12 Temmuz 2008
Dün peynirden ve yararlarından bahsetmeye başlamış ama bitirememiştik yazacaklarımızı. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim ve sıralayalım bu muhteşem beyazın diğer faydalarını. Peynirin içerdiği kalsiyum ve fosfor sert ya da yumuşak oluşuna göre değişir ancak 100 gram peynir, ortalama olarak vücudun günlük kalsiyum ihtiyacının yarısını, fosfor ihtiyacının da üçte birini karşılamaya yetecektir. Peynir ne kadar sertse, içerdiği kalsiyum ve fosfor oranı da o kadar artar. Kalsiyumun kemik ve diş gelişimi için ne kadar önemli olduğu düşünülürse, peynirde bulunan ve insan vücudu tarafından kolay kullanılabilen kalsiyumun önemi daha da iyi anlaşılır. Fosfor ise ancak kalsiyumla birlikte alındığında vücuda faydalı hale gelen bir mineral olduğundan, hem kalsiyum hem de fosfor içermesi nedeniyle de peynir, vücut için vazgeçilmez bir besindir. Peynirin vitamin yönünden değerli olmasını sağlayan B grubu vitaminleridir. Ki bu vitaminler suda çözünme özelliğine sahiptir. Diş sağlığının korunmasında da peynirin payı vardır. Yapısındaki kalsiyum fosfat sayesinde ağızdaki asit oluşumunu azaltır ve bu da dişlerin güçlenmesini sağlayıp diş çürümelerini engellemekte önemli bir rol oynar.
Bilmiyorum, her gün yediğimiz ya da içtiğimiz şeylerin yararlarını alt alta sıralayınca, hepsi bu kadar uzun listeler oluşur mu ama vücudumuzda bu kadar çok iş yapan peyniri yeterli derecede tüketip tüketmediğimize ve tükettiğimiz peynirin kalitesine daha çok dikkat etmemiz gerekiyor gibi geliyor bana.
Tavuklu sebzeli tart
Malzeme listesi
Hamuru için;
á 8 su bardağı un
á 1 paket kabartma tozu
á 250 gr bitkisel margarin
á 1/2 su bardağı sıvıyağ
á 1 su bardağı yoğurt
á 1/2 adet limonun suyu
á 1 tatlı kaşığı tuz
İç harcı için;
á 3 adet yumurta
á 1 su bardağı süt
á 1 su bardağı tavuk suyu
á 1 tepeleme yemek kaşığı un
á 1/2 tatlı kaşığı karabiber
á 1 su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri
á 1-2 adet haşlanmış tavuk göğüs eti
á 1 su bardağı konserve bezelye
á 1 su bardağı konserve mısır
Üzeri için;
á 1 adet yumurtanın sarısı
8 kişilik
Hazırlama süresi 30 dakika
Pişirme süresi
30 dakika
Un ve kabartma tozunu tel bir süzgeçten geçirerek yoğurma kabına aktarıp, üzerine, oda sıcaklığında yumuşamış margarin, sıvıyağ, yoğurt, limon suyu ve tuzu ekleyin. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Üzerini nemli bir bezle örterek 20 dakika kadar dinlendirin. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için; yumurtaları derin bir kaba kırın. Üzerine süt ve unu ekleyip iyice çırpın. Tuz ve karabiberi serpip tekrar çırpın.
Rendelenmiş kaşar peyniri, haşlanıp tavla zarı formunda doğranmış tavuk etleri, konserve bezelye ve konserve mısırı da ekleyerek karıştırın. Dinlenmiş olan hamuru 2 eşit parçaya ayırın. Parçalardan birini yaklaşık 30 santim çapındaki tart kalıbına, kenarlarını yükselterek yaydıktan sonra, hazırladığınız iç harcını tartın üzerine aktarın. Hamurun diğer parçasını da merdane yardımıyla kalıp büyüklüğünde açıp tartın üzerini kapatın. Üzerine fırçayla yumurta sarısı sürüp, 5 dakika önceden 175 dereceye ve alt üst konuma ayarladığınız fırında, üzeri altın sarısı oluncaya kadar, en az 40-50 dakika pişirip çıkarın. Biraz ılık hale gelmesini bekleyip dilimleyerek servise sunun.
Vişneli çikolatalı peynir keki
8 kişilik
Hazırlama süresi 30 dakika
Pişirme süresi
1 saat
Malzeme listesi
á 40 adet kakaolu bisküvi (200-220 gr)
á (2 paket eti burçak bisküvi de kullanabilirsiniz)
á 100-150 gr oda sıcaklığında yumuşamış margarin
İç harcı için;
á 1 su bardağı vişne (hazır vişne kompostosu veya dondurulmuş vişne)
á 2 paket labne peyniri (2 adet x 200gr’lık paket) kullanılmamış
á 4 adet yumurta (oda sıcaklığında beklemiş olmalı)
á 1 su bardağı tozşeker
á 1 su bardağı hazır süt kreması (küçük paket, 200 ml)
á 3 tepeleme yemek kaşığı kakao
á 1 paket vanilya
á 1 tepeleme yemek kaşığı un
á 1 tepeleme yemek kaşığı mısır nişastası
Yaklaşık 200-220 gr ağırlığındaki 40 adet kakaolu bisküviyi elinizle parçaladıktan sonra mutfak robotuna aktarıp un haline gelinceye kadar çekerek derin bir kaba aktarın. Üzerine yumuşamış margarini koyup hamur elde edinceye kadar yoğurun. (Hamur biraz dağınık olabilir önemsemeyin. Zaten pişerken toparlanacaktır.) İsterseniz üzerine 2 çay kaşığı toz tarçın da ekleyebilirsiniz. Tarçın lezzet katacaktır. Yaklaşık 25-30 santim çapındaki kelepçeli kalıbı yumuşak margarinle iyice yağlayın. Hamuru elinizle bastırarak kenarları 2 santim yüksekte olacak şekilde kalıba yayın. Ortadaki çukura kompostodan çıkardığınız vişne tanelerini sıra sıra yerleştirin. Ortasında vişneler bulunan hamuru buzdolabında 1 saat kadar bekletin. Diğer taraftan, oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları, tozşekeri ve hazır süt kremasını derin bir kaba aktarın. Bir taraftan mikserin yüksek devriyle köpük köpük oluncaya kadar 2-3 dakika, çırpmaya devam ederken, bir taraftan da kakao, vanilya ve unu da ekleyin. Pürüzsüz boza kıvamındaki kakaolu harcı, buzdolabından çıkardığınız hamurun ortasındaki boşluğa aktarın. Peynir kekini (cheese keki) 5 dakika önceden 150 dereceye ayarladığınız fırında en az 60 dakika pişirin. Fırının kapağını hiç açmadan keki fırının içinde 1 saat kadar bekletin. Fırından çıkarıp en az 1 gece buzdolabında tutun. Çünkü cheese kek soğuk ortamda ne kadar beklerse kreması da o kadar sertleşir ve lezzeti artar. Servise sunmadan önce vişne taneleri, kremşanti ya da kremayla süsleyip dilimleyin. Eğer cheese kekin üzeri piştikten sonra çatlarsa, hiç dert etmeyin. Bu tip aksilikler olabilir. 80 gramlık bitter çikolatayı kısık ateşte 4 çorba kaşığı suyla eritip hemen kekin üzerine aktarın. Çatlak kapatma işlemini hazır kakaolu pudingle de yapabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
11 Temmuz 2008
Türk kahvaltı sofralarının ya da Türk rakısı için hazırlanmış olan bir sofranın vazgeçilmez bir parçası olan beyaz peynirle sınırlı değil elbette peynir türleri. Dünya üzerinde binden fazla peynir çeşidi var. Gün geçtikçe de bu çeşitlere yenileri ekleniyor. Bizim marketlerdeki peynir rafları da ithal peynirlerin gelmesiyle ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde üretilen peynirlerin piyasaya sunulmasıyla genişledikçe genişliyor. Peynir tüketimimiz de çeşitlilikle doğru orantılı olarak artıyor mu bilinmez. Ama peynir yaşa, cinsiyete, özel sağlık koşullarına bağlı olarak herkesin değişik miktarda ama mutlaka tüketmesi gereken bir besin maddesi. Şimdi bu "mutlaka" nın açılımına, yani peynirin içerdiği maddelere ve yararlarına bakalım.
Öncelikle, peynirin yapımında kullanılan sütün yağı, peynirin olgunlaşma süresinde yağ asitlerine parçalanır ve böylece yağ daha kolay sindirilebilen bir hal alır. Yağın da vücut için hem enerji kaynağı olduğu hem de vücut ısısını korumaktaki en önemli etkenlerden biri olduğu düşünülürse, kalp ve damar hastalıkları olan insanlar hariç, peynirin herkes tarafından tüketilmesinin zorunlu olduğu görülür. Yine peynirin olgunlaşma döneminde parçalanan bir başka madde daha vardır: Protein. Parçalanan protein daha kolay sindirilir. Protein insan vücudunda hücre yapımı, onarımı ve enfeksiyonlarla mücadele için gereklidir. Yalnızca sütün içerdiği laktoz, bir karbonhidrat türüdür ve peynirin yapımı sırasında laktoz asidine dönüşür ya da peynirin suyuna geçer. Bu da peynirin herhangi bir nedenden ötürü karbonhidrat alması sakıncalı olan insanlar için vazgeçilmez bir süt ürünü olmasını sağlar. Söz konusu peynir olunca, yazacaklarımız öyle birkaç satıra sığmıyor. Bu vazgeçilmez beyazın yararlarını anlatmaya yarın da devam edelim ve bakalım neden peynir bunca vazgeçilmezimiz.
Zeytinyağlı barbunya fasulyesi
8 kişilik
Hazırlama süresi 20 dakika
Pişirme süresi
40 dakika
Malzeme listesi
á 1 kg taze barbunya fasulye
á 1/2 su bardağı zeytinyağı
á 2 adet orta boy kuru soğan
á 7-8 diş sarmısak
á 1 adet orta boy havuç
á 3 çay kaşığı dolusu domates salçası
á 2-3 adet orta boy sivri biber
á 2 tatlı kaşığı (kahve kaşığı) toz şeker
á 2 çay kaşığı tuz
á 1 adet limonun suyu
Yapılışı: Taze barbunya fasulyeleri ayıklayıp yıkadıktan sonra süzülmeye bırakın. Eğer kuru barbunya kullanacaksanız, barbunyayı yumuşayıncaya kadar haşlayıp süzün. Diğer taraftan, zeytinyağını orta boy bir çelik tencereye aktarın. İncecik yemeklik doğradığınız soğanları ve ikiye böldüğünüz sarmısakları ekleyin. Orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak soğan hafifçe sararıncaya kadar, 2-3 dakika kadar kavurun. Üzerine, soyup boylamasına dörde böldükten sonra tavla zarı formunda küp küp doğradığınız havuçları ve salçayı ilave edin. Yine sık sık karıştırarak 2-3 dakika daha kavurun. Biberlerin saplarını ayıklayıp, tohumlarını temizledikten sonra incecik halkalar halinde doğrayın. Sonra da biberleri ve barbunyayı da tencereye aktarıp 2-3 dakika daha kavurun. Toz şeker ve tuzu serpiştirip 2 su bardağı kadar su ekleyin.
Tencerenin kapağını kapatıp orta ısılı ateşte kaynayıncaya kadar pişirin. Yemek kaynamaya başlayınca ocağın altını kısıp, barbunya iyice yumuşayıncaya kadar pişirmeye devam edin. Yemeği ocaktan alıp limon suyunu ilave ettikten sonra kendi tenceresinde soğumaya bırakın. Servis tabağına aktarıp isterseniz incecik kıyılmış maydanozla süsleyerek servise sunun. Barbunya bu şekilde pişse bile rengi çok canlı olmayabilir. Bu barbunyayı pişirdiğiniz tencereye bağlıdır. Benim bu iş için aldığım önlem; çelik tencerede pişirip sıcakken cam ya da porselen kaba boşaltmak. Üzerini de sıkıca kapatıp, soğumaya bırakıyorum. Annelerimiz kendi tenceresinde soğutup sonra servis tabağına aktarırdı. Ama artık barbunyalar çok değişti ben de sistemi değiştirdim.
Tuzlu yaz cacığı
6 kişilik
Hazırlama süresi 15 dakika
Malzeme listesi
á 4 su bardağı yoğurt
á 6 diş sarmısak
á 6 adet orta boy salatalık
á 2 demet dereotu
á 2 demet taze nane
á varsa 1 demet taze fesleğen
á 2 çay kaşığı tuz, toz kırmızı biber
á 2 çorba kaşığı sıvıyağ
Yapılışı: Yoğurdu bir kaseye aktarıp dövülmüş sarmısakları ekleyerek iyice çırptıktan sonra buzdolabında bekletin. Diğer taraftan, salatalıkları yıkayıp soymadan rendeledikten sonra derin bir kaba aktarın. Üzerine ayıklayıp incecik kıydığınız dereotu ve taze naneyi ilave edin. Bulabilirseniz taze fesleğenin yapraklarını da incecik doğrayarak malzemelere ekleyin. Eğer taze fesleğen yoksa 1 yemek kaşığı dolusu kuru fesleğen kullanabilirsiniz.
Sıvıyağı üzerine gezdirip tuz ve toz kırmızı biberi de serpiştirdikten sonra iyice karıştırın. Sonra da sarmısaklı yoğurdu buzdolabından çıkarıp sebzelerin üzerinde gezdirin. Cacığı bir kez daha karıştırıp derin bir tabağa aktarın. Üzerini 5-6 adet buz parçası ve taze neneyle süsleyip soğuk soğuk servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
10 Temmuz 2008
Belki inanmayacaksınız ama bir yemekçi olduğumdandır belki, herhangi bir yemeği düşündüğümde damağımda o yemeğin tadını da hissedebiliyorum. Bundan yola çıkarak, "Madem sanal da olsa o tadı damağında hissedebiliyorsun, o halde doyma hissinin de sanal olmasını sağlayabilirsin" diye düşündüm. İşte bunu başardığım anda kilo problemi diye bir şey kalmayacaktı. Ne harika olurdu değil mi? Düşünün, yemek saati geldiğinde masa başında oturuyorum, önümde boş tabaklar, peçete, su dolu bardak, çatal kaşık bıçak var. Ben yemek istediğim yemek çeşidini hayal ediyorum ve o tadı sanal olarak damağımda hissetmeye başlıyorum. Bu arada sofrada bulunan herkesle sohbet edip suyumu içiyorum. Gülüp konuşuyorum ve gayet de neşeliyim. Şimdi de ikinci yemek olarak bol domatesli, sarmısak ve fesleğenli bir makarna düşlüyorum. Üzeri mutlaka rendelenmiş parmesan peyniriyle süslenmiş. Başlıyorum makarnayı yemeğe. Ama tabii ki "sanal".
O enfes tadı damağımda hissediyorum ve son lokmadan sonra da bir güzel yutkunuyorum. Düşünüyorum ama bir türlü karar veremiyorum tatlı yesem mi? Neyse fırın sütlacın tadına bakabilirim. Üzerine de sakızlı dondurma yakışır hani. Onu da az miktarda ama yine sanal olarak mideye indiriyorum
Eh artık doydum! Şimdi orta şekerli kahvemi içebilirim. Ama kahve illa ki "gerçek" olmalı. Tüm bu sanal tecrübeden sonra düşündüm de dünyanın en büyük keyiflerinden, hazlarından biri olan yemek yeme etkinliğinden mahrum olmaya, o muhteşem lezzetleri tatmaktan vazgeçemeyeceğime kanaat getirdim. Elimden geldiğimce sağlıklı yaşayıp bilinçli beslenme kurallarına uyarak, porsiyonları küçültmeli, sonra da dostlarımla beraber sofraya oturmalıydım. En güzel, en neşeli, sohbetlerin yapıldığı sofra başı keyfinin yenen yemeklerin çeşitliliğinden çok dostlarla yaşanan o sıcak birliktelik olduğunu çok iyi biliyorum.
Dedemin kıymalı yumurtalı muhlası
4 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
25 dakika
Malzeme listesi
400-500 gr orta yağlı kıyma
(Kuzu ve dana kıyma karıştırılabilir.)
1 su bardağı su
2 adet orta boy kuru soğan
2 tatlı kaşığı tereyağı
4 adet yumurta
1 çay kaşığı tuz, karabiber
1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber
Kuru soğanları ayıklayıp incecik doğrayın. Kıyma ve suyu orta boy bir tavaya ya da bakır sahana aktarın. Orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak kıyma suyunu verip tekrar çekinceye kadar, 8-10 dakika kavurun. Üzerine tereyağı ve doğranmış soğanı ilave edin. Tuz ve karabiberi de serpiştirip karıştırmaya devam ederek 5-6 dakika daha kavurun. Ocağın altını biraz kısıp kıymanın ortasında 4 adet yumurtanın geleceği boşluklar açın. Yumurtaları bu boşluklara düzgünce kırıp pişirme kabının kapağını kapatın. Kısık ateşte yumurtaların akı hafifçe katılaşıncaya kadar pişirin. Dikkat etmeniz gereken nokta, yumurta sarılarının katılaşmamasıdır. Yemeği ocaktan alıp üzerine kırmızı biber serpiştirdikten sonra sıcak sıcak servise sunun.
Meksikalı tavuk panço
6 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
5 dakika
Malzeme listesi
2 adet haşlanmış tavuk göğüs eti
1 su bardağı rendelenmiş taze kaşar peyniri (Çedar peynir bu tarife çok yakışır.)
1 su bardağı soğuk tavuk suyu
1 paket mısır cipsi
1 su bardağı haşlanmış ya da konserve siyah fasulye
(Kırmızı ya da beyaz kuru fasulye de olabilir.)
Haşlanmış tavuk etini didikleyip küçük parçalara ayırın. Rendelenmiş kaşar peyniri ve tavuk suyunu bir kaseye aktarıp karıştırın. Diğer taraftan, mısır cipslerini fırına dayanıklı orta boy bir kaba dizin. Üzerine tavuk eti serpiştirdikten sonra konserve fasulyeyi de aktarın. Tavuk suyuyla karıştırdığınız kaşar peynirini de üzerinde gezdirin. Yaklaşık 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında peynir eriyinceye kadar, 10-12 dakika pişirip sıcak sıcak servise sunun. İsterseniz üzerine acı kırmızı pul biber ve kuru fesleğen de serpiştirebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
9 Temmuz 2008
Çocukluğumuzun ya da gençliğimizin bir parçası olmayan, ancak son on yılda hayatımıza giren meyveler vardır. Yetiştirildikleri ülkelerde kimbilir kaç yıldır bilinen, bize geldiğinde önceleri çok pahalı olan, sonra yavaş yavaş ucuzlayan meyveler...
Kahverengi tüylü kabuğunun altında nefis yeşil bir görünüm saklayan kivi de bu meyvelerden biridir. Anavatanı olan Çin’de yüzyıllardır şifa verici olarak da tüketilen meyvenin Türkiye’ye gelişi 1980’lere rastlar. Gümrük kapılarımızdan ilk olarak 1985 yılında giren kivi çok pahalı olduğu için önceleri yalnızca pasta süslemelerinde kullanılıyordu. Sonraki yıllarda tüketimi hızla artınca "Neden olmasın" diye düşünülerek araştırmalar yapılmaya başlandı ve nihayet Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde ekimi başladı. Çin’deki ormanlarda kendiliğinden yetişen ve "yang too" diye adlandırılan meyve Yeni Zelandalı bir botanikçi tarafından ülkesine götürülmüş ve 1950’li yıllarda yine Yeni Zelandalı işadamları tarafından dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilmeye başlanmıştır.
Yazdığımız tarihlerden de anlaşılacağı gibi biz kiviyi birazcık geç keşfetmişiz. Akdeniz ülkelerinde tarımı bizden 15-20 yıl önce başlamış olan kivi, ülkemizde ancak seksenli yıllardan sonra yaygın olarak ekilmeye başlamıştır. Ülkemizde kivi yetiştiren bölgeler kabaca Kuzey Marmara, Doğu ve Batı Karadeniz olarak sayılabilir.
Serinlik verici hoş tadı ve aromasıyla damaklarımızı şenlendiren bu meyvenin adını ise Yeni Zelandalılara borçluyuz. Ellili yıllarda dünyaya ihraç etmeye başladıkları meyveye "milli kuş" olarak bilinen kiwi’nin adını veren Yeni Zelandalılardır.
Turunçgillerin hemen hemen iki misli C vitamini içeren kivi aynı zamanda potasyum, kalsiyum ve demir açısından da zengindir. İçerdiği şeker miktarı düşük olduğundan kalorisi de düşüktür ve bu da kivinin bir rejim meyvesi olmasını sağlar. Neyse ki bu kadar yararlı bir meyveyi yalnızca pasta süsü olarak kullanmakla kalmayıp yeterli olmasa bile tarımını başarmışız da şimdilerde hemen her manavda bulabiliyoruz kiviyi.
Teyzemin nar eşkili domatesli kısır dolması
8 kişilik
Hazırlama süresi 25 dakika
Malzeme listesi
á 2 su bardağı köftelik bulgur
á 10 adet orta boy domates
á 2 çay bardağı zeytinyağı
á 1 yemek kaşığı tatlı biber salçası
á 2 çay kaşığı tuz, karabiber
á 1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
á 2 sap taze soğan
á 1/2 demet maydanoz
á 1 demet taze nane
á 1 adet limonun suyu
á 3 yemek kaşığı nar ekşisi
Köftelik bulguru orta boy bir çelik tencereye aktarın. Domateslerin üst kısımlarını kapak gibi kesip, içlerini çay kaşığı yardımıyla oyun. Çıkardığınız domates içini tenceredeki bulgurun üzerine aktarıp, karıştırdıktan sonra 15 dakika kadar bekletin. Şişip kabaran bulgurun üzerine biber salçasını katıp, zeytinyağını gezdirin. Tuz, karabiber ve kırmızı pul biberi de serpiştirip yoğurun. Taze nane, maydanoz ve taze soğanı ayıklayıp, yıkadıktan sonra incecik doğrayın ve bulgurun üzerine ekleyip en az 4-5 dakika daha yoğurmaya devam edin. Son olarak, limon suyu ve nar ekşisini de ilave edip kaşıkla iyice karıştırın. Hazırladığınız bu karışımı domateslerin oyuk kısımlarına aktarın. Kısırın kalanını ve doldurduğunuz domatesleri servis tabağına yerleştirip limon dilimleriyle süsleyerek servise sunun.
Tavuklu İspanyol salatası
6 kişilik
Hazırlama süresi 15 dakika
Pişirme süresi
15 dakika
Malzeme listesi
á 10-12 adet taze fasulye veya taze börülce
á 1/2 tatlı kaşığı tuz
á 2 adet kesme şeker
á 1 paket Akdeniz yeşilliği
á 8-10 adet kiraz domates
á 2 yemek kaşığı dolusu susam
á 1 adet tavuk göğüs eti
á 2 yemek kaşığı zeytinyağı
á 1 yemek kaşığı soya sosu
á 1 demet dereotu
Sosu için;
á 4 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
á 4 yemek kaşığı balsamik sirke veya elma sirkesi
á 1/2 tatlı kaşığı tuz
Ayıklayıp yıkadığınız fasulyeyi yarım tatlı kaşığı tuz ve 2 adet kesme şeker ilave ettiğiniz kaynar suda 15 dakika haşlayın. Fasulyeyi hemen süzüp bol buzlu suya aktarırsanız rengi yeşil kalacaktır. Yeşillikleri ve domatesleri yıkayıp süzdükten sonra, bir kenarda bekletin. Susamı teflon tavaya aktarıp orta ısılı ateşte ve sürekli karıştırarak kendi yağında 3-4 dakika kadar kavurun. Diğer taraftan zeytinyağını geniş bir tavada kızdırıp parmak şeklinde doğradığınız tavuk etini aktarın. Tavayı sallayarak eti 8-10 dakika kadar kızartın. Üzerine soya sosunu ekleyip orta ısılı ateşte 5 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın.
Yeşillikleri geniş bir salata kasesine aktarıp haşlanmış fasulyeyi, kızarmış tavuk etini ve kiraz domatesleri de ilave ederek karıştırın. Üzerine kavurduğunuz susamı da serpiştirin. Salatanın sosunu hazırlamak için; zeytinyağı, sirke ve tuzu küçük bir kaseye aktarıp çatalla iyice çırpın. Sosu salatanın üzerinde gezdirip tüm malzemeyi tekrar harmanladıktan sonra ılık olarak servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
8 Temmuz 2008
Mutfak kültüründe çok önemli bir yeri olan baldan birkaç kez bahsetmiştim bu köşede. Ancak, hemen her çağda zenginliğin ve bereketin simgesi olan doğal bir mucizeden daha defalarca bahsedeceğim sanırım. Balın zenginliğin ve bereketin simgesi olduğu kutsal kitaplarda bile yerini bulmuş. Ve örneğin Tevrat’ta "Vaadedilmiş Topraklar", süt ve bal akan yerler olarak tanımlanmış. Eski Yunan ve Roma sofralarında da bal her zaman vazgeçilmez bir yere sahip olmuş. Hatta bal sadece tatlıların ve pastaların içine konmamış o zaman. Günümüzde Avrupa ve Amerika’nın sevilen yemekleri arasında yer alan kaburga kızartması ve Çin mutfağının ünlü yemeği ballı tavukta olduğu gibi; bal, et yemeklerine de tat vermiş.
Karanlık çağ olarak bilinen Ortaçağ’da ise bal sadece yemeklere tat vermek amacıyla kullanılmamış ve bu çağda yapılan bazı ilaçların ana maddesi olarak görev yapmış bal. Yani, aslında Ortaçağ’da zenginlerin zevk için yedikleri bal, yoksulların ilaçlarına girmiş ve onlara şifa vermeye çalışmış. Ayrıca bal ile balayı arasındaki ilişki de Ortaçağ’a dayanıyor. Çünkü Ortaçağ’da evlenen Saksonyalı çiftler hem bereketi simgelediğine hem de cinsel gücü arttırdığına inandıkları için balı evlerinden eksik etmezlermiş.
Günümüzde de arı poleninin bebek sahibi olamayan çiftler için kullanıldığını düşünecek olursak, Ortaçağ’daki Saksonya geleneğini anlamamak mümkün değil. Arı poleninin kadının yumurta hücresinin değerini artırdığını söyleyen uzmanlar, polenin aynı zamanda cinsel hormonları tazelediğini de vurguluyor. Bebeği olmayan çiftlere polen tedavisi özellikle İngiltere’de yaygın.
Kısacası çalışkan arıların binbir güçlükle ve müthiş bir işbirliğiyle yaptıkları bal şekerin keşfedilmesinden önce de sonra da tüm ülkelerin mutfak kültürlerinde ve geleneklerinde vazgeçilmez bir yer tutmuştur ve daha kimbilir kaç bin yıl da tutmaya devam edecektir.
Susamlı Uzakdoğu tavuğu
6 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
30 dakika
Malzeme listesi
á 2 adet tavuk budu
á 3 yemek kaşığı sıvıyağ
á 2 diş sarmısak
á 1 adet orta boy kuru soğan
á 1 adet orta boy dolmalık kırmızı biber
á 1 adet orta boy dolmalık sarı biber
á 2 yemek kaşığı soya sosu
á 2 su bardağı arpa şehriye
á 3 yemek kaşığı zeytinyağı
(Ya da 2 tatlı kaşığı sıvı margarin.)
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 2 yemek kaşığı susam
Sıvıyağı geniş ve derin bir tavada (ya da Uzakdoğuluların wok tavasında) kızdırın. Butları kızgın yağda, çevirerek yaklaşık 8-10 dakika kızarttıktan sonra servis tabağına alın. Dövülmüş sarmısağı aynı tavaya aktarıp bir dakika kadar kavurun. Yağ iyice kızdığında, rendelenmiş soğanı, dolmalık kırmızı biberi ve küp küp doğradığınız sarı biberi sarmısağın üzerine aktarın. Yüksek ısılı ateşte, sürekli karıştırarak 4-5 dakika kavurun. Son olarak, soya sosunu, karabiberi, butları ve 2 su bardağı sıcak suyu ekleyip yaklaşık 15 dakika kadar pişirdikten sonra ocaktan alın. Diğer taraftan, zeytinyağını orta boy bir tencerede kızdırıp arpa şehriyenin yarısını üzerine ekledikten sonra, karıştırarak kavurun. Şehriyenin rengi iyice sararınca, kalan şehriyeyi de tencereye ilave edin. 2 su bardağı sıcak su ve tuzu da aktarıp, suyunu iyice çekinceye kadar pişirdikten sonra ocaktan alın. Susamı küçük bir tavaya aktarıp kendi yağıyla 2-3 dakika kavurun. Pişirdiğiniz pilavın üstüne ilave edip, 15 dakika dinlendirin. Şehriye pilavını servis tabağına aktarıp üzerine sebzeli tavuğu yerleştirin. Kavrulmuş susamı da üzerine serpiştirdikten sonra, sıcak sıcak servise sunun.
Kabaklı bulgur pilavı
6 kişilik
Hazırlama süresi 15 dakika
Pişirme süresi
20 dakika
Malzeme listesi
á 2 adet orta boy kabak
á 2 tatlı kaşığı bitkisel margarin
á 2 adet orta boy domates
á 2 su bardağı pilavlık bulgur
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 1 çay kaşığı kırmızı pul biber
á 1 demet maydanoz
á 1 demet dereotu
Kabuklarını soyduğunuz kabakları yıkayıp uzunlamasına ikiye böldükten sonra 1 santimlik parçalar halinde küp küp doğrayın. Diğer taraftan, margarini bir tencerede eritip kabağı aktardıktan sonra, karıştırarak 2-3 dakika soteleyin. Üzerine soyup tavla zarı formunda doğradığınız domatesleri ekleyip karıştırarak 2-3 dakika daha kavurun.
Yıkayıp süzdüğünüz bulguru da ilave ederek 2-3 dakika daha kavurun. 3 su bardağı sıcak suyu da hemen ekleyip tuz, karabiber ve kırmızı pul biberi serpiştirin. Pilav suyunu iyice çekinceye kadar pişirip ocaktan aldıktan sonra 20 dakika kadar dinlendirin. Sıcak haldeyken üzerine ince kıyılmış maydanoz ve dereotunu serpiştirip tahta bir kaşıkla aşağıdan yukarıya doğru hafifçe karıştırdıktan sonra sıcak sıcak servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
7 Temmuz 2008
Hangi semtte yaşıyorsunuz? Eğer "lüks" denebilecek bir semtte yaşıyorsanız, butik ürünler satan marketlerle de karşılaşmışsınızdır. İşte bu marketlerde satılan ürünlerden biridir butik zeytinyağı. Sızma zeytinyağının kilosu marketlerde 12-15 YTL’den satlılrken, butik zeytinyağı bu tür marketlerde yarım kilosu 18-20 YTL’den alıcı bulabiliyor. Son derece şık cam şişelerde satılan bu zeytinyağları üzerlerinde bulunan etiketlerde yazan açıklamalarla satışa sunuluyor. Bu açıklama etiketlerinde zeytinyağının hangi bölgenin hangi yöresinden yapıldığından, kullanılan zeytinin niteliğine kadar pek çok ayrıntı yazıyor.
Butik zeytinyağı işiyle uğraşanlar ürettikleri zeytinyağının ambalajından içeriğine kadar her şeyiyle çok özel olduğunu ve bu yüzden pahalıya satıldığını söylüyorlar. Gerçekten, butik zeytinyağlarının pek çoğu İtalya ya da İspanya’dan ithal edilen özel şişelerde satılıyor. Elbette ki zeytinyağının en kaliteli cinsi olan sızma zeytinyağı koyuluyor bu birbirinden zarif şişelere. Sızma zeytinyağının özelliği ise hepinizin bildiği üzere içerdiği asit oranının yüzde bir civarında olması. Gerek fiyatları, gerekse sınırlı sayıda markette satılması nedeniyle butik zeytinyağı tüketimi toplam zeytinyağı tüketiminin ancak yüzde üçünü meydana getirse de bu tür üretim yapan firmalar yaşayabiliyor. Üstelik üreticiler Türkiye’den zeytinyağı ithalatı yapan İtalya ve İspanya gibi bazı ülkelerin bizden aldıkları sızma zeytinyağını güzel ambalajlara koyarak yüksek fiyatlara satabildiklerini söylüyorlar.
Zeytinyağının ne kadar sağlıklı olduğu hakkında konuşmaya bile gerek yok. Yetmişli yıllarda popülerliği iyice artan diğer sıvıyağların o kadar da sağlıklı olmadıkları ortaya çıkınca zeytinyağı hak ettiği yeri almaya başladı sofralarda. Tabii ki zeytinyağı tüketimimizdeki bu artış son yıllarda yükselişe geçen Akdeniz tipi beslenmeyle de alakalı. Evet, zeytinyağı son beş-on yıl içinde yükselişe geçti ama örneğin diğer Akdeniz ülkelerinde kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi yirmi kilograma kadar çıkarken ülkemizde bu miktar sadece bir kilogram.
Dileğimiz, zeytinyağı gibi sağlıklı bir ürünün yıllık tüketiminin artması. Bir yemekçi olarak bu amaca yönelik her türlü çabayı desteklediğimi bildirmek de boynumun borcu.
Makarnalı soğuk tavuk
10 kişilik
Hazırlama süresi 45 dakika
Pişirme süresi
10 dakika
Malzeme listesi
á 1 adet orta boy tavuk
á 1 paket makarna (Herhangi bir makarna türü olabilir.)
á 2 yemek kaşığı zeytinyağı
á 1 su bardağı konserve bezelye
(Haşlanmış taze bezelye de olabilir.)
á 1 su bardağı mısır
á 1 demet maydanoz
á 1 demet dereotu
á 1 çay kaşığı tuz, karabiber
á 2 su bardağı süzme yoğurt (tatlı)
(Katı kıvamlı tatlı yoğurt da kullanabilirsiniz.)
á 1 su bardağı dolusu mayonez
á 1 su bardağı makarna suyu
Tavuğu orta boy bir tencereye yerleştirip üzerine 6 su bardağı ılık su ve tuz ilave ederek, yumuşayıncaya kadar, 30-40 dakika haşlayın. Haşlanmış tavuğun derisini ve kemiklerini ayıklayıp küçük parçalara ayırın ve soğumasını bekleyin. Diğer taraftan, makarnayı kaynayan tuzlu suda 7 dakika haşlayıp süzün. Suyundan 1 su bardağı kadar ayırın. Birbirine yapışmaması için 2 yemek kaşığı kadar zeytinyağı gezdirip karıştırın ve soğumaya bırakın. Soğuyan makarnanın üzerine hazırladığınız tavuk etlerini, haşlanmış bezelye ve mısırı, ince kıyılmış maydanoz ve dereotunu katarak iyice harmanlayın. Sosu hazırlamak için; süzme yoğurt ve mayonezi derin bir kapta çırpın. Üzerine, 1 su bardağı makarna suyu, karabiber ve tuzu ekleyerek pütürsüz hale gelinceye kadar çırpmaya devam edin. Hazırladığınız bu karışımın yarısını tavuklu makarnanın üzerine aktarıp bir kez daha karıştırın. Son olarak, makarnayı servis tabağına alıp balık şekli verdikten sonra ayırdığınız yoğurtlu sosu her tarafına yayın. Dereotu, limon ve zeytinle süsleyip servise sunun.
Cevizli fındıklı pekmezli pelte
6 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
15 dakika
Malzeme listesi
á 1 su bardağı pekmez
á 1 tatlı kaşığı toz tarçın
á 1 su bardağı mısır nişastası
á 50 gr tereyağı (Oda sıcaklığında beklemiş.)
á 7 su bardağı soğuk su
á 1/2 su bardağı çekilmiş ceviz içi
á 1/2 su bardağı çekilmiş fındık içi
Mısır nişastası ve tarçını derin bir kaba aktarıp üzerine 2 su bardağı soğuk suyu ilave edin. Nişastayı, tel bir çırpacak yardımıyla sürekli karıştırarak, pürüzsüz bir kıvama gelinceye kadar ezin. Üzerine kalan 5 bardak suyu da ilave ettikten sonra tekrar karıştırın. Bu nişastalı suyu orta boy bir tencereye aktarın. Orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak katılaşıp, muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kaynamaya başlar başlamaz pekmezi azar azar ilave edip karıştırın. Ocağın altını kısıp yine sürekli karıştırarak 5 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Henüz sıcak haldeyken tereyağını, çekilmiş ceviz içi ve dövülmüş fındığı ilave ederek karıştırın. Pekmezli pelteyi ister kup bardaklarına ya da muhallebi kaselerine, ister geniş ve kenarları yüksek bir servis tabağına aktarın. Soğuması için buzdolabında 3-4 saat bekletin. Üzerini rendelenmiş çikolata, fındık ve cevizle süsleyerek servise sunun. Pelte iyice soğuduktan sonra tıpkı pasta gibi dilimleyerek de servise sunabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 
5 Temmuz 2008
Bugün şöyle biraz geçmişe uzanıp sıradan bir Osmanlı sofrasına oturalım dedim. Sofranın merkezi baba (ailenin geçimini sağlayan o çünkü), varsa büyükanne ve büyükbaba babanın iki yanında, anne ise çocukların arasında oturuyor. Yere serilmiş olan sofra örtüsünün üzerinde, genellikle altı ayaklı bir tahta ve büyük yemek sinisi duruyor. Kaşıklar siniye sıralanmış. Sininin etrafına yerleştirilmiş olan minderlere, sağ kolları sofraya dönük olacak şekilde oturmuş aile bireyleri. Yani sofraya hafif çapraz durumdalar. Sürahi yerde. Genellikle ilk yemek olarak büyükçe bir kasede çorba gelir. Babanın sessizce bir besmele çekmesiyle yemek başlar. Yemek sırasında pek konuşulmaz. Yüksek sesle gülünmez. Yemeğini beğenmeyen olursa bunu söyleyemez. Kesinlikle ağız şapırdatılmaz. Ekmek ısırılarak değil koparılarak yenir. Baba şükür duasını ettikten sonra yemeği pişirene, "Eline sağlık" denir ya da buna benzer bir teşekkür sözü söylenir. Daha sonra evin genç kızı, büyüklere (küçükler kahve içmez yoksa kararırlar) kahve yapmak üzere mutfağa gider.
Büyükanne ve erkekler oturmaya devam ederken sofradan kalkanlar, sinideki eşyaları toplar ve mutfağa götürürler. Yerde asla ekmek kırıntısı bırakılmaz. Yüzyıllarca hep aynı saygı ve sevgi çerçevesinde sürmüş olan bu mizansenler, bu itinanın neye, kime ve niye gösterildiğini düşündürmüyor mu sizlere de? Bu çalışma gücünü, bu yemeği kendisine sunan ve emeğinin karşılığını verene şükürle başlıyor yemek. Sessizce devam eden abartısız davranışlar ise, koparılan ekmeğe duyulan saygıdan olsa gerek. Asık suratla masaya oturana müsamaha gösterilmemesi, aile saadetine verilen değeri vurgularken, yemeği beğenmemek, aşçıya (büyük bir ihtimalle anneye) duyulan saygı gerekçesiyle söylenemiyor. Sessizce, dikkatle yenen yemek insana saygının bir göstergesi.
Aşçının gururunu okşayan güzel bir sözle başlayan ritüel, Tanrı’ya sunulan şükranla son buluyor.
Bana öyle geliyor ki; Osmanlı’daki bu yemek yeme anlayışı öylesine güzel bir harmanın ürünü ki, aşa, aşçıya, nasip edene, yiyene, yedirene, aileye, ekmeğe suya, her birine şükrederek, her birine saygı duyarak, her birine değer vererek ve inanarak dökülüyor buğdayın taneleri.
Etli baklalı çağla ezmesi
8 kişilik
Hazırlama süresi 15 dakika
Pişirme süresi
60 dakika
Malzeme listesi
250 gr taze bakla
1/2 limonun suyu
250 gr taze çağla
1 kg kuzu kuş başı eti
5 yemek kaşığı zeytinyağı
(veya 1 yemek kaşığı bitkisel margarin)
3 adet orta boy kuru soğan
1 çay kaşığı tuz, karabiber
2 tatlı kaşığı (kahve kaşığı) un
5 su bardağı sıcak su
Taze baklayı yıkayıp, saplarını ayıkladıktan sonra ortadan ikiye bölerek, kararmaması için limonlu suda bekletin. Çağlaları bol suyla ve ovalayarak yıkayıp süzün. Diğer taraftan, eti orta boy bir tencereye aktarıp orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla karıştırarak, suyunu önce salıp sonra çekinceye kadar, 5-6 dakika kavurun. Üzerinde zeytinyağını gezdirin. Soyup incecik doğradığınız soğanları da tencereye aktarıp karıştırarak 5 dakika daha kavurun. Üzerine doğranmış bakla ve çağlayı ilave edip, tuz, karabiber ve unu serpiştirin. Yaklaşık 5 dakika daha karıştırarak kavurduktan sonra, 5 su bardağı sıcak suyu da aktarıp kısık ateşte, yemek suyunu iyice çekinceye kadar pişirin. Zaten, etler iyice yumuşadığında bakla ve çağla da pişmiş olacaktır. Eğer su miktarı az gelirse bir bardak daha sıcak su ilave edebilirsiniz. Yemeği ocaktan alıp sıcak sıcak ve özellikle pilav yanında servise sunun. Eğer taze çağla bulamazsınız yeşil erik de kullanabilirsiniz.
Dibekli pilav
6 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
30 dakika
Malzeme listesi
2 su bardağı pilavlık bulgur
25- 50 gr bitkisel margarin
1 adet orta boy kuru soğan
4-5 diş sarmısak
4-5 adet çarliston biber
2 tatlı kaşığı domates salçası
varsa 1 adet orta boy domates
1 çay kaşığı tuz, karabiber
1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
3 su bardağı sıcak et ya da tavuk suyu
Çarliston biberlerin baş kısımlarını saplarıyla birlikte kesip çıkarın. Boylamasına ikiye bölüp, yarım santim eninde doğrayın. Domatesi rendeleyip soğanı yemeklik incecik doğrayın. Sarmısakları pirinç tanesi büyüklüğünde ince ince dilimleyin. Diğer taraftan, margarini pilav tenceresinde eritip, üzerine soğan ve sarmısağı ekledikten sonra tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak malzemeler hafifçe yumuşayıncaya kadar, 2-3 dakika kavurun.
Üzerine çarliston biberi ilave edip 2-3 dakika daha karıştırarak kavurmaya devam edin. Salça ve rendelenmiş domatesi katıp 1-2 dakika kadar daha kavurun. Son olarak, yıkayıp süzdüğünüz bulgur ve sıcak suyu da tencereye aktarıp karıştırın. Tuz, karabiber ve pul biberi serpiştirip orta ısılı ateşte pişmeye bırakın. Pilav suyunu iyice çektikten sonra ocağın altını iyice kısıp, 2-3 dakika daha pişirin. Ocaktan aldığınız pilavı 10-15 dakika dinlendirin. İsterseniz üzerini ince kıyılmış taze nane ya da maydanozla süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku 
4 Temmuz 2008
Kek, kurabiye ya da poğaça yapacaksınız. Eliniz önce margarine, sonra tereyağına gidiyor. Hangisinin daha yararlı olduğuna dair şüpheleriniz var. Margarinin hamur işlerine yaptığı pozitif etkiyi biliyorsunuz ama yapacağınız keki çocuklarınız yiyeceği için daha bir dikkatli davranmak istiyorsunuz.
Evet son zamanlarda kafamız epeyce karıştı. Birileri çıkıp margarinin kesinlikle sağlığa zararlı olduğunu söylüyor, sonra başka birileri kanıtlar ortaya koyarak tam tersini iddia ediyor.
Bir kere, hayvansal yağların kolesterol miktarı bakımından bitkisel yağlardan daha şanssız olduğunu hepimiz biliyoruz. Yüksek kolesterolün de damar tıkanıklığına yol açtığından şüphemiz yok. Bu bakımlardan bitkisel yağ olan margarinin tereyağından daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak soya, mısır gibi bitkilerden elde edilen margarinlerin üretimleri sırasında trans yağları ortaya çıkardıkları ve bu yağ türünün de doymuş yağlardan daha zararlı olduğu biliniyor. İşte uzmanların "Margarinlerden uzak durun" demelerinin nedeni de budur.
Son günlerde margarincilerin yüksek sesle "Margarin sağlığa zararlı değildir" demelerinin nedeni ise margarin yapımında kullanılan yeni tekniklerin yukarıda bahsettiğimiz trans yağların oluşumunu engellemesidir. Ancak bu bilgiye dayanarak "Margarin sağlıklı bir yağdır" demek mümkün değil. Çünkü pek çok büyük şirketin elinde son teknoloji bulunmasına karşın, bazı üreticiler margarin üretirken hálá eski teknikleri kullanıyor. Ayrıca yapılan bazı araştırmalar, ağırlıklı olarak margarin kullanan annelerin çocuklarının birtakım alerjik rahatsızlıklara ve astıma yakalanma riski taşıdıklarını ortaya koyuyor.
Umarım, kafa karışıklığını birazcık da olsa ortadan kaldırmak için yazdığım bu yazı, işleri iyice berbat etmemiştir. Çünkü amacım asla kafanızı biraz daha karıştırmak değil, margarin hakkında bilgi vermekti.
Ispanaklı Anadolu çorbası
6 kişilik
Hazırlama süresi 15 dakika
Pişirme süresi
40 dakika
Malzeme listesi
á 1 su bardağı aşurelik buğday
á 1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
á 250-300 gr ıspanak
á 10 su bardağı sıcak et ya da tavuk suyu
á 2 çay kaşığı tuz, karabiber
Terbiyesi için;
á 2 su bardağı yoğurt
á 2 yemek kaşığı dolusu un
á 1 adet yumurta
Sosu için;
á 1 yemek kaşığı tereyağı
á 2 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
Aşurelik buğdayı, üzerine 4 parmak çıkacak kadar suyla bir gece önceden ıslatın. Ertesi gün süzüp orta boy bir tencereye aktardıktan sonra üzerine 6 su bardağı ılık su ekleyin ve pişmeye bırakın. Diğer taraftan, ıspanağı ayıklayıp saplarıyla birlikte incecik doğrayın. Aşurelik buğdayın pişip pişmediğini kontrol edip yumuşadıysa üzerine 10 su bardağı et ye da tavuk suyunu ilave edin. Su kaynamaya başlayınca, doğradığınız ıspanağı ve haşlanmış yeşil mercimeği de aktarıp tuz ve karabiberi serpiştirin. Sık sık karıştırarak 10 dakika kadar pişirin. Terbiyesini hazırlamak için; yoğurt ve unu derin bir kaba aktarıp üzerine yumurtayı kırın. Tel bir çırpacak yardımıyla, malzemeler iyice karışıncaya kadar çırpın. Çorbanın suyundan iki kepçe kadar alıp terbiye sosuna katarak tekrar karıştırın. Ilık hale getirdiğiniz sosu kaynamakta olan çorbaya yavaş yavaş ve çorbayı karıştırmaya devam ederek ilave edin. Çorbayı, topaklanmasını önlemek için sık sık karıştırarak 15 dakika pişirdikten sonra ocaktan alın. Sosunu hazırlamak için; tereyağını küçük bir tavada eritip üzerine kırmızı pul biberi ekleyin. Sosu birkaç dakika pişirdikten sonra ocaktan alıp çorbanın üzerinde gezdirin. Karıştırdıktan sonra sıcak sıcak servise sunun.
Püreli Amerikan tavuğu
4 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
30 dakika
Malzeme listesi
á 4 adet tavuk budu
á 5 yemek kaşığı zeytinyağı
á 4 adet orta boy kuru soğan
á 1 yemek kaşığı dolusu un
á 1 tatlı kaşığı hardal
á 1/2 tatlı kaşığı karabiber
á 1/2 tatlı kaşığı tuz
Püre için;
á 6 adet orta boy patates
á 1 yemek kaşığı tereyağı
á 1 tatlı kaşığı tuz
á 1 yemek kaşığı kıyılmış maydanoz
Zeytinyağını orta boy bir çelik tencerede kızdırın. Tavuk butlarını tencereye aktarıp 7-8 dakika, önlü arkalı hafifçe kızarıncaya kadar kızarttıktan sonra alın. Aynı tencereye ince halkalar halinde doğranmış soğanları koyup orta ısılı ateşte, sararıncaya kadar, karıştırarak 4-5 dakika kavurun. Üzerine unu da ekleyip 2-3 dakika daha kavurmaya devam edin. 1 su bardağı sıcak su, hardal, karabiber ve tuzu da ilave edin. Kaynamaya başlayınca, kızarmış butları aktarıp 15-20 dakika daha pişirin. Diğer taraftan, patatesleri soyup dörde bölün. Üzerlerini kapatacak kadar suyla haşlayın. Süzüp tereyağı ve tuzu ekleyerek çatalla ezin. Maydanozu da ilave ederek karıştırın. Patates püresini büyük boy bir servis tabağına yayıp üzerine soslu tavuğu yerleştirdikten sonra sıcak sıcak servise sunun.
Yazının Devamını Oku 