O Ses Türkiye yarışmasında, Teoman’ın bıraktığı boşluğu gördüm: Memlekette erkek şarkıcı yok.
“Erkek” derken, kafa kâğıdı mavi ya da heteroseksüel arkadaşlardan bahsetmiyorum. Dümdüz erkek tavrı ve hissiyatıyla şarkı söylemekten bahsediyorum. Niyetim kimseyi eleştirmek falan değil. Ayrıca dünyada da durumun aynı olduğunun gayet iyi farkındayım: Bir Serge Gainsbourg kolay yetişmiyor. Hele bizde racon “eller havaya” olduğu için, her cinse seksi görünecek yıldızlar daha makbul. Kim ne derse desin, Tarkan ve Serdar Ortaç üstattır. Yelpaze Kuşum Aydın’a kadar gider. Kulüplerde çalan şarkılar ve sahne alanlar, “ortaya karışık” cinsellik arz eder. Müşterinin talebi budur. Teoman ise sahnedeki duruşu, yaşayışı ve şarkı sözleriyle, bildiğin erkek dünyasından sesleniyordu. Bu şekilde pop yıldızına dönüşerek aslında zoru başardı. Adeta Tanju Okan’ın varisiydi. İkisi de feleğin erkeklere mahsus çemberlerinden geçmiş gibiydiler. Erkeğin çaresizliğini, salaklıklarını, dalgalanıp da durulmasını anlattıkları için klasik oldular: En “paramparça” haldeyken bile “kadınım” dedikleri için. Teoman dışında “erkek” şarkıcılar var tabii. Ama kitlelere seslenmeyi başaran az. Lisedeyken, “Emel-Erdal” ikilisinden Erdal Çelik’in röportajını okumuştum. Türkiye’de şarkıcılık işinin erkeklere ters olduğundan bahsediyordu. “Erkek” derken ne kastettiğini anlamamıştım. Ne zaman ki biz büyüdük ve poplaştı dünya, o zaman düştü jeton.
Öfkesi eksik yarim
“Öfkeliler” hareketi, dünya meydanlarında kapitalizmi sarsıyor. Bizse karılarımızı dövmekle meşgulüz. Lizbon’da, Sydney’de, New-York’ta insanlar isyan halinde. Haksızlıkların hesabını siyasetçilerden ve para babalarından soruyorlar çatır çatır. Biz ne yapıyoruz? Zamları yedikçe iktidara oy yağdırıyoruz. Tepemizin tası atarsa da karımıza ya da kızımıza girişiyoruz. Çakıyoruz iki tane ağızlarının ortasına, bir güzel rahatlıyoruz. Gayrı ne zam kalıyor ne öfke.