Nasıl “içeride” Türk sayılmak istemeyenler varsa, “dışarıda” da Türk olduklarını göğüslerini gererek söyleyenler var.
Ama nedense diğerlerine gösterdiğimiz ilgiyi onlardan esirgiyoruz. Nitekim Bulgaristan Türkleri, neredeyse Naim Süleymanoğlu’ndan beri gündemimize uzak. “Soydaşları” ancak geçenlerde, Filibe’de Bulgarlarla Çingeneler arasında çıkan kavga sayesinde hatırlar gibi olduk. Olayın Türklerle pek ilgisi olmasa da. Bu yıl Bulgaristan Türkleri için çok önemli. Çünkü mahalli seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor. Türklerin partisi HÖH (Haklar ve Özgürlükler Hareketi) kan kaybıyla girecek seçimlere. Partinin en önemli isimlerinden Kasım Dal, geçen yıl yollarını ayırdı. Ayrılırken de hareketin efsanevi lideri Ahmet Doğan’a ağır eleştirilerde bulundu. Olay uzun süre ülkenin en önemli siyasi meselelerinden biriydi. Tayyip Erdoğan’ın son Sofya ziyaretinde Doğan yerine Dal ile görüşmesi, Türkiye’nin onu desteklediği şeklinde yorumlanıyor. Ayrıca, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov yazın geldiğinde kendisi iki Başbakan ile beraberdi. Kasım Dal hem Türklerin hem de Bulgarların sevdiği ve güvendiği bir siyasetçi. Ama Ankara’nın onu destekler görünmesinin Ahmet Doğan taraftarlarını kenetleyebileceği de söylenenler arasında. Haklar ve Özgürlükler Hareketi, eski dinamizmini kaybetmiş olmakla eleştiriliyor. Nedenini sorduğumda hep aynı düşündürücü cevabı alıyorum. “Bulgarlar çok akıllı çıktı” diyorlar: “Bize istediğimiz bütün hakları verdiler. Uğruna mücadele edecek pek bir şey bırakmadılar. Bu da hareketin radikalliğini bitirdi.” Düşünüyorum da, yoksa yeni yeni keşfetmeye başladığımız komşumuzdan alacağımız bir ders mi var?
Yok böyle Adriana
“Yok Böyle Dans”ın yeni sezonu başladı, Adriana Lima muhipleri olarak ekran başında yerimizi aldık. İlk hafta itibarı ile İlhan Mansız ve Özge Ulusoy heyecan vericiydi. Cem Ceminay en sempatik, Hakan Peker ise arızaya en yakın. Azra Akın’ın jüri koltuğuna yakışacağı belli. Zaten güzele ne yakışmaz? Adriana ise iyiydi, hoştu ama ne yalan söyleyeyim, bir Azra değildi bence. Bunu görünce milletçe kapıldığımız Adriana coşkusu bana abartılı geldi. Şu bizim yabancı hayranlığımızın ne zaman hortlayacağı hiç belli olmuyor.