstüne yürüyen bir bestedir Mustafa Kemal’in şarkısı.
Yazının Devamını Oku 12 Ekim 2011
Unutayım diyorum, olmuyor. “Acı çeken onca insan varken sıra buna mı geldi?” diyorum, kâr etmiyor. Kafes içinde çırpınan maymuncağızın hali gitmiyor gözümün önünden.
Kendisi el kadar bir şempanze. Üç metreküplük kafese tıkılmış. İçine de kafayı tam yesin diye herhalde, oyuncak bir şempanze konmuş.
Maymuncağız kafesin içinde deliler gibi dönüyor, arada da yerdeki oyuncak maymunu dürtüyor, sağ mı ölü mü anlamak için.
Ne de olsa çocuk zekâsındaki bir canlı.
Olay yeri, Metro Turizm’in Avrupa Otoyolu’ndaki tesisleri. Meşhur Edirne Köftecisi.
Sahiden de köftesinin lezzetiyle meşhur bu lokantanın arkasına, deyim yerindeyse bir korsan hayvanat bahçesi kurulmuş. En vahim durumdaki de bizim şempanze.
Sorduğumuz zaman beklediğimiz cevap: “Onun rahatı yerinde, merak etmeyin!”
Olaydan tamamen habersiz kişilerin eline düşmüş. Tek başına yaşayamayacağını bile bilmiyorlar. Üstelik bütün gün uğrayan yolcuların tacizlerine maruz kalıyor.
Garibanı şişeyle dürtüp sigara içirmeye çalışanlar oyun oynadıklarını sanıyorlar.
Oysa yaptıkları işkenceden farksız.
“Maalesef bu maymunlar Türkiye’ye CITES belgesi olmadan kaçak yollardan girmekte” dedi, HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) avukatı Ahmet Kemal Şenpolat: “Müşteri çekebilmek için otellerde ya da benzin istasyonlarında şov unsuru olarak kullanılmaktalar. Nedense Trakya’daki bir çok benzin istasyonunda rekabet hayvanlar üzerinden devam etmekte.
Özellikle Çanakkale-Edirne ekseni bu tipten görsel amaca hizmet eden mini hayvanat bahçeleri (hapishaneleri) ile dolu. Bu konuda birkaç tanesini kapattırdık ve ceza da aldırdık.”
Olay Avrupa Birliği sürecini etkileyecek kadar önemli. Elin oğlu zeki ve hassas maymunların haklarını çok önemsiyor. Bu yüzden insanlar cehennemi mutlu sonla bitmeli.
Sizi gidi gençler
Pazartesi, Attilâ İlhan’ın ölüm yıldönümüydü.
Ustayı Beyoğlu’ndaki Attilâ İlhan Kültür Merkezi’nde, TGB’li gençlerle andık.
İnsan gençlerden çok şey öğreniyor. Bu sefer de öyle oldu. Taptaze bakış açılarıyla tanıştım.
Türkiye Gençlik Birliği, aydın gençleri yurt sathında buluşturan bir organizasyon. Sadece Attilâ İlhan değil, Deniz Gezmiş ya da Mehmet Akif de onlar için önemli.
Yani vatana-millete faydalı olmayı kafaya koymuşlar.
Bu gençler hep böyledir zaten. Ne yaparsan yap, gözlerindeki ışık sönmez.
tatlı Sözlük
Tuğçe Kazaz: İki ayaklı şiir.
Yazının Devamını Oku